ERZURUM'UN ABARTI USTALARI / EVLİYA ÇELEBİ / TEYO PEHLİVAN / SARI TURAN

ERZURUM'UN ABARTI USTALARI

Evliya Çelebi'den iki fıkra

ERZURUM'DA YAZ OLDUĞUNA RAST GELDİN Mİ?

Bir dervişe nerden geliyorsun?” demişler.”Kar rahmetinden geliyorum” demiş. “O ne diyardır?” demişler. “Soğuktan ere zulum olan olan Erzurum'dur” demiş. “Orada yaz olduğuna rast geldin mi? Demişler. “Vallahi 11 ay 29 gün sakin oldum, halk hep “yaz gelecek dediler, ben görmedim” demiş.

DAMDAN DAMA SIÇRARKEN HAVADA DONUP KALAN KEDİ

Kedinin biri damdan dama sıçrarken muallakta donup kalmış. Sekiz ay sonra nevruz gelip, don çozülünce, miyavliyarak yere düşmüş.

TEYO PEHLİVAN EVİNİ KUMAR MASASINDAN NASIL KURTARDI?

Pehlivanımızın ünlü palavralarından biri Mustafa Kemal, Şah Rıza üzerinedir.
Teyo, Şah Rıza ve Mustafa Kemal arasında bir kumar partisi cereyan etmektedir. Sonrasını Teyo anlatsın biz dinleyelim:
“Berde, para az, şans yoh, mejburli bırahtım kenardayam. İran Şahı dünyanın itoglidi, ben bi şey değil, Mıstafa Kemali de yuddi yudacağ. Bahdım Mıstafanın gözleri şaşılandı, annadım gızdı.. Yuduzduhlarını geri almak için, pantolunun arha cebindeki Türkiye harıtasını kılıç gibi çekip, masanın üstüne vurdi:
“-Ver ulan!” dedi “Türkiye'sine bir kart”
Olacağı buydi. Hemen yerinden gahıp elerine sarıldım:
“Ola Mıstafa etme eyleme, Ola “Erzurum”, ola “Hasangala”, ola “bizim ev”! Neydirsen?

TEYO PEHLİVAN ve HAMZA BABAGİL

Teyo Pehlivan fıkralarında dikkat çekilmeyen bir husus halkın zehlenme dediği mizah çanakçılığıdır. özellikle Hasankale'de bu çanakçılık işi hayli ileridir.
Rahmetli Hamza Babagil Teyo Pehlivan'a mizahi ayak veren ilk kişilerdendir. Zaten Teyo'yu önce üniversite muhitine, sonra, Erzurum'a tanıtan da odur. Hamza Babagil bu ayak verme işini bazen insanı tedirgin edecek ölçüde yapardı. Mazmununu bulsam babamı hicvederim diyen hemşehrisi Nefi gibi mizah uğruna önüne gelen her şeyi örselerdi.

Bir taziye evindeyiz. Taziyeye Teyo da çıka gelir. Hamza babagil sözü dolaştırıp, babasının ölümüne getirir ve teyoya ayağı verir
-Rahmetli babam mabamdı ama, bilsiz benim asıl babam Teyo'dur.
Teyo pehlivanın nerdeyse emsali olan Hamza Babagil, Teyo'ya altından kalkamayacağı bir ayak vermiştir.
Ama bu teyo, hiç istifini bozmadan:
-Geç! hele orayı bir geç..

TEYO PEHLİVANIN DOLDURUŞ GÜREŞLERİ

Mizah ve sporu bir araya getirmek için Hasankale biçilmiş kaftandır.
Teyo'ya güreş tutturmak onun çıkmazlarına hınzırca gülmek hasankalede zaman zaman bir halk eğlencesine dönüşür.
İşte böyle bir eğlence için Teyo Pehlivana uygun bir yerde tebliğ ederler:
- Dadaş, Yeni bir pehlivan töremiş, teyo ne ki ben onu bir barmağımnan yıkarım diyormuş
- Biz de Ola teyoya nasıl bele dersen, haydı Cuma namazından sora millet bahçasındaki çayırlığa dedik
Teyo ne desin
- Ola ey demişsiz
Gün saat gelir çayırlığa çıkılır, Hasankalanın bütün teyo tiryakileri ordadır, bir şamata bir gürültü içinde güreş başlar, ve başlaması ile birlikte, genç teyoyu bohçalayarak altına alır. Herkes söz birliği halinde
- Olmadı, ısınmadan da yıkma yıkılma mı olur. Isınsınlar yeniden tutsunlar.
Bu itiraz üzerine ikinci defa tutuşulur, yine teyo pehlivanın sırtı yerdedir. Ama seyircilere bu sonucu kabul ettirmek ne mümkün.
-Canım çim ıslah, teyonun ayağı kaydı, bu sayılmaz, yeniden tutsunlar göreceksiz.
Böylece üçüncü tutuşma olur. Genç bu sefer göstere göstere Teyoyu altına alır, sırtını yere yapıştırdıktan sonra da göbeğinin üstüne çıkar oturur.
-Tamam mı pehlivan?
Teyo
-İlk sefer de tamamdı ama bu kavatlar inanmirlar.

SARI TURAN'IN 30 000 ALMANI MÜSLAMAN EDİŞİ

Modernizme doğru yelken açan Erzurum yılları.. Sinema tutkusu , Almanya göçü, Üniversitenin çeşitli kültürleri Erzurumda harmanlamaya başlaması, ulaşımdaki yeni kara ve hava yolu imkanları Erzurumlu'yu dış dünyaya açıyor. Teyo Pehlivan, Sarı Turan, Deli Emin, Mördülüklü Selahattin, Kor Dursun (Pekcan), Suat Işıklı, Kansas Selahattin, Ekrem ve bu İkram Hancığaz kardeşler şehrin bu uçuk çağına dilden dile dolaşan nükteleriyle renk katan isimlerin başında geliyor.
Sarı Turan, şık giyinen, modern davranan ancak her yanından da Dadaşlık akan bir tip.
Safa Kıraathanesinde gençleri çevresine almış, Almanya hatıralarını anlatıyor:
“-Sarı Turan'ın namı, Erzurum, Türkiye anladık tamam. Ama Almanya'da bizi tanıyan nanay! Şöyle bir boy pos, bakış, süzüş gösterelim diye şıtrasse voltaladık, ama kim kime dum duma. Bahtılar huzursuz oldum, dediler ki, Alman rajonunda gençlik delikanlılık, goco işleri müzikhollerde olurmuş. İyi dedim akşam oraya da gideriz. Akşam oldu o dedikleri yere bir girdim ki ne göreyim, ben diyeyim yirmi siz deyin otuzbin kişi; Karı, kız, delikanlı, yavşak ne varsa orda. Biraz, fark ederler diye bekledim. Ama yine gözümüzün içine bakan biri yok. Kafamın tası attı, Mendili çıkarıp yere serdim, sağ dizimi koyup bir nağara bastım, ama ne nağara! Oradaki o ottuz bin kişi, hep bir ağızdan
“_Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasulullah” diye titremeye başladı.