Erzurum Menkıbeleri

Erzurum Menkibeleri -IV

Abdurrezzak Türk 11 Ağustos 2011 Perşembe

Külhani Ahmet Babanın (Dedenin) bir gecede iki yüz rekât namaz kıldığı, kazandığı günlük yevmiyesinin kendi ihtiyacı kadarını harcayıp diğer kalanı Şeyhler medresesindeki talebelere ve mahallede ihtiyaç sahiplerine dağıttığı hiç yanında para tutmadığı söylenir.

Böyle zatların kabirleri kolayca kayıp olmuyor. Kıyamet gününe kadar fatihaları kesilmiyor. Bu dünya malına tapanlar, helal haram demeden hepsi benim olsun diyen gözü doymaz insaftan merhametten yoksun cimriler, öldüklerinde kazançlarını kimlere bıraktı gittiler. Dünya malı, kazancı olarak ahir ete nasıl bir sermaye götürdüler. Allah indinde hesapları nasıl olur acaba. “ Cennet Cömertlerindir.” H.şerif.

Bir rivayete göre, devrin Erzurum vali-paşası Şeyhler camii külliyesini ziyarete gelir. Haz urunun içerisinde Külhani Ahmet Dede de vardır. Külhani valiye yaklaşarak, şöyle seslenir.

Ey kutlu, mutlu Vali-Paşam

Seni gül hana, gül han eyledi

Beni kül hana, kül han eyledi

Bu halin esrarı nedendir?

Vali-Paşa cevap olarak:

Nefsini bilen, Rabbini bilir

Sen seni bil oku, ben beni

Diğeri Takdiri Mevla'dır

Sorun esrarı ondadır.

*****

Habib Baba, Erzurum'un en yaşlı ve şöhretli Kadiri şeyhidir. Ticaretle uğraşmış, çok zenginmiş. Şeyhinden almış olduğu ruhani bir işaretle olanca varını fakirlere dağıtmış.

Tasavvufta “Tezlil-i nefs” denilen mertebeye erişmek, yani kibri gururu helak etme yolu ile nefsi terbiye için, her Perşembe akşamı çarşıya çıkar, Selman eder (Mangır toplar) mış. Tacını kaşının üstüne çeker, gözlerini örter, kimseye bir şey söylemeden tam bir tevekkül ve tezellül içinde boyun keserek “keşkül tutar”mış. Dergâha dönünceye kadar keşkülde biriken nezir ve zuhurat (para ve hediyeler) neden ibaret ise, onları olduğu gibi yoksul gariplere devreder; mühim bir kısmını da gece karanlığında, zengin dervişlerinden Hafız Dedenin eliyle mahallenin yetim çocuklarına, bakımsız dullarına gönderirmiş.

Habib Baba çok güler, az konuşur, hırsı çıktığı zaman müjganlı tacını gözlerinin üzerine kadar indirir, asasına dayanır ve ekseriya dolaşırken:

Yalan dava ile maşuk sevilmez

Âşık ın gözünden kan geldi derler.

Sözünü yanık, yanık, tekrar edermiş. Habib Babanın vefatında Müftü Efendi cesedini teneşirde yıkarken iki gözünden de kan gelmiş olduğunu görür, heyecanlanır ve hüzünlenir. Bu Hak aşığını, Allah gani, gani rahmet etsin.

.