TEK OKUYUCU İÇİN KISA HİKÂYELER
FUTBOL MAÇINDAN NAKLEN
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat
Çok uzaktan bir vuruş! Takımınızın bu maçta yaşadığı ve yaşattığı en güzel anlardan birisi: gol oluyor sert ve isabetli şut ve de ağlara gidiyor...
Bir kış gecesi A.Radyosunda, ilkokul üçüncü sınıftan beri tuttuğunuz renklerin, ezeli rakibiyle oynadığı maçı dinliyorsunuz. M. Televizyonunuzda ise iyimser dangalak, eski-işlere hâkim-yüksek bürokrat Sabırlı TANDO, insanoğlunu mutluluğa taşıyacak erdemleri anlatıyor: efendilik, saygı, yardımseverlik, iyimserlik ve sabır! İyimser dangalak Sabırlı TANDO, bu nitelikler bir araya geldiği zaman saadetimizin nasıl da çakmak görmüş benzin deposuna misal infilak edeceğini anlamıyor, anlamadığı işleri ahaliye anlatmaya çabalıyor, sükûneti mide bulandıran feci bir yüz ifadesiyle... Maç başladıktan kısa bir süre sonra, aşırı heyecana denk bir isyanın içinde büyüdüğünü fark ettin sen! Kadere başkaldırıyor, adeta, takımın yenilirse, tevekkülle aranda güven veren ne varsa, hepsini yitireceğini fark ediyordun. Oysa üçüncü sınıfta, her pazar öğleden sonra yine radyodan maç takibi yapılırdı evinizde. Dışarıda, kendini usulca kışa teslim eden, altın saçlı bir güneş parıldar, rengi güz kırmızısına dönmüş yeşil yapraklar, sarı benizli, incecik, veremli bulutlarla fiskos eder, kendi elleriyle kendi hüzünlerini arttırır, her an Tanrıyı zikrettiklerini ele verircesine titrer dururlardı dallarda.
Maçın ilk köşe vuruşunu karşı takım kullandı, arka direğe doğru ortalanan falsolu top yüreğinizi ağzınıza getirdi. Ekrandaysa iyimser dangalağın gönül sohbeti, eriyip, yanaklarından aşağı, kirli beyaz bir şurup gibi akmada... Gel de bu nasihat meraklısı dangalağın bozduğu sinirlerinle, radyodan naklen verilen futbolun tadına var... Derken golü de yediniz. Durum bir-bir, kahretsin; lafın gelişi, mesela dedik!
Maçlar kader ağınızın parçaları. Yazgınız sizi kimi zaman kültürel nokta atışlarıyla sevindiriyor, ağlatıyor; bazen milli piyangoyla, kimi zaman da iş hayatınızla. Maçlar, kader ağınızın parçaları: naklen yayınlardaki mutlu anlarınızı dondurdunuz; hep aynı yaşta kaldınız. Gönül sohbetlerinin Sabırlı TANDO adlı iyimser dangalağı ise yaşlanmaya devam ediyor; gevşek, huzurlu, namussuz bir hayat onunki, halka zarar veriyor. Cephede ölen tüm çocuklarınızın katili o ve karısı... Onlar : huzurlu dangalak ve sevgili eşi. Her ikisi de ayak-yoluna gitmedikleri zaman kitap yazıyorlar, kitaplarıysa yıvışık söyleşilerinin kâğıtlar üzerine leke misali dökülen yazılı metinleridir.
Huzurlu dangalak, emekli bir üst düzey zat... Bu arada yine gol oluverdi. İki-bir öne geçtiler. Eyvahlar olsun; sizi üzen kader mi, takımınız mı, rakip mi? İki aylık bebesiyle çatıya çıkıp intihara yeltenen genç bir aile reisi bir seferinde şunları söylemişti. Benim sorumluluğum her eve-öyle ÜÇ MÜÇ değil on çocuk isteyen eski darbeci asker- sivilliğinde faşist lider- ve el altından doğum kontrol casusluğu yapan soysuzlardır. Huzurlu dangalağın belki yüz cilt kitabı var, hepsi de huzurlu bir gönlün tek yanlı sohbetleri üstüne, yani ilkokul için düzeyli sonraki yaşamda aşağılık monologlar. Karısı da kitap yazmış: Günlük. Ne günlüğü yahu? Adı günlük sadece. Otuz iki günü birkaç saatte kaleme almıştır muhtemelen... Bu arada sizin takım serbest atış kullanıyor: Çok sakıncalı bir noktadan ( askeri deyimle ) çok tehlikeli bir yerden. ( sivillerin diliyle )
Sivillerin deyimiyle kadın, her tarafa çekilebilecek, münasebetsiz laflar ediyor günlüğünde. “ Göğe baktım, ne kadar mavi ve geniş; oh içim boşaldı “ diyor. Bu durumda sivil sorar: açık havada hacet mi giderdin be kadın? Huzurlu dangalağın kitaplarında zikir, fikir kedi türünden tekir, münker-nekir tuzsuz deli Bekir, taksici Şakir, onursuz ve hakir nevinden huzur tavsiyeleri tıka basa dolu. Yaşasın: serbest atıştan buldunuz golü... Durum, iki-iki şimdi; her şey sıfırdan, yeniden başlıyor.
.