Yusuf Ziya Arpacık

ARPACIKTAN KUKLACIYI GÖRMEK
Ülkücüyü anlatan pekçok kitap yazıldı. Ama ülküsü ile hayatını inşa edenlerin soylu tecrübeleri hep gözlerden ırak durdu. Kimi mahviyetkârenelik, kimi zamansızlık, kimi de ifade-yi meram sıkıntısı bu önemli görevi erteletti. Kılıçlaşabilen yürek, gün gelir kılıç kadar keskin kalemlere dönüşebilirdi. Nitekim Yusuf Ziya Arpacık bu vadiden kopup geliverdi.

"Baş eğmemek" Ülkücü literatürü için buğulu bir kavram. Baş eğmemek, "isyan ahlakı"na sahip olmadan yapılabilecek bir eylem değil. Başeğmeğenler, savaşmaktan ziyade zulme direnmenin sancağını taşıyanlardır. Bu bağlamda Ülkücü ruhun çelikleştiği yer, sol kuklalara karşı sokak savaşlarının verildiği alacakaranlık biçare zeminler değil, kuklacı ile sıcak temasın sağlandığı devlet kılığına girmişlerin Firavuni zindanları, yani medrese-yi yusufiyeler oldu.

Yusuf Ziya Arpacık, Kuklacı hesabına hapisane çarklarını döndüren çağdaş zebanileri burunlarından yakalayıp sallayarak, bütün oyunbazlıkları ve kuklacıya kulluktaki kirli çehreleri ile teşhir ediyor. Dışardaki kavganın eğretiliği, içereye düşen zindani karanlığa rağmen ruhlarda ışıyan iman nuru sayesinde daha iyi anlaşılıyor.

Öyle bir melun çark ki, Mehmet Akif dahi olsa ona döve döve İstiklal marşını söyletmeye kalkışacak kadar ucube bir vatanperverlik iddiacısı. Yiğit ruhlara veba olup saldırmanın kirli hesapları bu medrese-yi yusufiyeler olmasa anlaşılabilir miydi?

Gavurboğanlı Yiğit. Sıla-yı rahm için Erzurumdaydım."Erzurum'da sadre şifa ne var ne yok?" diye sorduğumda sevgili Muammer Cindilli Başeğmediler kitabını çıkarıp önüme koydu. Yazdıklarını bir solukta okudum. Erzurumun artık küllenmeğe yüz tutmuş hasletlerinden tarih önünde ölmez numuneler sunduğun için sana bir ağabeyin, bir hemşehrin, bir mahallelin olarak teşekkür ediyorum.

Çetin BAYDAR

Başeğmediler.Yusuf Ziya Arpacık. İlteriş Yayınları 3.Baskı 284 s.