Hulusi Seven

Yazan : İhsan Coşkun Atılcan
(Seven) soyadı kişiliği ile sıkı sıkıya sarmaş dolaştır. Kendisini sevenlerin çokluğunu, sevmesindeki sihirli kudretinde aramak yerinde olur. Sevildiği için değil, hiç bir hissin etkisi altında kalmadan sevmesini bildiği, yaratılıştan iyiliksever olduğu için yediden yetmişe dek bütün Erzurumluların gönlünde muhabbet tahtını kurmuş, mutlu insanlardan biridir.
Hulusi Seven, her şeyden önce nazik, kiber, efendi, bonkör bir insandır. Güzel bir sese sahiptir. Onu çok küçükken, Aşağı Mumcu Mahallesi camisinde ara sıra müezzinlik ederken gördük. Ramazanların son günlerinde o yanık sesiyle okuduğu elveda, elfirak deyişleriyle cemaata nasıl gözyaşı döktürüp coşturduğunu biliriz.
1946 da Muzaffer Sarısözen'le Mes'ut Cemil, bu müstesna sesi keşfetmiş, okuduğu uzun havalara, bilhassa (Tatyan'ına) hayran olmuş, «Bu havada mahalle kahvesinden saray'a kadar her sınıf insana hitap eden incelikler ve okuyucusunda büyük bir ustalık ve istidat var» diyerek Hulusi'nin Radyo'ya girmesini, bu teklifi kabul ettiği takdirde geleceğin ünlü ve popüler ses yıldızları arasına girebileceğini söylemişlerdi. Gerçekte, eski Lalapaşa camii imamı rahmetli Hacı Hafız Hamit efendi ve Faruk Kaleli'den sonra Erzurum türkülerini en iyi okuyan üçüncü şahıstır.
Daha sonraları Hulusi Seven'i Halk Oyunları, Halk Türküleri derneğinde sololar okurken, korolar yönetirken gördük. 1962 de açılan Erzurum Radyosunda, bugünkü okuyucu kadrosunun büyük bir kısmı Sayın Hulusi Seven'in öğrencileridir. Hulusi Seven'in bu kadar nitelikleri yanında iyi de bar oynaması vardır. Değişik tarihlerde Avrupa'ya gönderilen, Dünya milletleri Halk oyunları yarışmasında birincilik kazanan Erzurum'un millî ekibinde de oynamıştır. Özet olarak diyebiliriz ki Hulusi Seben bir Erzurum efendisi, tam bir Erzurum Dadaşı'dır.
Hulusi Seven'in bu dergi sayfalarında yer almasını gerektiren en önemli yönü de Afla uğraşması, iyi at yetiştirmesidir. Babası Menzilci Hacı İbrahim Efendi, bundan 50-60 sene evvel, motorlu araçların bugünkü kadar yaygın olmadığı hattâ hiç bulunmadığı bir zamanda İran-Trabzon arasında, yaz aylarında dört atlı fur-gun arabalariyle, kışın kızaklarla posta nakliyatını yapan sayılı insanlardan bİriydi. Onlara Menzilcilik lâkabı buradan geliyordu. Menzil, bilindiği gibi bir konak yeri, bir günlük mesafe demektir. Belli konaklama yerlerinde yüze yakın dinç at bulundurulur, gelen yorgun atlarla değiştirilerek yollarına devam ederlerdi. Onların Expres servisleri de vardı. Onlara (Çölkesen) derlerdi. İvedi posta taşıması ve âcil yolcular da bu çölkesen arabalarda yolculuk yaparlardı.
Hacı İbrahim efendinin bu uğraşıları, vefatından sonra oğlu Hulusi'ye intikal etmiş Hulusi de bu baba mesleğini, önemini kaybedinceye kadar başarı ile yürütmüştür. Onun hayat öyküsü Afla doludur. Haşırneşir olduğu değişik atların huylarını, onlarla olan unutulmaz anılarını bu sayfalara sıkıştırmak mümkün değildir. Halen yetiştirmekte olduğu saf kan atlarını Ciritçilere vermek niyetindedir.
Hulusi Seven'in Derviş, Serdar, Efe, Yıldız, Emrah, Hayyam adındaki atlarından bir kısmı Ankaradaki büyük koşularda da derece almıştır.

.