Nazir Akalın

Nazir Akalın İçin..
Gah Ölüm benim olur,
Gah ben ölümün,
Ölüm haberleri duyunca....
1989 yılının kış aylarıydı O'nu tanıdığımda. Şimdiki Özel Güneş İlköğretim Okulu'nun yerinde Cumhuriyet Kahvesi ve biraz üst tarafta da Huzur Kahvesi vardı. Hanifi İspirli ile beraber oralarda görmüş tanımıştım, zayıf, sıska, ufak tefek biri gibi gelmişti bana. Boncuk boncuk parlayan iri simsiyah gözleri vardı. Hafif peltek konuşuyor ve konuşurken epeyce iddialı şeyler söylüyordu. Milletin Sesi Gazetesine gidip geliyorduk o zamanlar. Sanırım O'da eski belediye binasının altındaki pasajda bir yerlerde çalışıyor ve gazeteye kültür sayfası hazırlıyordu.
İlk konuşmamızdan itibaren yıllarca sürecek bir dostluğun temeli atılmıştı. Erzurum çapındaki her edebi hareketliliğin ilk önce uğradığı kişi O'ydu. Ben de ilk şiir sayılacak metinlerimi ona göstermiştim. Hanifi İspirli'nin beğenmediği hislerimi şiir kabul edip bayağı heyecanlandırmıştı beni. Örtüşen yanlarımız vardı Nazir Akalın'la. Bana şiirlerini okuyordu. Bana hayatını anlatmıştı birkaç kere. Yalnızlığı seviyordu o yıllar.
Üniversite de haksızlığa uğramıştı. İdeali akademik kariyer yapmaktı. Yıllar sonra yüksek lisans için gittiği Kırıkkale'de sosyal bilimler Enstitüsünde kariyer yapmaya çalıştı. Asistanlık yaptı, ancak sözleşmesi uzatılmadı ve işsiz kaldı. Erzurum'da olduğu yıllarda da epeyce işsiz kaldı, ama duygularını hiçbir zaman frenlemedi. Coşkusunu eksiltmedi. Belki yaşama bir itiraz olarak ismini Gerilla Türküleri koyduğu ilk kitabını yayımladı. Bir çok ulusal düzeyde dergiye şiirler yazdı. Araştırmaları ve eleştirileri de vardı. Rahmetli Hasan Ali Kasır'ın yayınladığı Hüzün Şiirleri Seçkisine büyük katkısı olmuştu. Bu kitap için benden de şiir almıştı. Kendisi hakkında yazılmış araştırma, inceleme ve makalelerin sayısı onlarcadır. Hazırladığı kitapların, araştırmalarının epeyce olduğunu biliyorum. Yayınladığı iki şiir kitabının yanında, yayına hazır onlarca kitabı daha mevcut ve yayınlamak arkadaşlarının boynuna borç olarak kalmıştır.
Nazir Akalın için bir gazete yazısı yazmak benim için dünyanın en zevkli işi olacaktı. Yaşarken anılası insanlardan biriydi. Ama 13 Aralık 2002 tarihinde açtığım e-mail kutuma düşen bir haberle yüreğim hoplamıştı. Nazir Akalın vefat etmişti. Bir tren kazasında vefat etmişti. İnanamadım ve Hanifi İspirli'yi aradım. Evet, ne yapacağını bilemeyen bir sesle ümitlerim tükenmişti. Nazır Akalın gerçek bir müstezaftı, gerçek bir şairdi ve gerçek bir edebiyat adamıydı. Yaşamı çok mütevazi geçti, hakettiğinin çok altında bir standartta yaşadı. Yaşamı O'na zindan ettiler. Turgut Özal'a hakaret davası nedeniyle göz altına alındığı yıllar büyük sıkıntılar yaşamıştı. Bütün bunlar geçti gözümün önünden ve heyhat ki ölüm yazısı yazmak nasip oldu. Erzurum için bir değerdi O. Yıllar sonra eli kalem tutan Erzurumlu birkaç isim sayıldığında baş taraflara Nazir Akalın ismi yazılacak.
Allah sana rahmet etsin ey güzel insan! Hata ile sevap ile bir ömrü kısacık yaşadın ve ömrünün baharında, çocuklarına doyamadan terkedip gittin bu fani alemden! Cumhuriyet Kahvesinde, Lalapaşa Camiinin bahçesinde gecelere kadar yaptığımız, şiir dolu, sevda dolu o nadir anların anısına, beraberce yürüdüğümüz bütün sokaklarda attığımız adım sayısınca, yazdığın her şiirin, her satırının, her kelimesinin, her hecesinin, her harfi sayısınca, Mevlam sana rahmet etsin. Mekanın cennet olsun. Nur içinde yat, sevgili ve aziz kardeşim!!!
...
suçum ne ki
gözkapağı gibiyim
ölü insan resimlerinin
ruhumun gurbeti kanlı meydanlar gibi
urganlarım kementlerim boynumda
haydi yavrum hayalimi kurşunla
kurşunla da bu yürek ikliminden
benden sana gidelim...
(En son yazdığı şiirden alınmıştır.)
.