Erzurum Ticari Kimliğinin Tarihi

Şehirlere kimlik veren birçok unsur olmakla beraber “iktisadi kimlik” kadar vurgusu olan azdır. İktisadi kimliğin en önemli kollarının başında “Ticari kimlik” gelir. Erzurum tarihinde geriye doğru kesintisiz bir çizgi ile götürülecek “Ticari Geçmiş” , 1550'lı yıllarda kesintiye uğrar. Zira Erzurum bu tarih öncesinde, yaklaşık, yarım asır hâli kalmış, yani içinde kimsenin yaşamadığı boş ve harap bir devir geçirmiştir. Bölgedeki “Türkmen Hanedanları”n kendi aralarında yaptıkları savaşlar sonucu bu durum, Osmanlı Devleti'nin Erzurum ve çevresinde hâkimiyet kurması ile değişmiş, Kanuni Sultan Süleyman Tebriz'den getirdiği Sünni Türkmen Kitleleri Erzurum ve çevresine (Hasankale başta olmak üzere) yerleştirmek suretiyle Erzurum'u bir Türk-İslam şehri olarak ikinci kere kurmuştur. Şehrin bu mânada birinci kuruluşu, saat kulesi, üç kumbetlerle hatıraları hala yaşayan Saltuklu Hanedanıdır.

Evliya Çelebi bu hadiseden yaklaşık bir asır sonra yazdığı seyahatnamesinde Erzurum'da konuşulan Türkçeyi de yazmış, bu Türkçenin Güney Azerbaycan Sahası Türkçesi olduğu ve özellikle de Tebriz ve çevresine tetabuk ettiğini bu şaheserle de teyit etmiştir.
Günümüze ulaşan sürecin tahlili yapılacak olursa Erzurum ticari zümrelerinin ilk ortaya çıkışı hem Erzurum'u hem de Tebriz'i iyi tanıyan bu göçürülmüş zümrenin Tebriz-Erzurum Ticari Ekseni'ni kurması tabii bir sonuçtur. Bu eksen Trabzon'la tamamlanacaktır. Zira Tebriz'in arkasında Kervan Yolları Ağı ile Asya, Trabzon'un arkasındaysa Deniz ulaşımı hatları ile Avrupa ve Rusya vardır.

Yine Evliya Çelebimiz eserinde Erzurum Gümrüğü'nü yazarken bu ticaretin boyutlarına da temas etmekte şehirde faaliyet gösteren yetmiş iki milletten tüccar zümrelerinin varlığını haber vermektedir.

Erzurum Osmanlı devletinin en güçlü en gelirli gümrükleri arasındaydı.

Erzurum Ticari Burjuvazisi, Tebriz-Erzurum-Trabzon Kervan Yolu'nun rakipsiz olarak çalıştığı dönemde nasıl şekillendi ve nasıl işledi? Erzurum sosyal ve kültürel tarihi üzerine etütler yapıldıktan sonra konu üzerinde daha kapsamlı değerlendirmelerin yapılacağını söylemekle yetinelim. Ancak bilinen bir husus var ki o da şudur. Bu güçlü dönem Türk-İran Savaşları ile zaman zaman yara almaktaydı ve düşüş başlamıştı. Nihayet Rusların Kafkasyaya indiği tarih olan 1800'lü yıllarda hızlı bir şekilde çöküntü geldi. 1828'de Ruslar Erzurum'a kadar geldiler. Bilahere Tebriz'den Karadenize ulaşacak bir demir yolu inşaatı ile Transit yolunu by pass yaptılar. Karl Marx ’ın dahi bu konuda makaleleri olmuştur.

Tanzimatla başlayıp günümüze kadar uzanan modernleşme döneminde Erzurum Ticari Burjuvazisi yeni dayanaklar aradı. Şehrin ikinci sosyal zümresini teşkil eden Gayr-i Müslimler bu modernleşme döneminde ön plana çıkmaya başladılar. Teknolojik gelişmeleri onlar takip ediyor, sonuçlarından da ilk onlar yararlanıyorlardı.Geleneksel ticari yapı farklılaşıyordu. Bu farlılaşma Cumhuriyet sonrasında çok sesliliğini kaybederek devam etti. Erzurum'da ticaret dendi mi “Devlet müteahhitliği” ön plana çıktı. Başta kışlalar olmak üzere bölgedeki tüm kamu üniteleri alım yapıyor, ticarette aktivite bu alımlara kayıyordu. Zira en önemli ucu İstanbul'da bulunan Canlı hayvan ticaretinden başka ticaret yapılacak ulaşım noktası kalmamıştı. Sovyet Rusya'dan Tırpan, çay, şeker, mis semaver, ve benzeri malları ithal ederek dış alım yoluyla ayakta kalmaya çalışan bir ikinci zümrenin de varlığından söz edilebilir.
Erzurum Ticaretinin Devlet'e endekslenmiş olması AB'sürecine girişimizle bir üçüncü şoku bekliyor. “Avrupa merkezli Ticari Toplum” esaslı yeni bir devir ufukta gözüküyor. Bu yeni ufukta Erzurum'un ticari manivelaları bölgeyi ne öldürüp ne de dirilmeyen kamu anlayışının elinden alınıp, Uluslar arası ticareti yöneten Gayri Müslim sermaye sınıflarının eline geçecek.
Erzurum Ticari Burjuvazisi ve Şehrin iktisadi Kimliği hızla Erzurum'un geçmişindeki sosyal değerlerle çatışma haline gelecek.