Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

From: "Ayhan Turkez" <aturkez@...>
Date: Fri Nov 11, 2005 12:06 pm
Subject: BİR KAVŞAK 3 NESLİ NASIL SİLDİ aturkez@...
Send Email

BİR KAVŞAK 3 NESLİ NASIL SİLDİ

Erzurum-Çat karayolunun 10'ncu kilometresinde hafta sonunda meydana gelen trafik kazasında aynı aileden üç kuşak bir anda trafik terörünün kurbanı oldu.

Aynı aileden tam 9 can.

Anne, baba, oğlu, gelini ve beş torunu.

Yüzügüldü ailesi akrabalarına bayram ziyareti için çıktıkları yolda acı şekilde can verdiler.

Haberi duyar duymaz kaza mahalline hareket ediyoruz. Palandöken göleti kavşağında gördüğümüz manzara içimizi burkuyor. Tüylerimiz bir anda diken diken oluyor.

Yüzügüldü ailesinin bulunduğu otomobil paramparça olmuş.

Aracın bir yarısı yol ortasında, diğer yarısı otobüsün altında onlarca metre ileride.

Manzaranın dramını anlatmaya kelimeler kifayet etmez.

Kazanın nasıl meydana geldiği konusunda gözlemler yapıyoruz.

Herkes farklı görüşler bildiriyor. Ama herkesin unuttuğu bir detay varki yolda yapılan duble yol çalışmaları tam bu kavşakta bitirilmiş. Birazda yolun her iki tarafından yüksekte kalan bu kavşakta karşılıklı araçların birbirlerini görme şansı çok zayıf. Dört şerit halinde devam eden yol bu kavşakta aniden çift şerite dönüşüyor.

Kazanın yaşandığı günün akşamında Ulaştırma konusunda uzman bir isim Ak Parti Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı'nın da bulunduğu bir toplantıda bulunuyorum. Durumu kendisine izah edince hayretler içerisinde kalıyor. Olayı derhal inceleyip kaza yerini gezeceğini ifade eden Ilıcalı, yeni ocakların sönmemesi, canların yaşaması için gerekli düzenlemenin yapılacağını anlattı. Sayın Ilıcalı'nın şaşkınlıkla karşıladığı bu durumu yolu yapan mühendislerin, müdürlerin nasıl göremediğini hayretle karşıladım.

Ertesi gün 9 kişinin cenaze namazındayım.

Gözyaşları sel gibi.

Biri babasına, diğeri kız kardeşine, bir başkası annesine, bir diğeri yeğenine, ağabeyisine ağlıyor.

Ağıtlar hepimizin yüreğini dağlıyor.

Hepimiz gözlerinden yaşlar süzülüyor.

3 nesil ocağın bir anda dünyadan silinmesine sebep olan bu kazanın kavşaktan kaynaklandığını söyleyen cenaze yakınlarının figanı hala kulaklarımda.

Sorumluları duyuyormu bilmiyorum!!!

.

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

Erzurum, Tarihi dokusu bugünkü Erzurum'un oturduğu tabanın küçük bir bölümünü oluşturur. Çok önemli bir kısmı Yakutiye Belediyesinin vazife alanında kalır. En önemli varlık Tebrizkapısı-Erzincan Kapısı-Gürcü Kapısı üçgeninde devam eden birinci sur içindedir . Kars Kapısı-Ardahan Kapısı (Kavak Kapısı)-İstanbul Kapısı-Harput Kapısı dörtgeninde devam eden ikinci sur içinde de tarihi dokuya ait varlıklar bulunur. Erzurum şehrinin tarih ve tabiat varlıklarını koruma konusunda ne yazık ki nokta tedbirler dışında tüm tarihi varlıkları içine alan bir genel plan anlayışı bulunmamaktadır. Belediyelerin "siyasi Faydacılık" esaslı uygulamaları Şehir Tarihi dokusunun korunmasında fevkalade olumsuz sonuçlara gebedir.

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

DAVUT SARI

“Özellikle şehri güzelleştirmek adına, trafiği rahatlatmak adına, ’Eski
Erzurum' olarak nitelendirilebilecek sahalarda her hangi bir yıkım ya da yeni
yapım gerçekleştirilmesini desteklemek, bu memleketin geçmişine ihanettir bana
göre. Bir kere, Erzurum yeni yapılaşmalar için ’kısıtlı' imkânlara sahip bir
diyar değildir ki! Çevresinde ekili-dikili arazi kıtlığı da yoktur. Bu
bakımdan ’modern' tarzda yapılaşma arzu edenler için Erzurum ’kısır' olarak
nitelendirilemeyecek bir şehirdir. Kısacası ’arazi bol' bir şehirdir.
’Nostalji' insanlar için vazgeçilemeyecek duygular doğurur. İşte sadece bu
duyguların tatmini için dahi, eski Erzurum'a dokunulmaması gerektiği
inancındayım. Hem ’çarpık' dahi olsa eski Erzurum yapılaşması; geçmişin
izlerini, insanların hatıralarını taşıyan örneklerle doludur.
Gelelim ’trafik' meselesine... Şehirlerdeki yapılaşmaları sadece araç
trafiğini rahatlatmak bazında ele almak ya da düzenlemek ne derece doğrudur
acaba? Diyelim ki bunu gerçekleştirdik. Bunun kime faydası olacaktır? Bütün
dünya, araç trafiğinin getirdiği olumsuzlukları bertaraf etmenin arayışı
içindeyken, bizim bu olumsuzluklara davetiye çıkarmak için caba sarf etmeye
çalışmamız ’garip' değil mi? Mesela, şehir içinde araç trafiğini rahatlatmak
yerine daha da ’güçleştirmek' yabana atılır bir fikir midir? Niçin yayalara
göre (veya bisikletlilere göre) bir düzenleme yapılmasın ki? Eski Erzurum
toplu taşıma araçları dışında kalan araçlarla seyahat edilecek kadar ’genis'
değildir ki? Bu sehir içi araç trafiğini rahatlatmayı niye bu kadar dert
ediniyoruz, anlamış değilim. Şehrin toplu yerleşim merkezlerini bir birine
bağlayacak düzenli yollara evet, ama sehir içinde her türlü kirliliğe (hava,
gürültü, görünüm...) sebep olacak düzenlemelere kesinlikle hayır. Hele bunun
için yıkım mi? Asla!”

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

MUSTAFA ÇETİN BAYDAR

Sevgili Talat Beyciğim,

Erzurum Şehrinin tarihi ve modern görünümüne yapılacak estetik katkılar için güzel tesbitlerde bulunmuşsun. Gelibolulu Ali'nin olduğunu sandığım şu beyit bizler gibi şehir dertlilerin hal-i pür melaline uygun düşer:

Neş'e ümid ettiğin sâgar da senden gamlıdır

Bir dokun bin "ah!" dinle kase-i fağfurdan

Erzurum'da olması gereken kollektif akıl adeta tatile çıkmıştır. En hayati kararlar ferdi cerbezeliklerin damgasını taşır. Erzurum'un işini işte bu cerbezelikler bitirdi.

Sızlanıp duran adama niye davacı olmuyorsun diye sormuşlar "Anamı belleyen Kadı, nasıl davacı olayım" demiş.

Erzurum mimarisindeki bütün çirkinliklerin mercii, belediyeler, mimar ve mühendisler, Üniversite, politikacılar, resmi kurumlar ve de halkın bizzat kendisi olunca bu şehir kollektif olarak "Ört ki ölim"e yatmış demektir. O yüzden bizlerin yazıp çizdiği

"Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" cinsinden şeyler.

Ama susmamakla iyi ediyoruz, bir umudun yaşamasını sağlıyoruz. Bu arada umut ettiğimiz geleceği de olabildiğince kusursuz inşa etmeliyiz.

Herşeye rağmen Tarihi dokusu korunmuş Erzurum için ortaya konacak en büyük strateji "Eski Şehir varlığına giren her köşeye saygı" duymaktır.

Değerli Talat Beyciğim. Bu saygı stratejisinin bir numaralı eylemi de "Kazma"yı vebadan kaçar gibi kaçılacak bir afet görmektir.

Ne olur "yıkma" kelimesini Erzurum'a sahip çıkan bir aydın sıfatıyla hiç teleffuz etmeyin. Rahatlama isteğindeki şehir trafiğinin canı cehenneme. Deveye diken lazımsa boynunu uzatsın, benim aziz şehir hatıralarımı yok ederek rahatlayan trafiğe kuş kondursa,sadece nefret duyarım. Eski şehire, modern trafik akışları oturtmak bir ayı ile aynı çuvalın içinde yaşamaktan farksızdır. Moderniteye çok meraklı olanlar Tarihi Erzurum'un açıklarına çekilir, bu zevkini orada tatmin ederler. İyi de olur, Modern erzurum'u yaşamak istediğimde canımı Atatürk Üniversitese Kampüsüne atarım. Hayli de keyif alırım.. Buna mukabil Eski Erzurum'da modernlik zannedilen yapılanmalar Müslüm Babanın arabesk şarkilarından daha kekre şeylerdir. Tarihi dokusu korunmuş Avrupa kentlerinin modern trafiğe uygunluk diye bir dertleri yoktur. Paris gibi, ikiyüz yıllık master planı yapılabilmiş şehirlerdeki gelenek-modernite dengesi birçok insanın aklını karıştırıyor. Paris'in sicili bu konuda iki asırlık bir kollektif bilinçle temiz duruyor. Ama bilinsinki gelenek-modernite dengesinde dünyada bir ikinci paris yok.

Velhasıl-ı kelam Erzurum'a acıyanlar, şu veya bu zıpırlıkları gerekçe göstererek onu yıkmaya kıymayanlardır.

Talatcığım bu yolda bir avuç insan kaldık. Aman iyi niyetle de olsa kazmaya uzanan ellerden olma!

Sevgi ve takdirlerimle

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

TALAT UZUNYAYLALI

Erzurum şehir mimarisini ele alan yazımız, artısı eksiğiyle, son zamanlarda,
şehrin çok ciddi bir sorununu gündeme getiren önemli yazılardan biri olmuştur.
Yazıda, belediyelere, ticaret ve sanayi odasına, mimarlar ve mühendisler
odasına, kooperatifler birliğine, Atatürk Üniversitesi'ne, konuyla ilgileri
düzeyinde, kimi şahıslara göndermeler yapılmıştır. Bu yazı vesile edilerek
şehirdeki mimari uygulamalar daha geniş bir şekilde ele alınabilir,
tartışılabilirdi. Ancak her zaman olduğu gibi, yazı, tecessüs sahibi bir iki
kişinin ancak dikkatini çekebilmiştir. Bu tepkisizlik şehri yöneten ve temsil
eden örgütlü önemli kuruluşların ne tür bir psikoloji içinde olduklarını
göstermektedir. Bu okumamak, duymamak, görmemek, anlamak istememek psikoloji
bu şehrin temel handikabı olarak karşımızda, dik bir dağ gibi, durmaktadır. Bu
dağ aşılmadan bu şehir bir ufuk ve vizyon sahibi olamayacak gözükmektedir!
Sayın Baydar ve Sayın Sarı' nın, eski Erzurum'un tedricen yıkılması yönündeki
ifadelerimize, şu bu gerekçeyle karşı çıkmaları konusuna gelince; yazının
sadece geçen hafta yayınlanan son bölümü değil de tümü okunduğunda görülür ki,
eski Erzurum'la ilgili söylenmek istenen husus şudur: Erzurum'daki kale,
camii, medrese, kümbet, türbe, hamam, çeşme vs. tarihî dokunun tamamı eski
Erzurum'da bulunmaktadır ve bu esreler kültür varlıkları olarak zaten koruma
altındadır.
Eski Erzurum'da Safranbolu ya da Süleymaniye evleri gibi, bir sokak ya da bir
mahalle düzeyinde, sanat ve estetik değeri olan bir mahalle veya sokak
kalmamıştır. Sadece özelliği olan birkaç Erzurum evi söz konusudur ve bunlar
da diğer tarihî eserlerle birlikte koruma altındadır.
Eski Erzurum'da bunların dışında kalan evlerin sanat ve estetik açıdan bir
özelliği ve değeri yoktur. Bu evlerin büyük bölümü ihtiyacın ürettiği iptidai
barınaklar düzeyindedir. Bu evler bildiğiniz gibi, ya sahipleri ya da
kooperatifler tarafından yıkılarak, yerlerine apartmanlar yapılmaktadır. Gez
mahallesinde, Aşağı ve Yukarı Mumcu mahallelerinde, Dere mahallesinde, Vani
Efendi mahallesinde, Şeyhler mahallesinde, Cedit ve Kasımpaşa mahallelerinde,
İstasyon mahallesinde, Ehmal mahallesinde... eski Erzurum'un hemen tüm
mahallelerinde, eski evler yıkılıyor yerine yeni apartmanlar yapılıyor.
Bunun kadar tabii bir şey de olamaz! Sorun işe yaramaz eskinin yıkılması
değil, yıkılanın yerine yapılan binaların eskileri kadar değersiz olmaları ve
şehri daha da çirkinleştirmesi. Yoluyla, sokağıyla, parkıyla çağın
ihtiyaçlarına yeni yapılaşmanın cevap verememesi. Sanat ve estetiği
yansıtamaması!
Benim sorunum işte bu noktada başlıyor: Yıkılan eskinin yerine yapılan
yeninin, kent tecrübesi olmayan bir halkın üretebileceği bir çirkinlik abidesi
olduğunu söylüyorum ve bu konuda öncelikle belediyeleri, sonra da etkileri ve
ilgileri ölçüsünde, yazı da zikrettiğim kişi ve kuruluşları, bir bakıma, bu
durumun mesulü sayarak, kamu vicdanı adına, uyarıyoruz.
Eski ya da yeni Erzurum'daki imar uygulamalarını yağmacı, talancı, sanat ve
estetik yoksunu bir zihniyete teslim ve kurban etmemeleri için, bu yazıyı, bir
çubuk haline getirerek, gözlerine adeta dürtüyor ve demeye çalışıyoruz ki;
artık lütfen gözünüzü açın: Yapmayın, etmeyin, Erzurum'daki yapılaşma iyi
yönde gitmemektedir! Kazmanın çoktaaan girdiği eski Erzurum'u hiç olmazsa,
Yenişehir ve Dadaşkent tecrübelerinden de ilham alarak, uzun yıllara hitap
edecek şekilde, yoluyla, caddesiyle, parkıyla, sanat yapılarıyla çıkar
çevrelerinin etkisi altında kalmadan, sanat ve estetik kaygıyı ön planda
tutarak, doğru dürüst planlayın. Kent, hem evrenselliği hem de kültürümüzü
olabildiğince yansıtsın!.. Muradımız budur vesselam!

Erzurum Şehrinin Tarihi Dokusu

TALAT UZUNYAYLALI

Bugünkü Erzurum'u anlayabilmek için geçmişe dönmemiz ve bugünkü Erzurum'un
geçmişten hangi tecrübeleri devraldığını doğru bir şekilde tespit etmemiz
gerekmektedir. Erzurum'un özellikle 17.yy'dan sonrasıyla ilgili elimizde
çeşitli bilgiler mevcuttur. Bu bilgilere göre, savaş ve istila yılları hariç,
tarihinin her döneminde Erzurum'un, Osmanlı devletinin, tarihî İpek yolu
üzerende yer alan, doğu vilayetlerinin iktisat, kültür ve eğitim ile yer yer
bazı siyasî hadiselerine de merkezlik eden en önemli ve stratejik bir ili
olduğunu görüyoruz.
Kaynaklardaki bilgilerden, 1830 ile 1914 yılları arasında şehrin merkez
nüfusunun zaman zaman 132 bine kadar çıktığını biliyoruz. Bu dönemde
merkezdeki Ermeni nüfus ise 17 bine yakındır. Şehirde çok sayıda konaklama ve
ticaret yapılan han mevcuttur. Çarşı pazarı her zaman cıvıl cıvıldır. İstanbul
ve İzmir gümrüğünden sonra en işlek üçüncü gümrük Erzurum'dadır.
Gürcükapı' da, Gölbaşı ile Karanlık kümbet arasındaki bölgede Arap, Acem,
Hint, Çin gibi bazı yerlerden gelmiş yabancı tüccarların iş ve hizmet yerleri
ile bazı Avrupa devletlerinin temsilcilikleri de vardır.
Farklı kimliklere ve kültürlere sahip insanların yaşadığı yerlerde hayatın
hemen her alandaki tezahürü her zaman daha canlı ve hareketlidir. Ermenilerin
yanı sıra Erzurum'daki Müslüman olmayan diğer insanlar da şehrin mukîmleri
arasındadır. Az çok şehrin bu sayede kozmopolit bir yapısı vardır ve bu yapı
Erzurum'un özellikle ticarî hayatında sahip olduğu önemli avantajlarından
biridir.
Her gün İstanbulkapı, Gürcükapı, Karskapı ve Erzincankapı istikametlerinden
şehre çok sayıda ticaret kervanı girip çıkmaktadır. Bu kervanlar Erzurum'a mal
getirmekte ve mal götürmektedir.
Alimi, uleması, şeyhi, hocası, ozanı, sohbet eri insanları, şarkın bu en
büyük ilim ve kültür merkezindeki medreselerinde, camilerinde, çarşı ve
pazarında, oturma odalarında, kahvehanelerinde, ev ve konaklarında
Erzurumlunun akıl ve gönül iklimini bir bahar diriliği içinde tutarken, Ahi
geleneğine ve terbiyesine sahip esnafı da tabakçılık, saraççılık, semercilik,
dikicilik, çarıkçılık, mestçilik, kuyumculuk, sandıkçılık, kevelcilik,
kunduracılık, iplikçilik, demircilik, bakırcılık, sabunculuk, kaşıkçılık,
çadırcılık vs. otuz iki meslek dalında, üretim ve ticaret yaparak şehri önemli
ve insanını değerli hale getiriyordu. Erzurum sanatkarlarının ürettiği kimi
mallar buradan ta Hint'e Çin'e kadar gidiyordu.
Erzurum eşrafını meydana getiren beyler, ağalar ve ulemadan kimseler ise
millete ve devlete merbut, yerel ve genel yönetime de katılarak, şehirde,
çarşıda pazarda, işlerin hakkaniyet içerisinde, adaletle yürütülmesinde önemli
bir görev üstleniyorlardı.
Yine o dönem Erzurum'unun çalışkan çiftçisi dik yamaçları, hatta dağların
başını bile sürüp ekiyordu. Hayvancılık köylerdeki nüfusun temel geçim kaynağı
idi. Ancak köyler yaptıkları çeşitli tarım üretimiyle şehrin pek çok gıda
ihtiyacını, hatta yakacak ihtiyacını da karşılıyordu.
Anlaşıldığı üzere o yılların Erzurum'u her bakımdan mamur ve mesrur bir
şehirdir. Çarşısı, pazarı, evi, bahçesi, çermiği, cirit meydanı, ovanın
nerdeyse yarısını kaplayan ve bir kuş cenneti olan sazlığı, insanla, hayvanla
hep canlı ve hayat dolu bir beldedir.
Bu genel durum Erzurum'un müspet tecrübesidir.
-------
Bundan birkaç yıl önce yine Erzurum şehir mimarisi üzerine yazdığımız bir
yazıda, ’eski Erzurum yıkılmadan yeni, çağdaş Erzurum'un ortaya
çıkamayacağını...' ifade etmiştik. Eski Erzurum mahallelerinin tek tek ele
alınıp planlandırılması, yeni, geniş yollar açılması, parklar yapılması ve
daha sonra da, özellikle irtifa, yeşil alan ve bina aralıklarını dikkate alan
bir yapılanmaya izin verilmesi gerektiğini ifade etmeye çalışmıştık. Dere ve
Çırçır mahallelerinde, bunun, devam eden, lokal düzeydeki bazı uygulamalarını
görüyoruz ama insana umut verecek düzeyde bir şehircilik gelişmesinden henüz
söz edemiyoruz.
----------
Eski Erzurum önemli!..

Erzurum'u eski ve yeni diye ikiye ayırdığımızda eski Erzurum'daki
durum aşağıdaki gibidir: Eski Erzurum (Yakutiye Belediyesi sınırları içinde
kalan bölge), halen yapılaşma bakımından en kötü durumdadır. Bu
mahallelerdeki cami, kümbet, türbe, hamam, tarihi birkaç bina ile sanat ve
estetik adına bir kıymet ifade eden birkaç eski ev dışındaki konutlar, mimari
özellik ve tarihî değer taşımamaktadır. Tamamı bitişik nizamda, ihtiyaç ön
planda tutularak üretilmiş, iptidai barınaklar şeklindedir.

Şehrin sahip olduğu tarihi doku eski Erzurum'dadır. Bunların en
önemlileri Ulu Cami, Çifte Minareli Medrese, Kale, Üç Kümbetler, Yakutiye
Medresesi ve Rüstempaşa Bedestenidir. Kaleyi, Ulu Camiyi, Çifte Minareli
Medreseyi ve Üç Kümbetleri içine alan bölge, şehir planında, sit alanı
(korunması zorunlu bölge) olarak gösterilmiştir.
Şebeke harici, bütün tarihî çeşmeler eski Erzurum'dadır. Bazılarının
suyu kaybolmuştur ancak önemli bir kısmı hâlâ aktiftir.

Erzurum'da trafiğe çıkan araç sayısı her yıl artmaktadır. Mevcut
yollar, özellikle eski Erzurum'daki yollar, araç trafiğine cevap veremez bir
duruma gelmiştir. Bu bölgede park sorunu her geçen gün daha da
ağırlaşmaktadır. Yoğun olarak iş yerlerinin bulunması nedeniyle Taşmağazalar,
Tahtacılar, Habibbaba çevresi, Eski Batpazarı, Gürcükapı, Pelit meydanı, Otel
Polat'ın baktığı meydan, Ehmal mahallesi ara sokak ve çevresi, Kasımpaşa
caddesi, Kavaflar çarşısı, Mahallebaşı, Gölbaşı, Tortum garajı hattı... en
sıkıntılı ulaşımımın yapıldığı güzergâhlar durumundadır.

Sayın Güllülü, Sayın Aksak ve Sayın Gülakar, eski Erzurum'da bazı
imar çalışmaları başlatmışlardır. Gavurboğan, Vaniefendi, Dere ve Çırçır
mahallelerinde, 18. madde uygulaması kapsamında yeni yollar açılmış ve bu
yolların çevresinde yeni bir yapılaşma ortaya çıkmıştır.

Artık mevcut şehir nüfusunun yarısından daha az bir kısmı eski
Erzurum'da oturmaktadır.

Valilik ve Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere resmî kuruluşların
tamamına yakını eski Erzurum'dan, yaptırdıkları yeni binalara çıkmışlardır.
(Karayolları, DSİ, Köy hizmetleri, Üniversite, Bayındırlık, Milli Eğitim, TRT
Bölge Müdürlüğü, çocuk yuvaları vs. hep eski Erzurum'un dışındadır.)

Eski Erzurum'da tek bir tane park kalmamıştır.

Eski Erzurum'un çevresini kuşatan bölgeler ise yeni Erzurum'u temsil
etmektedir.

Öneriler

Eski Erzurum'la ilgili olarak vurguladığımız hususlar satırbaşı durumundaki
hususlardır. Başka pek çok tali mesele vardır. Bunlara girmek istemiyoruz. Bu
saptamalar ışığında eski Erzurum'la ilgili olarak şu önerilerde bulunmak
istiyoruz:
Eski Erzurum, sahip olduğu tarihî doku korunarak, mahallelerin
tamamı, tedricen, belediye başkanlarının değişmesiyle uygulaması değişmeyecek
bir kararlılıkla, istikrarlı ve planlı bir çalışmayla, tamamen ortadan
kaldırılmalıdır. Ancak, eski Erzurum'da, bina irtifaları, Erzincan'daki gibi,
mutlaka belli bir seviyede tutulmalı, sokaklar ve yeni açılan caddeler, elli
yıl sonrası düşünülerek, ona göre geniş bırakılmalıdır. Bina irtifaları en
fazla, yerin durumu da dikkate alınarak, dört veya beş katla
sınırlandırılmalıdır. Gürcükapı'da eski halin yerine yapılan ve kaleyi, saat
kulesini örten bina, artık sona hata olmalıdır!

Eski Erzurum'da sit alanı içinde kalan bölgede yapılaşmaya katiyen
izin verilmemelidir. Kalenin etrafı üçte biri harabe durumundaki evlerden
artık temizlenmeli ve burası gülle, çiçekle, ağaçla, suları yamaçlardan aşağı
akan havuzlarla, bir iki et lokantası, turistik eşya satan biri iki işyeri,
bir iki kitapçı dükkanıyla, ’Kale Parkı' adıyla şehir halkına hediye
edilmelidir.

Çifte minareli medrese ile Ulu cami arasındaki, Şair Nefi'ye doğru
çıkan yol trafiğe kapatılmalı ve bu yol, renkli taşla döşenerek sadece yaya
yolu haline getirilmelidir. Ulu Cami ve Çifte minareli medrese mutlaka bir
bahçe içerisine alınmalı ve birlikte korunmalıdır. Bu yolun kapatılmasıyla bu
eserlerin egzoz gazlarından ve zaman zaman geçen ağır tonajlı arabaların
meydana getirdiği sarsıntıdan korunmuş olacaktır. Çifte minareli medresenin
doğu kısmındaki iş yerleri kaldırılarak buralardan bahçeye çıkan taş
merdivenler yapılmalı ve merdivenlerin her iki başına Erzurum Müze Müdürlüğü
bahçesindeki, Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu dönemlerine ait kimi eserler,
örneğin taştan yapılmış koç/koyun figürleri getirilip, yerleştirilmelidir.
Böylece yerli yabancı turistler Erzurum'daki tarihî arka planı daha iyi
görebileceklerdir. Yine Çifte minareli medresenin bahçesine, Ulu camiyi de
gören, dar, fakat uzun bir iki havuz yapılarak, bunlar alttan ışıklandırılmalı
ve yukarı fırlayan suyu aydınlatmalıdır. Aynı şekilde geceleri bu iki eserin,
özellikle medresenin girişindeki, muhteşem taş işçiliği gösterecek, sert, spot
ışıklarla aydınlatılması yapılmalıdır. Bu manzaranın seyredilebilmesi
bakımından uygun yerlere oturma grupları da konulmalıdır. Kale surlarının
Cumhuriyet caddesine olan burcuna yerleştirilmiş Ebu İshak türbesinin ön
cephesindeki yıkık duvar onarılarak böylece Erzurum kalesi ve bu iki eser bir
bütünlük içinde ortaya çıkarılmalıdır.
Tarihi camilerin, kümbetlerin, türbelerin etrafını açmaya
çalıştığımız gibi, eski Erzurum çeşmelerinin etrafını da açmak için bir gayret
içinde olmamız gerekir. Bu çeşmeler ya bir çukura gizlenmiş, ya bir binanın
temeline dayanmış durumdadır. Bunlar birer eser kabul edilmeli ve imkân
oldukça diğer tarihi eserlerin olduğu gibi, çeşmelerin etrafı da açılmalıdır.
Bu eserlerin çevre düzenlemeleri, belediyelerin usta işçileri eliyle değil,
Atatürk Üniversitesi'nin sahip olduğu peyzaj mimarları tarafından, özenle
gerçekleştirilmelidir.
Eski Erzurum'da trafik sorununun bir an önce çözülmesi için geniş
yollar açılmaya devam edilmelidir. Taş mağazaların bitiminde yol Habibbaba
türbesine doğru daralmaktadır. Bu sorunu çözmek için Kasımpaşa caddesi,
Tahtacıların başından itibaren yolla birleştirilmelidir. Buna mani olan
oradaki tuvaletin üstünde yer alan, belediyeye ait üç dört dükkandır. Bunların
müstecirlerine yeni yer tahsis edilerek kaldırılmalı ve böylece yeni bir
cadde, oldukça ucuz bir maliyetle, elde edilmelidir. Bu sayede o bölgede
sıkışan trafik önemli ölçüde rahatlayacaktır. Eski Erzurum'u doğudan batıya
bölen Cumhuriyet caddesi artık eski ve yetersiz bir caddedir. Bu caddenin
üzerinde hâlâ çok sayıda (örneğin, Vakıflar Müdürlüğü'ne ait konutlar başta
geliyor!) eski bina ve ev bulunmaktadır. Bunların, yerlerini artık ticaret ve
sosyal hayata hitap eden iş merkezlerine bırakması gerekiyor.

Gürcükapı camisi, Ehmal camisi ve İş Bankası karşısındaki üçgende
birkaç işyeri mevcuttur. Burası gereksiz bir ada olarak sırıtmaktadır. Sanırım
bunlar da vakıf malı. Burası da tamamen kaldırılmalıdır. Fuadiye hamamı
karşısındaki Eskihal'de yapılan iş hanını alt katları aynı bölgedeki kavaflar
esnafına tahsis edilerek, yine vakıflara ait olan işyerleri yıktırılmalıdır.
Zeynel camisiyle Gürcükapı camisi birbirini görmelidir. Böylece Gürcükapı'da
önemli bir meydan ortaya çıkacaktır ki, bütün eski ve modern kentler
meydanlarıyla ünlüdür!

Ve son olarak şunu ilave etmek istiyoruz: Erzurum şehir merkezinin ve
beldelerin ağaçlandırması yeniden ele alınmalıdır. Bu konuda kalıcı bir
politika üretilmelidir. Bir kere 40 gün yaydığı pamuklarla şehri adeta
soluksuz bırakan mevcut kavak ağaçları kesilmeli ve yenilerinin dikilmesine
asla izin verilmemelidir. Kavak ticari bir ağaçtır. Eski Erzurum'da, özellikle
Cumhuriyet , Paşalar ve Hastaneler caddesindeki ağaçların hemen hepsi
yaşlanmış ve hastalıklı ağaçlardır. Eski Erzurum'un tüm caddelerindeki ağaçlar
tedricen sökülerek yeni ağaç türleriyle yeni bir ağaçlandırma yapılmalıdır.
Örneğin; Lalapaşa camisi girişi karşısında iki adet, yabani kestane ağacı var.
Erzurum'da bir üçüncüsünü görmedim! Halbuki kestane gayet güzel bir ağaçtır;
bazı yönleriyle çınara benzer. Mesela Paşalar caddesi baştan sonra kestane
dikilebilir. Bu konuda Ziraat Fakültesi ile işbirliğine gidilmelidir.