Hemşin Pastahanesi

Hemşin Pastahanesi

NAİL ABİ... / İsmail Bingöl

Şehirlere hususiyet bahşeden bazı mekânlar vardır. Şehir kendi isminden çok, bu tür yerlerin ona kattığı değerlerin dışarıda yankı bulmasıyla tanınır. Ve şurası gözardı edilemeyecek bir hakikattır ki, insanlar gördükleri tahsilden ziyade, bu mekânların hamurlarına eklediği bakış açılarıyla, düşünce ufuklarıyla hayata nazar ederler. Bir anlamda, elde edilen kültüre önemli bir ilavede bulunduklarını söyleyebiliriz bu kırattaki yerlerin...
Burası bir pastane de olabilir, bir kahvehane de... Bazen de üç-beş iskemle, bir kaç sehpadan müteşekkil bir çay ocağı... Çok iyi tanzim edilmiş, düzenlenmesinin titizlikle yapılmış olması o kadar da önem arzetmeyebilir bazen... Kendine has bir sesle ortaya çıkmış olması daha önemlidir. Bir başka nokta da, oraya hayatiyet kazandıran, orayı ehli dil için bir cazibe merkezi haline dönüştüren kişilerin o mekânda bulunmasıdır. Yani, söz yine dönüp dolaşıp, insana gelmekte, insanda bitmektedir.
Mekân ve insan ilişkisinden sözedilince; Erzurum'un yakın geçmişinde adından sıkça söz edilen bir yerin, Hemşin Pastanesi'nin akla gelmemesi mümkün değildir. Sohbet halkası eksik olmayan, yârenlerinin birbirinden "muhabbet"ten başka bir şey ummadığı bir ocak olarak, zihinlerde kendine ayrılan yeri zamanımıza kadar bir şekilde korumaktaydı. İşte Nail Orhon; atalarından devraldığı ve Erzurum'a gelenlerin uğramadan geçmedikleri böylesi bir mekânın sahibiydi. Ayrıca bu mekânın, kısa bir fasılanın ardından, ikinci defa kurulmasında çok büyük yardımları olan kişilere de ayrıca teşekkür etmek gerektiğini de belirtelim.
Bu arada dile getirilmesi lâzım gelen bir diğer nokta da; “Hemşin Pastanesi”nin şu an ki haliyle ve tavrıyla mutlaka ayakta tutulması gerektiğidir. Geçmişi birazcık da olsa, eskilere uzanan ve insanların hatıralarında belli yer tutan mekânların kurulmasının, tanıtılmasının ve bugüne getirilmesinin ne kadar zor olduğu bilinmektedir. Burası da; Türkiye'de tanınan öyle bir yerdir ve şehirler; kendine özgü tarihleri olan bu yerlerin geleceğe taşınmalarıyla şehir olma vasfını hak ederler ve korurlar. Öyleyse, resmi ve gayri resmi; kim olursa olsun, bu işe omuz vermeliler, şehir adına böyle yerlerin yaşamalarını ve hatta çoğalmalarını sağlamalıdırlar. Çünkü; oralarda sadece oturmakla bile öğrenilecek çok şey vardır.
O aslında bir pastaneciydi. Zaten dostları da ona, özellikle de yalancıktan kızdıkları zaman "Pastacı Nail " deyip geçiyorlardı. O ise, onların söylediklerine bazen kızıyor, çoğunlukla da gülüp geçiyordu. Doğrusu onu; "Pastacı Nail" diye vasıflandırmak yanlış değildi. Şu farkla ki; bu durum sıradan bir esnaf kimliği olarak algılandığından, yanıltıcı olabilir. Niye derseniz? Siz, Kafka'dan, Satre'den ve daha bunun gibi Batı âleminin tanınmış filozoflarından sözeden hatta bunların ismini duymuş kaç tane pastacı tanırsınız? Ve bunun yanında; günümüz Türkiye'sinde, kimi ahirete intikal etmiş, kimi hâlâ hayatta, kültür ve sanat âleminin, ilim dünyasının mümtaz şahsiyetleriyle olan ünsiyetlerini gündeme getirdiğini, bunlardan adeta yakın bir arkadaş, yakın bir dost gibi sözettiğini gördünüz mü? Doğrusunu ifade etmek gerekirse, bu kişilerden sözeden mekân sahibi bulmak enderdir ve çoğumuzun belki hayat boyu karşılaşmayacağı ilginçliklerdendir.
Ama onu tanıdığınızda; böyle bir durumla onu pekâla yan yana koyabilir ve hatta onu bu durumun bir parçası sayabilirdiniz. Çünkü, bu durum, çok ama çok tabiilik arzeden bir manzara içerisinde karşınıza çıkmaktadır da onun için... İlk bakışta, görüntüsü fevkaladelik arzetmeyebilirdi gözünüzde.... Ne var ki; tanıdıkça, yakından tanıdıkça, alışkanlıklarına, değer yargılarına, inandıklarına, hatıralarına ve daha bunun gibi birçok yönüne vâkıf oldukça; bu görüntü gitgide değişebilir ve o andan sonra, pastacı kimliğine farklı eklentiler yapabilirdiniz kafanızda... Mekânının duvarlarını alabildiğine süsleyen kitap, yazı, resim, şiir ve daha başka eserler de iddiamızı doğrulayıcı deliller olarak sunulabilir.
Hele şiir... Şiirin onun dünyasında önemli ve etkileyici bir yeri olduğu kesindi... Dinlediği şiirden etkilenişine, şairlere karşı gösterdiği özel ilgiye bakarak, hissiyatıyla mısraların dilinden anladığını söyleyebilirdiniz.
Ve musiki... Musikinin onun dünyasında edindiği alan hakkında üç beş cümleyle bir şey söylemek çok zor. Fakat, yıllar öncesinin o eşsiz sanatçılarının, Münir Nurettin'lerin, Hamiyet Yüceses'lerin, Müzeyyen Senar'ların, halk müziğimizin ünlü isimlerinin ve yönettiği koroların yaptığı fasıllarla dillerden düşmeyen Nevzat Adlığ'ların oluşturduğu plak koleksiyonları musikiye verdiği önemi anlatmaya yeterde artar bile... Sevdiği bir şarkıyı dinlerken, yüreğinden yüzüne akseden duyguların oluşturduğu görüntüye bakarak, neleri hayal ettiğini ve neleri düşündüğünü az çok fark edebilirdiniz.
Geçmişiyle, masalarında sohbetlerine kulak verdiği büyüklerinin hâlâ duvarlarda yankılanan sesiyle, dostlarından geriye kalan hatıralarıyla, ötelerden bir havayı çağrıştıran musikisiyle ve insanı dinlendiren sükûnetiyle ayrı bir özelliği sahip; kısa adı UNESCO olan, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatının Türkiye Milli Komisyonu tarafından ülkemizde ilk ve tek olarak “Hoşgörü” ödülüne layık görülen Hemşin Pastane'sinin sahibi Nail Orhon'u, yukardan beri geçmiş zaman diliyle sözetmemizden anlayacağınız üzere; kaybettik.
29.04.2009 tarihinde ötelere uğurladığımız sevgili Nail ağabeye, bu vesileyle kere daha Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı dilerken; yıllardır bu mekânda asılı duran “adı dillerde Hemşin diye dolaşan” başlıklı şiirimizden, ona ait bölümü sunarak bitirelim yazdıklarımızı:
Adı Dillerde “Hemşin” Diye Dolaşan...”

“(...) şimdi o dervişlerin serâzat ruhlarını /
bu mekânda tutmaya çalışan /
bir adam var burada /
o günlerin hatırasıyla yüklü geçmişi /
kendine mekân tutan bu adam /
Nail Usta /
ve hâlâ o günlerden kalanlarla yaşayıp /
tekrar dirilttiği bu mekânda /
çağın dervişliğine aday olanları görüp
/ şifa bulan /
ve her gün onlarla yeniden doğan/
bir adam /
ve bir mekân /
geçmişte yaşattığı gerçeğin /
bugün de sahibi olan /
derinden bir ney sesidir /
şimdi bizleri karşılayan /
ve ardından ruhumuzu düşünceye salan /
bir ud sesidir /
bağrımızda nalân /
koca bir devirden izler taşıyan /
bu mekân /
geleni kendi büyüklüğüyle karşılar /
ve der ki lisân-ı hâliyle: /
bu dost meclisinde zamana misafir olmak
/ bir tattır
/ onu bilene /
ve bir musikî meclisi kurulmuştur şimdi burada /
ve yarân sohbettedir şimdi aşk ile /
her bir nokta aşk ile geçilir burada /
ve tatlı sohbetlerle /
sabahlara erilir burada /
dilden dile anlatılıp durulan /
ve zamandan zamana hicret edilip /
mekândan mekâna geçilen /
bir başka âlemdir bura /
başlamıştır artık sonsuzluktan süzülüp gelen gece
/ dönmektedir yine çark /
söz erleri şimdi meydan-ı belağâtte /
fikir yarıştırmaktadırlar habire
/ ve şimdi cenk edilir bu meydanda /
gerçek adına /
gerçeğin galip gelmesi adına /
ta ki sabah olup güneş doğuncaya /
vakit geçip zulmet dağılıncaya kadar /
sonra bugünlük bu kadar denir /
yarın için söz verilip /
bir sırlı vakitte /
yeniden buluşmak üzre /
kavilleşilir /
bu bir hayâl perdesidir /
oyuncuları bugün tarih olan /
bu bir zaman makinasıdır /
adı dillerde Hemşin diye dolaşan...” (İ.B)

.

Hemşin Pastahanesi

HEMŞİN PASTAHANESİNİN SON TEMSİLCİSİ NAİL ORHUN VEFAT ETTİ
Erzurum Şehir Tarihi'nin Cumhuriyet dönemi , ilginç nuanslarla doludur. O güne kadar pek rastlanmamış birçok Modern oluşum Erzincan Kapı- Hükümet konağı ı ekseninde sıralanan binalar ve buralarda yer alan işyerleri ile kendini gösterir . 1936 yılında açılan Doğu Pasta Salonu'nu da bunlardan biridir. Bu ticarethanenin son temsilcisi Nail Orhun bugün (30 Nisan 2009) rahmetli oldu. 73 yıllık bir ocak böylece hitam buldu.
Nail Orhun da aşağı yukarı bu yaşlardaydı. Ticarethanenin kurucusu olan Abdullah Orhun, ehl-i kıble, Kâmil bir Müslüman olarak pastanenin şehirle olan İslami bağlarını kuran kişiydi. Nail Orhun ise daha çok mürekkep yalamış takımına kültürel bağlar tesis etmiştir.
Geride bir evlat bırakmayan Nail Orhun'un ticarethanesini devam ettirecek aileden bir başkası var mıdır? Bilmiyorum.
Eğer yoksa demektir ki onu sadece Erzurum Şehir tarihi kayıtlarından hatırlayacağız.
Allah (c.c.) Rahmeti ile muamele etsin. Amin
Mustafa Çetin Baydar

Palandöken Gazetisi 1 Mayıs 2009
Erzurum'da 71 yıldan beri faaliyet gösteren ve 1995'te UNESCO tarafından ’Hoşgörü'ödülüne layık görülen Hemşin Pastanesi'nin sahibi 70 yaşındaki Nail Orhon, son yolculuğuna uğurlandı. Orhon'un cenazesi dün Lalapaşa Camisi'nde kılınan namazın ardından Asri Mezarlıkta toprağa verildi.Aile büyüklerinden teslim aldığı Hemşin Pastanesi bayrağını günümüze taşıyan Nail Orhon, ’hoşgörü abidesi' olarak tanınıyordu. Kendi elleriyle yaptığı dondurma, köpüklü ayran, mestinaz, sütlaç, muhallebi ve yoğurtlu yaprak dolmasını konuklarına ikram eden ve Nail Orhon, bir süreden beri rahatsızlığı nedeniyle tedavi görüyordu. Dadaş Sineması yakınındaki Hemşin Pastanesi'nin sahibi Orhon, önceki gün akşam saatlerinde yaşamını yitirdi. Evli olan, ancak çocuğu bulunmayan Orhon'un cenazesi dün ikindi namazını mütakip Lalapaşa Camisi'nde kılınan namazın ardından Asri Mezarlıkta toprağa verildi.
Orhun'un ceneza namazına Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler, bürokratlar, eski ve yeni siyasiler ile çok sayıda vatandaş katıldı.
Erzurum'a gelen tüm yerli ve yabancıların uğraması gereken yerler arasında gösterilen ve 1938 yılında kurulan Hemşin Pastanesi'nin duvarları, kuruluşundan günümüze kadar ziyaret eden ünlü siyasetçi, bürokrat, gazeteci, bilim ve iş adamlarının fotoğrafları ile dolu. Çok sayıda eski eşya, müzik aletleri, eski plakların bulunduğu mekanda, gündüzleri Türk müziği, geceleri ise canlı programlar yapılıyor. 1980'li yıllarda Erzurum caddelerinde fikir ayrılıklarından dolayı çatışan sağ ve sol görüşlü gençlerin, akşamları ise Hemşin Pastanesi'nde toplanıp ve çay içer sohbet etmeleri dikkat çekerdi. ’Askerler, öğrenciler aç kalmasınlar' diye, lokantaların çoğunlukla kapalı olduğu Erzurum'da Hemşin Pastanesi Ramazan Ayı'nda da 24 saat açık olmaya özen göstermesiyle bilinir.
Kuruluşundan beri dil, din, ırk, cinsiyet ayrımcılığı gütmeksizin insanlığa saygı duymayı, anlayış göstermeyi yaşatmak ve hoşgörüyü sürdürmek adına hizmet veren Hemşin Pastanesi'ne, bu özelliğiyle UNESCO tarafından 1995 yılında ’Hoşgörü' ödülü verilmişti.
NAİL ORHON
KİMDİR?
Nail Orhon, aslen Hemşinli'dir. Dedeleri Hemşin'den gelerek Erzurum'a yerleşmiştir. 1940 yılında Erzurum'da dünyaya gelen Nail Orhon'un babası Hüseyin Orhon "Hemşin" isimli küçücük bir pastane açmış. Babasından devraldığı pastaneyi geliştirip büyüten Nail Orhon, Cumhuriyet Caddesi'nde bulunan pastaneyi şehrin ileri gelenlerinin, üniversite gençlerinin, sanatçıların, düşünürlerin, şehri ziyaret edenlerin uğrak yeri haline getirmiştir. Nail Orhon babasının kurduğu bu pastane ile Erzurum'a büyük bir kültür hizmeti vermiştir. Erzurum Kültürünü bu günlere taşıyacak insanlara ev sahipliği etmiştir. Nail Orhon, 70 yaşında hayata veda etti.
Nail Orhon'un ardından!...

Esat BİNDESEN

OKUNMA : 3 GÜNCELLEME : 01.05.2009 11:09:40

Yüreği mangal gibiydi...
Hoşgörü asınla onun yaradılışındaydı, yapısındaydı.
Allah onu "Hoşgörülü bir insan" olarak yaratmıştı.
Çocukla çocuk,
Büyükle büyük,
Garibanla gariban olurdu.
Yöresel ifadeyle derdi ki,
"Canı az olmayın. İnsanları olduğu gibi kabul edin. Yüreğinizi geniş tutun.
Yüreğinizin kapılarını ardına kadar açın"
Erzurum, Nail Orhon'unu kaybetti.
Allah mekanını cennet etsin.
Gönül adamıydı,
Onun gönlü hiç dar olmadı,
Kimseyi hakir görmedi,
Kimseye yukarılardan bakmadı.
Sevgiyi, hoşgörüyü sürekli birinci planda tuttu. Onun pastanesi vardı ama amaç para kazanmak değildi.
1938 yılından bugüne kadar Hemşin Pastanesi hiç çizgisini değiştirmedi.
Garibanların mekanı,
Öğrencilerin para pul düşünmeden rahatlıkla oturacağı, dinleneceği, ders
çalışacağı sınıf oldu.
Yeri geldi o mekanda fikirler tartışıldı,
Yeri geldi yazar çizerlere şehirle ilgili fikir dağıtılan mekan halini aldı.
Yerli ve yabancıların adeta uğraması gereken yerler arasında bulundu.
Pastaneye adım atanları Nail Orhon sevgi ile karşılardı, saygı ile uğurlardı.
Herkesle kısa sürede çok iyi diyaloglar kurardı.
Seçilenlerin,
Bakanların,
Üst bürokratların da mekanı gibiydi Hemşin Pastanesi.
Pastaneye gidenler,
Duvarlarında kuruluşundan bugüne kadar ziyaret edenlerin
(siyasetçi, bürokrat, gazeteci, bilim ve iş adamlarının) fotoğraflarını görürler.
Nail Orhon gariban babasıydı.
Yoksul öğrencilere harçlık verir,
Kimsesizlerin yanında yer alırdı.
Bugün Vali, Genel Müdür, Bilim Adamı olmuş birçok kişi o günleri unutmaz
Nail Orhon'u ziyaret ederdi, saygı gösterirlerdi.
Dedim ya,
Hemşin Pastanesi para kazanmak amacıyla kurulmuş bir mekan değildi.
Oturanlara, bir şeyler yiyip içenlere çıkarken "hesap" sorulmazdı.
Ancak ,
Kişi "Borcumuz ne kadar" demedikçe hesap istenmez, para alınmazdı.
Bir olay anlatmıştı Nail Orhon Amca.
Şimdi onu hatırlıyorum,
Bir gün askerin biri pastaneden içeri girmiş. Ürkek bakışlarıyla çevreye bakıyormuş.
Nail amca "Hayırdır evlat" demiş.
Asker, "izine gidecektim. Bankaya vardım ailem para gönderecekti. Hesapta para
yok dediler. Ben şimdi ne yapacağım"
Nail Amca, "Hele gel otur, üşümüşsün. Karnını bir doyur, çayını iç. Allah kerimdir"
demiş.
Sonra Nail Amca, askerin biletini almış, cebine de harçlığını koymuş ve göndermiş memleketine.
Ne isim almış,
Ne de adres.
Asker izinden dönmüş ve jet hızıyla doğru Nail amcasının yanına gelmiş.
Elini öpmüş,
Onun için harcadığı para ne kadarsa onu takdim etmek istemiş.
Ama asker bilmiyor ki onun hoşgörü ve gönül adamı olduğunu...
Nail Amca her zamanki gibi kendine yakışanı yapmış.
Ve demiş ki,
"Yavrum sende benim çocuğumsun. Amcan harçlık vermiş. Bunda ne var.
O parayı koy cebine ve git vatan görevini tamamla"
Bu Nail Orhon'un gerçeklerinden birisiydi.
Nail Orhon, para babası ve zengin bir adam da değildi.
Ne diyelim,
Allah mekanını cennet etsin......

.

Hemşin Pastahanesi

MARMARA KIRAATHANESİNİN ERZURUMDAKİ İZDÜŞÜMÜ “HEMŞİN PASTAHANESİ”

Hemşin Pastahanesinin bir düşünce-tartışma zemini haline gelmesinde ilk adımı eski bir Marmaratör olan Özer Revanoğlu attı. (1963 sonbaharı)
Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa Revanoğlu askerlik için Erzuruma gelmiş askerliği süresince de Hemşin pastanesini mekan tutmuştu.
Başta İstanbul olmak üzere Türkiyenin dört tarafından dostları vardı. Özellikle de Nevzat Kösoğlu ve Nurhat Beylar olmak üzere Erzurumlularla iş ve kader birliği içindeydi. Siyaseten de Alpaslan Türkeş çizgisine yakın durmaktaydı.
Eskilerde Hemşin pastanesine, kimi Lala paşa camii cemaati pasta yahut tavada sucuk yemek için uğrar, yahut, sinema müdavimleri buraya, karınlarını doyurmak üzre gelirlerdi.
Ama Özer Revanoğlu bu trafiğe Hemşin sohbetlerini ekleyiverdi.
Ciciburun Ahmet Efendi, Boyacı İsmail Usta, Gömlekçi Hatem Usta gibi halk adamları; Fahrettin Kırzıoğlu, Mümtaz Turhan, gibi akademisyenler; Ali Karaavcı, Yılma Durak örneği genç düşünürler, Bekir Soysal, Dr.Erdoğan Sürat, Haluk Güçlü gibi sanat erbabı bu sohbetlerin odak noktası oldular.
Tartışmalara kıyısından köşesinden katılan genç kuşak, resmi tarih kitaplarında yazılmayan, yazılamayan birçok hadiseyi işte bu sohbetlerde öğrendi.
O tarihte pastanenin sahibi olan Abdullah Orhun kamil bir Müslüman Hemşin yaranına kol kanat germişti.
Saydıklarımın pek çoğu bugün rahmet-i rahmandadır.
O günlerden kalan belli başlı iz bugün pastanenin son sahibi, yaşı yetmişe dayanan Nail Orhun'dur.
Hemşin Pastahanesi'nin, örnek aldığı Marmara kıraathanesini Unesco'dan 1995 yılında aldığı BARIŞ ÖDÜLÜ ile geçmesi kaderin bir başka cilvesidir.
Mustafa Çetin Baydar
.

Hemşin Pastahanesi

Evet, köşeden bir koca taş daha düştü...
Erzurum'un fikir dünyasına önemli insanların yetişmesine çaba harcayan, onlara kol kanat geren, vefa abidesi bir insanı kaybettik.
Yaşı kırk beşin üzerinde olan ve bu şehirde öğrenim görmüş hemen birçok insanın tanıdığı, bildiği saygı gösterdiği Nail Ağabey'i yaradana kavuştu, Rabbimin mağfireti onun üzerine olsun...
Nail Ağabeyi Hemşin kökenliydi ama doğma büyüme Erzurumluydu... Köklü ve iyi bir aileden gelen Nail Ağabey için ağabeylerimiz; “Babası da muhterem bir insandı” diyorlar.
Bizim öğrenciliğimizde her gün olmasa da haftada birkaç kez mutlaka uğradığımız bir kültür ve hoşgörü mekânının sahibiydi, aslında herkes oranın sahibiydi...
Köklerini canlı tutmak için adına “Hemşin“ denilen bu pastane, bugün dünyanın birçok yerinde örneğinin dahi olmadığı bir fikir platformuydu.
Her düşünceden ve toplumun birçok kesiminden insanlar buraya geliyor konuşuyor, tartışıyordu... Biz öğrenci olduğumuz için bu sohbetlere çoğunlukla katılmıyor bir kenarda çayımızı içip dinlemekle yetiniyorduk.
***
Hemşin, Erzurum'un şehir hafızasında çok önemli bir yere sahiptir. Hemşin'in müdavimleri yalnızca şehrin entelektüelleri değildir. Bunların yanı sıra müzisyenler, nüktedanlar, sanatçılar ve hatta akşamcılar da vardır...
Yani şehir, birçok uzvu ile burada yaşamaktadır.
Hemşin'de hararetli siyaset tartışmaları kadar kültür sanat, nükte ve müzik de vardır. Kelimenin tam anlamıyla sağcılar ve solcular burada birbirleriyle kıyasıya tartışır ve kol kola dışarı çıkarlar.
Hemşin'deki tartışmalara sağı ve solu temsilen bugün bazılarını kaybettiğimiz önemli isimler damga vurmuştur. Bunlar arasında; Ali Karaavcı, Yılma Durak, Feyyaz İbrahimhakkıoğlu, Ahmet Ali Arslan (Garip Kafkaslı), Namık Kemal Kaya, Feridun Alper, Erciyes Üniversitesi'nin eski Rektörü, Mehmet Şahin, Ege Üniversitesi Profesörlerinden Prof. Aydın Öztürk, Vefa Çavuşoğlu, Ömer Eyüboğlu, Erol Üçyıldız, Emin Topdağı (İstanbul'da sanayici ve konfeksiyoncu), Prof. Gürol Ersoy (CHP Muğla Milletvekili) gibi kişiler vardır...
Nail ağabeyinin ölümünün ardından Feyyaz Ağabeyi ile konuşuyoruz. Ona Hemşin entelektüellerini soruyorum.
Diyor ki; “Bir defa, Ali Karaavcı olmasaydı Hemşin olmazdı.” Ve ekliyor;
İhsan Coşkun, bir Hemşin entelektüeli...
Necati Karabacak, ’yazar... ’
Garip Kafkaslı, hoş sohbet adamı...
Feridun Alper, ’kibar bir insan'
Önder Güvenen ,'feylesof'
Yılma Durak, ’Toplum önderi, hatip'
Ve Nail ağabeyinin içinde olduğu Hemşin anılarını uzun uzun anlatıyor...
***
Nuri Karaavcı...
Hemşin'in Muhammet İkbal kürsüsü...
Narmanlı bir insan... Öyle uzun boylu bir tahsile sahip değil. Cebinde Muhammet İkbal kitapları ile dolaşıyor ve kelimenin tam anlamıyla Muhammet İkbal uzmanı...
Hemşin'de kimileri kitap kurdu, kimileri nüktedan, kimileri sohbet adamıdır. Siyasetçi, dinleyici, yazar. Şair... Buranın müdavimlerinin hiç birisi boş değildir.
Şehrin çehresini ortaya koyan Hemşin'in bir de akşamcı gurubu vardır. Bu gurubun kimseye zararı yoktur, akşamları gelir ve konuşulanları dinleyip giderler.
Hemşin'in nüktedan gurubunun başında Halim İbrahimhakkıoğlu vardır. Kitapla, okumakla pek ilgisi yoktur ama doğuştan gelen nüktedanlığı ve müzisyenliği ile dikkatleri çeker.
Topal İhsan'ın sesi güzeldir, DSİ'den emekli Yücel Bey ud çalar, Halim İbrahimhakkıoğlu da kanun çalar.
***
Bir zamanların Hemşin'i bu şekildedir ve bu mükemmel yeri bu hale getiren yönetici Nail Ağabeyidir...
Ve biliyoruz ki o olmasaydı Hemşin de olmazdı...
Tam bir fedakarlık ve hoşgörü abidesi Nail Ağabeyi...
Öğrencilerin babası... Cebinizde paranız yoksa, karnınız açsa başvuracağınız kişi Nail Ağabeyidir. Karnınız doyurur, cebinize harçlığınızı koyar ve çıkar gidersiniz. Adınızın yazılı olduğu bir defter yoktur. Paranız olduğunda gider ve Nail Ağabeye borcunuzu ödersiniz. Size herhangi bir soru sormaz, dahası ne zaman para verdiğini de hatırlamaz...
UNESCO niye ödüle layık gördü dersiniz...
***
Şehirlerin yaşamında ekabir takımından insanlar vardır ve simgeleşmiştir.
Nail Ağabey, Erzurum için böylesi bir ağabeyi, bir abide idi...
Nur içinde yatsın...

Bu yazı 22 kez okundu.
Feridun Fazıl ÖZSOY diğer yazıları
.

Hemşin Pastahanesi

Nail Ağabeyi ve Hemşin

Erdal Güzel 04 Mayıs 2009 Paza

Aylar öncesiydi; 1980 öncesi kuşağın hatıralarında ve hafızalarında istisna bir yeri olan Hemşin Pastanesi'ne uğradığımda, sevgili Nail ağabeyi ile yapacağım sohbetin en son ve uzun sohbetimiz olacağını, elbette ki bilemezdim.

Hemşin'in eski havasının yerinde olmadığı, içeriden kolayca anlaşılabiliyordu.

Nail ağabeyi her zamanki yerine yatmış, hafif uzamış sakalı ve sağlıksız görüntüsü ile hastanede tedavi görmesi gereken bir hastayı çağrıştırıyordu.

Sesi iyice kısılmıştı, art arda gelen öksürük nöbetleri ile boğuşurken, sigarasını da tüttürmekten geri kalmıyordu.

Hemşin'e uğramamın gayesi, hem Nail ağabeyi'yi görmek, hem de Erzurum'da pastaneciliğin geçmişi hakkında kendisinden bilgi almaktı.

Erzurum'a pastanecilik sektörünü getirenlerin, Karadenizliler olduğunun vurgusunu yaptıktan sonra, muhtelif semtlerde ve tarihlerde işletilen pastaneleri, isimleri ve çalıştıranlarıyla birlikte anlatıp, sözü Hemşin'e getirmişti.

Babasının ve amcasının gıpta edilecek ortaklığı ile 1938'de kurulan Hemşin Pastanesi'yle ilgili hemen her şeyi, zaten Nail abiden defalarca dinlemiştim.

O günlerde; Cumhuriyet Caddesi'nde, Lalapaşa Camiinin karşısında bulunan Hemşin Pastanesi'nin bir kültür evi gibi çalıştığını, Erzurum'da bilmeyen yoktu.

İdeolojilerin insanları birbirine hasım kıldığı o kâbus dolu günlerde, Hemşin; her türlü fikir sahibinin oturup sohbet ettikleri ve tartışmalarını yaptığı farklı bir mekândı.

Müşterilerinin çoğunu, şehrin bilgeleri, üniversite öğrencileri, münevverler, siyasetçiler oluştururdu.

Hemşin'in pirinçli sebze çorbasından, ücretsiz karnını doyuran öğrenci sayısı da hiçte az değildi.

Hemşin'in tılsımlı havası içerisinde, her türlü fikre ve görüşe sahip insanların, uzun kış gecelerinde yaptıkları hararetli ilmi ve fikri sohbetlerin sessiz dinleyicileri, müthiş bir eğitim aldıklarının farkına bile varmadan, zaman akıp giderdi.

Boyacı İsmail usta, Hacı Fevzi Çifçi, Gömlekçi Hatem usta, Yılma Durak, Necati Güllülü, Feyyaz İbrahimhakkıoğlu, Aygün Kanca, Cici Burun Ahmet Emi, Eski Diyanet İşleri Başkanımız M. Nuri Yılmaz'ında müdavimleri arasında bulunduğu Hemşin Pastanesi, 1984 yılında kepenklerini indirince, Erzurum'da büyük bir boşluğun oluştuğuna şahit olmuştuk.

Ticarethaneden ziyade, bir kültür hizmeti veren Hemşin'in tekrar açılmasını arzu etmek, geçmişte o havayı teneffüs edenlerin, en büyük beklentisiydi.

Bu konuda kendini en fazla sorumlu hissedenlerin başında, rahmetli Ali Karaavcı gelmekteydi.

Yaşanılan bir fetret devrinden sonra, Dadaş Sineması'nın yanında Hemşin'in tekrar açılması, hepimizi ziyadesiyle memnun etmişti.

Açılış günündeki insanların teveccühü, uzun yıllar sohbet ortamından uzak kalan dostların tekrar karşılaşmaları, unutulmayan bir andı.

Hemşin bir pastane, bir ekoldü ama onu hoşgörü mekânı haline getirip, halkın gözünde büyüten, şüphesiz ki Nail Ağabeyi idi.

Bu yüzden dolayıdır ki 1995 yılında Hemşin'e UNESCO hoşgörü ödülü verilmişti.

Nail abisiz bir Hemşin'i düşünemezdik.

Mekânla insan, Hemşin'de sanki de özdeşleşmişti.

Nail Ağabeyi'nin; kibar tavrı, esprili yaklaşımları, cömertliği, kültüre ilgisi, Hemşin'in nezih bir kitleye hitap etmesini sağlamıştı.

Hemşin'in Rahle-i tedrisinden geçmiş, bu gün çok iyi mevkilerde bulunan yüzlerce isimi ve Hemşin'e olan hayranlıklarını satırlara döken ünlüleri, Hemşin'in özel konuk defterinde görünce, Hemşin'in bu marka ismi fazlasıyla hak ettiğini anlayabilirsiniz.

Çok uzun yıllar, sıcak ortamında doyumsuz sohbetler yaptığımız Hemşin'i ve Nail Ağabeyi nasıl unutabiliriz?

Rahmetli Ali Karaavcı, Dr. Ali Gürcan, Muammer Cindilli, Uğur Güzel, Dr. Ali Kurt, Dr. Salih Kocaoğlu, İsmail Bingöl, Fevzi Budak, İbrahim Aydemir, Merdan Güven, Nesrin Feyzioğlu, İlhan Ece, Emin Alper, Haluk Güçlü, Dursun Şen, Abdulkerim Dinç, Yavuz Resuloğlu ve isimlerini buraya sığdıramayacağım nice dostlarla birlikte sohbetlere dalardık, İsmail Gerçek hocanın ve öğrencilerinin musiki ziyafetiyle moral bulur, Karaavcı'ların ney fasılları ile iç dünyamızı aydınlatırdık.

Uzun süreden beri hasta olan Nail Ağabeyi, her sonlu gibi aramızdan hoş bir seda bırakarak ayrıldı.

Nail Ağabeyi'nin cenaze namazından sonra imam “Hakkınızı ve hukukunuzu helal ediniz” dediği zaman, çoğu insan, onun bizim üzerimizde hakkı ve hukukunun olduğunu hatırladı zannederim.

Nail'siz bir Hemşin'i düşünmek çok zor olsa da Hemşin gibi bir mekânın varlığını sürdürmesi gerektiğine de inanmaktayız.

Ramazan ayı boyunca ücretsiz olarak iftarlarını Hemşin'de açan, Nail Ağabeyi'nin bursları ile eğitimlerini sürdüren öğrencilerin, dost ortamına hasret çekenlerin, kültürü ve insanı sevenlerin, bu yönde arzularının olacağı şüphesizdir.

Yaz gelmek üzere, Tortum'un organik vişnelerinden, Nail Ağabeyi'nin formülünü bildiği Hemşin'in çok özel içeceği olan dondurmalı Mestinazı bir daha içebilir miyiz, bilmiyoruz.

Nail Ağabeyi, şirin insan; nur içinde yat, seni hep özleyeceğiz.
.

Hemşin Pastahanesi

Sevgi Satan Adam'ı Kaybettik

Zekiye Çomaklı 04 Mayıs 2009 Pazartesi

Küslük tek başına, sevgi herkesle yaşanır (ZÇ)

Hemşin Pastanesine gidenler varsa içeri girdiklerinde, sağ tarafta PVC kaplı bazı gazete yazıları görmüşlerdir. Okumuşlardır belki de. UNESCO ona Sevgi ve Hoşgörü ödülü verdiği zaman bir yazı yazmıştım ’'Sevgi Satan Adam'' başlığı ile o yazı da duvarda ki yazılar arasındaydı.

Rahatsızdı belki ama hiç aklıma gelmezdi bir gün ona vefat ettiği zaman da yazı yazacağım. Sevgi sattı ama yüreğinden su içirdiği sevgiden para kazanmadı, bedava dağıttı o sevgisini..

Bir gün misafirlerimi Hemşin'e götürdüm, etli karalâhana dolaması, bulgur pilavı ve ayrandan oluşan menümüzü yerken sohbet ettik. Sevgi üzerine aynen şunu söyledi Sevgi Satan Adam ’' Gerçek sevgi iyilik gördüğünde artmayan, kötülükle karşılaştığında azalamayan sevgidir. İnsanları oldukları gibi kabul edin, neyi kimi nasıl görmek istiyorsanız öyle görürsünüz.'' Ben de bu sözleri her zaman yanımda taşıdığım küçük defterine kaydetmiştim. Bu sözleri hiç unutmadım ve insanları oldukları gibi kabul etmenin güzelliğini gördüm.

Onun hayatı, felsefesi vardı. İçimizde kaç kişi felsefem var diyebilir ki. Mücadeleden yorulmuş olabilirsiniz, hayata küstürenler de çıkabilir karşınıza.

İnsanlar acımasız gelebilir bazen size. Hatta kalabalıklar içerisinde kendinizi tek başınıza yapayalnız hissedebilirsiniz.

Küs çiçeği vardır hani, dokunduğunuzda yapraklarını içeriye doğru çeker sizden küserler.

Daha sonra kendilerini garantiye aldıklarında açılırlar yine. Elinizi dostça uzatmış ona sevgiyle dokunmaya çalışmışsınız ama o size küsmüş.

Burada suç sizin mi oluyor, elbette hayır, sizi olduğunuz gibi kabul etseydi içine kapanmaz, sizi tanımaya çalışırdı olduğunuz gibi o da sizi severdi düşünme kabiliyeti olsaydı...

Sevgi dururken öfke niye olsun, hele hiç tanımadığınız, ön yargılı davrandığımız zaman çok kötü durumlar ortaya çıkıyor. Hepimiz yaşamışızdır pek çok kez. Charles Dickens'in ’Antikacı Dükkânı' kitabında yazdığı gibi öfke; aşk ve servete benzer. Yani kördür. Sevgi öylemi Sevgi dolu olduğunuzda alıngan olmazsınız, kırılganda olmazsınız. Daha aklıselim düşünür insanlara farklı bir bakış açısı ile bakarsınız.

İşte bunları yazdıran ’Sevgi Satan Adam' ı bu hafta kaybettik ve ebediyete uğurladık. Her zaman dediğim gibi ’ bazıları herkes gibi doğar ama herkes gibi ölmezler'.

Çoğumuzun acı son dediği son yolculuğu “ vuslat ” yolculuğuna çeviren gönül adamlarından birisi yüreği sevgi dolu Nail Amcamız da herkes gibi doğup ama herkes gibi ölmeyen, arkasında çok farklı bir isim bırakarak bu fani dünyadan gidenler kervanına katıldı.

Kavga değil gönül yapmaya gelenlere, insanlar arasında barışı geliştirmeye gelenlere, sözleri ile kavgayı kesip, ağıyı bal edenlere hoş gelir ebedi dünya, bu insanlar gönül yıkan bedbahtlara sitem ederler fani dünya da.

Her çağ onları anlar, her çağda sevilirler. Kendilerini çok severler aslında. Çünkü kendilerini sevdirip çok az faniye nasip olabilen hatır- gönül bırakırlar arkalarında.

İnsanları sevinçten deliye çeviren doğumun hayatımızda ilk olduğu gibi ölümünde bir ilk oluşu insanı hüzünlendiriyor, hayatın tek gerçeğinden kaçmanın imkânı yok, merhuma Cenab_ı Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevgiyi hayatının her alanına sokmaya çalışanlara baş sağlığı diliyorum.

Ne yapıp edelim Küs Küs Çiçeği olmayalım, herkes kendine yaşar küslüğünü ama sevgi herkesle yaşanır. Dostça Kalın..

.