|
1Yazar Feridun Andaç, 1954 yılında Erzurum'da doğdu. Yükseköğrenimini Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde yüksek lisans yaptı. Edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi. İnceleme, araştırma, deneme çalışmaları, öyküleri ve gezi yazıları dergi ve gazetelerde yayımlandı. Andaç,halen "Cumhuriyet" gazetesi ve çeşitli dergilerde yazıyor.
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|
|
2FERİDUN ANDAÇ'LA BİRLİKTE
Dr.Ali Kurt /14.01.2002 Erzurum Gazetesi
Hafta sonu İstanbul'da yaşayan iki Erzurumluyla birlikteydik
sevgili okuyucular. Birini tanıyorsunuz, meşhur resim hocası <bknz>Fuat
İğdebelli.</bknz> Bu yazımızda Feridun Andaç'dan bahsetmek istiyoruz.
Erzurum lisesinde okuyan
dostumuz, İstanbul ve Türkiye'de edebiyat mahfillerinde tanınan bir
düşünce ve sanat adamı. Türkiye'nin sayılı eleştirmenlerinden.
Cumartesi günü, birlikte geldikleri ressam Fuat İğdebelli'nin
düzenlediği, Resim Galerisinde açılan suluboya tarihi sergisi
açılışında, Erzurum Lisesinde günümüz edebiyatı üzerine verdiği
konferansta, özel sohbetlerde birlikte olduk ve ertesi günü de
(Tabelacı) Birol'un dükkanında eksikleri tamamladık. İlk sorumuz
dikkatimizi çeken bir konuydu: "Işık Ol Günüme Ağ"ı okuduk. Sizi
internetten takip ettik. Bugün radyodaki konuşmanızı dinledik. Bizim
gibi konuşuyorsunuz. Ancak yazdıklarınız farklı. Neden?". "Evet,
yazarken rafine etmeye çalışıyoruz. Yaşar Kemal dedi ki `Konuştuğun
gibi yaz' Sanki kendisi konuştuğu gibi yazıyor.". "Esat Mahmut
Karakurt, Kerime Nadir, Muazzez Tahsin Berkant, Oğuz Özdeş, Abdullah
Ziya Kozanoğlu'nu okuduk. Tabii onları Reşat Nuri Güntekin, Halide
Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile bir tutmuyorum. Biz
Tommiks de okurduk. Büyüklerimiz neden yasaklarlardı
bilemiyorum... `Yüzyılın Türk Şiiri /Mehmet H. Doğan' büyük bir
fırtına yarattı geçen yıl. `Üzüm veriyorsa bir bağ taşlanır' mı
demek lazım? `Ondan 8, benden 4 şiir almışsın'. Bu tür seçkilerin
kimler tarafından hazırlanması gerektiği tartışılmalı. Burası hikaye
ile öykü arasında ayırımı açıklamak için uygun ortam değil. Edebiyat
eleştirisi, öykü ve roman araştırması üzerinde duruyorum. Bu tür
yolculuklarda yanımdan ayırmadığım kitaplardandır şiirler.(Trenle
gelmişler). Hilmi Yavuz, Lale Müldür... Parıltılı şairler ortaya
çıkmıyor. Roman ve öyküdeki başarılar şiirde yok. Afganistan'da bir
kent: `Şairler Kenti' Türkiye'de bir şiir enflasyonu var. Şiir yalnız
sezgi değil, bilgiyle de yazılır. Birikim gerekir. Ne yazık ki okuma
kültürümüz yetersiz. Bu sadece okurlar değil, yazarlarda da söz
konusu. (Orhan Kemal roman jürisinde ve diğer bazı jürilerde seçici
olarak yer almakta) Ödüller gençlerin edebiyatta önünü açar. Dergiler
edebiyatın laboratuarı. Bir yazarın vitrinidir dergiler. Tarihi
romanla tarihsel roman farklı. Reşat Ekrem Koçu, Abdullah Ziya
Kozanoğlu, Oğuz Özdeş'le Kemal Tahir, Ahmet Altan farklı. Tarihe
bağlılık açısından Osmanlıca bilip arşivlere giren Erol Toy'la Ayşe
Kulin farklı.
Deneme yazan yazarlar belli bir birikim ya da bir yaş sonrası
denemeye yöneliyorlar. Yaşam öyküsü, denemecinin kendi özellikleri,
öykü, araştırma denemede önemli. Kitap okurundan yakınılıyor, şiir
okuru yok. Her dönem belli popüler yazarlar vardır. Bu yazarlar yeni
okur kazandırır. Mesela Ayşe Kulin. Popülizm; kültürün tuzağı.
Edebiyat düşünürü olabilmenin anahtarı felsefede yatıyor. Önce
düşünce eğitimi. Bu olmadan ne divan ne de cumhuriyet edebiyatını
öğretebilirsiniz. Yaptığım bir resmi beğendi, `büyük bunu' dedi
yaptım. Fuat Hoca, özenli bir paket içerisinde 'Amerikan Hikayeleri
Antolojisi'ni sundu `Başarılı resimlerinin devamı için' yazarak.
Birçok ödüller aldım. Aldığım en önemli ödül budur. Halen başımın
ucunda durur. O küçücük salonu bir rönesans atolyesi gibiydi. Fuat
Bey ufuk açtı. Van Gogh müzesine gittim, Mozart'ın evini ziyaret
ettim yabancılık çekmedim.
"Yolculuklar bir yazar için yönlendirici besleyici olabilir. Yönüm
buraya kalemimin ucu da. Dışardan bakmak önemli. Üç Kümbetlerde 3-4
yıl oturduk. Fuat İğdebeli'nin verdiği sanat eğitimi çok önemli benim
için. Modernleşme olmadan postmodern olunamaz. Fuat Beyin çizdirdiği
istasyon resmi. Simsiyah bir lokomotif, etrafı külrengi kırmızı
dumanlar. Çünkü ben GAMPO'ya tren yoluyla giderdim. Bu kente olan
sevgi, bağlılık ve küskünlüğüm. Ben, aidiyet duygusuna inanırım. Bir
yazar bir dile değil, yere aittir. Erzurum benim anakaram. Sanat
edebiyat dünyamda önemli bir dönemeçtir Fuat İğdebeli'nin öğretmenim
olması. Eğitimcinin ne kadar önem kazandığı.. Bugün açılan sergide
bunun örneklerini gördük. Fuat İğdebeli yaptığımız işlerden dolayı
bizi ödüllendirirdi. Öğretmen öğrenci değil, usta çırak ilişkisiydi.
Bizi bir işin adamı yapmıştı. Elimize testere, çekiç
verirdi. "Yazarken daha kolay oluyor da toplum karşısında konuşmak
zor geliyor. Mekan insan ilişkisi besleyici. Kümbetler arasında
büyüme. Çaykovsky, Haçaturyan dinlerken bu coğrafyayı dinliyorum. Kar
doğa, hüzün... Gogol'un Ölü Canlar'ını çok seviyorum. Çünkü
halamların köyde, kar yağarken camın önünde okudum."
Hemşin pastanesinde İsmail Bingöl Huma Kuşu'nu seslendirirken
Feridun Andaç da Karacaoğlan'dan bir türkü dillendirdi. Alvar
İmamı'nın eseri, tatyan, Erzurum yöresi türküleri hep beraber
söylendi.
"Erzurum seyahatlerinizi trenle yapmanızın bir özelliği mi var?"
gerçekten kendisi Erzurum'dan üç ayrılışını da trenle yapmış. Ahmet
Hamdi Tanpınar şöyle der: "Erzurum'a üç kere, her birinde bir başka
yoldan geldim." Feridun Bey de onun edebiyat öğretmenliği yaptığı
Erzurum lisesinde okumuş. Her ikisi de eserlerinin bazı bölümlerinde
Erzurum'dan bahsetmekteler. Cevaben demiryollarına önem verilmediği,
özelleştirilmesi gerektiği, buna rağmen seyahatlerini sadece Erzurum
yolunda değil, batıdaki güzergahlarda da treni tercih ettiğini
söyledi. Restoranda oturur, kitabını defterini kalemini çıkarır,
masaya örtüsünü serer yol boyunca çalışırmış. Sorduk: "Türk
edebiyatının yetiştirdiği 8- 10 eleştirmenden en az üçü Erzurum
lisesinde okumuş (Asım Bezirci, Fethi Naci ve FA). Lisenin özel bir
durumu mu var? Muhalif ruhlar mı dolaşıyor?". Buna verilen cevap,
lisemizin büyük ve önemli bir eğitim kurumu olduğu, sadece edebiyat
değil hayatın tüm kesitlerinde büyük insanlar çıkardığı şeklindeydi.
Yirmi yıldır edebiyat alemi durgun. İyi şair çıkmıyor. Bu sürede
ancak 10 isim sayabiliriz. Şiir kitapları 1.000 hata 500 basıyor.
Sorduk: "Şiir yazabilmek için divan edebiyatını bilmek gerekmez
mi? "Sait Mağden de öyle söylüyor. Sadece divan değil, heceyi de
bilmek lazım". Şiir söz konusu olduğunda deneme ve eleştirinin aksine
bir tavırla kendisi kenara çekiliyor, üçüncü kişilerin ağzıyla
konuşuyor.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|
|
3Yazar Hemşehrimiz.
<a href="http://http://www.canyayinlari.com/yazar_ayrinti.asp?id=134" target="_blank">Feridun Andaç</a>, 27 Temmuz 1954'te Erzurum'da doğdu. İlk, orta ve liseyi bu kentte; yükseköğrenimini İstanbul'da, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde yüksek lisans yaptı. Lise ve üniversitelerde edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi; yaratıcı yazarlık/edebiyat seminerleri düzenledi. Özel kurum ve kuruluşlarda eğitim, halkla ilişkiler, idari işler,yayın-tanıtım, reklam işleri, insan kaynakları konularında yöneticilik; yayınevlerinde editörlük yaptı. Üniversitedeki görevinden ayrıldı (Haziran 2000), yazarlığı tek uğraş edindi. Eğitim, kültür, sanat, edebiyat konularındaki inceleme, araştırma, eleştiri çalışmaları; öyküleri, deneme ve gezi yazıları birçok yazın/sanat dergisinde yayınlandı. Çeşitli ansiklopedilerde ve elektronik yayıncılık alanında tematik yazılar yazdı. Varlık, Adam Öykü, Hürriyet Gösteri dergilerinin yanı sıra Cumhuriyet gazetesinin sürekli yazarları arasında yer aldı. Halen, bu dergilerle birlikte, Cumhuriyet gazetesinde edebiyat konularını içeren yazılar yazan Andaç; Gerçekçilik Yolunda (1989) adlı yapıtıyla 1987 Akademi Kitabevi Eleştiri-Deneme Birincilik Ödülü'nü kazandı. `Işık Ol, Günüme Ağ' adlı denemesiyle 1994 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü'nü; Necati Cumalı ile yaptığı `Yazıya Adanmış Bir Ömrün Tanıklığında'adlı söyleşisiyle de PEN Yazarlar Derneği Onat Kutlar Edebiyat Söyleşisi Birincilik Ödülü'nü aldı (2000). Andaç,denemelerinde yaşamla yazının buluşma noktalarını yansıttı. İnceleme,eleştirilerinde edebiyatımızın oluşum serüvenini irdeleyerek, toplumun çağdaşlaşma sürecinde edebiyatın yerini/anlamını belirleyen yazar/yapıt/dönemlerin gelişme düzeyini göstermeyi amaçladı, edebiyatın tematik sorunlarını gündeme getirdi. Ayrıca yazın/sanat insanlarıyla yaptığı söyleşilerinde ise bu çabasını pekiştiren bir panorama sundu. Yazar, PEN Yazarlar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği üyesidir.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|