Sıcak çöl rüzgârıyla nazlı-nazlı dalgalanan ve göz alabildiğine uzanan, bir gök ekin denizi… Bu yeşil denizi çepeçevre saran her yerde, ölüm havası estiren kum okyanusu…
Ak teni, zencilerinki kadar siyaha dönmüş cerbezeli bir adam, elinde tuttuğu şapkasını, öldürücü güneşe rağmen başına takmayı unutacak kadar heyecanlı… Ülkesinden gelen şişman muhatabına, bulunduğu ülke adına yarattığı eserini takdim ediyor. Muhatab yüzünde hayranlık ve şaşkınlık ifadelerinin biteviye değiştiği bir halet-i ruhiye içerisinde fevkalâde bir alâka ile bitki ıslahı ve genetik terminolojisi üzerinden yapılan bu sunumu dinliyor, dinliyor. Adeta koşar adım bir süratle, kendisini izleyen ve dinleyenleri arkasından sürükleyen cerbeze, müthiş bir cazibe oluşturmuş olmalı ki –korkunç sıcak ve güneşe rağmen- yüzlerde, en ufak bir bıkkınlık emaresi okunmuyor.