BİR KIDEMLİ YAZAR AHMET TURAN ALKAN’DAN “YAZAR OKULU”NDA DİNLEDİKLERİM

Ahmet Turan Alkan'ın  "yazar okulu açış" konuşması

Türkiye Yazarlar Birliğinin 2000 yılında başlatıp,   sekiz yıldır devam ettirdiği  “Yazar Okulu” , Ahmet Turan Alkan’ın, baştan sona ilgi ile takip edilen konuşması ile bu yılki açılışını yaptı.Sözünü ettiğim konuşmadan aldığım notları  arz ediyorum:

• Türkiye yeniliği (modernleşmeyi) gönüllü bir şekilde istemektedir.
• Modernleştirme dünyayı tek tip   yapmak isteyen bir otoritedir.
• Osmanlı Sarayı modernleşmeye (batılılaşmaya) tabir caizse başını açarak koşmuştur.
• Ulema modernleştirici programların meşruiyet zeminini “kaçınılmaz” fetvası ile hazırlamıştır.
• Moderinlik kaçınılmazsa aklen yapılacak olan değişimi yönetmek, tarihi kimliğimizden   objektif doğruları  değişime katmaktır.
• Lisan, değişimi yönetmek için en tesirli vasıtadır. Lisan kültürü, ruhu, içtimai  karakteri, imanı taşımaktadır.
• Lisanın bu özellikleri ile   korunmasına “sağ cenah” tâbir edilen güçlerden destek gelmedi, “sol cenah” ise itiraz üstüne  itiraz sıraladı.
• ”Sağ” denen mefhum, mâbede yapılan saldırıya bir isyan, açıkçası  bir  reaksiyondur.
• İtirazcı sol da,  reaksiyoner sağ da eteklerindeki taşları döküp zengin Türkçe için işbirliği yapmalıdır.
• Hepimize ait gelecek lisandaki bu işbirliği ile  hazırlanır. Ancak gelenek, sahip çıkılacak, korunacak bir vetire değil, anlaşılması lüzumlu bir vakıadır.
• Anlamamız gereken geleneği biz korumaya aldık. Tıpkı bir türbedar gibi.*Oysa geçmişle (gelenekle) övünmek bir patolojik vak’adır. İnsanlar eserleri ile övünmeli. Kaldı ki bu türden övünücülerin tefehur ettikleri hakkında da doğru dürüst bilgileri olmadığı genel kanaattir.
• Geleneği anlayarak, kavrayarak yenilenme yolu tutulmalıdır. Bu yolun ana güzergahında edebi san’atlar yer alır. Başta da şairler ve şiir. Ancak şiirimizin, içtimai  çöküntünün enkazını kaldıracak takati yoktur.
• Türkçe seküler bir lisan haline gelmiştir. Bu yüzden yeni “Türk şiiri” muhtevasızdır.
• Muhtevasızlık, gelenekten  bir neşve taşımayan Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’a kadar gider. Geleneği bir  Oryantalist gözlüğü ile okuyarak romanlarından kullanan Pamuk, Amerikan tarzı olan “büyüklere masallar” anlatımını başarı ile kullanır. 
• Zekice iktibaslarla  yazdıklarını okutur, san’atkârdır, öğreticidir, Nobel’i kapıp götürmesi biraz da bundandır. Ancak Rahmetli Nurettin Topçu’nun İfade ettiği gibi öğretmek zekanın, yapmak ahlakın işidir.
• San’at ta ahlakı , dolayısıyla şahsiyeti ile   toplumun karşısına çıkmayı başarmış Tanpınar, Yahya Kemal ikilisi dikkatle izlenmeğe değer.Mehmet Akif-Necip Fazıl’da ise bunlara ilaveten sanatla ifade edilmiş mukaddes temalar yürekleri tutuşturur.Bu ikililer dışında medd ü cezirlerin adamı olan Cemil Meriç san’at zeminli düşünce taliplileri  için bir ufuk şahsiyettir.
• Sana’at zeminli  düşünce, ancak şehir hayatında neşv ü nema bulur.Köylü tarzı  üretim biçimleri, köylerle birlikte tavsiye ediliyor. Fıkranın anlattığı gibi  köyün evliyası nasıl şehirde darmadağın oluyorsa, medeniyetimize sahip çıkmak için bizler için geçerli yol da şehirlerde var olmaktan geçiyor.