Erzurum Menkıbeleri

Erzurum Menkıbeleri
Abdurrezzak Türk 21 Ağustos 2011 Pazar
Tebrizkapı genelde Ahi semtidir. Mehdi Abbas, Ahi Fahrettin gibi zatı muhteremleri bağrında yatırmaktadır.

Erzurum'daki debbağcılık Kırşehir'deki Ahi teşkilatıyla bağlantılıydı. Erzurum'da debbağlar şeyhinin esnaf üzerinde önemli nüfusu olduğunu, hilekârlık edenlerin dükkânlarını kapattırdığını, çürük ve taklit eşya yapanların ise mallarını dükkânlarının kapısına çivileterek teşhir ettirdiğinden bahis edilmektedir... Ayrıca her yıl Kırşehir'de Ahi Evren'in türbesindeki kuyudan bir testi su getirerek Mehdi Abbas mescidi (Mehdi Efendi camii veya Sığırcık camii) üzerindeki minareye asıldığı ve bu suya gelen sığırcık kuşları sayesinde çekirge afetinden korunduğu rivayet edilmektedir.

“ Ahi Evren Halifelerinin her yıl Erzurum'a gelişlerinde, debbağlar tekkesinde büyük bir merasim başlardı. Bütün esnaf şeyhleri istikbale koşar eller öpülür, dualar edilir tekkede saklı olan tarikat bayrağı çıkarılarak tekkenin kapısına asılırdı. Bu ziyaret ve merasim bittikten sonra bütün şeyhler esnafları ile birlikte, kadı, müftü, cami imamları, şehrin ileri gelenleri çağrılır hep birlikte Abdurrahman Gazi'ye, gönül sultanına gidilerek sultanın sekisinde kazanlar kurulur, kuzular kesilir pilavlar pişer, simatlar çekilirdi. Yemekten sonra ustalığa çıkmış sanatkâr kaç tane ise bunlar halifenin önünde diz çöker. Diğer esnaf ve misafirler ise halka şeklinde dizilirlerdi. Debbağlar şeyhi halifeye tarikata yeni giren ustaları takdim eder halife üç defa dua ile birlikte şed peştamalları bellerine bağlar, açar son duada bağlar. Peştamal kuşatarak enselerine birer sille vurur ve bunlar halifeden başlayarak bütün büyüklerin ellerini öptükten sonra usta adayının sorumlu ustası onun bilgi, başarı, beceri ve kabiliyetlerini anlatır. Aday en son ustasını elini öper, devlete millete bağlılık sözü verir ustalık iznini alır tören tamamlanır.”

Böylece ahi prensiplerince kabul edilenler esnaf teşkilatına katılmış olurlar. Bu izni alan dükkân açma yetki sinide almış olur...

*****

.”İlk Türk Kadın Şairimiz” Rabia ananın Selçuklu Sultanlarından Rüknettin Şah'ın karısı veya kızı olduğu tahmin edilmektedir. Rüknettin Şah, Alaettin Keykubat'ın yeğenidir. Alaettin Keykubat'ın hanımı Hundi Hatun'un Rabia Hatunla ilmi, tasavvufi müşaverelerde bulunduğu ve Hatuniye Medresesi mürşitlerinin feyizli tartışmalarını takip ettiği ve kırk yaşlarından sonra bunların etkisiyle şiir yazmağa başladığı söylenir.” Üç kıtalık bir şiiri bilinir ve söylenir.

ÂŞIK VE MAŞ'UK

Bir kâsedir alev dolu gönlüm yana yana,

Men ta senin yanındayken hasretim sana

Yaşlar dökende söndüremez ateşimi su,

Sunsan elinle kanımı içsem kana kana,

Olsaydı sen sema, olsaydı sen hava,

Alsamdı seni dem dem, nefes nefes,

Olsaydı sen, zaman, olsaydı men mekân,

Eflaki dolduran bir aşk olurdu bes,

Payın sadası gelse desen hiç gelmesen,

Men beklesem dek vuslat istememem,

Bulsam izinle semtini, ol semte ermesem,

Akşam zamanı hasretin encamı gelmeden

Bu mısralar Rabia hatunun mütefekkir ve mutasavvıf bir kişiliğe sahip olduğunu ifade ediyor.

****

“ Sultan Aleddin diye meşhur Keyhüsrev oğlu Keykubatın kızı Hand Hatun medresesi”

Çifte minareli medrese ve ya Hatuniye medresesi Anadolu'nun en büyük açık avlulu medresesidir. On üçüncü asırda yaptırılmıştır. Yapımı sırasında sıra minarelere geldiğinde, kapı girişte soldaki minarede ustası, sağ taraftaki minarede ise çırak çalışa dururmuş. Yapım şerefelere kadar gelmiştir. Bunları seyreden işin erbabı çırağın işçiliğinin daha temiz ve düzgün olduğunu görüp hakkı sahibine teslim ettiklerinde, çırağın hoşuna gider. Bir gururla “Desene ya şegirt (çırak) idim oldum usta” Dönüp ustasına “Şu testi ile aşağıdan su getirirmisin” der. Ustası çırağının yaptığı nakışlara ve hayat ağcına bakar gayet düzgün. Kendi nakışları biraz kaba ve hayat ağacını daha tamamlamamıştır. Bu hali yaşayıp üzülen ustası “Öyle ya öyle, usta idim oldum şegirt, al testiyi suya segirt (koş)” der, çırağın bu densizliğine dayanamayıp kendini minareden aşağı attığı söylenir...

MÜJDELİ HABER

Erzurum'un Kandilleri adlı yazı dizimizde Pir Ali Baba ile ilgili yazımızda ki talebimizde,

“Pir Ali Babanın kabri şeriflerinin bulunduğu, Erzurum'a hâkim olan o güzelim tepe Tarihi dokuya uygun bir şekilde imar edilmelidir. Toplumun ziyaretine açık hale getirilmeli. Yılda bir defaya mahsus gerçekleştirilen bin bir hatim duası orada yapılmalı. Yapılan bu merasim Türkiye geneline duyurulup birlikte idrak edilmelidir. Bu hususta başta Erzurum halkı, Vali, Büyükşehir belediye başkanı, Üniversite Rektörümüz ve esnaf kuruluş örgütlerinin kulakları çınlasın. Böyle güzelim bir müjdeyi bekler dururuz.” Demiştik.

15.08.2011 tarihinde Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Küçükler Beyefendi şahsımı arayarak, Pir Ali Baba ile ilgili çalışmaları başlattığını 5 km. Asfalt yolun yapıldığını daha sonra Abdurrahman Gazi gibi çevre düzenlemelerinin yapılacağını, bizim taleplerimizin gerçekleşeceği müjdesini verdi. Sayın Başkanım, kıymetli talebem Av. Hafız Ahmet Küçükler Beyefendi Böylesi güzelim icraatlarınızdan dolayı Tarih sizi yazacaktır. Unutulmayacak, bırakmış olduğunuz güzelim eserlerle daima anılacaksınız. Sizleri kutluyorum. Hürmetlerimi arz eder, gözlerinizden öperim.

Yüce Mevla'm Başarılarınızı daim kılsın.

.