FUTBOL, SADECE FUTBOL MUDUR?

FUTBOL, SADECE FUTBOL MUDUR?
Mustafa Çetin Baydar

Erzurum ‘un futbol serüvenini anlatan bir belgesel yapılacak olsa, bu belgeselin yapımcılarına, çaputtan sarılmış topları alıp, kıyasıya sokak maçı yapan çocuk görüntüleri ile filmi başlatmalarını salık verirdim.
Çaput topların yerini bazan, adına “Tuluh” dediğimiz mezbaha artığı şişirilmiş idrar torbaları alırdı.Mezbaha artıklarından oyun aksesuarı çıkarma iyi bildiğimiz bir işti.. Daha doğrusu söylenecek olursa, oyun âletlerimiz arasında mezbaha artığı olarak yer olan asıl temel nesne “Aşşığ”larımızdı.
Aşşığ oyunlarını daha çok bacalarda (Damların üzerinde) oynardık. Özellikle, buzlamasına meydan verilmeden küründüğü için mis gibi taze toprak kokan damların üzerinde aşşığ oynamanın tadı bir başka olurdu. Ancak, çaput toptan, tuluğa, tuluğdan lastik topa ve nihayet ordan meşin yuvarlağa uzanacak evrimin, bir gün Erzurum aşşıkçılığının sonunu getireceğini tahmin edemedik.
Evet ! Futbol ve futbolculuğun bir salgın halinde gelmesi, badi badi yürümeye başlayan bebekten, saçı ağarmaya yüz tutmuş yetişkin erkeklere kadar herkeste, top benzeri yuvarlak nesnelere tekme savurma iç güdüsü ile başladı.
Erzurumlu bu zevkten mahrum kalır mı?
Erzurum'da futbol salgını başladığı yılların çocukları olarak Futbol oyunu için gerekli yuvarlak nesneleri şu veya bu şekilde buluyorduk.ama, ağız tadıyla oyunlar kurabilmek için daha elde etmemiz gereken şeyler vardı.
Buyüklerimiz, ayakkablarımız yırtıldığı, evlerde cam çerçeve indiği, çocukları mektepten-çıraklıktan alıkoyduğu, her iddialı maçın sonunda hatırı sayılı kavgalar çıktığı için, futbol oyununa büyük bir ekseriyetle karşı çıkarlardı.
Ama ne kadar direndilerse de, hiçbir sonuç elde edemediler. Bir süre sonra kaçamak gözlerle bizi izler oldular. Doğrusu bizler de haddimizi bildik. Mesela, özellikle mahallenin yaşlıları oyun alanımızın yanından geçerken oyunu durdurup onları uslu, akıllı ve saygılı bir eda ile selâmlar, onlar uzaklaşınca kavga- çığlık maçlarımıza devam ederdik. Hele, vakit ezanları okunurken top oynamak kimin haddineydi?Erzurumun her tarafını inim inim inleten gür sesli müezzinler ezan'a başladıklarında, top kimin ayağındaysa maç o noktada durmuş olur, ezanlar bitinceye kadar oyun, gizli bir otorite tarafından tatil edilmiş sayılırdı.
Erzurum Futbol Tarihi er veya geç bir gayret sahibi tarafından yazılacaktır. Bu şehrin ilk futbol kulüpleri, ilk önemli maçları ve en namlı futbolcuları üzerine derli toplu bilgileri, elbet birgün erbâbı öğrenir. Bu makâlenin konusu da zaten bu değildir.
Ya nedir?
İnsanlık tarihi boyunca kitle tüketimine Futbol kadar hiçbir spor dalı sunulmadı.
Kitleler niçin futbol denen bu nesnenin, büyük bir istekle müşterisi oluyor?
Zira, mârifet iltifata tâbi, müşterisi olmayan mal zâyî olduğuna göre futbol oyununun çağdaş insanın ruhûna, zevkine ve hayâtına hitâb etmesinin bir sebebi elbette vardır.
Futbol stadyumlarının modern kitleler için çağımızın mâbetleri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Futbol müsâbakaları ise bu mâbetleri dolduran modern kitlelerin âyini..
Şimdi bu mâbedin aktörlerini daha yakından tanıyalım.
Kanaatimizce Futbolcu, günümüzde modern bir şövalyelik mesleğini, Futbol kulupleri ise bu mesleğin tarîkatlarını temsil eder.
Daha yerli bir söyleyişle, akıl ve hünerle birleşmiş modern delikanlılığın karargahları spor kulüpleri, bu karargahların ünlü savaşçıları da virtiöz futbolcularıdır..
1950'li yılların Erzurum'unda biz çocuklar, bu gerçeği çok kısa zamanda farkettik. Hemen bir futbol tarîkatına intisab eyledik. Kimimiz “Palandoken”li, kimimiz “Dağcılık”lı, kimimiz “12 Mart”lıydık.
Futbol kulüpleri kadar onların virtiöz futbolcuları da gelişmekte olan delikanlı kimliğimizin bir parçasıydı.
Onlarla güçlü, onlarla iddialıydık.
Egoli Fikretler'i, Dana Memmetler'i, Gündüz Gözümoğulları'nı , Oli ve Tuti kardeşleri futbolları ile göklere çıkarırken aslında biraz da kendi aklımıza ve seçimimizdeki isâbete tapınıyorduk.
Dünya dar olunca insan kendisi, ailesi, mahallesi, nihayet tuttuğu futbol kulübü ile şövenliğini ortaya koyuyor.
Şehir kulüpleri kurulduktan sonra Futbol “Şehir Şövenizmi'nin en önemli silahı haline getirildi. Bir şehrin gücünü gösterecek en kestirme yol olarak görüldü. Futbolda çevre şehirlerin takımları ile yaptığı müsabakalarda rakip fillerini birkaç kere havalandırdın mı, sadece puanlar almakla kalmıyor, temsil ettiğin şehrin de statüsünü yükseltmiş sayılıyordun.
“Asabiyet” duygusu denetlenebilirse bu duygudan hayra hizmet edecek toplumsal enerjiler istihsal edilebilir, ama, kör kitleler elinde asabiyet duygusu, genellikle aldanma ve boş gurur gösterisinden öteye gitmez.
Günümüzde de böyledir.
Erzurumspor'un başarısı peşinde koşanlar, eğer Erzurum'un maddi ve manevi kalkınması için de benzer heyecanlar duyuyorlarsa , Erzurumspor bugün olmasa bile yarın, muhakkak, Türkiyenin birinci sınıf şehirlerinin takımları ile boy ölçüşecek duruma gelir. Hem de, Erzurum'un arsalarında, mahalle aralarında top koşturarak futbolu öğrenmiş, dışarıdan para ile toplama olmayan, kendi özdelikanlıları ile..
Ben de neler söylüyorum? Futbol'un sadece futbol olmadığını herkes biliyor. Ama, Erzurum'un biran önce maddi ve mânevi kalkınmasının nasıl olacağını söyleyenler o kadar az ki!
1960'lı yılların 12 Mart'lı forveti Baydur Yılmaz'ı o yılların spor kamuoyu çok iyi hatırlar. Baydur Yılmaz gectiğimiz Cuma günü Erzurum'daydı. Hem Üniversitede hem de Ticaret odasında Erzurum'un kalkınması ile ilgili yıllardır üzerinde çalıştığı bir projeyi sundu.
35 yıl öncesinin bir Futbol ustası, bugün de futbolu çok iyi bilen ve izleyen bir insan kalkıyor “Futbolun elinden gerçek mânada tutabilmek için, önce bu şehrin elinden tutup onu düştüğü yoksulluk çukurundan çıkarmak gerekir”diyor, Erzurum'un onbinlerce ailesine yeni geçim kapıları açmağa çalışıyor.
Baydur Yılmaz, stadlarda Futbolunu, düğünlerde barını oynadı, Palandökenlerde kayağını kaydı.
Ama sonra, Palandökenlerin eteğinde açılan Üniversitede, âlimlerin önüne diz çöktü; ziraat mesleğinin seçtiği ilim dalındaki hünerlerini öğrendi doktorasını yaptı, sadece Türkiye'de değil Dünyada da ismi olan bir ziraat uzmanı oldu.
Öyle bir uzman ki, Devlete olan hizmetini tamamlar tamamlamaz, ilim tezgahını Türkmenistan'da kurması için teklif aldı; şimdi o Genç Türkmenistan'ın Hububat Tohumculuğu politikasında bir kilit görev yapıyor.

Erzurum'u sadece Futbolde değil, Din anlayışında, kültürde, eğitimde, ahlâkta, ekonomide, sanayide, teknolojide, fert başına düşen gelirde, sosyal refahta birinci kümeye çıkaracak hamle sahiplerine duyurulur