Erzurumlu Emrah

Erzurumlu Emrah

Emrah, 1799 yılında Erzurum'un Ilıca ilçesine bağlı Tanbura köyünde doğdu. “Emrah” adının şairin gerçek adı mı, yoksa mahlası mı olduğunu bilemiyoruz. Z. Fahri Fındıkoğlu, bu konuda “ortaya atılan bir iddia”dan bahsetmektedir. Buna göre “Emrullah” adı bir değişim neticesi “Emrah” biçiminde ortaya çıkmıştır. Bir başka teze göre ise Emrah; “eski Türkçe de âşık mânasına gelen Emrâk'tan muhaffet ve muharref'tir.”Azeri lehçesi sahasına dahil olan Şarkî Anadolu'da (k) lar (h) suretinde telaffuz edilir. Binealeyh (Emrâk - Emrâh) olur. Kelimenin telaffuzunda bir suhûlet te'mîn için olmalıdır ki, her iki mahdûd hece maksûrlaşarak (Emrah) şeklini almıştır.

Emrah, iyi bir medrese gördü, Nakşibendîliğin Halidî koluna intisap etti. Hayatı boyunca pek çok yer gezdi. Birkaç kez evlendi. Bu evliliklerden çocukları oldu. Ancak ayrıntıları bilmiyoruz. Kastamonu'da Alişan Bey'in ilgi ve yardımını gördü. Uzun süre onun konağında kaldı. Orada evlendi. Alişan Bey'in ölümü üzerine Kastamonu'dan ayrıldı. Sinop ve Trabzon'a gitti. Daha sonra Sivas'a yerleşti. Orada Mahi Hanım adında bir “taze dul kadına” gönlünü kaptırdı. Bu olay, şaire;

“Yâre açtı bağrıma meh - pâreler Emrah benim
Gelmeseydim kâşki sağlıkla Sivas'a ben”

dedirtmiştir. Eşraftan bazılarının araya girmesiyle Mahi Hanımla evlendi. Orta Anadolu'yu gezip dolaştı. Konya ve Niğde'deki tekkelerde kaldı.

1840 yılında eşini kaybetti ve Sivas'tan Tokat'a gitti; oradan da Niksar'a geçti, Burada bir evlilik daha yaptı. Hayatının sonuna kadar da burada kaldı. Ama hep Erzurum'lu olduğunu hatırladı. Bazen de dile getirdi. Örneğin bir şiirinde, Erzurum'dan bir pek çok şairin çıktığını ifade ederken, bu arada kendisinin de “hakikat bezminin üstadı” olduğunu söylemektedir:

Ne âşıklar çıkuptur Erzurum'dan lîk Emrâhî
Bu esnâda hakîkat bezminin üstâdı ben çıktım

Emrah geleneğe uyarak pek çok çırak ta yetiştirdi. Bunlar arasında Tokatlı Nuri ve Gedayî de bulunmaktadır.
Tokatlı Nuri'nin bir şiirinde belirttiğine göre Emrah, 1860 yılında Niksar'da öldü. Tekke Bayırı kabristanına defnedildi. Türbesi, Kültür Bakanlığı öncülüğünde 1986 yılında yapıldı.

Emrah, halk şiiri geleneğinden kopmadan klasik şiirlerimizin de en güzel örneklerini vermiş şairlerden biridir. Özellikle çağdaşları Everekli Seyrânî ve Dertli ile ortak yönleri, her üçünün de dîvân tarzıyla birlikte âşık tarzını şiirlerinde yetkin bir biçimde kullanmalarıdır. Ki bu özellik, onları çağının en büyük şairleri yapmıştır. Ayrıca her üç şair tasavvuf geleneğinden gelmektedir. Bu yönleri de şiirlerine yansımıştır.

Emrah'ın dili, dîvân tarzında yazdığı şiirlerinde süslü ve sanatlı; âşık tarzında yazdıklarında ise sade ve yalındır. Dîvân tarzında yazdığı gazel, muhammes ve murabbaları, âşık tarzında yazdığı koşma ve semaileri, halk arasında itibar görmüş, zevkle okunmuştur. Fındıkoğlu, Emrah'ı anlatırken, O'nun “klasik olduğu kadar romantik halk şairi” olduğu söylenmektedir. Ayrıca “irticâlen şiir söylemedeki şaîrâne kudreti herkesçe müsellem olan” bir saz şairidir.

Emrah, 19. yüz yılın en büyük halk şairlerinden biri sayılmaktadır. Pek çok şiiri şarkı ve türkü formunda yaşayarak halk zevkinde karşılığını bulmuştur.
Emrah hakkında ilk önemli çalışmayı Erzurumlu Mehmet Abdülaziz Efendi yapmıştır. Üzerinde “Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiye Hulefâsından ’Arif-i Billâh Vâsıl İlallah Şeyh Emrahî Erzurumî Kuddisellahu Sırrehü'l-azîz Hazretlerinin Dîvânıdır” ibaresi yazılı olan eser, 1914 yılında İstanbul'da basılmıştır. Kitap, büyük boy 56 sayfadır ve şairin dîvân tarzı yazdığı şiirlerden oluşmaktadır. “Mürettep usûle ta'an yazılmış ve tertîb edilmiştir” Bundan sonra pek çok araştırmacı; Emrah'ın hayatı, sanatı, kişiliği ve şiirlerini konu alan eserler ortaya koymuştur:

Köprülü Mehmet Fuat; 19. Asır Saz şairlerinden Erzurumlu Emrah (1929)
Vehbi Cem Aşkun; Büyük Halk ve Saz Şairi Emrah (1942)
Murat Uraz; Âşık Emrah, Hayatı ve Şiirleri (1943)
Eflatun Cem Güney - Çetin Güney; Erzurumlu Emrah Hayatı ve Şiirleri (1958)
Orhan Ural; Erzurumlu Emrah (1976).

GAZEL

Dostum bir an tecellî etse bî-pervâ bana
Gün gibi zâhir olur dünyâ değil ukbâ bana

Ol kadar dolmuş gözüm gönlüm hayâl-i yâr ile
Kande baksam vech-i yâri gösterir eşyâ bana

Sırr-ı aşkım ol kadar bulmuş kemâl-i saltanat
Görse Mecnûn'dan füzûn tahsin eder Leylâ bana

Tab'-ı aşk ile içim dışım kamu pür-nurdur
Zerre gelmez şu'le-i mihr-i cihân-ârâ bana

Rind-i aşkım mest-i hayrânım lebin ’atşânıyım
Sanma kim te'sir kılmıştır mey-i sahbâ bana

Ol zaman kim hil'at-i insanı giydim eynime
Va'd-i dîdâr eyledi ol şûh-i bî-hemtâ bana

Neylesin Emrah sensiz hûr-i ayn-i cenneti
Âsitân-ı devletindir sevdiğim me'va bana

VARDIR

Deli gönül melûl olup gam yeme
Elbet ağlamanın gülmesi vardır
Düşmana intikam kalır mı sandın
Herkes ettiğini bulması vardır

Halk için ibadet eder sâdıklar
Mertebesin bulur bağrı yanıklar
Bî-vefâ dilberi seven âşıklar
Kâhi böyle melûl olması vardır

Âşıklık dediğin kıldan ince
Âşıka nâz eder ol gül gonca
Dilberinde kendi gönlü olunca
Tenhaca yanına gelmesi vardır

Bîçâre Emrah söylenir ezel
Dilber akçe ister dinlemez gazel
Zengince bir âşık bulsa bir güzel
Züğürdü sevdaya salması vardır

DİL MÜLKÜ SENİNDİR

Dil mülkü senindir ey şeh-i hûbân
Yeter anı yakıp harap etme imdi
Eğer sadakatli yâr isen bana
Bana bir tesellî cevap et imdi

A kızım çok nazdan âşık usanır
Vefâsız sevdâdan gönül bulanır
Bu kadar cefâya cân mı dayanır
Hele bir de kendin hesâp et imdi

Yaptığın cefâyı etsem takrîr
Sabâh-ı haşre dek olunmaz tahrir
Gamzenle zahm ettin lebinden emzir
O günah gel bir de sevâp et imdi

Emrahî çekmekte aşk ile sevdan
Günbegün artmakta dert ile hicrân
Eğer âşkından yoksa bî-pervan
Bâri bir Allah'tan hicâp et imdi

EY TABİP

Ey tabip el çek yaram üstünden
Sen benim derdime devâ bilmezsin
Sen nasıl tabipsin yoktur ilâcın
Yaram yürektedir sarabilmezsin

İçerim yanıyor kendim havayi
Çekmeyen ne bilir aşk u sevdâyı
Yıktın viran oldu kalbim sarayı
Çünkü bir taşını koyabilmezsin

Emrah eydür yalan oldu sözlerim
Muhabbetin can evinden gizlerim
Ne durursun ağlasana gözlerim
Gitti kaşı kara görebilmezsin

EĞLENDİRİR

Gönül gitmek ister gurbet illere
Velâkin bizleri yâr eğlendirir
Ezelden mâiliz gonca güllere
Bülbül-i şeydâyı zâr eğlendirir

Bülbül gibi kaldık güller içinde
Gözümüz kan ağlar seller içinde
Biz ehl-i harabız eller içinde
Bizi ancak namus âr eğlendirir

Bir sözüm var aşikâre söylenmez
Söylense de nazlı yârca dinlenmez
Zincir ile bağlasanız eğlenmez
Emrah'ı zülfünde yâr eğlendirir.

Erzurumlu Emrah

(XIX.-XX Yy.)Erzurum'la Pavi arasındaki Tanbura köyünde doğduğu söylenmektedir. Yaşamı hakkında bilinenler halk arasında dolaşan söylentilere ve şiirlere dayanmaktadır. Ölümü hakkında kesin bir tarih yoktur. Fuad Köprülü 1854 tarihi olarak kabul etmektedir.

Erzurumlu Emrah

(1777-1860) : Erzurum'un Tanbura köyünde doğdu. Medrese öğrenimi gördü. Nakşibendi tarikatına girerek, Mevlana Halid'e bağlandı. Anadolu'da birçok yer gezdi. Kastamonu'da Alışan Bey'in ilgi ve yardımını gördü. Evlendi. Eşinin ölümü üzerine tekrar geziye çıktı. Sinop, Sivas, Trabzon ve Niksar'ı gezip dolaştı. Hem âşık ve hem de divan tarzında şiirler yazdı. Döneminin büyük şairlerinden biri sayılmaktadır. Tokat Niksar'da öldü.
hak