Dilimize Fransızca intellactuel kökünden geçen bu "Entelektüel"
kelimesinin Türkçe'mizde tam bir karşılığı yok. Çoğunlukla aydın
veya münevver kelimesiyle bu kavramı ifâdelendiririz.
Bize kalırsa entelektüel kelimesine, Türkçe "âkil" sözcüğü daha yakın
duruyor.
Akîl kelimesi ile entelektüel kelimesinin düşünme alışkanlığı olmayan
yığınlar önünde gördüğü muamele de zaten bu yakınlığın tanığı.
İkisi de tezyif makâmında kullanılan "ukâla" ve "entel" sözcüklerini
hatırlayalım.
"Ukâla"nın sözlük karşılığı: akıllılar, akıllı olanlar. Ama ukâla
denince toplumda, bir şey bilmediği halde bilmîşlik taslayan kişi
anlaşılıyor. Hâkezâ, Entel sözcüğü de ukâla kelimesi gibi anlam
kaymasına uğratılıp toplum hayâtında olumsuz çağrışımlarla
kullanılıyor.
Neden böyle?
Fikrî ve zihnî faaliyet sahibi olanları, "entel" yahut "ukâla" burun
kıvırması ile bir çırpıda istiskâl etmek, ortalama zekânın hâkimiyet
alanını kurnazca savunma gayretinden başka bir şey değil. Bilgi
sahibi olmadığı halde bilgiçlik satan kişiye dilimizde en yakışan
sıfat "ukâla dümbeleği'dir.
Dümbeleğe nasıl herkes dokunup gelişi güzel sesler çıkarabilirse,
kendîni aklî ve zihnî birikim sahibi gösterip hastalıklı ruhuna deli
saçması tıngırtılar i'cât edenler de elbette olacaktır.
Ama bunlarla akîl insanları birbirine karıştırmak, affedilmez bir
hatadır.
*** ****
Eski Erzurumlu akl etme melekesi olan insanı; âlim, âkil, ârif,
fâzıl, râsih sıfatları ile anlatırdı. Şimdi bu sıfatları taşıyan
Erzurumluyu bulmak bir yana, sözü edilen sıfatların anlamlarından
haberdar olanlar dahi bir avuç kaldı.
İslâmi bir terennüm olan ârif, fâzıl, râsih sözcüklerini bu
medenîyetten hayli uzaklaşıyor olmamız sebebiyle haydi bir kenara
bırakalım. Ama günümüz biliminin temeli olan rasyonaliteyi, yani
"aklîliği" elbette Erzurum'umuzda arayacağız.
Grubumuzda yaptığımız tartışmalarla Erzurum'un Kolektif Aklı'na doğru
yürüyoruz. Bu aklın entelektüel donanımları eğer olmayacaksa; zihnî
seviye, mevcût olanın değişik bir biçimde tekrarından ibâret
kalacaksa, yeni kılıklı eski muhtevalı bu kolektif aklın da, fazlaca
bir değeri olmayacağı gerçeği ile karşılaşırız.
Zihnî ve fikrî açılım yapamayanlar formel (şekli) değişikliklerle
kendilerini yenilediklerini zannederler. Sahte ve sonuç vermeyen
kurtuluş reçeteleri hep kabızlıktan doğmuştur.
Aşağılık duygusu içindeki ABD zenci gençlerinin, beyazların statüsünü
yakalamak için kıvırcık saçlarını ilaçlar kullanarak düzlemeleri ile
ülkemizde bıyıklarını keserek iyi bir bürokrat, başarılı bir tacir
yahut iyi bir gazeteci olacağını zannedenlerin devrimciliği (!) bu
tür ruhi kabızlıkların değişik tezâhürleridir.
Evet! Erzurum entelektüel himmete muhtaç.
Dişe dokunur, kıymet-i harbiyesi olan fikrî ve zihnî faaliyetleri
olan bir Erzurum'u düşlemeliyiz.
Üniversite, basın ve yayın dünyası, mektep ve medrese, bu hülyâmızı
gerçekleştirecek olan "düşünce rahimleri"dir. Bu rahimlerden
entelektüeller ve onların tâkipçileri olarak Erzurum Entelijansiyası
doğacaktır.
Erzurum'un resmi özel, sivil yöneticileri entelektüel olmasalar dahi
hiç olmazsa şehrin entlijansiyası olmalıdır.
*** ***
Entelijansiya, yaşadığı toplumun problemlerinin farkında olan,
eğitilmîş güç demektir.
Bu güç doyumsuz bir arzu ile şehrin problemleri kucaklar ve bilimin,
aklın ve siyâsî aygıtların önüne koyar.
Gariptir, bizde bir takım ruhlar entelektüel faaliyetten çok
İntelligence Servise (İstihbarat teşkilatı) faaliyetleri kapsamında
bilimsel (!) ve entel (!)üretimde bulunmayı tercih ederler.
Üniversitemizde Orhan Okay, Kaya Bilgegil gibi entelektüel öncüleri
örnek almayıp, aklından geçirdiği mevkiyi şehrin asayiş güçlerine
yaptığı servislerle sağlamaya kalkanlar işte bu fasîledendir.
Erzurum'da sivil zihnî faaliyete ihtiyaç var.
Bu târihî şehrin bütün meşrû gelişme taleplerini bir kenara itip,
ona, sadece"asayiş gözlüğü ile bakmak" büyük bir gaflettir. Bırakın
bu işi yasal şeffaf güçler yapsın. Siz sivil kalın. İşte, ne mene bir
asayiş gayretinin mahsulü olduğu bilinmeyen çirkin uygulamalar gelip
erzurumlunun kapısına dayanmış.Palandöken gazetesinin bu haftaki
nüshasında güvenlik güçlerinin yol başlarını kesip, yoldan geçmekte
olan insanları bila istisna kimlik kontrolünden geçirdiklerini
yazıyor. Polis vazife ve selahiyetleri kanunu böyle bir uygulamayı
yalnızca "ŞÜPHELİLER" için öngördüğüne göre, demek oluyor ki
Erzurumun güvenliğinden sorumlu olanlar erzurumluyu toptan şüpheli
olarak algılıyor. İşte şehrin entellektüellerinin ve onları izleyecek
entelejansiyanın devreye gireceği yer burasıdır. Erzurumdan, lehte
aleyhte doğru dürüst bir tepkinin ortaya çıkmaması bu şehrin
akillerinin seviyesini göster miyor mu? Oysa bu şehrin basını da,
üniversitesi de, dîni hayâtı da, olup bitenler konusunda söz
söyleyecek donanıma sahip.
Niçin konuşulmuyor.
Erzurum'da aydın nâmuskârlığı sakatlanmış da ondan.
Yüksek frekanstaki zekâlar, korkutulmuş, sindirilmîş, ürkütülmüş;
orta frekanslı zekâlarda ise bir türlü jeton düşmüyor.
Zaman zaman Erzurum'da ödül dağıtan kuruluşlar ortaya çıkıyor. Bir
bakıyorsunuz, ödüllerin büyük bir kısmını şehrin zâbıtasından sorumlu
makâm sahiplerine dağıtıvermişler.
Bir otorite tabasbusudur gidiyor.
Efendiler, namuslu aydın olmanın yollarını gelin birlikte bulalım.
Bu serhat şehrinin aydın çehrelere ihtiyaç var.
Erzurum'umuzu, hükmedilen değil, hizmet edilen şehir seviyesine
çıkarmak için , birinci sınıf düşünen ve icrâ eden beyinler bulmaktan
başka çâremiz yok.