1572 (?) / 1635 -HASANKALE
Asıl adı Ömer'dir. Nef'î'nin ailesi hakkındaki en mühim kaynak, ilk defa 1956 yılında Prof. Dr. Abdülkadir Karahan tarafından ilim âlemine tanıtılan Gelibolulu Ali'nin "Mecma'ul-Bahreyn" adlı Farsça eseridir.
1585-1588 yılları arasında Erzurum'da defterdarlık görevinde bulunan, aynı zamanda şair olan Gelibolulu Ali de Nef'î ile ilgilenmiş, şiiri üzerinde etkisi olmuştur. Nef'î mahlası da Ali tarafından verilmiştir. İlk mahlası olan Darri/ Zarri (zararlı)'yi değiştirerek Nef'î mahlasını vermiştir.
Nef' İstanbul'a muhtemelen 1606 ile 1609 arasında I. Ahmet zamanında geldi
Hayatının otuz yılını İstanbul'da geçiren şair, I.Ahmet'ten sonra I. Mustafa (ilk defa 1617-1618, ikinci defa 1622-1623), II. Osman (1618-1622) ve IV. Murat (1623-1640) devirlerini yaşamıştır.
Nef'î şöhretinin zirvesine IV. Murad döneminde ulaşmıştır. Nef'î'nin muhteşem üslûbu, azametli mecazları kadar, etrafında gah husumet, gah hayranlık fırtınaları uyandıran hırçın ve çılgın mizacı da Murad'da samimî bir takdir hissi uyandırmıştı. Bu sebeple saraya devam eden bütün şairler arasında en çok ona kıymet veriyor, emrederek kasideler yazdırıyor, sevgili atlarını methettiriyordu.”
IV. Murad Nef'î'nin değerini göstermek için bir de kıt'a kaleme almıştır.
Gelin insaf edelim fark edelim miktarı
Şâiriz biz de deyü lâf u güzâfı koyalım
Edelim bî-meze söz söylemeden istiğfar
Dâmen-i Nef'î-yi pâkize-edâyı tutalım
Biz kelâm nâkiliyiz nerde o sahib güftâr
Ona teslim edelim emrine münkad olalım.
Nef'î'nin bu rahat ve mes'ut yılları 1630'a kadar sürer. Bu tarihte 4. Murad Beşiktaş'ta I. Ahmed köşkünde Nef'î'nin "Sihâm-i Kaza" adlı hiciv me muasını okurken yanıbaşına yıldırım düşer. Hekimbaşı Emir Çelebi ile bunu mecmuanın uğursuzluğu olarak yorumlar ye Sihâm-ı Kaza'yi yırttığı gibi Nef'î'yi de vazifesinden uzaklaştırır. Nef'î'yi çekemeyen çağdaşlarından birisinin de bu hâdise üzerine:
Gökden nazire indi Sihâm-ı Kaza 'sına
Nef'î diliyle uğradı Hakk'ın belasına
beytini söylediği rivayet edilir. Ancak kısa bir süre sonra Edirne Muradiye Mü tevelliliğine tâyin olunur.
Tarihçi Naimâ'nın rivayetine göre IV. Murad bir gün Nef î'ye yeni bir hicvi olup olmadığını sormuş, Nefî de o sırada sadaret kaymakamı olan vezir Bayram Paşa için yazdığı hicviyeyi çıkarmış. Nefî huzurdan çıkınca Padişah Bayram Paşa'yı çağırarak hicvi göstermiş ve onun ısrarı üzerine Nefî'nin öldürülmesine izin vermiş.. Bu görev de Bayram Paşa'ya düşmüş o da Çavuşbaşı Boynueğri Mehmed Ağa vasıtasiyle şâiri 27 Ocak 1635'de sarayın odunluğunda boğdurtarak cesedini denize attırmıştır. Ölmeden önce de şu anlamlı rubâîyi söylediği rivayet edilmektedir.
Ey dil hele âlemde bir adem yoğ imiş
Var ise ehl-i dile mahrem yoğ imiş
Gam çekme hakîkatde eğer arif isen
Farz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş.
.
.