Erzurum'un Kapıları
Mustafa Çetin Baydar tarafından Sa, 11/19/2013 - 17:20 tarihinde gönderildiCumhuriyet'ten önce olduğu gibi sonra da “Erzurum” demek, iç kalenîn üç büyük kapısı ile o kapıların adını taşıyan üç büyük çarşı demekti. Doğuya açılan Tebriz kapısı daha çok zanaat erbabının icrâ-ı sanat eyledikleri iç içe geçmiş çarşılarla çevrelenmişti. İkinci kapı Erzurum'un Kafkasya'ya dönük çehresini ifâde eden Gürcü Kapısıydı. Kervan konaklarını, ticaret erbabını, şehir gümrüğünü, tüccar hanlarını barındıran Gürcü kapısı, Erzurum'u yalnız Kafkasya'ya değil, bir anlamda dünyaya açıyordu. Şehrin batısındaki Erzincan kapısı, kapılar üçlüsünün üçüncüsüydü. Geçmiş zaman şehirlerinde akşam olup da kale kapıları mühürlenince her çarşı, kendi başına bir şehir hüviyetine bürünür, sivilleşir, ayakları üzerinde durabilmeyi tecrübe ederdi. Erzincan çarşısı her ne kadar şehrin iç surlarının bittiği yerde başlarsa da onun her devirde merkezi, yüzyılların izini taşıyan Kuyucu Murat Paşa külliyesiydi. Câmi, medrese, hamamdan müteşekkil külliyenin ön tarafında çarşılar, kıraathâneler; arkasında mahalleler bulunur daha gerilerde değirmen silsileleri gözükür ve nihâyet mezarlıklar başlardı. Çetin Baydar'ın Şapka Romanı'ndan