Bir önceki yazımı bitirirken kullandığım “Pasin ovasını bir boydan boya dolduran kuru fasulye tarlalarının bölge çiftçisine saçacağı zenginlikle gözlerimin ışıdığını hissettim.” cümlesini hatırlatarak ikinci yazıma başlıyorum.
Evet sevgili dostlar;
Bugüne kadar Erzurumlunun protein ihtiyacını giderdiği hayvansal gıdalara bir alternatif olarak KURU FASULYE elimizde bir koz olarak belirmiştir.
Pasin toprağına Kuru fasulye tarımı girmeden önce hububat ekilir, bire iki verim alınırdı. Bir diğer deyişle beş kuruşluk masraf, on kuruş olarak bize dönerdi.
Buna karşılık fasulye tarımı bire sekiz veriyor.
Şimdi soruyoruz: Bire iki nerde, bire sekiz nerde?
Bakliyatın tarım toprağını dinlendirmesi de işin cabası.
Kuru fasulye ihracat ve ithalat rakamlarına bakacak olursak Türkiye’nin, kuru fasulyede hem ithalatçı, hem de ihracatçı ülke konumunda olduğunu görürüz.
2001’de 45.3 bin ton kuru fasulye ihraç edilmiş; kuru fasulye ithalatı ise 2002’de 41.5 bin ton olmuş.
Bu bağlamda “Erzurum, bu rakamların neresinde? Sorusunu sormak artık farz oluyor.
İthalatı ile ihracatı ile ortalama 50 bin ton olan bir Kuru Fasulye portresi var.
Erzurumlu, bu miktarın onda birini üretmeyi başarsa 5 bin ton kuru fasulye eder ki bunun maddi bedeli 13 milyon tl.’dir.
Pasin köylerinde barınan aile sayısını beşbin dolayında kabul edercek olursak, fasülye eken her bir aileye 2600 liralık bir gelir geldiğini teorik olarak hesaplamış oluruz.
Elbette ki bütün bunlar kendiliğinden olmuyor. Prof.Dr.Mevlüt Aras kuru fasulye tarımını bölgeye telkin eden isimlerin başında geliyor. Sevgili Mevlüt kardeşimizi daha önce göl, gölet ve akarsu balıkçılığının üstatlarından biri olarak tanımış ve tanıtmıştık. “Bir elinde kırk hüner” tarifi onun için söylense yeridir. Erzurum-Hasankale yolu üzerindeki uluslararası nitelikteki kaplıca tesisleri de onun sevk ve yönetiminde bugün-yarın konuklarını kabule başlayacak.
15 Ağustos 2015 Ankara