Erzurum Ulu Camii

9 ASIRLIK ŞAHESER

1179 yılında Saltuklu beylerinden Ebul Fetih Muhammet Nasrettin tarafından yaptırılan Ulu Camii'nin birçok özelliği günümüz teknolojisine parmak ısırtıyor.

Ömer AKARSU

ALBAYRAK

15.08.2011

9 asrı geride bırakarak, hala dimdik ayakta kalan Erzurum Ulu Camii, özellikleriyle günümüz teknolojisine taş çıkartıyor.

Camiinin özellikleri saymakla bitmiyor. Ulu Camii görevlilerinden Lütfü Sever, cami hakkında şu bilgileri verdi:

“1179 yılında Saltuklu beylerinden Ebul Fetih Muhammet Nasrettin tarafından inşa ettirilmiştir. Mimarının ismi Saltuk Kızıl Hasan Mehmet Efendi'dir. Kızıl Hasan ismini koyu sarıya çalan saç ve sakalından almıştır. Caminin yüz ölçümü 2 bin 216 metrekare iç alanı 2 bin metrekare kapasitesi ise 6 bin kişidir. Camimizde 4 bin 500 kişi rahatlıkla namaz kılabilir.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Ahşap kubbenin orijinal olduğunu ve tam tamına 832 yaşında bulunan ahşap kubbenin faydasının sorulduğunu anlatan Sever, “Her taraf taştan burası neden ahşaptan yapılmış? Yıkıldı da sonradan mı yapıldı akla gelen suallerden olabilir. Bu kubbe yöresel bir örtü biçimi olan ’kırlangıç örtü' biçiminde örtülmüştür. Kırlangıç örtü; nemi yok eder ve havalandırmaya sağlar ki bu nedenle camimizde nem ve kötü koku oluşmaz. Kubbeyi ’Fil ayağı' tabir edilen dört ayak taşımaktadır.”dedi.

VAKİT BİLDİREN PENCERELER

Mihrabın iki tarafında bulunan pencerelere ’Fil gözü denildiğini anlatan Sever, bu bölümün özelliklerini de şöyle sıraladı: “Bu pencerelerin her birinin ayrı ayrı görevi vardır. Sağ taraftaki güney doğuya sol taraftaki ise güney batıya bakar. Sağ taraftaki pencereden vuran ışık huzmesi sabah doğan güneşle birlikte içeriye elips şeklinde vurur ve öğlen namazı vakti bu şekil tam bir daire halini alır buda vaktin girdiğini gösteriri. Sol taraftaki pencere de aynı şekilde ikindi namazının vaktinin girdiğini gösterir. Caminin yapıldığı tarihte taşınır saat olmadığı için mimar bu inceliği bize lütfetmiş ve iki bilinmeyen vakti öğrenmemizi sağlamıştır.”

CAMİNİN AKUSTİĞİ NASIL SAĞLANIYOR?

Kıble tarafında üç adet mihrap bulunduğunu ifade eden Sever, “Ortadaki mihrap imamın mihrabıdır sağ ve soldaki mihraplara da mihrabiye denir. Caminin akustik düzeninin iyi olmasına karşın bu mihrabiyelerde ’Kayyım' denilen müezzin yardımcısı konarak imamın tekbirlerini tekrarlayarak cemaatin daha iyi duyması sağlanmıştır.

Caminin akustiğini sağlamak için karşılıklı 4'er sütunun her biri 15 santim ileriye çıkıntılı olarak yapılmıştır. Bu sistem sayesinde ses bu sütunlara çarparak caminin her tarafına dağılır. Mimar imamın sesini bu sistem sayesinde caminin her tarafında dolaştırmaya muvaffak olmuştur. Bugün üniversite amfilerinde kullanılan ses düzenini ecdat asırla önce karataşlarla icra etmiş. Bu da yetmemiş 6 bin cemaatin nefes alıp verişi imamın sesinin duyulmasına engel teşkil eder kaygısıyla caminin tam merkezine ’Mukarnas kubbe'yi koymuş. Bu kubbe sayesinde ses en az on misli artarak caminin içerisinde dağılır. Bu mukarnas örtünün Türkiye'de bir benzeri daha yok. Bu örtü Erzurum Ulu Cami'ye has bir örtü şeklidir.”diye konuştu.

DEPREME KARŞI MUKAVVAMİYET

Camiin diğer bir özelliğinin de depreme dayanıklı olarak yapılmasının olduğunu bildiren Sever, şöyle konuştu: “Caminin halılarına bakıldığında düz bir çizgi şeklinde görülür ancak cami sütunları bu kadar düz değildir. Sütunların birbirlerinden 30 santim, 25 santim, 20 santim ilerde ya da geride durduğunu görüyoruz. Bu 832 sene önce depreme karşı yapılmış bir sistem. Bu sistem sayesinde binanın üzerindeki yükün taksimatı yapılarak binanın depreme karşı mukavemet kazanması sağlanmıştır. “

ULU CAMİ (ATABEK CAMİİ)

Şehir içinde Cumhuriyet Caddesi üzerinde. Anadolu Selçuklu ulu camilerinin tüm özelliklerini yansıtıyor. Cami dikdörtgen planlı. Esas itibariyle güney duvarına dikey uzanan 7 neften oluşuyor. Geniş olan orta nef önünde kademeleri, silmeler ve kavallardan hafif sivri kemerler üzerine oturan bir ahşap kubbe bulunmaktadır. Üst üste yerleştirilmiş kalaslardan oluşan bu kubbeye halk tarafından "kırlangıç" denilir.

Kubbenin oturduğu "L" biçimli iki ayakla birlikte yapının çatısını, sivri kemerlerin birbirine bağladığı 28 ayak taşıyor. Cami, Osmanlı döneminde 5 kez onarım gördü. Vakıflar Genel Müdürlüğü de 1957-1964 yılları arasında camiyi bir kez daha onarmış. Cami geçtiğimiz yıl da büyük çaplı bir onarımdan geçirildi.
Saltuklulara Atabey ismi yakıştırıldığından ötürü bu camiye Atabey Camisi de deniliyor. Erzurum'a 1640 yılında gelen Evliya Çelebi bu caminin toprak damlı olduğunu ve içerisinde de 200 çam direk bulunduğunu belirtmiş. Camide yapılan farklı tarihlerdeki onarımlar iç mekanda karışık bir mimari ortaya çıkarmıştır. 51.00x54.00 m. ölçüsünde dikdörtgen planlı olan caminin mihrap duvarına dik yedi ayrı sahından meydana gelmiş.

Bugün on altısı duvarlara bitişik kırk paye ibadet mekanında üst örtüyü taşıyor. Caminin birinci bölümü beşik tonozla örtülüdür. İkinci bölümün önündeki iki mekan 10 sütunun taşıdığı tonoz örtülü. Üçüncü ve dördüncü bölümlerin üst örtüsü payeler tarafından taşınıyor. Orijinal mihrabın bulunduğu bölüm beş payenin taşıdığı kubbe ile örtülü. Caminin içerisinde toplam 40 sütun bulunmaktadır. Caminin içerisi 28 pencere ile aydınlatılmış durumda. Bunlardan güneydeki ikinci pencere üzerinde 1826 tarihli onarım kitabesi bulunuyor. Caminin beş kapısı olup, bunlardan ikisi doğuda, üçü de kuzeyde.