Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

From: "selami.turkmen" <selami.turkmen@...>
Date: Mon Oct 31, 2005 1:05 am
Subject: Ynt: [Erzurumluyum] HER TURLU SUCU kurtler ISLIYOR selami.turkmen@...
Send Email

Sevgili Kardeşim Manas (!)

İsminize anlayamadığım için, bu işareti kullanmak zorunda kaldım.

Yazdığınız yazıda hedeflediğiniz noktayı ve yapmak istediğiniz aleni bölücülüğü anlamamak mümkün değil.

Üç beş Türk, Türkiye düşmanı Kürt'çü Komünist ve Ermeni dölleri ile bütün Kürt'leri bir tutarak iki hasım grup yaratmak ancak onlar kadar art niyetlilerin işidir.

Türkiye'de Terör örgütünden en büyük acıyı, sızıyı önce Kürt vatandaşlarımız görmüştür. Kundak'ta kurşunlanan bebek, bir Kürt sabisidir.

Öldürülen onlarca korucu Vatanının milletinin savunması için canlarını vermediler mi?

Kurtuluş savaşında kendi içlerinde ordu kurup, kurtuluş savaşına katılan “Hamidiye Alayları” Kürt vatandaşlarımızdan oluşmamış mıdır.

Devletin Darda, Milletin zorda olduğu her zaman cephelerde el - ele vuruşmadık mı?

Terör Örgütüne karşı bölgede Devletinin yanında yer alarak, binlerce şehit veren Bucak Aşireti Kürt değilmidir.

Hakkari yöresinin en büyük Kürt aşireti “Babat” aşireti ve onon başkanı Hazım Babat Devletinin yanında değilmidir.

İstanbul'da Ankarada, büyük metropollerde şerefsizlik yolunu seçmiş, insanların içinde Kürt'te vardır. Türk'te vardır. Böyle bir yakıştırma bile inandırıcılıktan çok uzaktır...

Gece aklınıza gelen uydurma isimlerle sitelerde bölücülük yapmak, “Türkçü”lerin asla işi olamaz. Bölücülerin işi olur.

Vatan haini olmayan devletinin yanında yer alan en kötü kürt , bölücü bir Türk'ten üstündür.

Bu sitelerde bir daha fikir zikrederken, şüpheli karanlık isimlerin dışında yüreğiniz varsa kendi adınızı kullanın.

Adım ; Selami Türkmen

Baba adım ; Mehmet

TC. Vatandaşlık Numaram ; 21697850716

Yazı yazmaya bir daha yeltenirseniz mutlaka vatandaşlık numaranızı yazınız. Aksi halde yazdığınıza hiç bakmadan yazılarınızı “ÇÖP” e göndereceğiz..

İstanbul'da meydana gelen bombalama eylemlerini gerçekleştirenler kürt idi fakat kasıtlı bir şekilde başta Tayyip Erdoğan ve Türkiye'deki satılmış basın - yayın organları olmak üzere tüm dünya tarafından "Türk" diye adlandırıldılar. Erdoğan "Çok şükür ki bombacılar Türk. Onların Türk olması bizi teselli etti." dedi; Türkiye ve dünya basını da teröristlerden bahsederken "kürt" adını kesinlikle kullanmayarak bu canileri "Türk" yapıverdi!..

Kürt, canı istediği zaman Türk kimliğine bürünüp "Ben Türk'üm ama kürtler kardeşimdir" propagandasıyla Türkleri afyonlayabiliyor. Bu oyuna kanan Türkler, kürtleri kardeş olarak görmeye başladıkları için bir kötülük beklemiyor ve güvence altında olduklarını düşünerek rehavete kapılıyorlar; bu sayede milli savunma refleksleri körelmiş oluyor. Bu durum kimin işine yarıyor peki? Türk'ün mü, kürdün mü?.. Elbette ki kürdün işine yarıyor.

Aynı olayı kürt olmayanlar da yapıyor. İşlerine geldiği zaman kürtleri "kürt", işlerine gelmediği zaman ise "Türk" diye adlandırıyorlar. Bir kürt, Türk'ün iç ve dış düşmanlarının çıkarları doğrultusunda hareket ettiği zaman adı "kürt" oluyor, ama tasvip edilmeyecek bir suç işlediğinde "Türk" ilan ediliyor. Amaç, kürtlerin sayesinde Türkleri karalamak...

***
İstanbul'da bombalı terör eylemleri yapanlar kürt çıktı. Sadece bu kadar mı? Hayır... Türkiye genelinde her türlü suçu işleyenler kürtlerdir. Yankesicilik, hırsızlık, kapkaççılık, ırza tecavüz, gasp, cinayet, fuhuş, uyuşturucu ticareti gibi suçlar ve genelev işletmeciliği, pavyonculuk, kumarhanecilik, değnekçilik, dilencilik gibi rezil işleri sadece ve sadece kürtler icra ediyor...

Neden ezelden beri sadece kürtler ayaklanıyor, kürtler örgüt kuruyor, kürtler kan döküyor?.. Neden başkası değil de sadece kürtler?..

Türkiye'nin her yerinde "mafya" diye tanınanlar niye hep kürttür? Kürt Ahmetler, Kürt İdrisler, İnci Babalar niye hep kürttür de başka birşey değildir?.. Kısa bir süre önce yakalanan "Beyoğlu Çetesi" niye kürtlerden oluşmaktaydı?..

Arabamızı kaldırımın kenarına park ettiğimizde tepemize dikilip park parası isteyen, vermezsek biz yokken arabamızı çizip kaçan değnekçiler niye hep kürttür?.. Ana caddelerdeki kırmızı ışıklarda arabamızın camına yapışıp dilenenler niye hep kürttür?.. Sokakta adım başı önümüze çıkıp "abeeey nooolur bir harçlık ver" diye sülük gibi yapışan, vermediğimiz takdirde küfreden 10 - 15 yaşındaki madde bağımlısı yaratıklar niye hep kürttür?..

Toplumsal bir sorun haline gelen, cinayet dahi işleyen tinercilerin etnik kökenleri incelendiğinde kürt oldukları meydana çıkmıyor mu?.. Bunlar yüzünden insanlar sokakta rahat gezemez hale geldiler. Bu da bir terördür, şehirlerin göbeğindeki bireysel kürt terörüdür.

İstanbul, Ankara, Adana gibi büyük illerin genelevlerini işlettiği için "genelevler kralı" diye tanınan Cuma Karslı adlı büyük pez...k neden kürttür de başka birşey değildir?.. Devletin istatistiklerine göre genelevlerde çalışan kadınların %73'ü neden güneydoğu kökenlidir?..

İstanbul Beyoğlu'ndaki, Ankara Maltepe'deki, vs... gençlerimizi zehirleyen "bar" adlı batakhanelerin sahipleri, işletmecileri neden kürttür?..

Haraççılık ve çek - senet tahsilatı ile uğraşarak kendi halindeki insanları canından bezdiren kan emiciler niye hep kürttür?..

Uyuşturucu pazarlayanlar neden hep bilmemhangi aşiretin mensubu kürtlerdir?.. Hüseyin Baybaşinler, Abuzer Uğurlular, Urfi Çetinkayalar nedir?..

Dört tane Hollandalı turistin (biri de erkek) ırzına geçip ikisini öldüren ve bu sayede bizi tüm dünyaya rezil eden "Alanya sapığı" lakaplı Hakan Karayavuz ve Susurluk'ta, 11 yaşındaki Türk kızı Avşar Sıla Çaldıran'ı iple boğduktan sonra cesedinin ırzına geçen Recep İpek adlı inşaat amelesi neden kürttür?..

Oto galericiliği ve emlakçılık adı altında tefecilik yaparak milletin varlığını sömürenler niye hep kürttür?..

Her ikisi de uzun yıllardır aynı mesleği icra ettikleri halde, Orhan Gencebay'ın adının şimdiye dek hiçbir kötü olaya karışmaması, İbrahim Tatlıses'in ise her türlü rezilliği yapması, her çeşit suçu işlemesinin sebebi birinin Türk, diğerinin kürt olmasıdır.

Bu örnekler uzayıp gider... Kısacası "kürt sorunu" bazılarının empoze etmeye çalıştığı gibi sadece PKK'dan ya da batılı devletlerin kışkırtması sonucu meydana gelen siyasi olaylardan ibaret değildir. Türkiye genelinde her türlü pis, rezil işi yapanların, her türlü adi suçu işleyenlerin büyük bir kısmı kürtlerdir. Genelev işleten kürdü, pavyon işleten kürdü, kumar oynatan kürdü, mafyacılık yapan kürdü, uyuşturucu satan kürdü, yankesicilik, hırsızlık yapan kürdü, kaldırımları parselleyen kürdü, ırza tecavüz eden kürdü emperyalistler kışkırtmıyor, PKK ile de ilgileri yok... Taşıdıkları kanın gereğini yerine getirerek bu suçları işliyorlar.

Biz Türkçüler, sosyal açıdan değerlendirdiğimiz kürt meselesine bir bütün olarak bakıyoruz ve bunların topluma zarar veren yaratıklar olduğu konusunda tüm Türkleri bilinçlendirmeye çalışıyoruz.

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

From: "er_manas" <ermanas@...>
Date: Mon Oct 31, 2005 1:40 am
Subject: ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK er_manas
Offline
Send Email

Ne yazık ki Arap milliyetçiliği ve ümmetçiliğin Türkleri saran
kıskacı her geçen gün daha da daralmaktadır. İnsanlarımız ise
olanlardan habersiz durumu o kadar benimsemişler ki karşı çıkmadan
bu potada eridiklerinin bile farkında değiller.

Türklerin tarihi incelediğinde din farklılıklarına hoşgörü ile
baktıkları ve Türk gelenek ve göreneklerini asla terk etmeyerek,
kabul ettikleri dine başarı ile uyguladıkları görülür (örneğin
Şamanizm'in etkileri - ölünün arkasından 7. ve 40. gün dua okumak
İslam'ın değil şaman geleneğinin etkisidir. Sonuçta Şamanizm ile
İslam güzel bir uyum sağlamıştır). Türk gelenek ve görenekleriyle
dini öyle bir birleştirirler ki ortaya güzel bir harmoni çıkar.

Son zamanlara kadar bu özellik azalsa da devam etmekteydi. Yapılan
ulusal yada uluslararası anketlerde "kimsin?" sorusuna
karşılık, "birinci olarak Türküm, ikinci olarak Müslümanım" cevabı
alınırdı. Son anketlerde ise gerçekten üzücü sonuçlar elde
edilmektedir. Özellikle AKP'ye oy verenler başta olmak üzere
Müslüman kimliğini Türk kimliğinin önüne çıkaranlarda artış
görülmektedir. Çevremde konuştuğum her düzeyde insanda gerek eğitim
düzeyi yüksek, gerekse eğitim düzeyi düşük olsun aynı probleme
rastlıyorum. Tam tersine daha önce milliyetçilikten öcü gibi korkan,
halkların kardeşliğinden bahseden demokrat hatta bazen
demokratlıktan sola kayan insanlarda ise gerçek anlamdaki
milliyetçilik duygusunun arttığına ve bu insanların Türklük
bilincine, kimliğine daha sıkı sarıldığına rastlıyorum. Sanki
Müslümanlık bir kimlikmiş gibi çoğunluğun beyninde yer ediyor ve
Türk kimliğinin yerini alıyor. Aslında bu da nedensiz değil. Amerika
ve Avrupa ülkeleri Türkleri ulusal bilinç ve beraberlikten
uzaklaştırmak için dinsel birlik çerçevesinde toplamaya çalışıyorlar
ve Türkiye'de Müslüman kimliğinin Türk kimliği aleyhine gelişmesi
için ellerinden geleni yapıyorlar. Tekrarlarsak amaçlarını: ULUSAL
BİLİNCİ YOK ETMEK.

Dikkat edilirse Yunanistan'da Türkler Türk azınlık olarak kabul
edilmez ve Müslüman azınlık olarak anılırlar. Bizse onların ırksal
yapılarına saygı göstererek Rum, Ermeni, Musevi (Yahudilerde biraz
durum farklı çünkü Musevilik dinini bildiğim kadarıyla Türklerden
bir boy dışında kabul eden başka ırk yoktur. Yani Yahudiler ve bir
Türk boyu. O nedenle Musevi azınlık olarak anılıyor sanırım) azınlık
olarak bahsediyoruz. Halbuki Türklük bir ırk, Müslümanlık ise bir
din bir düşünce sistemidir. Bu iki kavramı aynı görmek,
karşılaştırmak çok abestir. Her zaman verilen örneği verirsek elma
ile armudu toplamak gibidir. Ya da gıda ile insanı karşılaştırmak
gibidir. Ya Türk olarak dünyaya gelinir, yada Arap, Fransız, İngiliz
vs. olarak dünyaya gelinir. İnsanlar dünyaya gelirken Musevi,
Hıristiyan, Müslüman ya da başka din olarak dünyaya gelmez. Din
onlara dünyaya geldikleri ortama göre verilir. Şöyle
açıklayabiliriz: Bir Türk Musevi bir aile tarafından evlat
edinilirse Musevi, Hıristiyan bir aile tarafından evlat edinilirse
Hıristiyan, Ateist bir aile tarafından evlat edinilirse ateist olur
Müslüman olmak yerine. Tersi durumlarda söz konusu olur; İngiliz ya
da İtalyan bir bebek bir Müslüman Türk aile yada Müslüman Arap (ki
Hıristiyan ve diğer dinlerde de Araplar vardır) aile tarafından
evlat edinilen bir bebek Müslüman olarak yetiştirilir. Ama evlat
edinilmekle bu bebeklerin genetik yapısı değişmez Türk aileden doğan
Türk Fransız aileden doğan Fransız olur. Hatta nüfus cüzdanında
Fransız, İngiliz vs. yazmasına rağmen. İşte insanlarımızın bunun
bilincinde olmaları gerekir. Hangi dinden olurlarsa olsunlar din
değiştirebilirler ama genetik yapıyı değiştiremezler. Michael
Jackson'da olduğu gibi. Çeşitli ameliyatlarla ırkını neredeyse
genetik yapısını değiştirmeye çalıştı ama başarılı olamadı, yalnızca
hilkat garibesine döndü.

Gerek Arap ülkelerine yaptığım seyahatlerde (Mısır ve Fas) gerekse
yurt dışında karşılaştığım Araplarla konuşmalar sonunda niçin
Türkiye'deki İslamiyet uygulamalarının daha güzel olduğunu anladım.
Evet Türkiye'deki uygulamalar gerçekten farklı, toplum içindeki
kadının yeri (eski Türklerde daha iyiydi. Osmanlı'da Arapların
etkisiyle kadının yeri gerilemiştir), temizlik, mertlik atalarına
bağlılık vs. (bunları o halkları küçümsemek, aşağılamak için
söylemiyorum kültürlerimizin ne kadar farklı olduğunu dinlerinde
kültürlerden etkilendiğini anlatmak amacıyla bahsediyorum) o kadar
farklı ki karşılaştırma bile yapılamıyor. Araplarla tek ortak
noktamız İslamiyet ama uygulama farklı. Evet İslamiyet tektir. Her
ülke için ayrı bir Kuran-ı Kerim ya da ayrı bir İslamiyet yoktur.
Ama uygulama farklıdır. Dinler bulundukları ülkelerin kültürlerine
göre şekil alırlar. Yani ana tema aynıdır ama uygulama farklıdır
(mesela Türkiye'de Kuran-ı Kerim belden aşağıda tutulmaz ve saygı
gösterilir. Ben Mısır'da insanların Kuran-ı Kerim'i devenin
hörgücüne koyduklarını, sonra da üzerine oturduklarını gördüm; aynı
şekilde taksi şoförünün Kuran-ı Kerim'i yandaki koltuğa sıradan bir
kitap gibi koyduğunu, bir diğerinin de cami içinde uyurken Kuran-ı
Kerim'i başının altına yastık gibi koyduğunu gördüm. Cami içinde
gezerken ayaklarımız kirlenmesin diye parmaklarımızın ucuna basarak
yürüdük. Bizde ise ibadet yerlerinin temiz olması gerekir.)

Bu yalnızca İslamiyet için geçerli değildir. Var olan her din için
geçerlidir. Mesela Hıristiyanlık İngiltere'de farklı uygulanır,
İtalya'da farklı, Mısır'da farklı. İngiltere'de kiliseler genelde
bakım masrafları yüksek diye yalnızca pazarları açıktır, İtalya'da
ise her gün açıktır. Her ulus kendi örf ve adetlerine göre uygular.
Hatta bu tek ırk olan Yahudiler'de bile farklıdır. Türkiye'deki
Yahudiler ile İsrail'deki, Amerika'daki Yahudilerin Museviliği
uygulamaları farklıdır. Türkiye'de daha katı kurallar olduğu için
bazı Museviler Amerika'ya ya da İsrail'e giderek evlilik yapmaktalar.

Sonuç itibari ile her ülke dini uygulamalarını kendi örf ve
adetlerine, geçmişlerine, kültürlerine bağlı olarak uygularlar. Bu
konuda itirazlar çok olabilir ama bu bir gerçektir. Bir çok ülkede
yaptığım kişisel amatör gözlemler sonucu bu kanı oluştu bende.
Hıristiyanları, diğer ülke Hıristiyanları ile, Musevileri diğer
ülkedeki Musevilerle, Türk Müslümanlarını da diğer ülkelerdeki
Müslümanlarla karşılaştırdım. Yani elma ile armudu toplamadım.
Müslüman ile Hıristiyan'ı karşılaştırmadım. Ve tanık oldum ki
bizdeki herkesi kardeş görme olayı başka ülkelerde yok. Özellikle
bazı insanlarımız kayıtsız şartsız Araplara "Müslüman kardeşimiz"
diyerek her şeylerine göz yumuyorlar ama gerçekler o kadar farklı
ki. Bizler her koşulda Arapları bağrımıza basarken aynı karşılığı
Araplardan alamıyoruz. Tarih boyunca sırtımızdan vuran Arapların biz
Türkleri bir kardeş, bir dost olarak görmediklerini tarih bize
defalarca kanıtlamıştır. Mısır'da bulunan Türk Şehitliği'ne (bu
ülkeyi ziyaretim sırasında gördüm) gidip görebilirler sayın Müslüman
kardeşlerimizin ne kadar kardeş olduklarını. Suudi Arabistan'da
Osmanlı kalesini yıkan ve İngiliz ajan Lawrance'in evini müze yapan
Müslüman kardeşlerimizin gerçek kardeşlerinin kim olduğunu açıkça
gösteriyorlar. 1974 Kıbrıs Savaşı sırasında sayın Müslüman
kardeşlerimizin yardımları hiç görülmedi. Tam tersine FKÖ lideri
Yaser Arafat ile Rumların Kıbrıs Rum Kesimi'nde kol kola oyun
oynadıklarına dair bir çok fotoğraf ortaya çıktı. Hala Kıbrıs Rum
Kesimi ile Arap ülkeleri kol koladırlar.

İngiltere'de tanıştığım Arapların bizlerden daha çok İngilizlerle
samimi olduklarını, sanki onlarla kan bağı varmışçasına
davrandıklarını, bizlere ise yabancı ve de hasetle baktıklarına
bizzat şahit oldum. Sanırım bizim mükemmel olan Türk kültürünü
kıskanıyorlardı.

Sayın Müslüman kardeşlerimiz hangi ülkenin sömürgesi ise o ülkenin
halkına karşı bir yakınlık hissediyorlar, o ülkenin insanına
kardeşlik hissi duyuyorlar. Psikolojide hastalık gibi bir şey
vardır -katiline hayran olmak- sanırım bu ülkeler de kendilerini
iliklerine kadar sömüren insanlara saygı ve sevgi duyuyorlar,
kendilerine karşılıksız yardım eden insanlara ise düşmanlık
yapıyorlar (İran'ın hem PKK'yı hem de Hizbullah örgütlerini
desteklemesi, Suriye'nin PKK'ya yardım ve yataklık etmesi, Suudi
Arabistan'ın islamcı terör örgütlerini ve laiklik karşıtlarını
desteklemesi unutulmamalıdır.)

Sonuç itibarıyle Türkiye üzerine oynanan oyunlara çok dikkat etmek
gerekir, tabiki iş işten geçmeden. Din konusu çok hassas olduğu için
bilgili insanlar saygısızlık olmasın diye, aynı zamanda şeriatçılar
tarafından dinsizlikle suçlanma korkusuyla konuşamıyorlar. Ama bu
konuların konuşulması, tartışılması gerekir. Çünkü bizler sustukça
Arap milliyetçiliği ve ümmetçilik fikri mantar gibi yayılıyor ve
Amerika'nın, Avrupa ülkelerinin de işine yarıyor. AK Parti öylesine
örgütlüce ve utanmazca bu işi yürütüyorki, hiç bir engeli
önemsemiyor, her şeyi yıkarak Cumhuriyet Türkiyesi'nin ve Laikliğin
temellerine dinamit dolduruyor. Sayın aydınlarsa demokrasi adına,
özgürlük adına seslerini çıkarmadan olanlara göz yumuyorlar. Atı
alan Üsküdarı geçmeden, Cumhuriyet yıkılmadan, şeriat gelmeden
acilen önlem alınması gerekir. İran'dan arkadaşlar bizi
uyarmıştı: "Bizde molla rejimi gelmez diyorduk ama nasıl geldi
anlayamadık. Aynı zihniyet sizde de var, bizim başımıza gelenler
sizin başınıza gelmeden önlem alın. Gelenler gitmiyor" diye
uyarıyorlar. Ama ne yazık ki bizim insanlarımız bunun farkında
değiller, ya da olmak istemiyorlar. Sanki basit bir olay gibi
görüyorlar.

Her şey için geç olmadan insanlarımızın bilinçlenmesi umuduyla...

Not:Bu yazı Erzurumluyum grubun'a kayıt yaptıdrmış ve spekülasyonlarına izin veriymiş bir kalem tarafından yazılmıştır.

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

From: "tokkali" <tokkali@...>
Date: Mon Oct 31, 2005 11:17 pm
Subject: Ynt: [Erzurumluyum] ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK tokkali@...
Send Email

er_manas kardeşim;
Kullandığın mahlasın ve yazdıklarınla Türkçülük yaptığını,açıklıyorsun...
Türkçülüğüne, Türk Milletini seviyorum demene amenna...
Ama Türk'ten başkasını dışlamana hayır manas kardeşim...
Elbette "Asli unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için izmihlal mukadderdir.." sözünün altına bütün imanımla imza atarım...
Ama buradaki başkaldırı ile, senin yaptığın bölücülük arasındaki farkın farkında mısın?...
Ben fakıri tanıyanlar; 55'e merdiven dayayan yaşımla eskimeyen bir ülkücü olduğumu, teslim ederler...
Renkli mermerin farklı renkleri olan; rahmetli Başbuğumuz'un "Onlar ne kadar Kürtse ben de o kadar Kürdüm; ben ne kadar Türksem onlar da o kadar Türktür..." şeklindeki son yüz yılın vecizesine ve tarifine rağmen; hayatında fikren yanımızdan zerrece ayrılmamış, ihanet odaklarına karşı -belki- senden benden çok daha fazla ve net bir tavırla karşı koymuş kardeşlerimizi tahkir etme hakkını sana kim verir?...
Tesbitlerinde doğruluk payı vardır...
Ama Matild Manukyan'a rağmen bütün ermeni vatandaşlarımıza, genelev işleticisi veya sermayesi diyebilir miyiz?..
Veya ben tanıdığım Türk asıllı pezevenkleri sayarsam ne dersiniz?...
Ağaçtan okluğun da b..kluğun da çıkacağına neden kani olmayız...
Eğer Türksek, Türkçülük yapmak iddiasındaysak, tebaalarımızla gereksiz kavgalardan vaz geçmemeiz lazım gelmez mi?
Devletin asli unsuru olan Türkler'in, bir an önce şuurlanarak her sosyal dilimde başarılı olmak gibi bir cehdi olması gerekmez mi?...
Yoksa sana ne bana ne bilmem hengi milletin pezevenginden, hafif meşrep kadınından...
Akıllı olmak gibi bir mecburiyetimizin, umarım farkındasınız!...
Yoksa size uyarak gölgemizle kavgaya tutuşursak; hasımlarımız korkarım bizimle kavgaya bile tenezzül etmezler!...
Savaşta mühim olanın kuvvetli vurmak değil, kuvvetli darbeye dayanmak olduğunu 7000 yıldır biz öğrenemezsek kim öğrenir?...
Bu arada;
Elbette "BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU, KATILMAYAN KAÇAKTIR.."
Ama; "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE.." yi de asla atlamadan...
TEVEKKELTÜ TAALALLAH...
Selam, sevgi, dua...
Mustafa ASLAN

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

From: "er_manas" <ermanas@...>
Date: Mon Oct 31, 2005 1:34 am
Subject: İÇİMİZDEKİ KAYIP ADRESLERE MEKTUP! er_manas
Offline
Send Email

18 Ocak Pazar günü, İstanbul Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Civan Haco
adlı bir kürdün konseri vardı. Geçen yılın Ekim ayında Batman 1.
Hasankeyf Kültür ve Sanat Festivali adı altında 300 bin kişiye
(izleyici sayısı açısından Türkiye rekorudur) konser veren bu
şahısın İstanbul'daki konserinde izdiham yaşandı. 10 bin kişilik
kapasitesi olan Abdi İpekçi Spor Salonu'na 20 bin kişi sığdı, bir o
kadarı da salonun çevresinde toplandı.

Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce internet üzerinden yaptığım
araştırma sayesinde Türkiye'de bugüne dek en yüksek satış rakamına
ulaşan müzik albümünün kürt İbrahim Tatlı tarafından 1985 yılında
çıkartılan "Mavi Mavi" adlı albüm olduğunu öğrendim. Fakat Civan
Haco denen şahısın piyasaya henüz yeni çıkan "Na Na" adlı albümü
İbrahim Tatlı'nın rekorunu çoktan kırmış. Sadece güneydoğuda değil,
batıdaki büyük şehirlerde de yok satan bu albümün orjinalleri
karaborsaya düşmüş, korsanları ise caddelerdeki tezgahlardan
kapışılıyormuş.

Civan Haco'nun kürt olmaktan başka bir özelliği bulunmadığına göre,
bu denli rağbet görmesini sadece iki kelimeyle açıklamak
mümkündür: "Kürtlük şuuru".

Devletin ve sözde milliyetçi kesimlerin yıllardır sürdürdüğü
asimilasyon politikasına rağmen bugün Türkiye'de ırken kürt olup,
aynı zamanda kürtlük şuuruna da malik olan, yani kendisini kürt diye
tanımlayıp damarlarında akan kanın gereğini yerine getirerek yaşayan
milyonlarca insan vardır. Doğal bir tepkiyle kendilerinden olanı
sahipleniyorlar, tıpkı Civan Haco'yu sahiplendikleri gibi...

Son Civan Haco konserinde hep bir ağızdan "biji kürdistan"
sloganları atılmış. Aynı olay bir önceki konserde de yaşanmıştı.
Konserde PKK bayrakları ve Abdullah Öcalan resimleri açılmasından
yola çıkan bazı aklıevveller bu durumu "konserlere katılanlar
PKK'lıdır" diye açıklamaya çalışmışlar.

Provakasyon amacıyla izleyicilerin arasına PKK'lılar karışmış
olabilir, bu her zaman her ortamda meydana gelen bir durumdur. Fakat
konsere katılanların büyük bir kısmı PKK'lı değil, içimizde masumane
(!) bir şekilde yaşayan, hergün yolda sokakta karşılaştığımız, aynı
okulda okuduğumuz, aynı işyerinde çalıştığımız, aynı dükkandan
alışveriş ettiğimiz, aynı apartmanda oturduğumuz, kanunlar önünde
bizimle eşit ve suçsuz durumda olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
kürtlerdir. Örgüt üyesi değiller, silahla işleri yok, kimseyi
öldürmüyorlar. Fakat görüldüğü gibi en ufak bir kıvılcımda
kürtlüklerini dışa vurarak "kürdistan" diye haykırıyorlar.

Bu da demek oluyor ki, kendi kendilerine gelin güvey olan bazı
kesimlerin kürtleri "bizden" saymasına rağmen, onlar "bizden
olmadıklarının" bilincindeler. Yıllardır sürdürülen "kardeşlik"
propagandasından zerre kadar etkilenmeyip kürtlük şuurunu kendi
içinde sinsice yaşatan bu topluluk fırsatını bulduğu zaman açık ve
net bir şekilde kürt olduğunu haykırıyor.

Normal şartlar altında yaşıyor olsak bu durum hiç sorun değil. Elbet
bir şekilde kürtlerin sesini soluğunu kesip etkisiz hale getirir,
sığıntı olarak yaşadıkları bu ülkede kimin patron olduğunu
öğretiriz. Fakat biz Türkler bugün anormal bir durum altında
yaşıyoruz. Memleketteki her türlü azınlık "insan hakları, fikir
özgürlüğü, demokrasi" adı altında kendi soyunun milliyetçiliğini
gayet rahat bir şekilde yaparken, Türk Yurdu'nun kurucu asli unsuru
olan Türklerin milliyetçilik yapmaları kimi durumda "ayıp", kimi
durumda ise "toplumsal bir suç" haline gelmiştir.

Şöyle bir düşünün, gözünüzün önünde canlandırmaya çalışın. Türk'ün
sesi Güney Azerbaycanlı Araz İstanbul'a gelip konser verse; hem
kendisi, hem de o konsere izleyici olarak katılan kesim nasıl
tepkilerle karşılaşır acaba? Şarkılarının nakarat bölümlerinde
Bozkurt gibi uluyan Araz ve ona eşlik eden Türklük sevgisiyle dolu
vatan evlatları "ırkçı, faşist, kafatasçı, gerici" diye
adlandırılmayacak mı?.. Oysa ki Civan Haco adlı kürdün
konserinde "biji kürdistan" diye yırtınan kürtlere kimsenin
karıştığı yok, onlar demokrasinin nimetlerinden faydalanan çağdaş
insan kapsamında değerlendiriliyorlar.

Milletçe çok zorlu bir dönemden geçiyoruz. "Bir TÜRK dünyaya
bedeldir" diyerek kendisine ATATÜRK adını alan Büyük Önder'in,
TÜRKİYE adıyla kurduğu ve "Muhterem milletime şunu tavsiye ederim
ki, sinesinde yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların
kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil etmek
dikkatinden bir an feragat etmesin." (Nutuk, Cilt 2, sayfa: 203)."
vasiyetiyle yeni Türk nesillerine emanet ettiği ülke, kendisi gürcü,
karısı kürt olan bir başbakan tarafından yönetilmekte; kilit
mevkilerde ise Şeyh Said'in torunu Dengir Mir Fırat, Abdülkadir Aksu
gibi azılı kürtçüler görev yapmaktadır. Ulu Önder
Atatürk'ün "Başınızın üstüne kadar çıkaracağınız adamların
kanındaki, vicdanındaki cevher-i asli'yi çok iyi tahlil edin"
sözlerinden kastı, "Ülkeyi yöneten kişilerin ırken ve şuuren Türk
olmalarına dikkat edin"dir.

Ama biz ne yaptık? Sözde "din kardeşliği"ni baz alan bir partiyi tek
başına iktidar yaptık. Din kardeşliğinin içi boş bir söylemden
ibaret olduğu, AKP'nin iktidara geldiği günden itibaren ümmed-i
Muhammed için değil, kürtler için çalışması sayesinde
anlaşılmaktadır. "Avrupa Birliği'ne Uyum Yasaları" ile Türkiye'de
yaşayan tüm etniklere kendi statülerini özgürce tayin etme hakkı
başta olmak üzere medeni, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel
haklar verilmesi en çok kürtlerin işine yaramıştır; Civan Haco denen
kürt İstanbul'un göbeğinde konser veriyor ve onu izleyenler
rahatça "biji kürdistan" diye bağırıyorlarsa AKP'nin çıkardığı bu
yasalar sayesindedir. Partinin bakan ile milletvekillerinin
yarısından fazlası kürttür ve kadrolaşma doğrultusunda kamu
kurumlarındaki Türklerin büyük bir kısmı çıkartılarak yerlerine
kürtler doldurulmuştur. Şeyh Said'in torunu, AKP Genel Başkan
Yardımcısı Dengir Mir Fırat, kendi seçim bölgesi Mersin'i neredeyse
tamamen kürtleştirmiştir, Adana üzerinde de çalışmaktadır. Diğer tüm
AKP'lilerin de aynı doğrultuda icraatları vardır.

Eğitim ve kültür seviyesi düşük insan topluluklarını sevk ve idare
etmenin en iyi yolu din istismarcılığıdır. Dini söylemlerde bulunmak
suretiyle bu tür kitleler gerektiği zaman uyutulabilir, gerektiği
zaman ise ayaklandırılarak istenilen yöne doğru sürüklenebilir.
Vaktiyle başımıza bela olan rum ve ermenileri kolayca dışladık çünkü
müslüman değildiler. Ama kürtlerin müslüman olmaları, yani Türkler
ile "din kardeşi" olmaları onlara büyük bir avantaj sağlıyor.
Türkler, din kardeşlerinin (!) yaptıkları kardeşlik propagandasının
etkisiyle rehavete kapılıp gevşerken ve milli savunma reflekslerini
tamamen yitirirken, din kardeşliğini amaca giden yolda bir araç
olarak kullanan kürtler kendi milliyetçiliklerini yapıyor ve
gittikçe güçleniyorlar... Şu anda sayıları 12 milyon civarındadır
ama kendilerine öğütlenen "Silaha sarılamadığınız zaman karınıza
sarılın" ("memleketi silah zoruyla zaptedebilecek imkanınız yoksa,
bol bol üreyip nüfus çoğunluğunu ele geçirerek zaptedin" anlamına
geliyor) taktiğini uygulayarak hızla ürüyorlar. Bu gidişle 20-30 yıl
sonra sayıca bizden üstün olacaklar. O kara gün geldiğinde "din
kardeşliği"ni rafa kaldırarak etnik temizliğe başlayacaklarından
kimsenin şüphesi olmasın.

Bu durumun farkında olan Türk kanı ve Türklük şuuruna sahip, okumuş,
tahsilli, kafası çalışan insanlar ağızlarını açıp iki kelime
ettikleri veya iki satır yazı yazdıkları zaman "ırkçı, faşist",
hatta "Hitler'in, nazilerin günümüzdeki uzantıları" (ne ilgisi
varsa?) suçlamalarına maruz kalarak toplumdan dışlanıyorlar... Civan
Haco konserinde kendilerinden geçercesine kürtlüklerini haykıranlar
ırkçı değil midir, alenen kürtçülük yapan yasal siyasi parti DEHAP
ırkçı değil midir, ellerindeki gücü kullanarak şehirlerimizin
demografik yapısını değiştirmeye çalışan siyasetçiler ırkçı değil
midir? Yaptıkları kürt ırkçılığı değil de nedir?

Hülasa Türkler kendi yurtlarında bastırılmaya, sindirilmeye,
pasifize edilip etkisiz hale getirilmeye çalışılırken; kürtler
yerine göre "din kardeşliği", yerine göre de "insan hakları, fikir
özgürlüğü, demokrasi, hümanizm" kavramlarının ardına sığınarak
bilinçli bir şekilde kendi ırkçılıklarını yapıyor, sosyal sınıf veya
dini inanç, mezhep farkı gözetmeden her alanda ve ortamda
birbirlerine sınırsızca destek olarak güçleniyorlar.

Biz Türkler ise öyle ağır bir şekilde afyonlanmışız ki, öz be öz
Türk kanı taşıyan iki kişi kürtler yüzünden birbirine düşebiliyor,
bir tanesi diğerine "Vay sen kürt kardeşlerimize nasıl laf edersin;
Türk ile kürt kardeştir, bunu bozan kalleştir" diye çullanabiliyor.

Elinizi vicdanınıza koyup düşünün. Siz hiç Türkler yüzünden kavga
eden, fikir ayrılığına düşerek birbirine düşman kesilen kürt
gördünüz mü?.. Eğer gördünüzse, "Bu yazıları yazan adam sahtekarın
biridir, niyeti bozuktur" deyin ve şu anda okumakta olduğunuz
sayfayı kapatarak bir daha bu siteye girmeyin.

Ama eğer görmedinizse, feryadımıza bir nebze olsun kulak verin.
Gidişat iyi değildir. Toplumumuz kasıtlı bir şekilde Popstar
yarışmalarıyla uyutulup başka hiçbirşeyle ilgilenmez hale
getirilirken, uyumayan bir kesim Türkiye'yi yavaş yavaş Türklerin
elinden alıyor.

"İyi de kardeşim, biz ne yapabiliriz ki?" demeyin. Tehlikenin
bilincine vardığınız anda üstünüze düşenin yarısını yapmış
olursunuz. Diğer yarısı ise; hangi fikre, hangi inanca sahip olursa
olsun Türk kanı ve Türklük şuuruna sahip her insanla sımsıkı
kenetlenmektir. Biz Türkler dine bakış açısı, mezhep farklılıkları,
sağ-sol gibi günümüzde geçerliliği kalmamış kısır kavramlar yüzünden
birbirimize düşman olduğumuz ve dolayısıyla bölünüp zayıflandığımız
için kürtler güçleniyorlar. Ümmetçilik, şeriatçılık yaparak
toplumumuzun bir kısmını diğer kısmına ters düşürmeye çalışan kişi
ve kurumları dikkatlice incelerseniz, hiçbirinin Türk olmadığını
görürsünüz. Büyük bir kısmı kürttür, kalanı ise kendi davasının
peşinde koşturan başka etniklere mensuptur. Şeyh Said'in, diğer
Said'in, bunların günümüzdeki uzantısı Fethullah'ın, mevcut tüm
tarikatların liderlerinin, tüm islamcı gazeteci-yazarların, yani
Cumhuriyet'in kurulduğu günden beri din maskesi ardına gizlenerek
devletin yapısını hedef alanların tümünün kürt olması tesadüf
değildir. Aynı şekilde, Cumhuriyet kurulduğu günden beri marksist-
leninist ve maocu çizgideki tüm yasal veya yasadışı oluşumlara
liderlik edenlerin de kürt olması tesadüf değil. Ne yazık ki bugün
bile birçok Türk gencinin hayranlık beslediği Deniz Gezmiş, Mahir
Çayan, Bedri Yağan gibi komünist teröristlerin "kürt halkına
özgürlük" diye bağıra bağıra geberdiklerini unutmayın.

Uzun sözün kısası; kürtlerin amacı memleket kendileri tarafından
tamamen ele geçirilinceye kadar Türkleri kardeşlik söylemleriyle
uyutmak, uyutamadıklarını ise dini veya ideolojik kutuplara ayırarak
birbirine düşürmek, zayıflatmaktır. Günü geldiğinde şeriatçı kürt
de, sosyalist kürt de, hiçbir fikri olmayan kürt de kürtçülük davası
uğruna tek çatı altında birleşecek ama biz Türkler böyle sinsi
planlar gütmediğimiz için bir kere dağılırsak bir daha biraraya
gelemeyiz. Herşeyi bir kenara bırakarak tek yürek, tek bilek olmak
zorundayız, iç düşmana karşı ancak böyle mücadele edebiliriz.

Parola: BÜTÜN TÜRKLER BİR ORDU!
Hedef: TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR!

Haydi hepbirlikte...

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

Değerli Dostlar, Allah'tan başkasına baş eğmeyen Dadaş Ruhlar.

Grupça son şahit olduğumuz gelişmeler, sanal Ajitasyonların ne kadar yakınımıza kadar geldiğini gösteriyor. Erzurumlular arasındaki dayanışmayı bozmak, onları birbirlerine diş biler hale getirmek için bazen Atatürkçü, bazen Atatürk düşmanı; kimi Erzurum Sever, kimi Erzurumlu kimliklerin Düşmanı maskeler takarak grup tartışmalarına yön vermek isteyen; bir bölümü doğru gibi görünen yalan haberler üreterek (Numune Hastahanesi çevresindeki iddialar bunun en somut örneğidir) zihinleri bulandırmaya çalışan, takma isimle birkaç dakikalığına gruba katılıp fesat E-Mail'ini attıktan sonra izini kapatan; yahut yine takma isimlerle bir kenarda sinip zaman zamen devreye giren kişilerin maalesef birkaç hamlesine muhatap olduğumuzu, grup yöneticiniz olarak sizlere bildirmek istiyorum.
Bu tür ajitatörlere imkan tanımamak için gerekli tedbirleri aldığımızı, artık gruba ön denetimden geçmemiş üyeleri kabul etmeyeceğimizi, bu tedbirlerden bir diğeri olarak müstear isimle halen grubumuza kayıtlı bulunan grupdaşlarımızın en kısa zamanda gerçek kimliklerini deklere etmelerini, bunu yapmazlarsa, grupla ilişkilerini kesmek zorunda kalacağımızı bildiriyorum.
Herkese selam ve muhabbetlerimle. M.Çetin Baydar / 8 Ocak 2002

Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

Erzurumluların vücut verdikleri internet ortamında Ajitasyon yani kışkırtma, tahrik, karışıklık çıkarma.

Bu yolda ferdi ve kollektif çabalar dikkati çekmiştir. Partizanlık gayreti ile de benzer tahrikler yapılmaktadır. Ancak en sıkıntı veren kendine "Siyasi Polis süsü veren bir takım oluşumların da bu ortamda yoğun faaliyet göstermesi, hatta bizzat gruplar tertip ederek icra-i faaliyetlerde bulunmasıdır. Nitekim bu satıların yazarı tarafından Erzurum'un İlk sanal ahbaplık grubu olarak kurulan (1 Temmuz 2000) "Erzurumlular" grubu henüz birkaç ayını doldurmadan kurucularının kim olduğu belli olmayan gruplar peydahlanmış, bugün dahi faaliyet gösteren bir önemli grubun kurucusunun kim olduğu hala açıklanamamıştır.
İşin dikkate değer tarafı bu yoldaki örtülü faaliyeti yapanların kavramları, taktikleri hayli çağdaş ve günceldir. Mesela "muhatapsızlık" kavramı altında "Obmisyon" yani görmezden gelinerek grup yazarlarına sansür uygulanabilmekte, yahut takma isimli güya erzurumlular icat edilerek sanal ortamı belli bir doğrultuda yönlendirme faaliyetleri bütün yoğunluğu ile sürmektedir.