TALAT UZUNYAYLALI
Bugünkü Erzurum'u anlayabilmek için geçmişe dönmemiz ve bugünkü Erzurum'un
geçmişten hangi tecrübeleri devraldığını doğru bir şekilde tespit etmemiz
gerekmektedir. Erzurum'un özellikle 17.yy'dan sonrasıyla ilgili elimizde
çeşitli bilgiler mevcuttur. Bu bilgilere göre, savaş ve istila yılları hariç,
tarihinin her döneminde Erzurum'un, Osmanlı devletinin, tarihî İpek yolu
üzerende yer alan, doğu vilayetlerinin iktisat, kültür ve eğitim ile yer yer
bazı siyasî hadiselerine de merkezlik eden en önemli ve stratejik bir ili
olduğunu görüyoruz.
Kaynaklardaki bilgilerden, 1830 ile 1914 yılları arasında şehrin merkez
nüfusunun zaman zaman 132 bine kadar çıktığını biliyoruz. Bu dönemde
merkezdeki Ermeni nüfus ise 17 bine yakındır. Şehirde çok sayıda konaklama ve
ticaret yapılan han mevcuttur. Çarşı pazarı her zaman cıvıl cıvıldır. İstanbul
ve İzmir gümrüğünden sonra en işlek üçüncü gümrük Erzurum'dadır.
Gürcükapı' da, Gölbaşı ile Karanlık kümbet arasındaki bölgede Arap, Acem,
Hint, Çin gibi bazı yerlerden gelmiş yabancı tüccarların iş ve hizmet yerleri
ile bazı Avrupa devletlerinin temsilcilikleri de vardır.
Farklı kimliklere ve kültürlere sahip insanların yaşadığı yerlerde hayatın
hemen her alandaki tezahürü her zaman daha canlı ve hareketlidir. Ermenilerin
yanı sıra Erzurum'daki Müslüman olmayan diğer insanlar da şehrin mukîmleri
arasındadır. Az çok şehrin bu sayede kozmopolit bir yapısı vardır ve bu yapı
Erzurum'un özellikle ticarî hayatında sahip olduğu önemli avantajlarından
biridir.
Her gün İstanbulkapı, Gürcükapı, Karskapı ve Erzincankapı istikametlerinden
şehre çok sayıda ticaret kervanı girip çıkmaktadır. Bu kervanlar Erzurum'a mal
getirmekte ve mal götürmektedir.
Alimi, uleması, şeyhi, hocası, ozanı, sohbet eri insanları, şarkın bu en
büyük ilim ve kültür merkezindeki medreselerinde, camilerinde, çarşı ve
pazarında, oturma odalarında, kahvehanelerinde, ev ve konaklarında
Erzurumlunun akıl ve gönül iklimini bir bahar diriliği içinde tutarken, Ahi
geleneğine ve terbiyesine sahip esnafı da tabakçılık, saraççılık, semercilik,
dikicilik, çarıkçılık, mestçilik, kuyumculuk, sandıkçılık, kevelcilik,
kunduracılık, iplikçilik, demircilik, bakırcılık, sabunculuk, kaşıkçılık,
çadırcılık vs. otuz iki meslek dalında, üretim ve ticaret yaparak şehri önemli
ve insanını değerli hale getiriyordu. Erzurum sanatkarlarının ürettiği kimi
mallar buradan ta Hint'e Çin'e kadar gidiyordu.
Erzurum eşrafını meydana getiren beyler, ağalar ve ulemadan kimseler ise
millete ve devlete merbut, yerel ve genel yönetime de katılarak, şehirde,
çarşıda pazarda, işlerin hakkaniyet içerisinde, adaletle yürütülmesinde önemli
bir görev üstleniyorlardı.
Yine o dönem Erzurum'unun çalışkan çiftçisi dik yamaçları, hatta dağların
başını bile sürüp ekiyordu. Hayvancılık köylerdeki nüfusun temel geçim kaynağı
idi. Ancak köyler yaptıkları çeşitli tarım üretimiyle şehrin pek çok gıda
ihtiyacını, hatta yakacak ihtiyacını da karşılıyordu.
Anlaşıldığı üzere o yılların Erzurum'u her bakımdan mamur ve mesrur bir
şehirdir. Çarşısı, pazarı, evi, bahçesi, çermiği, cirit meydanı, ovanın
nerdeyse yarısını kaplayan ve bir kuş cenneti olan sazlığı, insanla, hayvanla
hep canlı ve hayat dolu bir beldedir.
Bu genel durum Erzurum'un müspet tecrübesidir.
-------
Bundan birkaç yıl önce yine Erzurum şehir mimarisi üzerine yazdığımız bir
yazıda, ’eski Erzurum yıkılmadan yeni, çağdaş Erzurum'un ortaya
çıkamayacağını...' ifade etmiştik. Eski Erzurum mahallelerinin tek tek ele
alınıp planlandırılması, yeni, geniş yollar açılması, parklar yapılması ve
daha sonra da, özellikle irtifa, yeşil alan ve bina aralıklarını dikkate alan
bir yapılanmaya izin verilmesi gerektiğini ifade etmeye çalışmıştık. Dere ve
Çırçır mahallelerinde, bunun, devam eden, lokal düzeydeki bazı uygulamalarını
görüyoruz ama insana umut verecek düzeyde bir şehircilik gelişmesinden henüz
söz edemiyoruz.
----------
Eski Erzurum önemli!..
Erzurum'u eski ve yeni diye ikiye ayırdığımızda eski Erzurum'daki
durum aşağıdaki gibidir: Eski Erzurum (Yakutiye Belediyesi sınırları içinde
kalan bölge), halen yapılaşma bakımından en kötü durumdadır. Bu
mahallelerdeki cami, kümbet, türbe, hamam, tarihi birkaç bina ile sanat ve
estetik adına bir kıymet ifade eden birkaç eski ev dışındaki konutlar, mimari
özellik ve tarihî değer taşımamaktadır. Tamamı bitişik nizamda, ihtiyaç ön
planda tutularak üretilmiş, iptidai barınaklar şeklindedir.
Şehrin sahip olduğu tarihi doku eski Erzurum'dadır. Bunların en
önemlileri Ulu Cami, Çifte Minareli Medrese, Kale, Üç Kümbetler, Yakutiye
Medresesi ve Rüstempaşa Bedestenidir. Kaleyi, Ulu Camiyi, Çifte Minareli
Medreseyi ve Üç Kümbetleri içine alan bölge, şehir planında, sit alanı
(korunması zorunlu bölge) olarak gösterilmiştir.
Şebeke harici, bütün tarihî çeşmeler eski Erzurum'dadır. Bazılarının
suyu kaybolmuştur ancak önemli bir kısmı hâlâ aktiftir.
Erzurum'da trafiğe çıkan araç sayısı her yıl artmaktadır. Mevcut
yollar, özellikle eski Erzurum'daki yollar, araç trafiğine cevap veremez bir
duruma gelmiştir. Bu bölgede park sorunu her geçen gün daha da
ağırlaşmaktadır. Yoğun olarak iş yerlerinin bulunması nedeniyle Taşmağazalar,
Tahtacılar, Habibbaba çevresi, Eski Batpazarı, Gürcükapı, Pelit meydanı, Otel
Polat'ın baktığı meydan, Ehmal mahallesi ara sokak ve çevresi, Kasımpaşa
caddesi, Kavaflar çarşısı, Mahallebaşı, Gölbaşı, Tortum garajı hattı... en
sıkıntılı ulaşımımın yapıldığı güzergâhlar durumundadır.
Sayın Güllülü, Sayın Aksak ve Sayın Gülakar, eski Erzurum'da bazı
imar çalışmaları başlatmışlardır. Gavurboğan, Vaniefendi, Dere ve Çırçır
mahallelerinde, 18. madde uygulaması kapsamında yeni yollar açılmış ve bu
yolların çevresinde yeni bir yapılaşma ortaya çıkmıştır.
Artık mevcut şehir nüfusunun yarısından daha az bir kısmı eski
Erzurum'da oturmaktadır.
Valilik ve Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere resmî kuruluşların
tamamına yakını eski Erzurum'dan, yaptırdıkları yeni binalara çıkmışlardır.
(Karayolları, DSİ, Köy hizmetleri, Üniversite, Bayındırlık, Milli Eğitim, TRT
Bölge Müdürlüğü, çocuk yuvaları vs. hep eski Erzurum'un dışındadır.)
Eski Erzurum'da tek bir tane park kalmamıştır.
Eski Erzurum'un çevresini kuşatan bölgeler ise yeni Erzurum'u temsil
etmektedir.
Öneriler
Eski Erzurum'la ilgili olarak vurguladığımız hususlar satırbaşı durumundaki
hususlardır. Başka pek çok tali mesele vardır. Bunlara girmek istemiyoruz. Bu
saptamalar ışığında eski Erzurum'la ilgili olarak şu önerilerde bulunmak
istiyoruz:
Eski Erzurum, sahip olduğu tarihî doku korunarak, mahallelerin
tamamı, tedricen, belediye başkanlarının değişmesiyle uygulaması değişmeyecek
bir kararlılıkla, istikrarlı ve planlı bir çalışmayla, tamamen ortadan
kaldırılmalıdır. Ancak, eski Erzurum'da, bina irtifaları, Erzincan'daki gibi,
mutlaka belli bir seviyede tutulmalı, sokaklar ve yeni açılan caddeler, elli
yıl sonrası düşünülerek, ona göre geniş bırakılmalıdır. Bina irtifaları en
fazla, yerin durumu da dikkate alınarak, dört veya beş katla
sınırlandırılmalıdır. Gürcükapı'da eski halin yerine yapılan ve kaleyi, saat
kulesini örten bina, artık sona hata olmalıdır!
Eski Erzurum'da sit alanı içinde kalan bölgede yapılaşmaya katiyen
izin verilmemelidir. Kalenin etrafı üçte biri harabe durumundaki evlerden
artık temizlenmeli ve burası gülle, çiçekle, ağaçla, suları yamaçlardan aşağı
akan havuzlarla, bir iki et lokantası, turistik eşya satan biri iki işyeri,
bir iki kitapçı dükkanıyla, ’Kale Parkı' adıyla şehir halkına hediye
edilmelidir.
Çifte minareli medrese ile Ulu cami arasındaki, Şair Nefi'ye doğru
çıkan yol trafiğe kapatılmalı ve bu yol, renkli taşla döşenerek sadece yaya
yolu haline getirilmelidir. Ulu Cami ve Çifte minareli medrese mutlaka bir
bahçe içerisine alınmalı ve birlikte korunmalıdır. Bu yolun kapatılmasıyla bu
eserlerin egzoz gazlarından ve zaman zaman geçen ağır tonajlı arabaların
meydana getirdiği sarsıntıdan korunmuş olacaktır. Çifte minareli medresenin
doğu kısmındaki iş yerleri kaldırılarak buralardan bahçeye çıkan taş
merdivenler yapılmalı ve merdivenlerin her iki başına Erzurum Müze Müdürlüğü
bahçesindeki, Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu dönemlerine ait kimi eserler,
örneğin taştan yapılmış koç/koyun figürleri getirilip, yerleştirilmelidir.
Böylece yerli yabancı turistler Erzurum'daki tarihî arka planı daha iyi
görebileceklerdir. Yine Çifte minareli medresenin bahçesine, Ulu camiyi de
gören, dar, fakat uzun bir iki havuz yapılarak, bunlar alttan ışıklandırılmalı
ve yukarı fırlayan suyu aydınlatmalıdır. Aynı şekilde geceleri bu iki eserin,
özellikle medresenin girişindeki, muhteşem taş işçiliği gösterecek, sert, spot
ışıklarla aydınlatılması yapılmalıdır. Bu manzaranın seyredilebilmesi
bakımından uygun yerlere oturma grupları da konulmalıdır. Kale surlarının
Cumhuriyet caddesine olan burcuna yerleştirilmiş Ebu İshak türbesinin ön
cephesindeki yıkık duvar onarılarak böylece Erzurum kalesi ve bu iki eser bir
bütünlük içinde ortaya çıkarılmalıdır.
Tarihi camilerin, kümbetlerin, türbelerin etrafını açmaya
çalıştığımız gibi, eski Erzurum çeşmelerinin etrafını da açmak için bir gayret
içinde olmamız gerekir. Bu çeşmeler ya bir çukura gizlenmiş, ya bir binanın
temeline dayanmış durumdadır. Bunlar birer eser kabul edilmeli ve imkân
oldukça diğer tarihi eserlerin olduğu gibi, çeşmelerin etrafı da açılmalıdır.
Bu eserlerin çevre düzenlemeleri, belediyelerin usta işçileri eliyle değil,
Atatürk Üniversitesi'nin sahip olduğu peyzaj mimarları tarafından, özenle
gerçekleştirilmelidir.
Eski Erzurum'da trafik sorununun bir an önce çözülmesi için geniş
yollar açılmaya devam edilmelidir. Taş mağazaların bitiminde yol Habibbaba
türbesine doğru daralmaktadır. Bu sorunu çözmek için Kasımpaşa caddesi,
Tahtacıların başından itibaren yolla birleştirilmelidir. Buna mani olan
oradaki tuvaletin üstünde yer alan, belediyeye ait üç dört dükkandır. Bunların
müstecirlerine yeni yer tahsis edilerek kaldırılmalı ve böylece yeni bir
cadde, oldukça ucuz bir maliyetle, elde edilmelidir. Bu sayede o bölgede
sıkışan trafik önemli ölçüde rahatlayacaktır. Eski Erzurum'u doğudan batıya
bölen Cumhuriyet caddesi artık eski ve yetersiz bir caddedir. Bu caddenin
üzerinde hâlâ çok sayıda (örneğin, Vakıflar Müdürlüğü'ne ait konutlar başta
geliyor!) eski bina ve ev bulunmaktadır. Bunların, yerlerini artık ticaret ve
sosyal hayata hitap eden iş merkezlerine bırakması gerekiyor.
Gürcükapı camisi, Ehmal camisi ve İş Bankası karşısındaki üçgende
birkaç işyeri mevcuttur. Burası gereksiz bir ada olarak sırıtmaktadır. Sanırım
bunlar da vakıf malı. Burası da tamamen kaldırılmalıdır. Fuadiye hamamı
karşısındaki Eskihal'de yapılan iş hanını alt katları aynı bölgedeki kavaflar
esnafına tahsis edilerek, yine vakıflara ait olan işyerleri yıktırılmalıdır.
Zeynel camisiyle Gürcükapı camisi birbirini görmelidir. Böylece Gürcükapı'da
önemli bir meydan ortaya çıkacaktır ki, bütün eski ve modern kentler
meydanlarıyla ünlüdür!
Ve son olarak şunu ilave etmek istiyoruz: Erzurum şehir merkezinin ve
beldelerin ağaçlandırması yeniden ele alınmalıdır. Bu konuda kalıcı bir
politika üretilmelidir. Bir kere 40 gün yaydığı pamuklarla şehri adeta
soluksuz bırakan mevcut kavak ağaçları kesilmeli ve yenilerinin dikilmesine
asla izin verilmemelidir. Kavak ticari bir ağaçtır. Eski Erzurum'da, özellikle
Cumhuriyet , Paşalar ve Hastaneler caddesindeki ağaçların hemen hepsi
yaşlanmış ve hastalıklı ağaçlardır. Eski Erzurum'un tüm caddelerindeki ağaçlar
tedricen sökülerek yeni ağaç türleriyle yeni bir ağaçlandırma yapılmalıdır.
Örneğin; Lalapaşa camisi girişi karşısında iki adet, yabani kestane ağacı var.
Erzurum'da bir üçüncüsünü görmedim! Halbuki kestane gayet güzel bir ağaçtır;
bazı yönleriyle çınara benzer. Mesela Paşalar caddesi baştan sonra kestane
dikilebilir. Bu konuda Ziraat Fakültesi ile işbirliğine gidilmelidir.