Erzurum Sanal Dünyasında Ajitasyon

From: "er_manas" <ermanas@...>
Date: Mon Oct 31, 2005 1:40 am
Subject: ÜMMETÇİLİK, ŞERİAT VE TÜRKLÜK er_manas
Offline
Send Email

Ne yazık ki Arap milliyetçiliği ve ümmetçiliğin Türkleri saran
kıskacı her geçen gün daha da daralmaktadır. İnsanlarımız ise
olanlardan habersiz durumu o kadar benimsemişler ki karşı çıkmadan
bu potada eridiklerinin bile farkında değiller.

Türklerin tarihi incelediğinde din farklılıklarına hoşgörü ile
baktıkları ve Türk gelenek ve göreneklerini asla terk etmeyerek,
kabul ettikleri dine başarı ile uyguladıkları görülür (örneğin
Şamanizm'in etkileri - ölünün arkasından 7. ve 40. gün dua okumak
İslam'ın değil şaman geleneğinin etkisidir. Sonuçta Şamanizm ile
İslam güzel bir uyum sağlamıştır). Türk gelenek ve görenekleriyle
dini öyle bir birleştirirler ki ortaya güzel bir harmoni çıkar.

Son zamanlara kadar bu özellik azalsa da devam etmekteydi. Yapılan
ulusal yada uluslararası anketlerde "kimsin?" sorusuna
karşılık, "birinci olarak Türküm, ikinci olarak Müslümanım" cevabı
alınırdı. Son anketlerde ise gerçekten üzücü sonuçlar elde
edilmektedir. Özellikle AKP'ye oy verenler başta olmak üzere
Müslüman kimliğini Türk kimliğinin önüne çıkaranlarda artış
görülmektedir. Çevremde konuştuğum her düzeyde insanda gerek eğitim
düzeyi yüksek, gerekse eğitim düzeyi düşük olsun aynı probleme
rastlıyorum. Tam tersine daha önce milliyetçilikten öcü gibi korkan,
halkların kardeşliğinden bahseden demokrat hatta bazen
demokratlıktan sola kayan insanlarda ise gerçek anlamdaki
milliyetçilik duygusunun arttığına ve bu insanların Türklük
bilincine, kimliğine daha sıkı sarıldığına rastlıyorum. Sanki
Müslümanlık bir kimlikmiş gibi çoğunluğun beyninde yer ediyor ve
Türk kimliğinin yerini alıyor. Aslında bu da nedensiz değil. Amerika
ve Avrupa ülkeleri Türkleri ulusal bilinç ve beraberlikten
uzaklaştırmak için dinsel birlik çerçevesinde toplamaya çalışıyorlar
ve Türkiye'de Müslüman kimliğinin Türk kimliği aleyhine gelişmesi
için ellerinden geleni yapıyorlar. Tekrarlarsak amaçlarını: ULUSAL
BİLİNCİ YOK ETMEK.

Dikkat edilirse Yunanistan'da Türkler Türk azınlık olarak kabul
edilmez ve Müslüman azınlık olarak anılırlar. Bizse onların ırksal
yapılarına saygı göstererek Rum, Ermeni, Musevi (Yahudilerde biraz
durum farklı çünkü Musevilik dinini bildiğim kadarıyla Türklerden
bir boy dışında kabul eden başka ırk yoktur. Yani Yahudiler ve bir
Türk boyu. O nedenle Musevi azınlık olarak anılıyor sanırım) azınlık
olarak bahsediyoruz. Halbuki Türklük bir ırk, Müslümanlık ise bir
din bir düşünce sistemidir. Bu iki kavramı aynı görmek,
karşılaştırmak çok abestir. Her zaman verilen örneği verirsek elma
ile armudu toplamak gibidir. Ya da gıda ile insanı karşılaştırmak
gibidir. Ya Türk olarak dünyaya gelinir, yada Arap, Fransız, İngiliz
vs. olarak dünyaya gelinir. İnsanlar dünyaya gelirken Musevi,
Hıristiyan, Müslüman ya da başka din olarak dünyaya gelmez. Din
onlara dünyaya geldikleri ortama göre verilir. Şöyle
açıklayabiliriz: Bir Türk Musevi bir aile tarafından evlat
edinilirse Musevi, Hıristiyan bir aile tarafından evlat edinilirse
Hıristiyan, Ateist bir aile tarafından evlat edinilirse ateist olur
Müslüman olmak yerine. Tersi durumlarda söz konusu olur; İngiliz ya
da İtalyan bir bebek bir Müslüman Türk aile yada Müslüman Arap (ki
Hıristiyan ve diğer dinlerde de Araplar vardır) aile tarafından
evlat edinilen bir bebek Müslüman olarak yetiştirilir. Ama evlat
edinilmekle bu bebeklerin genetik yapısı değişmez Türk aileden doğan
Türk Fransız aileden doğan Fransız olur. Hatta nüfus cüzdanında
Fransız, İngiliz vs. yazmasına rağmen. İşte insanlarımızın bunun
bilincinde olmaları gerekir. Hangi dinden olurlarsa olsunlar din
değiştirebilirler ama genetik yapıyı değiştiremezler. Michael
Jackson'da olduğu gibi. Çeşitli ameliyatlarla ırkını neredeyse
genetik yapısını değiştirmeye çalıştı ama başarılı olamadı, yalnızca
hilkat garibesine döndü.

Gerek Arap ülkelerine yaptığım seyahatlerde (Mısır ve Fas) gerekse
yurt dışında karşılaştığım Araplarla konuşmalar sonunda niçin
Türkiye'deki İslamiyet uygulamalarının daha güzel olduğunu anladım.
Evet Türkiye'deki uygulamalar gerçekten farklı, toplum içindeki
kadının yeri (eski Türklerde daha iyiydi. Osmanlı'da Arapların
etkisiyle kadının yeri gerilemiştir), temizlik, mertlik atalarına
bağlılık vs. (bunları o halkları küçümsemek, aşağılamak için
söylemiyorum kültürlerimizin ne kadar farklı olduğunu dinlerinde
kültürlerden etkilendiğini anlatmak amacıyla bahsediyorum) o kadar
farklı ki karşılaştırma bile yapılamıyor. Araplarla tek ortak
noktamız İslamiyet ama uygulama farklı. Evet İslamiyet tektir. Her
ülke için ayrı bir Kuran-ı Kerim ya da ayrı bir İslamiyet yoktur.
Ama uygulama farklıdır. Dinler bulundukları ülkelerin kültürlerine
göre şekil alırlar. Yani ana tema aynıdır ama uygulama farklıdır
(mesela Türkiye'de Kuran-ı Kerim belden aşağıda tutulmaz ve saygı
gösterilir. Ben Mısır'da insanların Kuran-ı Kerim'i devenin
hörgücüne koyduklarını, sonra da üzerine oturduklarını gördüm; aynı
şekilde taksi şoförünün Kuran-ı Kerim'i yandaki koltuğa sıradan bir
kitap gibi koyduğunu, bir diğerinin de cami içinde uyurken Kuran-ı
Kerim'i başının altına yastık gibi koyduğunu gördüm. Cami içinde
gezerken ayaklarımız kirlenmesin diye parmaklarımızın ucuna basarak
yürüdük. Bizde ise ibadet yerlerinin temiz olması gerekir.)

Bu yalnızca İslamiyet için geçerli değildir. Var olan her din için
geçerlidir. Mesela Hıristiyanlık İngiltere'de farklı uygulanır,
İtalya'da farklı, Mısır'da farklı. İngiltere'de kiliseler genelde
bakım masrafları yüksek diye yalnızca pazarları açıktır, İtalya'da
ise her gün açıktır. Her ulus kendi örf ve adetlerine göre uygular.
Hatta bu tek ırk olan Yahudiler'de bile farklıdır. Türkiye'deki
Yahudiler ile İsrail'deki, Amerika'daki Yahudilerin Museviliği
uygulamaları farklıdır. Türkiye'de daha katı kurallar olduğu için
bazı Museviler Amerika'ya ya da İsrail'e giderek evlilik yapmaktalar.

Sonuç itibari ile her ülke dini uygulamalarını kendi örf ve
adetlerine, geçmişlerine, kültürlerine bağlı olarak uygularlar. Bu
konuda itirazlar çok olabilir ama bu bir gerçektir. Bir çok ülkede
yaptığım kişisel amatör gözlemler sonucu bu kanı oluştu bende.
Hıristiyanları, diğer ülke Hıristiyanları ile, Musevileri diğer
ülkedeki Musevilerle, Türk Müslümanlarını da diğer ülkelerdeki
Müslümanlarla karşılaştırdım. Yani elma ile armudu toplamadım.
Müslüman ile Hıristiyan'ı karşılaştırmadım. Ve tanık oldum ki
bizdeki herkesi kardeş görme olayı başka ülkelerde yok. Özellikle
bazı insanlarımız kayıtsız şartsız Araplara "Müslüman kardeşimiz"
diyerek her şeylerine göz yumuyorlar ama gerçekler o kadar farklı
ki. Bizler her koşulda Arapları bağrımıza basarken aynı karşılığı
Araplardan alamıyoruz. Tarih boyunca sırtımızdan vuran Arapların biz
Türkleri bir kardeş, bir dost olarak görmediklerini tarih bize
defalarca kanıtlamıştır. Mısır'da bulunan Türk Şehitliği'ne (bu
ülkeyi ziyaretim sırasında gördüm) gidip görebilirler sayın Müslüman
kardeşlerimizin ne kadar kardeş olduklarını. Suudi Arabistan'da
Osmanlı kalesini yıkan ve İngiliz ajan Lawrance'in evini müze yapan
Müslüman kardeşlerimizin gerçek kardeşlerinin kim olduğunu açıkça
gösteriyorlar. 1974 Kıbrıs Savaşı sırasında sayın Müslüman
kardeşlerimizin yardımları hiç görülmedi. Tam tersine FKÖ lideri
Yaser Arafat ile Rumların Kıbrıs Rum Kesimi'nde kol kola oyun
oynadıklarına dair bir çok fotoğraf ortaya çıktı. Hala Kıbrıs Rum
Kesimi ile Arap ülkeleri kol koladırlar.

İngiltere'de tanıştığım Arapların bizlerden daha çok İngilizlerle
samimi olduklarını, sanki onlarla kan bağı varmışçasına
davrandıklarını, bizlere ise yabancı ve de hasetle baktıklarına
bizzat şahit oldum. Sanırım bizim mükemmel olan Türk kültürünü
kıskanıyorlardı.

Sayın Müslüman kardeşlerimiz hangi ülkenin sömürgesi ise o ülkenin
halkına karşı bir yakınlık hissediyorlar, o ülkenin insanına
kardeşlik hissi duyuyorlar. Psikolojide hastalık gibi bir şey
vardır -katiline hayran olmak- sanırım bu ülkeler de kendilerini
iliklerine kadar sömüren insanlara saygı ve sevgi duyuyorlar,
kendilerine karşılıksız yardım eden insanlara ise düşmanlık
yapıyorlar (İran'ın hem PKK'yı hem de Hizbullah örgütlerini
desteklemesi, Suriye'nin PKK'ya yardım ve yataklık etmesi, Suudi
Arabistan'ın islamcı terör örgütlerini ve laiklik karşıtlarını
desteklemesi unutulmamalıdır.)

Sonuç itibarıyle Türkiye üzerine oynanan oyunlara çok dikkat etmek
gerekir, tabiki iş işten geçmeden. Din konusu çok hassas olduğu için
bilgili insanlar saygısızlık olmasın diye, aynı zamanda şeriatçılar
tarafından dinsizlikle suçlanma korkusuyla konuşamıyorlar. Ama bu
konuların konuşulması, tartışılması gerekir. Çünkü bizler sustukça
Arap milliyetçiliği ve ümmetçilik fikri mantar gibi yayılıyor ve
Amerika'nın, Avrupa ülkelerinin de işine yarıyor. AK Parti öylesine
örgütlüce ve utanmazca bu işi yürütüyorki, hiç bir engeli
önemsemiyor, her şeyi yıkarak Cumhuriyet Türkiyesi'nin ve Laikliğin
temellerine dinamit dolduruyor. Sayın aydınlarsa demokrasi adına,
özgürlük adına seslerini çıkarmadan olanlara göz yumuyorlar. Atı
alan Üsküdarı geçmeden, Cumhuriyet yıkılmadan, şeriat gelmeden
acilen önlem alınması gerekir. İran'dan arkadaşlar bizi
uyarmıştı: "Bizde molla rejimi gelmez diyorduk ama nasıl geldi
anlayamadık. Aynı zihniyet sizde de var, bizim başımıza gelenler
sizin başınıza gelmeden önlem alın. Gelenler gitmiyor" diye
uyarıyorlar. Ama ne yazık ki bizim insanlarımız bunun farkında
değiller, ya da olmak istemiyorlar. Sanki basit bir olay gibi
görüyorlar.

Her şey için geç olmadan insanlarımızın bilinçlenmesi umuduyla...

Not:Bu yazı Erzurumluyum grubun'a kayıt yaptıdrmış ve spekülasyonlarına izin veriymiş bir kalem tarafından yazılmıştır.