Reşat Coşkun
Bu şehirin evlerine önceden belki basit inşaat malzemesiyle yapılıyor, diye bir serzenişte bulunulabilir.O günün doğadan temin edilmiş taşı,odunu(kerestesi) çamurla yapılan harçla bir araya getirilseler de hiçbir zaman estetik boyutundan ve insanlar için yaşam alanı oluşundan taviz verilmeksizin yapılırdı.
Sokaklar savunma amaçlı olarak dar planlansa da hiçbir zaman evler bir birlerinin haklarına tecavüz etmeden alana serpiştirilmişlerdi.Cadde ve sokak boyunca uzanan evler; bir birlerine sırtlarını vererek veya kol kola girmişçesine yan yana dizilirlerdi.Çoğunlukla da ortak dertleri olan soğuktan korunmaktan dolayı böyle bir tertiplenme içindeydiler.
Sırt sırta da verseler; omuz omuza da olsalar hiçbir zaman evler aralarındaki saygı mesafesini yitirmezdiler.Samimi tavırları onların asil duruşlarıyla doruğa ulaşırdı.Çok katlı olmayan bu evler içinde yuva olarak maliklerine yaşam alanı sunduğu gibi bu evlerin tepelerinde de çocuklara adeta park görevi üstlenmiş toprak damları vardı.Çocukların sabahın ilk ışıklarıyla ceplerinde bilyeleri,aşıklarıyla ve mevsimine göre fırfırikleriyle adımlarını attıkları bu damlar onlara doğal oyun alanları sunardı.İkindiye doğru mahallenin kadınlarının ikindi çayı için mesire alanına dönüşürdü.
Meskenler içiyle dışıyla insanlara hayat sunardı. Özellikle de çocuklara oynamaları için başının üstünde yer açardı.Zamanla eski evler katlara yenik düşünce; rant merkezli planlama şehri ve şehirdeki evleri esir aldı.Sanki Şehirde hiç arsa kalmamış gibi..
Yeni meskenlerle donatılmış mahallelere baktığımızda eskinin gerek ekonomik nedenlerden, gerekse savunma ve soğuktan korunma düşüncesinden o sırt sırta, omuz omuza veren evleri; arsanın bol malzemenin çeşitli olduğu bir dönemde birbirlerine saygısızca ve insana hayat alanı sunmaktan çok hayatı yaşanılır olmaktan çıkaran bir anlayışla planlanıyor.
Evler artık bir birinin hakkına bırakın saygılı olmayı nerdeyse bir biriyle desti izdivaç eder vaziyetteler.Bir balkondan diğerine, bir adımda geçilecek kadar arsızlar.Birbirlerinin üzerine neredeyse abanacak kadar arsızlar.Park desen hak getire!Yollar,güya yeni planlanmış!Bir yosma endamıyla kıvırdırca kıvırıyor. Çift şeritli bir yolda giderken aniden önünüzde bir apartman beliriyor..Güzel bir park görüyorsunuz.Yeni yerleşim alanlarının birinde,seviniyorsunuz.En azından iyi işler de yapılıyor, diyorsunuz.Ancak sevinciniz kursağınızda kalıyor.Mesken sakinleri hemen bu parkın arsası bizim diyerek ortaya atılıyor.Paramızla belediyeden satın aldık.Yoksa ağzımızın içine bina dikecektiler!Bari deprem olanda kaçacağımız yer olsun.Ölümüz çıkarılsa binadan uzatabilsinler.Enkazdan sağ çıkarsak yeşil alana çadır kuralım.Ne diye park yerini paranızla alıyorsunuz ki? Zaten orası imarda park görünüyor.Haram paranız mı var?Dediğimde:Gülerek biz imarda yeşil alan görünen ne yerlerin kazların kadıya uçmasından arsaya; ne yangın yollarının beton yığını binalara döndüğünü gördük.Ne şeytanı gör ne de İhlas’ı oku!Dediler..Demek ki bu şehirde böyle bir intibanın oluşmasında şehreminler epey çaba saft etmişler.Bunda da başarılı olmuşlar.!Böyle giderse olmaya da devam edeceğe benzerler..
Reşat Coşkun