RADYOMUZUN KIRK YILININ MUHASEBESİ

RADYOMUZUN KIRK YILININ MUHASEBESİ
Mustafa Çetin Baydar

Bundan Kırk yıl önce Türkiye'nin yeni bir Anayasa'sı, Erzurum'un da Radyosu olmuştu. Tevafuka bakın ki Anadolu'da ilk Türk gazetesi olan Envar-ı Şarkıye de meşrutiyet Anayasası'nı getirecek dönemin ürünüdür.

27 Mayıs Darbesi'nin zoraki lideri Cemal Ağa'nın (Cemal Gürsel) Erzurum'a karşı benim bildiğim iki tanecik atıfeti olmuştur. Bunlardan ilki, Anayasa oylamasında Erzurumlunun “hayır” demesini eleştirenlere “Benim hemşehrilerim düşenden yanadır” demesi, diğeri ve sonuncusu, Erzurum Radyosunu faaliyete geçirip ona Türkiye'nin en modern radyo binalarından birini yaptırmasıdır.

Erzurum Radyosu faaliyete geçtiğinde geleneksel Erzurum'un temel taşları henüz yerinden oynamamıştı. Çok katlı beton yapılar parmakla gösteriliyor, bütün meydanlar, çarşılar faytonlarla kaynıyor, sadece gelin saltanatına tahsis edilebilen birkaç motorlu binek arabasını halk “otomobil” olarak değil, onun ticari ismi ile yani “ford” diyerek çağırıyordu. Şehir Üniversitesi, Şair Nef'i Ortaokulu'nda emekleme devresindeydi. Üniversite öğrencileri yurt olarak devletin kiraladığı otellerde kalıyor, eğlence kültür ve sanat ortamı olarak sinamalar giderek önem kazanıyordu.

ŞEHİR RADYOSU

Demokrat Parti iktisadi ve sınai gelişmenin adımlarını atmış, Erzurum'a yeni yapılar kazandırmıştı. Keşki, şehir radyomuzu da “Demokrat” bir zihniyet kurmuş olsaydı. Bu olmadı, şehir radyomuzun temelleri, jakoben, merkeziyetçi, ittihatçı, CHP'li bir zihniyet tarafından atıldı, kurulduğu günden günümüze kadar da bu tasallut sürdü geldi. Radyo'nun kuruluş felsefesi o bildiğimiz “Halka rağmen halk için” prensibine dayanıyordu. Ankara, Erzurum Şehir Radyosu ‘nu “Yetişkin Bir Yerel Kurum” yapmamaya ilk günden kararlıydı ve bu kararını uzaktan verdiği komutlarla icra ediyordu.

Erzurum Radyosu, merkezi TRT zihniyeti'nin nadanlıklarına rağmen şehir kültüründen kan almaya başlamıştı. Gerçi bu kan alış da kontrollüydü. Merkezi TRT yönetimi, İttihatçı dozajı hayli yüksek olan Halk Oyunları Halk Türküleri Derneği'ni, “kültürel partner” olarak seçmişti. Eğer Erzurum Radyosuna suyunun suyu bir Erzurum kültürü aşılanabilmişse bu aşı, Halk Oyunları Halk Türküleri Derneği'nin aşısıdır.

Bu transformasyon sürecinde Erzurum Kültürü'nün maddesi Şehir Radyosundan içeri alınıp, mânâsı kapı önünde bırakılmıştı. Bu garabeti çok veciz(!) bir biçimde ifade eden bir modern heykel(!) yakın zamana kadar TRT Bölge Müdürlüğü'nün cephesini süslüyordu. Stüdyolarında aşıkların saz çalıp sanatçılarının türküler şarkılar söylediği bir radyo, yaptığı işlere sembol olarak kapısına bir çello sanatçısının görüntüsünü koyması onun bilinç altının ifadesiydi.. Kalbi ile “türkü”, beyni ile “çello” çalan bir zihniyet, bu heykelle “şecaat arz edeyim” derken beynindeki defoları sergiliyordu.

Erzurum Kültürünün yalnız maddesini değil manasını da Radyo'dan içeri sokma basiretini gösterebilseydik Erzurum'da yüksek fonksiyonlar icra eden bir “Şehir Radyosu” kurulabilirdi.
Erzurum Radyosunu düşük profilli bir taşra radyosu olarak kurgulayanlar, başlangıçta bu profile göre adamlar gönderdiler. TRT Merkezinde işe yaramayan, ancak hatırlı ailelere mensup zat-ı muhteremler Erzurum'a Radyo Yöneticisi sıfatıyla gönderilir oldu. Radyoculuk ve gazetecilik müktesabatı olmayan ancak meclis-i işrette “âli marifetleri” bulunan bu merkez prensleri, şehir radyosuna mesleki olgunluk kazandırmak şöyle dursun, radyoculuk geleneğinin şehirde yerleşmesini o malum McCarthy tavırları ile engellediler.

Erzurum Radyosu'nun Ankara ve İstanbul ve İzmir TRT personeli için bir sürgün yeri olması bu kifayetsiz Prenslerin Erzurum'u keşfetmesinden sonra oldu. TRT personeli beyninde Erzurum Radyosu lanetli bir sürgün mekanıydı. Pek çok radyo ve televizyoncunun Erzurum sürgünü sonucu istifa verip TRT'yi bıraktığını bilirim.

YÖNETME SIRASI ERZURUMLU RADYOCULARA GELİNCE

Yıllar geçiyor, radyonun önemli mevkilerine Erzurumlu'lar geliyordu. Aslında bu “geliyordu” lafını “Merkez'in istediği biçimde baş tıraşı yapan Erzurumlular geliyordu” şeklinde yazmak daha doğru olur. Erzurumlu radyo yöneticileri arasında pek çok hemşehrimiz olmakla beraber bunlardan üç tanesi kırk yıllık şehir radyo tecrübesinin sembol isimleridir: Suat Işıklı, Celal Kaçtıoğlu ve Adnan Vangölü.

Suat Işıklı, Halk Oyunları Halk Türküleri Derneğinin Radyo'ya transfer edilen birikiminin lideriydi. Celal Kaçtıoğlu rahmetli, TRT'deki Doğan Kasaroğlu Hizibi'nin Erzurum ayağında varlığını hissettiriyordu. El'an zirvedeki görevini sürdüren Adnan Vangölü ise Şehir Radyomuzun başına gelebilmiş en eğitimli hemşehrimiz sıfatını taşıyordu.

Ne yazık ki Şehir radyomuz Erzurumlu Yöneticiler zamanında da “kurgulanmış düşük profilli taşra radyosu” kimliğinden kurtulamadı. Bu kurtulamayışın çeşitli sebepleri olmakla birlikte iki baş sebebi vardı. Bunlardan birincisi bu hemşehrilerimizin “yayıncılık iradesini ve aşkını nefislerinde tatmamış” olmaları, ikincisi mevkilerini muhafaza için meslek dışı manüplasyonlara muhatap olmalarıydı. Erzurum Radyosu'nda idarecilik, iyi bir yayıncıyı değil, TRT Genel Müdürlüğü, Erzurum Askeri ve Sivil Bürokrasisi ve de soğuk savaşın özellikle derin devleti alakadar eden ideolojik refleksleri arasında cambazlık yapabilen meleke sahiplerini talep ediyordu. İşte bu yüzden şehir radyomuz kavruk kaldı.

Şehir Radyomuzun arşivlerini kültürel endişelerle tarayanlar, kırk yılın radyoculuk açısından nasıl heba edildiğinin belgelerini ele geçirirler. Gidin bu arşıve bakın bakalım Birinci dönem Erzurum milletvekilleri Cevat Dursunoğlu'nun, Yasin Haşimoğlu'nun kaydedilmiş bir konuşmasını bulabilir misiniz?. Cemal Gürsel'leri, Rıfkı Salim Burçakları, Kazım Yurdalan'ları da hesap sorma işinde listenin baş tarafında yer alacak isimler olarak hatırlayalım. Dursun Cevlani'nin, Nihani Baba'nın, Davut Sulari'nin, Seyfettin Sığmaz'ın, Haydar Telhüner'in konuşma bantlarını şeref kazandırdıkları şehrin radyo arşivinde değil ancak özel arşıvlerde bulabilirsiniz. Erzurum masalları, hikayeleri, manileri de bilebildiğim kadarıyla radyo arşıvine ancak birkaç küçük örnek ve de bir dizi istiskalle kabul buyrulmuştur.. Şehrin ünlü hikayecileri Nalbant İshak, Behçet Mahir'den bir ses kırıntısı bilmiyorum bu arşivde kalmış mıdır? Uzağa gitmeyelim Acaba şehir Radyomuz bir ses ver desek, Deli Emin, Kullebi Turan, Teyo Pehlivan, Naim Hoca'dan hangi ses çızgilerini verebilir? Günümüzün Erzurum damgalı espri ve sanat üstadları, Ekrem ve İkram Hancığaz kardeşler, Hamamcı ihsan Efendi, Aşık Yaşar Reyhani, Feyyaz İbrahim Hakkıoğlu'ndan gitseniz Erzurum Radyo arşivinde elinize ve kulağınıza ve gözünüze ne değer? Bu kırk yıllık dönemin Köy ve Şehir kültürümüzü yansıtan programları, buralardaki kültürel değişimleri inceleyecek bilim adamları tarafından istense, acaba kaç tane röportaj bandını radyo idaresi göğsünü gere gere ortaya çıkarabilir?

Şehir radyomuza olan saygımız onun hayatımızda oynadığı iletişim rolu ölçüsünde artacaktır. İletişimin temeli “yayıncı zekaların” bu çatı altında barınabilmesidir. Ses ve Görüntü arşivi için önce “yayıncı çabaları” olan bir heyetin zuhuru gerekir. Arşiv'den murat “şehir hafızası” dediğimiz hazineye vücut vermektir. Kırkıncı yaşını milyarlık bütçelerle kutlayan şehir radyomuz, tertip ettiği eğlencenin hesabını vermekte bocalarken, bu sorularımızı, bilemiyoruz cevaplayacak takati nefsinde bulabilir mi?

Şehir Radyomuzun, kırk yılın mahsulü olan ‘Müzik arşivi'ni kısmen de olsa bu eleştirilerin dışında tutuyorum. Doğu'dan Sesler'in ilk sanatçılarından başlamak üzere dönem dönem icra olunmuş şehir türkülerinin ses kayıtları, yakın zamana kadar arşıvde mevcuttu. İnşaallah bir nadanlığa kurban gitmemiştir. Tevfik Soyata isimli bir idealistin eski birikimleri değerlendirip Türk Sanat Müziği'ni Erzurum'da da bir varlık haline getirdiği ehlinin malumudur. Bu dönem ve diğer soylu TSM dönemi emisyonları da Şehir Radyosu Müzik Arşivi'nin yüz akları olarak korunması gerekir.

Yeri gelmişken söyleyeyim. MHP İl Başkanı Nureddin Taşçı Bey'in, meristokrasi denen ehliyetlilerin iş başına gelmesi prensibinden hareket ederek, Karayollarına en vasıflı, hünerli, çalışkan insanları getirmek için yola çıkması, Erzurum'a hizmet altyapısı oluşturma yolunda dikkate değer bir gelişmedir. Sayın Taşçı'nın bu paradigması ile ilk ele alması gereken yerlerin başında Erzurum TRT'si gelmelidir. Burada hiçbir şey üretmeden sadece sistemi gıdıklayarak ayakta duran, bunun dışında araziye uymayı bir iş ahlakı olarak edinen tufeyli zümreyi teşhis edip, gereğine tevessül edeceğini umuyorum.

BİR HATIRA

Şeytan taşlamaktan ibadet itmeye vakit bulunamayan bir kırk yıl geride kaldı. Bu kırk yıldan nice hatıralar kaldı. Bunlardan biri ile yazımızı tamamlayalım.
12 eylül dönemi, bu satırların sahibi Erzurum Radyosu'nu vekalet görevi ile yönetiyor. Bölge Müdürü Celal Kaçtıoğlu, öğle saatinde yayınladığımız bir müzik programının bantlarını ve metinlerini derhal getirip, sıkı yönetimden gelen bir heyete teslim etmemi istiyor. İstenileni yerine getirdim. Ve sonra “Allah Allah! Bu müzik programının sıkıyönetimi harekete geçirecek ne mesajı olabilir?” düşünmeye başladım. Programı Suat Işıklı hazırlıyordu. Bandı tekrar dinledim, teksten metni yeniden inceledim, gözler üzerine yakılmış türküler programın konusuydu ve ülkenin değişmez fobileri olan komünistlik şeriatçılık suçlamasına meydan verecek tek bir çizgi gözükmüyordu. Sonucu beklemeye koyulduk. Birkaç gün geçmişti ki program bantını ve metnini, hiçbir açıklama yapmaksızın geri getirdiler. Bu neyin nesiydi? İşin arkasını bırakmadık. Karşımıza ne çıktı biliyor musunuz? O ortamın mevki ve güç sahibi bir saygın kişisi programda geçen “Türk Milleti kara gözlüleri sever” cümlesini kafaya takıp “Ne demek kara gözlüleri sevmek, bu ülkede mavi gözlüler ne olacak, Mustafa Kemal Paşa'mız mavi gözlü değil miydi, Türk milleti mavi gözlüleri sevmez mi demek isteniyor” mantığı ile Sıkı Yönetim güçlerini harekete geçirmişmiş!

Erzurum Şehir Radyosu'nun kırkıncı yılını her şeye rağmen kutluyorum. Erzurum, Sevr sürecinin sürdürüldüğü Türkiye'nin, en çok kireçlenmiş kültür bahçelerinin başında gelmektedir. Bu şehrin kültürel rahmini iğdiş edenler Şehir Radyosunda da bu marifetlerini tezgahlamışlardır. Anadolu Fethinin kapısını açan Sultan Alparslan'ı “İşgalci” olarak suçlayan insanları baş tacı eden bir yayıncılık zihniyetine rağmen Erzurum'da iyi-kötü bir Şehir Radyosu tecrübesi yaşanmıştır. Bu tecrübede katkısı olan Radyo dostlarımdan aramızdan ayrılanları rahmetle, yaşayanları sevgi ve hürmetle anıyorum.