1 Rengârenk fırfıriklerin ve tahta oyuncakların satıldığı Tahtacılar semti, bizim yetiştiğimiz dönemlerde şehrin bir nevi sanayi sitesi gibiydi. Plastiğin, alüminyumun hayatımıza girmediği o dönemlerde, öküz arabası gibi vasıtalar ve tarım aletleri ile oyuncaklar, evlerde kullandığımız araç ve gereçler burada yapılır ve satılırdı. Tahtacılarda; çemberli kovaları (külek), çemberli yağ dabbeleri, soğuk su kuzesi, yayıklar, tahta kaşık ve kepçeler, kar kürekleri, oklava, merdane, yer sofraları, boy boy tahta bavullar ve okul çantaları, çeyiz sandıkları (aynalı, nakışlı), kabaralı erzak sandıkları, tahta çamaşır ve peynir tekneleri, gem (döven), çıkrık denilen çocuk yürüteçleri, yine çocukların düşmemeleri için yapılmış tandırlar, beşikler, teşi, kasnak, yün tarakları, keser, balta ve kazma sapları, dört ayaklı sandalye, çift fenerli gındıllikler, tahta nalınlar, öküz arabalarının tüm parçaları, velhasıl o günün şartlarında günlük hayatta lazım olan, ahşapla ilgili her şey burada yapılır ve pazarlanırdı. Taş Mağazaların girişinden Mahallebaşı'na uzanan yolun, Karanlık Kümbet ve Derviş Ağa Camii'ne kadar olan bölümünde yer alan Tahtacılar semti, geçmişte; Marancıların, Dülgerlerin, Kerestecilerin, Ahşap Tornacıların, tavan süsü yapan Oymacıların, kapı ve pencere yapan esnafın yer aldığı hareketli bir çarşıydı. Taş Mağazaların arkasında bulunan, eski adı Kavaklı Çeşme Sokak olan bugünkü Cedid Caddesi'nin olduğu yerden dere geçerdi, bu derenin Kasımpaşa'ya uzanan kısmının üzerinde yani Taş Mağazaların başlangıcından Tahtacılar'a giriş kısmında taş bir köprü bulunmaktaydı. Bu köprünün bir benzeri de daha yukarıda kevelcilerin girişinde, Dabakhane Çeşmesi'nin civarında bulunuyordu. Tahtacılar'a girmeden yolun sağında Ziyaatin, Sadrettin ve Selahattin Yurttançıkmaz kardeşlerin Yurt Bakkaliyesi bulunuyordu. Zengin çeşidi, tertip ve düzeni ile Yurt Bakkaliyesi, o günün şartlarında oldukça itibar gören bir müesseseydi. Yurt Bakkaliyesi'nin karşısındaki Hacıbey Tizgili'nin bakkaliye dükkânı da Yurttançıkmaz kardeşlerin bakkaliyesinden farklı değildi. Şu anda Hacıbey Tizgili'nin oğlu Hafız İhsan Tizgili'nin ve oğullarının devam ettirdiği bu işletmeden Tahtacılar'a çıkıldığında, Kasap Necmettin'in pastırma dükkânı, köşede ise Mavi Köşe Kahvehanesi yer alırdı. Yukarı doğru Ahmet, Mehmet ve Aziz Özyaparların yayık, pöhrenk, tekne vs. sattıkları dülger dükkânı, Gez kardeşlerden Sabri, Cafer ve Sefer kardeşlerin tahta ve kalas sattıkları işletmeleri, Mevlüt Uymur'un maran, boyunduruk, mazı, kotan vs. sattığı dükkânı (Bu tezgâhı daha sonraları Mevlüt Uymur'un oğlu marancı Kazım Usta devam ettirmiş), Erzurum'un en köklü ailelerinden olan Gençağa Dengizek'in dülger dükkânları bulunurdu. 1937 yılında Tahtacılar semtine gelen Dengizek ailesi, bugün de Tahtacılar'da işletmelerini yaşatmaktadırlar. Hasan, Cevat, Orhan ve İsmail Dengizekler'in babaları olan Gençağa Dengizek, müteahhitlik ve sebze halinde toptan gıda işiyle de meşgul olmuştu. Cevat ve İsmail Dengizekler'in vefatlarından sonra Erzurum'daki işletmeleri Hasan ve İsmail Dengizek'in oğulları, İstanbul'daki işyerlerini ise Cevat Dengizek'in oğulları Süha, Cengiz ve Fatih kardeşler devam ettirmektedirler. Orman ürünleri satan bu yerli ailenin, 2008 yılında ihracatta Erzurum da birinci sırada olduklarını da bu arada belirtmek isterim. Dengizek ailesinden olan Ohoç'da çarşının en sevimli karakteri olarak çarşıya renk katardı. İspirli Resul Totoş'un pastanesi ve yanındaki fırını da bu sıradaki işletmelerdendi. Zaman içerisinde çeşitli iş kollarının olduğu bu dükkânlarda, şimdi Oktay Elektrik müessesesi yer almaktadır. Mobilya işi yapan Hüsamettin Usta'nın yerinde daha sonraları Karadenizli olan Hamit ve Mehmet Güvenler'in kantariye dükkânları, onların bitişiğinde ise Seyfettin Palabıyık'ın demir atölyesi, Ahmet Turalıoğulları'nın dövme demir işi yapan işyerleri ile bitişiğinde Necati Kocaman ve Yılmaz Karslı'nın kantariye üzerine çalışan dükkânları ile çarşı devam ederdi. Eskiden elektrikli matkaplar ve kaynak makineleri olmadığından, demir atölyelerinde demirlerin göğüs matkapları ile delinip perçinlendiğini çarşının eski esnaflarından öğreniyoruz. Yılmaz Karslıgil'in bu dükkân, daha sonra Sönmez Karslı'nın eczacı olmasıyla birlikte Tahtacılar Eczanesi ismi altında uzun yıllar hizmet vermişti, veteriner ilaçları genelde bu eczanede satılırdı. Müfettiş İbrahim Bey'in evleri ile Rıza Sönmez'in Şehir Palas Oteli de (bu otel daha sonraları öğrenci yurdu olarak kullanılmıştı) bu kısımdaydı. Şehir Palas Oteli'nin altında bir pastane ile Dr. Servet Atilla'nın muayenehanesi bulunuyordu. Şehir Palas Oteli'nin yerinde şu anda halı, mobilya ve beyaz eşya satan iki adet mağaza mevcuttur. . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 - |
|
2 Cedid Caddesi'nden Tahtacılar'a dönüşte köşe başındaki Marancıgil ailesine ait A. Kadir Marancıgil'in işlettiği manifatura dükkânını ve derenin üzerindeki marancı atölyesini, şu anda aynı köşede hırdavatçılık yapan Nimetulah Marancıgil'den öğreniyorum. Nimetullah Marancıgil'in anne tarafından dedeleri tahmisçi İbrahim'in de Habibbaba Türbesi civarında bir başka maran dükkânı olduğunu sohbetimizden anlıyoruz. A.Kadir Marancıgil'in babası Avni ile onun kardeşi Hikmet Ustaların maran işini Ermeni ustalardan sonra Erzurum'da yapan yerli ustalar olması, ailenin önemli bir özelliği olarak öne çıkmaktadır. Çarşının en eskilerinden olan Nimetullah Marancıgil ve Mithat Kishalı ile olan sohbetimizde, Tahtacılar'da en debdebeli işin maran çekimi olduğunu da dinlemiş oluyorum. Karadeniz ve Bayburt'tan gelen ıstiriç mazızından yapılı ham boyunduruk ve mazı, Marancıgil'in atölyesinde şekillendirilir, üç parça halindeki maranlar da yine bu işletmede yapılırmış. Yine bu atölyede öküz ve camış (manda) arabaları ile furgun denilen, ot ve sap taşımak için kullanılan arabalar imal edilirmiş. Ateşte kızdırılan demir halkaların çengellerle tutulup marana geçirilmesi ve akabinde soğuk suya daldırılması anında yaşanan heyecan ve şamata öyle çok olurmuş ki onlarca kişi bu anı seyredip dururmuş. Marancıgil'in dükkânından sonra Cemal Kishalı'nın inşaat, mobilya malzemeleri ve nalburiye üzerine olan dükkânı, Mustafa Özyaparın dülger, Sofu Usta diye bilinen Hüsnü Anatepe'nin dülger, Ahmet Kaplan'ın elbiseci, Necati Kishalı'nın konta plak, duralit, sunta, Hakkı Usta'nın mobilyacı, Hanifi ve Celal Turalıoğulları'nın sac, kürek, soba ve demir işleri yaptıkları işletmeleri, Şakir Usta'nın dülger, Agâh, Erman ve Salih Sezgin'in manifatura dükkânları sıralanırmış. Cemal Kishalı'nın oğlu Mithat Kishalı, babasından kalan dükkânda inşaat ve mobilya malzemesi satmakla geleneği sürdürmeğe devam ediyor. Kishalı ailesi; kökleri Bağdat'a uzanan bir geçmişe sahip, Cemal Kishalı'nın on yıl çalışarak kaleme aldığı “Ecdat Kervanı” ismindeki secereye göre, en büyük dede Davut Baba Bağdat'tan manevi görevle Anadolu'ya gelmiş ve sonunda aile Tortum Kisha'yı mekân tutmuş. Şehrimizin önemli şahsiyetlerinden değerli bilim adamı Prof. Dr. Yunus Kishalı Hocamızın da bu aileden olduğunu belirtirken, 2011 Kış Oyunları'na giden süreçte Yunus Hoca'nın büyük emeklerinin olduğunu da ifade etmek isterim. Mobilya ustası Hakkı Usta'nın yerine gelen Murat Aktan'ın sac dükkânı da bu sıradaydı. Baysal Oteli'nin yeri eskiden bahçeli bir evmiş, bahçenin önünde üç tane kulübe bulunuyormuş. Burayı daha sonra Necati Özgenç ve Baysallar satın almış. Necati Özgenç'in yerinde oyma ve torna işleri yapan Naim Usta, Kirve lakaplı Necati Usta, ayakkabı yapan Kunduracı Hayri'nin dükkânları mevcutmuş. Saraç Erdal'ın dükkânı da bu civarlardaymış. Efes Oteli'nin yerinde mobilyacı dükkânı ile devam eden Tahtacılar semti, elektrik teknisyeni Ruhi İnal'ın elektrikçi dükkânı ile sona ererdi. Karanlık Kümbet'in karşısında Dr. Celal Usakalp'ın (çöplük doktoru) uzun yıllar muayenehane işlettiğini de bu arada belirtelim. Şehrin marka isimlerinden olan Dr. Celal Bey'in kendisine has tedavi yöntemleri vardı, o dönemlerde her türlü hastalığa bakan Dr. Celal Bey, tabir yerindeyse Erzurum'un şifa dağıtıcısıydı. Celal Bey daha sonra muayenehanesini Tahta Hamam'ın yanına Alyaplar'ın evin altına taşımıştı. Balyoz Sokak'ta oturduğumuz zaman, nasıl olmuştuysa yanan sobanın köşesine burnumun üst tarafı çarpmıştı. Bir anda kanayan yarayı gören rahmetli babam, elimden tuttuğu gibi beni Dr. Celal Bey'in muayenehanesine yetiştirmişti. Dr. Celal Bey'in kanayan yere attığı demir ağrafın izlerini bugün bile taşımakta ve aynaya baktığımda bu olayı her defasında hatırlamaktayım. O günün şartlarında Erzurum'da yaşayıp da Dr. Celal'e muayene olmayan yok gibiydi ve her hastanın da onunla ilgili mutlak bir anısı olurdu. Dr. Celal Bey nev-i şahsına münhasır bir kişilikti, muayenehanesi ve giyim kuşamı oldukça mütevazı idi. Fakir hastalardan asla ücret almayan Dr. Celal Bey, kazandığını Erzurum'a yatırdıysa da projelerinde pek başarılı olamamıştı. Develer Çeşmesi'nin karşısında, Kavak Kapısı'nda ve Cumhuriyet Caddesi'ndeki eski Hayat Eczanesi'nin üstünde muayenehane işleten Dr. Celal Bey'in reçeteleri de oldukça ilginçti. Baysal Oteli'nin köşesinden içeriye doğru uzanan Hacı Hasan Sokak'ta eski muallimlerden Rıza Bey'in ahır ve mereklerinin yerinde ceviz bavul imal eden bir imalathanenin, sokağın arka taraflarında ise Dr. Edip Bey'in evlerinin bulunduğunu, Asım ve Mehmet Tatlıoğlu'nun vitrin ve dekorasyon işleri yaptıkları uzun atölyelerinin ise Derviş Ağa Camii'nin karşısındaki arada olduğunu, yine çarşının eski esnaflarından öğreniyoruz. Cumartesi ve Pazar günleri bu bavulların Tahtacılar semtinde sergilendiğini bizler de sıkça görürdük. Dönemin meşhur nakkaşı Babacan Usta ile Nalıncı Ziya Usta'nın ismi hâlâ unutulmamış. Maran çekimi, küntekâri ustaları, ahşap tavan işi yapan ustalar, kollu hızarcılar anılarda kalmış. Kış gelip cadde kar ve buzla kaplandığı zaman, Mahallebaşı'ndan aşağı patenleriyle kayan Avcıoğulları'ndan Enver'in ve Cevdet Gökhan'ın, Eren ve ağabeyisi Muzaffer'in Tahtacılar'da biten artistik hareketleri de çarşının hatıraları arasında yer almaktadır. Karanlık Kümbet'in sağ tarafından Gülahmet'e çıkan istikamette uzun bir taş duvar mevcuttu. Bu duvarın arkasında mezarlıklar bulunuyordu, mezarlıkların sökülmesi anında ortaya çıkan üç katlı mezarın alt katında uzun, örülü saçlarıyla ortaya çıkan genç bir kızın çürümüş cesedi ise hafızalarda hâlâ tazeliğini koruyor. Çarşı şimdilerde durgun ve sessiz, eski hareketli günlerinin özlemi içerisinde, Tahtacılar semtinin eski esnaflarından Marancıgil, Kishalı, Özyaparlar, Turalıoğulları ve Dengizekler hâlâ ailelerinden gelen esnaflık geleneğini sürdürmektedirler. Tahtacılar'da geçmişten bu güne çok şeyler değişmiş, çarşıda değişik iş kollarından işletmeleri görmek mümkün, ticari hareketlilik göze çarpmıyor, bütün bunlara rağmen Şevket Saruhan hayratı olan çeşme hâlâ akmaya devam ediyor, onunda suyu değişti mi bilmiyorum. Bu yazı toplam 272 defa okunmuştur. Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 - |
|
3 Bu güzergâhta en çarpıcı bina şüphesiz tarihi belgelerde adı geçen meşhur Ezirmikliler'in eviydi. Hatırlanacağı üzere işgal yıllarında Ermeni canileri yüzlerce Erzurumluyu bu eve kapatıp, üzerlerine gazyağı dökerek yakmışlar ve tarihte eşine az rastlanır bir vahşet sergilemişlerdi. Katliamdan geriye kalan, yanık ve virane haldeki bu tarihe tanıklık eden binanın enkazını ve konağın yanık halindeki ahşap kısımlarını dün gibi hatırlamaktayım.Tarihe ışık tutacak ve tüm dünyaya şahit tutacağımız bu önemli delili koruyup bir müze haline getiremememiz, ne büyük bir eksiklik ve ihmaldir. Ezirmikliler'in konağında yaşananları rahmetli Dr. Osman Arı ne kadar güzel ifade etmişti. Tahtacılarda yükselirdi Ezirmiklinin konağı İçerdekilerin artıyor kuşkusu, Gez Mahalleli Kamil, İrfan Ağa; fısıldar gibi, Vakit geçer, alaca karanlık, akşam. Önce bağrışma ve feryatlar, Ezirmiklilerin konağı yanmaktadır. Alevli dumanların aydınlığında, Sığırcıklı Hafız, anadan doğma âmâ. Görmüyordu, bilmiyordu yanındakileri Ertesi sabah, Havada yanık et kokusu... Yine benzer bir katliamın yapıldığı Mürsel Paşa Konağı da tahtacılar semtinde bulunmaktadır. Baysal Oteli'nin bulunduğu yerin arka tarafında olan Mürsel Paşa Konağı'nda da Erzurumlular Ermeni canileri tarafından ateşe verilmişlerdir. Yine tarihe tanıklık edecek bu konakta muhafaza edilmemiş ve kaybolup gitmiştir. Bu tarihi değeri olan yer, son zamanlarda Kırkıncıoğulları tarafından alınarak halı, mobilya ve beyaz eşya satılan bir işyerine dönüştürülmüş durumdadır. Garajdan sonra bir takım evlerin (Nalbant Ziya'nın ve Malatyalıların evleri) yer aldığı sıranın sonunda ise (kümbetin karşı köşesi) Kavaf Osman Efendi'nin evinin altında radyo tamircisi Süleyman Usta'nın dükkânı bulunmaktaydı. Kümbetin karşısında bulunan büyük bir alan eskiden nahır toplama yeri olarak kullanılırmış. . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 - |