Aşağıya aldığımız yazı okuyanları, hayretten hayrete düşürecek bir niteliktedir. Dünya tarihi pek çok çeteci görmüştür, ancak 15 yaşından itibaren ömrünün her saniyesi kurşun atmakla, insan öldürmekle, siyasi entrikalarda görev almakla geçen, Cumhurbaşkanı, Erkan-i Harbiye reisleri, sadrazamlar, ordu kumandanları ile senli benli olan bir başka sima var mıdır bilmiyoruz?
Teşkilat-ı Mahsusa ve Ebulhindili Cafer Bey(*)
1884 ERZURUM-(?) Yazan Hasene Ilgaz / Hazırlayan Ali Birinci Teşkilât-ı Mahsusa'nın ilk reisi Bahattin Şakir Bey'dir. Bahattin Şakir İstanbullu bir doktordur, aynı zamanda ittihat ve Terakki merkez-i umumîsinin nü fuzlu âzâsıdır. Teşkilât-ı Mahsusa'nın vazife verdiği vilâyetlerden Erzurum Bu teşkilâtın en esaslı vazifesi hariçte, dahilde bin-bir fenalıkları dokunan Ermeni komite ve çetelerini imha etmek ve bu komite ve çetelerin vesikalarını ya kalamaktadır. Erzurum vilâyeti : Burada teşkilât dahilî ve haricî olarak iki kısma ayrılır. Erzurum vilâyeti haricî teşkilâtı : Van, Bitlis, Beyazid vilâyetleri ve hudutları Erzurum vilâyetine bağ lıdır. Bu vilâyete seçilen arkadaş bilhassa Rusya'da vazi fe de yapmak üzere seferberliğin ilk anlarında Pasin, Sanamir köyünden Terekeme İdris Beydir. İdris Bey on arkadaşıyla bu seçim üzerine Rusya'dan içeri gire rek ordu kumandanı Ahmet Fevzi Paşaya raporlarını göndermiştir Erzurum dahili teşkilâtı: Ebülhindili Cafer kumandasında otuz arkadaşıyla seçilerek dahilde komitelere ve Ruslara kaçan Ermeni firarilerine karşı vazife yapmıştır. Ordu'nun verdiği bu vazife ile Cafer Bey Rus Konsoloshanesindeki Ermeni komitelerinin içtimaını men etmiş, Rus konsolosu te dip edilmiş, on altı Ermeni komitesi bir gecede imha edilmiştir. Rusya'ya giden postacı Muşin yakalanarak evrakı elinden alınmış, yine Azap köyünde oturan casus Er meni berberi yakalanarak Türkleri imha için hazırlanan evrak-ı mühimmesi ele geçmiştir . Tehcir Teşkilât-ı Mahsusa Erzurum'un sükûtundan evvel Ermenileri harice çıkarmıştır. Ermenilerin Erzu rum'dan çıkarılmasına ordu kumandanı Mahmut Ka mil Paşa çok yardım etmiştir. Teşkilât-ı Mahsusa'nın diğer vilâyetlerdeki ar kadaşları : Giresun'da Topal Osman ve rüfekası, Trabzon'da Hacı Ali Hâfızzâde Ömer ve rüfekası, Denizciler kâhyası Yahya ve rüfekası, Bayburt'da Kıldoğlu Hacı Mehmet ve rüfekası, Tercan'da Peçerişli Halim, Kahveci Hamdi Bey ve rüfekası, Erzincan'da Osman Bey ve pehlivan Dersimli Kır ma, Sivas'ta Halis Turgut, Şekeroğlu İsmail Efendi ve rüfekası, Harput'ta Hacı Kaya, hapishane müdürü Hasan Efendi ve rüfekası, Malatya'da Mehmet Efendi ve rüfekası Keskin'de Rıza ve rüfekası, Ankara'da Necati Bey ve rüfekası, Bursa'da Cemal Paşa, istanbul'da Mehmetce Bey ve rüfekasıdır, Kars'ta Cihangirof İbrahim Bey ve rüfekası. Bu arkadaşlar teşkilâtın ve Ermeni komitelerinin imhasına dair aldıkları kararlara göre imha etmişlerdir. Mütarekeden, sonra Tehcir'de alâkadar olmak itibariy le Vahdeddin (Padişah) derhal Tehcir'de çalışan arka daşların elegeçirilmesi için tertibat almağa başlamış lardır. Ferit Paşa ve Ahmet Rıza Beyler de Vahded-din'le beraber çalışarak, İtilâf devletlerini memnun et mek için bu işe çok fazla ehemmiyet vermişlerdir (s. 148). O günlerde vaziyetin gerginliği üzerine Îttihat-Terakki kabinesi içtima ederek istifaya karar vermiştir. It-tihat-Terakki fırkası da Teceddüt fırkası olarak Ergani mebusu İhsan Beye devredilmiştir. İttihatçıların memleketten ayrılması: Ittihat-Terakki fırkasının Teceddüt fırkasına intika li üzerine o gün Heyet-i Vekilenin ve rüfekasının memleketi terk etmek için müzakereleri başlamıştır, iaşe Nâzırı olan Kara Kemal Bey: - Ben memleketten ayrılmam. Madem ki iaşeyim hesap vereceğim (156). Bütün hesabını vermek benim vazifemdir, kalacağım demiştir. Kendisine arkadaşları tarafından ısrar edildiyse de kalmasının kat'î olduğunu tekrarlamıştır. Diğer arka daşlardan Talât Paşa ve rüfekası yâni Merkez-i Umu mî azaları Almanya'ya gitmeğe karar vermişlerdir. Erzurum'a gidenler: Cafer, Hilmi ve Bahattin Şakir Beyler Erzurum'a gitmeğe karar verdiklerinden Enver Paşaya Erzurum'a gelmesi teklif edilmişse de Enver Paşa: - Şimdi beni muhafaza edecek Erzurum yoktur. Kendimi muhafaza için harice çekilmemiz lâzımdır. Yalnız Bahattin Şakir şiddetle: - Almanya'ya geleceksin, oradan Kafkasya'ya gideriz demişler ve karar vermişlerdir. Ittihat-Terakki elemanlarının memleketten çıkma larına karar verildiği gün ikinci bir karar daha alınmış tır. Şarkta teşkilât ve tekrar vazife.... Bu içtimada Hil mi Bey, Nail Bey (Yenibahçeli'nin ağabeyi), Cafer Bey vazife alarak Şarkta teşkilât yapmak üzere hareket ede ceklerdir. Cafer Bey’in Erzurum günleri (1918 Kasım/Aralık) Erzurum'a gelince kapıda tarassut edildiklerini his sederek doğru Mumcu Mahallesindeki Cafer Beyin evine on yedi arkadaş gitmişlerdir. Kapılar kapalı. Ara bacı Cemil bulunuyor. O da: - Kardeşiniz Arslan Bey eşyaları sattı. Kapılan ka padı. Çıktı gitti. Anahtar da amcaoğlu Polis Şahmed- din'de demiştir. Anahtar getirilerek kapılar açılmıştır. Kafilesi bek lenen arkadaşlardan Defterdar Cemal Bey, Erzurum'da sıhhiye müdürü Dr. Şerif Bey, Albayrak müdürü Neca ti Bey, askerî Dr. Fuad Sabit Bey gelmişlerdir. Gelen lere: - Hoş geldiniz. Neye Erzurum'a geldiniz? diye sor muşlardır. Ne var cevabına: - Biz size buraya adam gönderdik. Câzimle Zihni'nin kardeşi Hafız... Onları görmediniz mi? demişlerdir. Ayrıca - Buraya havadis geldi. Enver ve Talât Paşalar da sizinle berabermiş. istanbul muhabere ediyor. Kardeşi nizden çektiğiniz telgrafı öğrendiler. Biz kardeşiniz (s.169) Arslan'la da haber gönderdik, haber vermedi mi? deyince Necati Bey: - Arslan'dan ben burada şüphelenmiştim. Gece Itilâfcı reisi Haydar Beyin evinde Korukçu Rıza, Bakkal Şevki, Yağcı Akif birleşerek İstanbul'la konuştukları nı, izzet Paşanın çekilmiş Tevfik Paşanın da kabineye gelmiş olduğunu, Cafer Beyin birçok adamlarla Erzu rum'a geliyormuş, bunun için tedabir yapılmasını, teh cirle alâkadar olduğundan bir mazbata yapılarak Ca fer'in tevkif edilmesi ve bu iş için istanbul'da tedbir alınması lâzım geldiğini bana hususî bildirdiler. Biz bu sırlara evvelâ inanmadık demişlerdir. Cafer Bey bu izahattan sonra Arabacı Cemil'i çağı rarak Arslan'ın kimlerle konuştuğunu sormuştur. Cemil: - Haydar Beyle konuştu. Evden iki halıyı onlara faytonla götürdük. Ertesi gün yine Haydar Beyin evin de birleştiler. Korukçu Rıza Bey de geldi. Ben de Bak kal Şevki ile Yağcı Akif i getirdim. Seyfullah Efendiye de arabayı götürdüm. O da geldi, konuştular. Sabahleyin bir mazbata yaparak mühürlendiler. Sizi tevkif ede ceklermiş diye işittim. demiştir. Bu söz üzerine müteessir olan Hilmi Bey: - Hainleri evinizde bile bulmağa başladık demiştir. Defterdar Cemal Bey de bu işlerin doğru olduğunu ve mazbata yaparak Cafer'i tevkif ettirmek için Malyemez Tevfik, Korukçu Rıza, Bakkal Şevki, Yağcı Akif in mazbatayı imzaladıklarını, adliyeye verdikleri ni tekrarlamıştır. Verilen mazbata valiye, tahkikat polise havale edil miştir. Şimdi sizi polis dairesine çağıracaklar demiştir. Cafer Bey derhal Şahmeddin'i Gez Mahallesine gön dererek, Erzurum'da bulunan on arkadaşı da evinde toplanmıştır. Evin, cephane ve silâh koymağa mahsus bir mahzeni var. Hemen gelenler silâhlanarak otuz kişi olup takipte müsademeye hazır bir vaziyet alınıyor, iki saat içinde yapılan bu teşkilâttan sonra yukarı çıkan Cafer Bey (s. 170) müsademeye hazır olduğunu bildir miştir. Hilmi Bey: - Ne yapıyorsun Cafer? Buradaki hükümet memur ları hep arkadaşlarımız. Buna lüzum yoktur, şimdi Defterdar Cemal Bey ve Şerif Beyle görüştüm valiye gidiyorlar, vaziyeti anlatacaklar. Böyle bir müsademe nin yapılması doğru olmaz demiştir (Dr. Şerif Bey, Cağaloğlu'nda Cafer Be yin evinde oturur, sağdır). Cafer Bey cevaben: - Ben müsademeye hazırım, isterseniz siz arkadaş larla buradan çıkıp gidebilirsiniz. Başka yerlerde siyasî çalışmalar yaparsınız. demiştir. Cemal ve Şerif Beyler vali ile görüşmeğe gitmiş lerdir. Cafer Bey dadaşlıkla meşhur olan Behram'ın oğlu Hayri ile Keçeci İbrahim'e Kıbıl Şükrü'ye bir adam göndererek, onları da çağırmış (bu iki zat evvel ce teşkilâtta bulunmuşlar). Onlara kırk lira vererek: - Git, arkadaşlarını topla, kafalarınızı bir tutunuz da beni gelip görünüz demiştir. iki saat sonra bu gelenler kaddaralannı takarak gel mişlerdir. Bunlara Cafer Bey: - Haydi şimdi dışarı çıkıp Ermeniler için mazbata yapanları, onların hukukunu müdafaa etmek isteyenle ri bulup küfredeceksiniz, kapıları döveceksiniz demiştir. Bunlar vazifelerini alarak gitmişlerdi. Cafer Bey de bu işin takip etmek ihtimâli olduğun dan Erzincan Kapısı polis komiseri Veli Efendiyi çağı rarak yapacağı ne yaptıracağı işi kendisine anlatınca - Ben de istifa eder, müstakil çalışırım. Biz memle keti Ermenistan'a vermeyeceğiz. Bu hainler şimdiden Ermenilerle hoş geçinmek için mazbata yapıyorlar. Er menilerin hakkını müdafaa ediyorlar. Burada kesilen on beş bin Türkün hakkı yok mu? Ben, Bakkal Şevki'ye de bu yüzden hakaret ettim. Mazbata Seyfullah'a yazdırmışlar. Yazıda seni (s. 171) müteessir edecek en büyük heyecan şudur (Ermeniler imha edilmiş, bu im ha Müslümanların da imhasına sebep olmuştur). Dışa rıda nümayiş yapanlar sabaha kadar bağırmışlarsa da kimseden bir ses çıkaran olmamıştır. Defterdar Cemal Beyle Şerif Bey vali ile görüşerek polis müdürünü de çağırmışlar, Cafer Bey ve arkadaşlarının sükûnetle Er zurum'dan sabahleyin çıkmaları kendilerine tebliğ edilmiştir. Cafer Bey, bu tebliğ üzerine iki gün Erzurum'da kalacağını, bu pürüzlü işleri temizleyeceğiz, ondan sonra çıkacağız. Şahitlerin evlerini bombalarla yıkacağız demiştir. Sabahleyin polis müdüriyetinden Hacı Bey eve ge lerek polis müdüriyetinin Cafer Beyi görmek istediğini tebliğ etmiştir. Bir saat sonra otuz müsellâh yapıncalarını çekmiş, silâhlarını kuşanmış olarak, Cafer Beyle Gürcü Kapısındaki polis müdürüne gidilmiştir. Cafer Bey kendilerine talimat vererek etrafta tertibat alınmış, silâhlılar dükkânlara yerleştirilmiştir. Polis müdürü Zekai Beydir. Cafer Bey yanına giriyor, niçin davet edil diğini soruyor. Zekâi Bey: - Senin hemşerilerinden, memleketin eşrafı diye ta nınan alçaklar bir mazbata yapmışlar, Ermenileri imha dan dolayı, cezanızı istiyorlar. Valiye haber vermişler,vali de adliyeye havale etmiş, adliyeden bize geldi. Bu iş hakkında ne dersiniz? demiştir. Cafer Bey arkadaşça konuşmayı teklif ederek; Er meni komiteleri Türk toprağına, Türk vatanına göz ko yarak senelerce çalıştıklarını, kendilerinin fedai olarak Erzurum ve Van havalisinde teşkilâtlarını kurduklarını, birçok komiteciler de başta Antranik olmak üzere, va tanperver diye dünyaya ilân (s. 172) edildiği halde, Türk vatanperverleri vatanı kurtarmak için onlara mu kabil teşkilât yaptıklarını söyleyerek, Ermeniler yurdu muzu almak için çalıştı. Türk vatanperverliği de yurdu nu vermemek, Türk milletini kurtarmak için ifa-yı va zife etti. Bu karar verildiği zaman Türk vatanperverle rinden Türk hükümeti hesap sorarsa, o vatanperverler biz yaptık, ipe çekileceğiz diyeceklerdir. Eğer İtilâf devletleri hesap sorarsa silâhları ve bombalarıyla ölün ceye kadar mücadele edecek, silâhı elinde canını vere cektir demiştir. Polis müdürü Zekai Beye: - Şimdi siz burada İtilâf devletleri hesabına mı,yoksa Türk hükümeti nâmına mı hesap soruyorsunuz diye sormuştur. - Türk hükümeti nâmına ise eskiden bu vilâyette vali, jandarma, polis yok muydu? O zaman yapılmış bir zabıt var mı? Madem ki bunlar yokmuş o zaman bi ze neye müsteniden hesap soruyorsunuz diyerek yapıncasını açan Cafer Bey silâh ve bom balarını Zekai Bey'e göstermiş: - Şimdi bunlar cevap verecektir demiştir. Zekai Bey: - Cafer Bey biz bu vazifeyi yaptık, senin arkadaşı nızım demiştir. Cafer Bey de: - Sadece siz değil, jandarma kumandanı Ferit Beye selâm söyleyin. Ondan da Harput'ta hesap soruyorlar demiştir. Polis müdürü: - Vali ile görüşelim, siz oturunuz diyerek dışarı çıkmak istemişse de Cafer Bey bera ber çıkmak istediğini söyleyerek dışarı çıkış işareti ve rerek adamlarıyla birleşmiştir. Vali ile görüşme: Zekai Bey vali ile görüşmüş, Dr. Şerif ve Cemal Beyi çağırmışlar. Cafer Beyin derhal Erzurum'dan çe kilmesini söylemişlerdir. Cafer Beyin Erzurum'da ma ğazaları ve bunlarda on beş bin liralık malı var. Akşam Haşim Beyin yeğeni Nafiz Beyle (s. 173) bunları on beş liraya devir yapmış, bin lira kapora alınmış. Daha sonra alınacak on dört bin lira var. Bu para altı ay son ra verilecektir. Hükümetin bu malları müsaderesini işi-tildiğinden malları derhal teslim etmek arzusunda o gün malların hepsi teslim edildiği hâlde iş bitmediğin den Cafer Bey Erzurum'dan çıkamamış, bu tehir valiyi kızdırmış. Tevkifi için emir vermiştir. Polis müdürü birinci komiser Etyemez Şükrü Efendiye tevkif edilmesi hak kında emir vermiştir. Şükrü Efendi derhal bu tevkifi yapamayacağından bahsederek istifasını vermiştir. Er zincan Kapısında Komiser Veli Efendiye verilen emir de o da: - Türk kanları Gülahmet'te gözümün önünde akar ken ben Ermeni işleriyle meşgul olan Cafer'i tevkif edemem diyerek istifasını vermiştir. Jandarma kumandanı Ferit Beye emir verilmişse de o da bu emri bölük kumandanı Nüzhet Beye vermiştir. Oda: - Cafer benim eski arkadaşımdır. Ben onu tevkif edemem demiştir. Bu vaziyette vali müşkül vaziyete düşerek, müdde iumumiyi çağırarak: - Bu adamlar gelip bizi tevkif ederlerse bizim eli mizde zabıta kuvvetimiz yok, ne yapacağız demiş, tekrar Dr. Şerif Beyle Cemal Beyi çağırarak hemen Cafer'in memleketten çıkarılmalarını rica et- miştir. O sırada Cafer Bey Erzurum'un yakınında bulu nan müstahkem mevki olan ve Ruslar tarafından yapıl mış olan Müdürge üzerindeki tabyaya yiyecek erzak stok ediyor. O akşam işler bittiğinden otuz arkadaşıyla Müdürge tabyasına çekilmişler. Tabyada kendilerinin ve atlarının bir haftalık yiyeceği temin edilmiştir. Mü dürge tabyası hiç bozulmamış, Ruslardan kalmış, her türlü müsellâh müdafaya ait levâzımat mevcuttur. Tabyada ikinci gece: Tabyada bulunduklarının ikinci gecesi Erzurum'a girmek ve bu şahitlerden birkaçının evini bombalarla yakmak istemişlerdir. Gecenin saat üçü Cafer Bey altı müsellâh arkadaşıyla Erzurum'a iniyor. Kavak Kapısı karakolundan geçerken Gez mahalleli Yüzbaşı İsmail Hakkı Bey, Dr. Fuad Sabit önlerine çıkmışlardır. Bun lar arkadaşları tarassut ediyorlarmış. - Niçin geldiniz? Sualine Cafer Bey izahat vermiş, onlar da böyle bir vukuatın memleket için doğru olmayacağını rica ede rek Cafer Beyin mahallesindeki evine gitmişlerdir. Orada Dr. Şerif Beyle Cemal Bey, Necati Bey var. Merkez-i umumi âzası Hilmi Beyin, Dr. Fuad Sabit'in de İstanbul'dan tevkifleri için emir verildiğinden bu ar kadaşların da Cafer Beyle gitmesi kararlaştırılmıştır. Erzurum'da yapılacak işlere karar: O gece içtima yapılarak Erzurum'da yapılacak işle re karar verilmiştir. Eskiden Erzurum'da Cafer Beyin Albayrak matbaasıyla bir de Albayrak mektebi var. O zaman bekâr olan Cafer Bey altı bin lira tahsilat ver mek şartıyla bu mektebi açmıştır. Mektebin dört yüz talebesi var. Ittihat-Terakki'nin Aziziye Hanı var. Odaları çok olan bu tüccar hanıyla Cafer Beyin hükümet konağının yanındaki evlerinden birini de değiştiriyorlar Ev, Ittihat-Terakkinin kulübü, han da Cafer Beye mektep ola rak veriliyor. Mektebin altı bir liralık tahsilatının üç bir lirasını şahsen Cafer Bey verecek, üç bin lira da mek tebin mağazalarından temin edilecektir (s. 175). Albayrak matbaası da Hınıs kazasında Ruslardan metruk bırakılmıştır. Hınıs kaymakamı müzayedeye çıkardığı zaman Cafer Bey müzayedeye iştirak ederek almış, mesarifini de temin etmiştir. Bu matbaa sekiz yüz liraya Erzurum'a mâl olmuştur. Matbaanın müdürü yine Necati Beydir. Bunlara tahsisat vermek üzere görüşülmüştür. Bu kapatılırsa İkinci bir matbaa da Yüzbaşı İsmail Efendiye, ikinci bir gazete çıkarması için Basmahane nâmıyla ikinci bir mukavele daha yapılarak bütün Albayrak matbaası bu mukaveleye yazılarak bir şirket hâline konmuştur. Şirketin sermayedarı Cafer Beydir. Cafer Beyin doksan bin lirası var. Bunları istanbul'da koyun ticare tinden kazanmıştır. Bu müzakerede Hilmi Bey mer kez-i Umumiden bin sekiz yüz lira almıştır. Beş yüz li rasını annesine, bacısına bırakmış; bin üç yüz lirasını Arslan yedi demektir. - Şimdi sermayedarımız sensin, her şeyi senden bekleriz demesi üzerine Cafer Bey doksan bin lirası olduğu nu, on beş bin liraya da Erzurum'daki mağazaları sat mış olduğunu, on bin lira da Camcı Kılbaşzâde Bahri Bey de olduğunu söylemiştir. Bu söz üzerine Fuad Sa bit Bey: - Ben istifa edeceğim, bana beş yüz lira demiş ve beş yüz lira Cafer Bey tarafından kabul edilerek verilmiştir. Yüzbaşı îsmail Bey de: - Ben de siyasetle uğraşacağım, beş yüz lira veri niz, istifa edeyim demiş, beş yüz lirasını Cafer vermiştir. Bin üç yüz lira da Hilmi Beyin parasını vermiş, bin lira da Necati Beye mektep mesarifi olarak bırakılmıştır. 25 Kânun-ı evvel 334'de paralar verilerek mukave leler yapılmış, Albayrak gazetesinin memleket müda faasına çalışması, Ermeni mevcudiyetinin ve asarının bulunmadığına dair makaleler yazılması, vesikalar gösterilmesi, ahaliye Ermenistan'ın kurulmaması için propaganda yapılması karar altına alınmıştır (s. 176) ve gece Hilmi Beyi, Dr. Fuad Sabit Beyi Cafer Bey yanlarına alarak Oltu'da Halit Beyle birleşerek hareke te karar verilmiş ve takip için de Erzurum'da Hınıs kö yüne otuz altı jandarma, yirmi atlı da Ilıca nahiyesine silâhlı gönderildiği haber alınmıştır. Kafile Hınıs nahi yesinden gece geçerek otuz iki kişi olarak Kızılkilise köyüne gidilmiştir. Ertesi gün Nihak (Tortum) kazası na orada takip için emir verildiği anlaşıldığından, fakat hükümetin çok kuvveti olmadığından bir gece kalına rak Oltu'ya gidilmiştir. Bizim hudut olan Narman ve Kaleboğazf ndan geçerek Oltu'ya gidilmiştir. Oltu: Oltu'da Teşkilât-ı Mahsusa'nın eski azalarından Zi ya Bey, Ahmet Efendi, Hamşizâde Ramiz Bey, çok kahraman ojan Pehlül Bey vardır. Bunlar tehcirle alâ kadar olduklarından ve Ermenistan'a karşı da büyük bir hasım oldukları gibi bundan yedi ay evvel bizzat Hilmi Beyle Cafer Bey Oltu'ya giderek o eski teşkilâ tı kuvvetlendirmişti. O gece orada misafir kalınmış, Hilmi Bey izahat vermiştir. Oradaki arkadaşlar ölünce ye kadar Ermenistan'ı Oltu'ya sokmamağa karar ver mişlerdir. Oradan Kosor boğazına geçerek Merdinik (Kars'ın kazası) orada Halit Beyle yaveri Osman Bey hususî kızakla gelenleri karşılamış, selâmlarını söyle miş, beklediğini ilâve etmiştir. Hilmi Bey, Fuad Sabit Bey, Cafer Bey yaverle beraber, kızakla dört saat me safede olan, Ardahan'a gitmişlerdir (Yaver Osman Eyüp'te oturur). 28 Kânun-ı evvel 334 tarihinde Halit Beyle görüş müşlerdir. İstanbul'da Enver Paşadan Bahattin Şakir Beyden getirilen mektuplar verilmiştir. Halit Bey im zalan görünce sevinerek: - Ben de bu mektupları bekliyordum demiştir. Hilmi Bey Mütareke hakkında (s. 177) izahat ver miştir. Mağlubiyetin sebebleri ve Mondros mütarekesi ne ait izahları dinleyen Halit Beyin rengi solarak hid detinden ayakta geziyor, bu izahattan başka İstan bul'dan buraya gelinceye kadar geçirdikleri safhaları, Erzurum'daki tevkif hâdisesini de söylemişlerdir. Halit Bey hiddetle: - Vali sizinle mi? jandarma kumandanı Ferit de mi takibatta bulunuyor? Demek içeride de düşmanlık baş ladı. Yaveri Osman Bey : - Cafer Beyi al, kendi kazasında olan İsmail Hakkı (muhafız kumandanı) ile görüşsün ona da izahat versin demiştir. Cafer Bey, İsmail Hakkı Beyle görüşmüş. Düşün celerinin Halit Beye uygun olduğunu görerek memnun kalmıştır. (İsmail Hakkı hâlâ muhafız kumandanı mira lay). Eyüplü Halit Beyle içtima: Akşam Halit Beyin Cafer Beyi istemesi üzerine Rasim Beyin evine gidilmiş yemekten sonra Halit Bey: - Artık içtima yapıp kararlarımızı verelim demiştir. Dr. Abidin ile Dr. Hakkı Cenabı, Baytar Arif Beye adam gönderilmiş, toplantıda Ahıskalı Mühendis Ser-ver Bey de bulunmuştur. İçtima Halit Bey riayet ede rek sözü Hilmi Beye vermiştir. Hilmi Bey (bl78): - İstanbul'da Mütareke şeraitinin ağırlığına ait aha linin meyusiyeti, Merkez-i Umumi âzalarının içtimada verdiği karara ve Mondros mütarekesinin tedkiki hak kında kabul edilerek şartlara ait izahat vermiştir. Bul garların müstakil sulh yapması büyük bir tesir yapmış tır. Almanlar bütün harbi hasımlarının hududunda yap mış ve memleketleri tahrip edilmemiştir. Netice ordu ları Almanya'ya çekilmiş kuvvetli bir kitle hâlinde ol duklarından kendilerini muhafaza etmek imkânlarını buldukları, Bulgarların da oldukça etraf devletleri tara-[fından himaye edilecekleri, Türkler hakkında ise ağır şerait yapacakları kanaatinde olduğunu, Türklerin şim-: dilik bu mütareke şeraitindeki kabul edilen şartlara is-; tinad ederek bâzı vilâyetlerde çıkacak bir teşkilâtı ba hane ederek vilâyetleri işgal edecekti ve İstanbul'da yakında yine Rumlar ve Ermeniler tarafından müsellâh teşkilâtlar yaparak Türklere taarruz edileceği ve bunu da esas ittihaz ederek İstanbul'un belki de işgal edile ceği, artık Türk vatanperverlerine düşecek vazife der hal münevver sınıfın- zabitanın köylere dağılarak aha-' linin içine girip harpten bezmiş olan ahaliye istiklâlin i muhafazası için nasihatlerde bulunması ve halka vazi- yeti anlattıktan sonra halkın müdafaaya başlamasıyla muvaffak olunacağı kanaatinde olduğu, ancak Kafkas- ya'da Türk hükümetinin esas düşman olarak Çar hükûmetinin mahvolmuş olduğu ve İtilâf devletlerinin, esas İngilizlerin de âmâli bir Ermenistan teşkil etmek olduğu, ancak bu Ermenistan'ın Ermeni bulamayacakları, Ittihat-Terakki hükümetinin bu iki vazifesi tamamen yapmış olduğundan neticede yine muvaffakiyet temin edileceği ve Kafkasya'da yirmi milyon İslâm Türkü nün bizi beklemiş olduğunu beyan etmiş, şimdiki hâl de müsellâh teşkilâtla çalışmağa lâzım olduğunu beyan etmiştir. Halit Bey sözü Fuad Sabit Beye verdi. Fuad Sabit Bey, Hilmi Beyin bütün fikirlerine iştirak ettiğini, an cak Harb-i Umumî'de Alman-Türk orduları bütün ve sait ve silâhı elinde mücadele etmiştir (s. 179). Şimdi ise ordular dağılmış, Mütareke şeraiti kabul edilmiş. Halk mütessir ve harpten bezmiştir. Buna göre bir kıs mının Kafkasya'ya Türkistan'a gitmek, diğer kısımda kısmen dahilde dağılarak, köylerde halka gelecek felâ keti anlatmakla ondan sonra silâha sarılmakta muvaf fak olunacağını bildirdi. Söz, Dr. Abidin Beye verildi. Abidin Bey hiddetle ayağa kalkarak: - Düşmanlarımız kararını vermiş, Türkleri imha edecektir. İmhadan evvel silâhlarını almak, izzet-i nef sini kırarak ordularını bir düşman zabitine selâm dur durmak istiyorlar. Bunu da tatbike başladılar. Türk as keri, Türk zabiti düşmana selâm durmaz ve silâhını da vermez. Şimdiden silâhımız elimizde iken isyan etmek Türk ordusunun hakkıdır. Biz Halit Beyle de bu kararı verdik. Söz, Cafer Beye verilmiştir: - Ben, istiklâlimi kurtarmak için silâhı ele aldım. Ya öleceğim veya istiklâli kurtaracağım. Maiyette bu lunan arkadaşlarıma da ilk seferberlikte bunun üzerine yemin edilerek vazifeye başladık. Şimdiye kadar mağ lup olmadan muzaffer olduk. Şimdi de düşmana silâh vermeyeceğim. Ermenistan'ı ortadan kaldırmadan Al lah'a bile can vermek istemiyorum. Zaten Allah da al mayacaktır. DAĞLAR KUMANDANI kalınmış, Hilmi Bey izahat vermiştir. Oradaki arkadaşlar ölünce ye kadar Ermenistan'ı Oltu'ya sokmamağa karar ver mişlerdir. Oradan Kosor boğazına geçerek Merdinik (Kars'ın kazası) orada Halit Beyle yaveri Osman Bey hususî kızakla gelenleri karşılamış, selâmlarını söyle miş, beklediğini ilâve etmiştir. Hilmi Bey, Fuad Sabit Bey, Cafer Bey yaverle beraber, kızakla dört saat me safede olan, Ardahan'a gitmişlerdir (Yaver Osman Eyüp'te oturur). 28 Kânun-ı evvel 334 tarihinde Halit Beyle görüş müşlerdir. İstanbul'da Enver Paşadan Bahattin Şakir Beyden getirilen mektuplar verilmiştir. Halit Bey im zalan görünce sevinerek: - Ben de bu mektupları bekliyordum demiştir. Hilmi Bey Mütareke hakkında (s. 177) izahat ver miştir. Mağlubiyetin sebebleri ve Mondros mütarekesi ne ait izahları dinleyen Halit Beyin rengi solarak hid detinden ayakta geziyor, bu izahattan başka İstan bul'dan buraya gelinceye kadar geçirdikleri safhaları, Erzurum'daki tevkif hâdisesini de söylemişlerdir. Halit Bey hiddetle: - Vali sizinle mi? jandarma kumandanı Ferit de mi takibatta bulunuyor? Demek içeride de düşmanlık baş ladı. Bu söz üzerine Halit Bey: - Ben size, ne yardım istiyorsanız, yapmağa hazı rım. Gel gözlerinden öpeyim, seni "Dağlar Kumanda nı" yaptım. Bundan sonra emri dağlardan alırsın (s.180). Arif Bey de Abidin Beyin fikrinde olduğunu söyle miştir. Söz, Servet Beyde: - Ecdadımın yurdu olan Ahıska'ya şimdi Gürcüler gelmişlerdir. Ben Ahıskalıyım, hududumda öleceğim.Kanımı orada akıtacağım. Türk kahramanları bana yar dım ediniz. Kafkasya da merdleri sağlıyor, Türk kahra manları, Türk ordusu çekiliyor. Ordunun huduttan çık masını ve bizimle beraber ifa-yı vazife etmesini bekli yoruz. Halit Bey yanımızda kumandan ol, emir ve ku mandan da olalım demiştir. Hakkı Cenabı ve diğer arkadaşlar da Elviye-i Selâ-se'den çıkmamak ve orada kalmak için Halit Beye rica edilmiş, beraber olalım, Türklüğü, istiklâli burada kur taralım diye yalvarmışlardır (Dr. Hakkı Cenabî, İstan bul'da Beyoğlu'nda oturmaktadır). Netice'de Kars'tan, Oltu'dan, Hocıvan'dan müzake re için adamlar celbetmeye karar verilmiştir. Derhal, Kars'tan Cihangirof İbrahim Bey, Hocıvan'dan Beyaz Bey, Ahılkelek'ten Mehmet Ali Paşa, Oltu'dan Ramiz Bey, Oltu'dan Ahmet Efendi, Oltu'dan Ziya Bey, Kars'tan Cihangirof Hasan Bey, Kars'tan Dr. Esat Bey 5 Kânun-ı sâni 334'de Ardahan'da yapılacak içtimaa iş tirakleri kararı verilerek bu karar fırka vasıtasiyle teb liğ edilmiştir) toplantıya son verilmiştir. Halit Bey Ca fer Beye İstediğin kadar silâh cephane derhal verece ğim. Türk hududu ile Kaleboğazına iki üç saat yakın bir mesafede bir karargâh hazırla, istediğin silâhların pusulasını bana ver demiştir. Ayrıca on nefer de seçe rek, fedai olarak, Cafer Beye vermiştir. İstenilen Silâhlar: İki yüz tüfek, dört mitralyöz, iki cebel topu, dört yüz sandık cephane, yüz sandık bomba, on sandık di namit, beş yüz sandık top mermisi, altı sandık (s. 181) bomba fitili Halit Beyden istenmiştir. Karargâh: Karargâh olarak Gazanfer köyü ittihaz edilmiştir. Halit Bey'in emriyle Ardahan'dan tüfek, cephaneler teslim alınarak, mitralyöz ve toplar da Karaboğaz'a sevkedilmiş olduğundan oradan alınması emir veril miştir. Halit Beyin Erzurum'a giderek, oradaki arka daşlarla da içtima yapması lâzım olduğundan Erzu rum'a hareket etmişlerdir. Eyüplü Halit Erzurum'da: Halit Bey Erzurum'a gitmiş, Cafer Bey de Gazenfer'e giderek erzak vesaire depolanmıştır. Halit Beyin Erzurum'da yaptığı toplantıda bâzı kararlar verilmiş, fa kat Itilâfçılann teşkilât yaptığından muğber olan bu adamların da ortadan kaldırılması için derhal imhasına karar vererek Ardahan'a gelmiştir. Hemen Cafer Beyi bularak Ermenileri öldüren Türkler aleyhine şahitlik ya pan Ermenileri ortadan kaldıracak kimselerin temizlen mesini istemiş, Erzurum'da görüştüğü arkadaşlardan memnun kaldığını, bu kararlara Erzurumluların da işti rak ettiğini, Albayrak Necati'den çok memnun olduğu nu, Albayrak gazetesinin Ermenistan hakkında makale ler neşretmesini, ortadaErmenistan olmadığını ilân et mesine Necati Beyin muvafakat ettiğini beyan etmiştir. Rüştü Beyle de muhaverelerinde mutabık kalmışlar dır. 5 Kânun-ı sânî 334 davet edilen âzâlar gelmişler-dir.Toplantı Hamşizâde Rasim Beyin evinde olmuştur. Gelenlere Hilmi Bey, Halit Bey birçok izahat verdikten sonra Elviye-i Selâsede bir hükümet teşkiline, Van'dan Erzurum'a gidecek Ermeni muhacirlerinin geçmemesi için bir hükümet teşkiline lüzum olduğunu beyan etmiş tir. Müzakerede Şuralar Hükümeti namiyle bir hüküme tin teşkili karar altına alınmıştır (s.182). Şuralar Hükümeti ve Vazifesi: Şuralar Hükûmeti'nin vazifesi Ermenileri Elviye-i Selâse'ye sokmamak ve Elviye-i Selâse'den Erzurum ve havalisine muhacir geçirmemek, burada Ermeni mevcu diyetinin olmadığını itilâf devletlerine bildirmek ve bu nu gazetelerle ilân etmek. Bunun için Elviye-i Selâse hududu tespit edilerek Cihangirof ibrahim Beyin Şuralar Hükümetini teşkil et mek için kabine kurmasına mezuniyet verilmiştir. Şuralar Hükümeti reisi Cihangirof İbrahim Bey ola rak seçilmiştir. Bu vaziyet üzerine Cihangirof, Halit Be ye emirlerinizi kabul ediyorum, ancak her kazada iki za bit, teşkilât yapmak üzere, bize verilmesini rica ederim sözüne Halit Bey derhal muvafakat cevabı vermiştir. Bu çalışma ve seçim üzerine Halit Bey, Ordu Kumandanı Yakup Şevki Paşaya bu hükümetin teşkili için memle kete nâfi olacağına dair bir mektup yazmış silâh ve cep hane verilmesini rica etmiştir. İbrahim Bey derhal Ardahan'da Oltu hükümet mu tasarrıflığına Ziya Beye Ardahan'da hükümet mutasar rıfı Hamşizâde Rasim Beye, Akbaba'da Mehmet Beyle ri buralarda mutasarrıf olarak tayin ile Kars'a hareket etmiştir. 9. günü birleşmek üzere tekrar içtima yapılmasına karar verilmiştir. O gün İstanbul'da izzet Paşa kabinesi nin çekildiği, yerine Tevfik Paşanın kabine reisi olduğu haberi gelmiştir (Türk ordusuna hizmet eden Hamşizâ de Rasim Bey, Kaymakamın iftirası üzerine emlâki bı raktırılarak, Ardahan'dan Şükrü Kaya hükümeti tarafın dan tehcire tâbi tutulmuştur). Tevfik Paşa Kabinesinin emri: Tevfik Paşa Kabinesi derhal Elviye-i Selâse'deki teşkilâta silâh, cephane, erzak bırakacağını ve bu teşki lâtın lüzumlu olduğunu bildirmekle beraber bu teşkilâ tın başına geçmeyeceği ve kendisi memlekette on dör düncü basamağı olduğunu söyleyerek birinci ve üçüncü gibi şahıslara bu vazifelerin verilmesini Halit Beye tek lif etmiştir. Faktft bununla beraber Halit Beyin ibrahim Beye vereceği askerlerin ayrılmasına başlanmıştır. Har-putlu Binbaşı Atıf Beyi Elviye-i Selâse'deki teşkil âtın kumandanlığına ve teşkilâtını yapmağa Halit Bey me mur etmiştir (Bu zat sonradan Lâtif ismini almıştır). Ayrıca İbrahim Beye istediği on zabit arkadaşını in tihabı için emir verilmiştir. Elviye-i Selâse'de bırakıla cak silâh ve cephanelerin lüzum ve miktarının tespitine başlanmıştır. Lâtif Bey derhal teşkilâta başlamıştır. Dr. Fuad'la Hilmi Bey de Şuralar Hükûmeti'nin yapılacak usûl ve nizamlarının tanzimine memur edilmiş, Hilmi Beye ay rıca ibrahim Beyin siyasî muavinliği vazifesi verilmiş tir.