Erzurum Menkıbeleri-2
Abdurrezzak Türk 08 Ağustos 2011 Pazartesi
SÖYLEMEZ BABA ile ilgili anlatılan bir menkıbe de: Söylemez beldesi eskiden ticaret kervanlarının geçtiği ve dinlenme noktalarından biri imiş. Zamanın birinde develerle yük götüren bir kervan gelip konaklamış, Söylemez Baba yanlarına gidip ne taşıdıklarını sorduğunda, kervancı başı şeker tozu yüklü olan kervanın tuz yüklü olduğunu söylemiş. Söylemez Babanın cevabı ”Biz insanımızın dediğine inanırız tuz diyorsanız tuzdur.”demiş. Kervan oradan kalkıp yükünü menziline götürdüğünde, teslimiyette yükün şeker tozu değil tuz olduğu görülmüş. Teslim alınmamış. Kervancı başı hatasını anlayarak yükünü develere yükleyerek geri dönmüş, Söylemeze geldiğinde Babaya varıp bu yükün tuz değil şeker tozu olduğunu söylemiş. Söylemez Babanın cevabı “ Bizim kardeşlerimiz doğru söyler. Bizde inanırız. Şeker tozu diyorsanız, dediğinizdendir.” Demiş. Kervancı yükünü tekrar yüklemiş menziline varıp ve teslimiyetini yerine getirmiş. Diye anlatılır.
“Biz insanımızın dediğine inanırız.- Bizim kardeşlerimiz doğru söyler bizde inanırız.” Mübarek bir hal, büyük bir uyarı, adaba davet, evet insan olan doğru söyler. Hakkı söyler. Öyle davranır. İnsan gibi görünenler de var...
*****
MAKSUT EFENDİ, Yetim hocanın yanında yetişmiş ve ondan icazetini almıştır. Halkın dilinde, büyük âlim ve Allahın veli bir kulu... Hanedan, kapısı herkese açık, misafiri ve misafire bizzat hizmet etmeği seven, misafiri olmadığında üzülen bir zatı muhteremmiş.
Maksut Efendinin evine bir gece hırsız girer. Mutfaktaki bakır kab ve tencere sesinden, hanımı rahatsız olur. Evde hırsız var diye hoca efendiyi uyarır. Hoca Efendi bir şey yok, hanım yat der. Hanım efendinin ısrarı üzerine kalkıp mutfağa gider. Birde ne görsün! Hırsız bütün kabı kaşığı bir çuvala doldurmaktadır. Hırsıza “bırak onları da buradan çekil git” der. Hırsız topladıklarını olduğu gibi bırakıp kaçar. Dışarıda mahalle bekçileri dolaşmaktadır. Hırsızın peşine düşüp yakalarlar. Adam bu tür suçtan dolayı aranan kişidir. Tutuklanıp hapishaneye atılır. Bekçiler gelip Maksut Efendiye durumu anlatırlar. Hoca Efendi olaydan üzüntü duyar. Ertesi gün hırsızın ev adresini öğrenir. Hırsız hapisten çıkıncaya kadar, evinin ve hapishanede hırsızın yeme, içme giyim dâhil bütün ihtiyaçlarını karşılar. Vakit gelir hırsız tahliye olacaktır. Hapishane müdürüne yalvarır “ne olur beni çıkarmayın” Maksut Efendi hepimize bakıyor. Çıktığımda yine sıkıntılar yaşayacağım...
Halk arasında, sıkıntısı olanların ağzındaki laf, bu sıkıntıdan kurtulmak için gidip Maksut Efendinin hırsızı olalım... “Cennet cömertlerindir.” Allah rahmet eylesin.
*****
MÜDERRİS AHMET EFENDİ Tortumun Pehlivanlı beldesindendir. Şöhreti gizlide kalmış büyük âlimdir. Şeyhülislam Musa Kazım Efendiye de hocalık yapmıştır. Tortum ve çevre kazalar onun ilmi ışığıyla aydınlanmıştır. Bu husus beyitlerle de dile getirilmiştir.
Tortum deresi
Bir ilim deryası
Ana kaynak neresi
Pehlivanlı beldesi.
Müderris Ahmet Efendi son icazetin İstanbul'dan almıştır. Erzurum'a dönmeye karar verir. Gelirken Konya da mola verir. Bir haneye misafir olur. Konuk olduğu evde sabah namazına kalkıldığında, imametliği Ahmet Efendi yapar. Daha sonraları ev reisi ile kahve altı yaparken, evin kızı veya gelini aşağıda ineği sağmaktadır. İnek rahat durmaz. Sağan kişi ya hayvan dur, o hoca efendinin okuduğu Kuranın canına düştüğü gibi sende benim canıma düşme der. Bu laf Ahmet Efendinin dikkatini çeker. O hanımın görüşlerini ister. Sözün esrarını sorar. Konuşulur. Oradakilerle birlikte kalkıp akmakta olan bir çeşme başına giderler. Hanım efendi hocadan bir aşır okumasını ister. Ahmet Efendi okur. Sıra hanım Efendiye geldiğinde, aşıra başlayıp bitirene kadar, çeşmeden suyun akmadığı görülür. Hanım ana, Ahmet Efendiye dönüp “O Allah kelamı okuna da akan su durmaya” der. Ondan sonra Ahmet Efendi eğitim için bir süre Konya'da müderris Mehmet Efendinin yanında kalarak ondan okumuş, icazet almış ve bir sürede müderrislik yapmıştır. Kara molla Konya'dan ilimle dolu olarak Tortum'a döner ve o yöreyi yetiştirdiği talebelerle aydınlatır. Müderris Ahmet Efendi için “Bacası tüter ama hocanın damına (evine) bir yük odun girmemiş, kimseden bir kilo yağ almamıştır.” Hep veren el olmuştur.”derler.
Allah gani, gani rahmet eylesin.
*****
PEHLİVANLI BELDESİNDE metfun, Şeyh Mehmet Necati Efendi, Müderris Ahmet Efendiyle aynı dönemde hayat sürmüşlerdir. Çevreyi biri ilim, diğeri de manen irşat etmiştir. Şeyh Efendi büyük harpte köyü terk etmemiştir. Köyün kalan kadın, ihtiyar ve çocuklarına sahiplik yapmıştır. Rus ordusu Pehlivanlıya girdiğinde her tarafı didik, didik arar. Şeyh efendi kadınları bir dama doldurmuş, kapısın da kilitlemiştir. Komutanın bakmadığı yer olarak burası kalmıştır. Kapıya yaklaşır, kilidi sökmek ister. Şeyh Efendi dokunmamasını ister. Dinlemez elini kapıya attığında kolu felç olur. Nedamet duyar, af ister. Hiç kimseye dokunmamak kaydıyla Pehlivanlı'dan uzaklaşırlar...
.