Palandöken Gazetesi

ANKARA GÜZEL ANKARA

İrfan Gürkan ÇELEBİ
Geçen Perşembe hiç geçmesini istemediğimiz bir gün olarak kişisel tarihimize kazındı.
Ankara'da çok sevgili dost Ahmet Bey'in Enerji Oteli'nde hemşerilerle buluştuk.
Gazetenin Ankara Temsilcisi dostumuz Vahdet Nafiz Aksu'nun yoğun gayretleriyle kotarılmış, unutulması zor günlerden birisiydi.
Şimdilerde adının önüne Palandöken Gazetesi İmtiyaz Sahibi titrini eklemiş olan kadim dostumuz Mehmet Şener'in öncülüğünde, akıllarımızdan silinmeyecek bir iftar ve sonrası sohbeti yaşadık.
Tabii, Ankara'daki dostlarımız, hemşerilerimiz, kardeşlerimizle birlikte.
Adeta taçlandırdık o güzel Ramazan akşamını, hayır kokuyordu, gül kokuyordu, üzerine birazcık Erzurum rayihası ekledik. İnanın unutulmaz oldu.
Oraya İstanbul'un, büyüleyici sonbaharının son demlerinden, hayranlık uyandırsın diye saklanmış güzel bir öğleden sonrasını bırakarak gittik.
İyi ki de gitmişiz.
Bu kadar çok hemşerimizi bir arada görmeye çok ihtiyacımız varmış.
İyi ki de gitmişiz.
Yıllardır göremediğimiz, iki kelamına hasret kaldığımızı fark edince bu zaafımızdan yüzümüzün kızardığı ne çok dostla kucaklaştık.
Ankara hiç beni bu denli sıcak karşılamamıştı.
Ben, hiç Ankara'nın bu denli sıcak bir dost yüreği taşıdığını bilmezdim.
O seçkin konuklarıyla hep hatırlanacak davet, bunları anlamama yaradı.
Sıcak bir Erzurum çatısı olmuş Enerji Oteli. Gördüğünüz iki kişiden biri tanıdık.
Bizim iftarın yapıldığı akşam, iyice bereketli, selamlar, hatır sormalara eklenip; Ankara'dan Erzurum'a köprü kuruyor.
Herkes birbiriyle kucaklaşıyor. Akşam namazının yaklaştığı Ramazan'ın zor saatlerinde, hemşeriler mübarek günlerin, olması gereken havasına yakışır nezakette hareket etmek için yarışıyorlar.
Bir ezan bekleniyor, kavuşmak için Erzurumlunun vazgeçemediği çaya ve bir çağrı bekleniyormuş Erzurum'u konuşmak için uzun uzadıya.
Palandöken Gazetesi işte bu çağrının çığlık çığlığa sesiydi o gece.
Herkes konuştu, kimi kendi ağzından, kimi konuşulanları dinlerken hak verir tavrını gösteren baş ve göz kaş işaretlerinden.
Ve ben o gece bir kere daha Palandöken'in Erzurum için ne kadar önemli olduğunu anladım.
Beylik bir cümle olarak çok önemsemediğim, "bu gazetenin asıl sahibi halktır" lafının ne kadar doğru olduğunu gördüm.
Çünkü okuyucusu yoksa bir anlamı olmuyor gazetenin.
Oraya gelerek sahiplenen okurların sözlerinden ve yüzlerindeki memnuniyetlerini anlatan tebessümlerinden, gazetenin gerçek sahibini anlayamamanın imkânı yok.
Mehmet Şener kusura bakmasın artık. O sadece imtiyaz sahibi, biz okurlar, bu işin gerçek sahibi.
Orada olmasını arzu ettiğim ama göremediğim dostlarda vardı. Ancak burukluğum bir kırgınlığa dönüşmedi çünkü biliyorum ki, onlar cisimleriyle orada olmayı çok istediler ancak yüreklerini taşıyabildiler bizim yanımıza, dünya gaileleri nedeniyle.
Kırılmadık, çünkü yürek misafirlikleri de diğerinden az mühim sayılamaz.
Ankara, eksi kırk derecede yaşayan bir şehrin ileriye doğru güzel özlemlerini gördü.
Birlik olmanın bize yakışan asaletine tanık oldu.
Artık bizim bunun gerisine düşmeye hakkımız yok.
Yapılması gerekeni, bize yakışır vakarla yapıp, Palandöken'i ülkenin "en çok okunan yerel gazetesi" haline getirmeye çalışmalıyız.
Herkes kendine düşeni yapacak, en çok da okuyacak ve okutacak.Erzurum bu yürekli çağrıyı bayram sonrası İstanbul'da yaşayan hemşerileriyle birlikte tekrarlayacak.
Türkiye bir kere daha hamiyetli bir sesin hoşluğuyla kulaklarını temizleyecek.
Kirlenmiş her şeyin yanına Anadolu'dan güzel bir nefes olmak için yollara düştü Palandöken.
Yol arkadaşımız olmaya ne dersiniz?
KÖŞE ALTI
Gazetenin İstanbul temsilcisi olmam münasebetiyle tebriklerini ileten mesajları için Sağlık Bakanımız Recep Akdağ'a teşekkür ederim.

Günlük Köşe Yazıları Ana Sayfası 2005-10-24