1 Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ve Erzurum Şairleri Dilaver Düzgün 15 Ekim 2009 Perşembe 1901 yılında Erzurum'un Uzundere ilçesine bağlı Çamlıyamaç köyünde dünyaya gelen ve 1974'te İstanbul'da vefat eden Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, yetiştirdiği öğrencileriyle, yaptığı araştırmalarıyla, kaleme aldığı eserleriyle, kurduğu ve yürüttüğü sivil toplum kuruluşlarıyla Türk milletinin kalkınmasında ciddi katkıları olan bir bilim adamımızdır. Bu yazıda, onun onlarca eserinden biri olan Erzurum Şairleri'ni ele almak istiyorum. Fındıkoğlu, Erzurum Şairleri adlı eserini 1924-1925 yıllarında Erzurum Lisesi'nde öğretmenlik yaptığı sırada hazırlanmış ve 1927 yılının Aralık ayında yayımlamıştır. Eski harflerle yayımlanışından uzun yıllar sonra eser, 21 Aralık 1959 ile 26 Mayıs 1960 tarihleri arasında ve 82 bölüm halinde Erzurum'da yayımlanan Hür Söz gazetesinde yeni harflerle tefrika edilmiştir. 1990 yılında ise Abdülkerim Dinç tarafından Erzurum gazetesinde eserin büyük bir kısmı yayımlanmıştır. 1927'de Erzurum Şairleri yayımlandığında kendisinden sıkça söz edilmiş, basında eserin neşrine dair ilanlara yer verilmiş, yazarına çok sayıda mektup gönderilmiştir. Darülfünun Edebiyat Fakültesi, eser hakkında resmi bir rapor hazırlamış, İbrahim Necmi, Mehmet Halit ve Sadettin Nüzhet birer eleştiri yazısı yazmışlardır. Erzurum Şairleri, bir girişten sonra iki bölüm ve bir sonuç kısmından meydana gelmektedir. Eserin başında yer alan “Birkaç Söz”de Ziyaeddin Fahri, eserin hazırlanış sebebini ve gayesini anlattıktan sonra kitabını “Anadolu'nun ilim ve sanat gençliğine” ithaf ettiğini belirtmektedir. Yazarın ruh halini ve gayretlerini yansıtması bakımından bu kısmı aynen aktarıyorum: “1924-1925 senesinde Erzurum Lisesi'nin felsefe ve içtimaiyat muallimi idim. Darülfünundan yeni çıkmış ve hayata yeni atılmış genç bir muallim harareti ile gönlüm mensup olduğum cemiyete bağlıydı. Bu ruhi halet bana Şarki Anadolu'nun iktisadi ve harsi bir merkezi, Anadolu'nun kadim ve tarihi bir şehri olan Erzurum'da kuvvetli, feyyaz bir edebi hava-yı nesiminin mevcudiyetini hissettirdi. Köylerini gezdim. Yetiştirdiği büyüklerin türbelerini gördüm, memleket harsiyatı ile alakadar zevat ile görüştüm. Bu hisler, gezişler, görüş ve görüşmeler; işte ortaya böyle bir eser çıkardı. Benden ziyade memleketin ve bana yardım edenlerin mahsulü olan bu eseri ancak şimdi neşretmek imkânını elde edebildik. İster umumi olsun, ister muhiti olsun Anadolu edebiyatı tarihi hiç şüphe yok ki bir vasıtadır. Asıl gaye, o tarihin tedkiklerinden hız alacak, milli benliğini anladıktan sonra istikbale koşacak gençliğin edebi zaferidir. Bu düşünce ile neşrettiğim Erzurum Şairleri'ni kendisinden edebi fecri hasretle beklediğimiz Anadolu'nun ilim ve sanat gençliğine ithaf ediyorum.” Erzurum Şarileri'nin “methal” kısmı altı alt başlık halinde yer almıştır. Bunlarda sırasıyla şu hususlar dikkatlere sunulmuştur: 1. Edebiyat Tarihimize Bir Nazar: Bu bölümde Fındıkoğlu, Türk edebiyatının iki coğrafi sahada geliştiğini belirterek bunların Orta Asya ve Küçük Asya olduğunu eklemekte, Küçük Asya'nın Türkleşmesinin 1000 tarihlerinde gerçekleştiğini söylemekte ve bu coğrafi sahada meydana getirilen edebiyatı üç dönem halinde incelemektedir. 2. Muhiti Edebiyat Tarihleri: Ziyaeddin Fahri, Anadolu edebiyatı tarihinin bir bütün halinde ortaya konulabilmesi için önce bölgesel araştırmaların yapılması, bu araştırma sonuçlarının bir araya getirilerek bir terkibe varılması gerektiği görüşündedir. Bunu iş bölümü kanunu ile açıklayan Fındıkoğlu, böylesine sistemli bir çalışmanın bilim adamlarının işini kolaylaştıracağına ve sağlıklı hükümler ortaya koyacağına inanmaktadır. 3. Büyük Beldelerin Ehemmiyeti: Yazar, Anadolu'da bazı önemli merkezlerin bulunduğuna değinerek belli bir bölgenin, gücünü o merkezden aldığına işaret etmektedir. Diyarbakır, Sivas, Konya, Bursa gibi bu önemli merkezlerden biri de Erzurum'dur. Bu bölüm şu cümle ile bitiyor: “Bu itibarla Erzurum Şairleri, Anadolu edebiyatı tarihi için işe yarar bir menba olmak gayesine bir parça yaklaşmış olur ve Anadolu'nun hars merkezleri arasında Erzurum'un mevki ve ehemmiyetini gösterebilirse, müellif, kendisini memnun ve muvaffak addedecektir.” 4. Erzurum Tarihi: Erzurum tarihini İslamiyet'ten önce ve sonra olmak üzere iki bölüm halinde inceleyen Fındıkoğlu, burada Erzurum tarihinin belli başlı olaylarına temas etmektedir. 5. Erzurum Muhiti Şairleri: Bu bölümde Ziyaeddin Fahri özetle şu kronolojik bilgileri verir: İlhanlılar, Karakoyunlular ve Akkoyunluların hüküm sürdükleri dönemde iki şair yetişmiştir: Yunus Emre, Kadı Darir. XVII. yüzyılın ilk yarısında Nef'i ve Mülhemi'yi görüyoruz. XVIII. yüzyılda döneminin Erzurum'unda klasisizmi yaşatan Hazık ve onun talebesi olan, asrı tam manasıyla temsil eden ve feylosof-şair sıfatını kazanan, İbrahim Hakkı yetişmiştir. XIX. yüzyılda büyük bir zenginlik görülüyor. Bu yüzyılda yetişen şairler şunlar: Zihni, Emrah, Ziya Paşa, Ethem Pertev Paşa, Erbabi, Celali, İrşadi, Sümmani, Seyyahi, Türabi, Şehvari, Kâmi, Siraci, Nihani. 6. Erzurum Halkiyatı: Fındıkoğlu, bu bölümde Erzurum'un folklor bakımından zengin bir muhit olduğunu belirtmekte, fakat “Erzurum Şairleri'nin aynı zamanda Erzurum halkiyatına ait bir eser olduğu zannedilmesin” diyerek kitabına aldığı şairlerden bazılarının folklorun konusu içine girdiğini açıklamaktadır. Bu giriş kısmından sonra XIX. asra kadar ve XIX. asırda olmak üzere iki bölüm halinde anlatılan şairlerin yaşadıkları yüzyıl miladi olarak verilirken biyografilerde geçen (doğum, ölüm gibi) tarihler hicri olarak verilmiştir. Her şairin önce hayatı anlatılmış, bu bilgiler verilirken çeşitli yazılı ve sözlü kaynaklar zikredilmiştir. Hayatı anlatılan şairin eserleri ele alınmış, bu kısımda özellikle edebi yönü ve şairliği üzerinde durulmuştur. Şairlerin şiirlerinden mutlaka örnekler verilmiş, bunlar incelemeye tabi tutularak şairin hayatı, kişiliği ve düşünceleri ile şiirleri arasında bağlantı kurulmuş, bazı şiirler şairin yaşadığı dönemle ve yaşanan olaylarla ilişkili olarak ele alınmıştır. Ziyaeddin Fahri, eserinde çok sayıda dipnota yer vermiş, bu dipnotlarda pek çok araştırmacı, kaynak kişi ve eser adı zikretmiş, zaman zaman geniş bilgi için okuyucunun bu kişi veya eserlere müracaatını istemiştir. Fındıkoğlu, “Netice” bölümünde, “Terkibi Mütalaalar” alt başlığı ile sunduğu kısma “muasır edebiyat tarihi telakkisi, bir cüz olarak dahil olduğu içtimaiyat ilminin metoduna tevfikan evvelen müşahede ve tahlil istiyor, saniyen bu tahlillere müstenit terkibi hükümler verilmesini arzu ediyor” sözleriyle başlamakta ve burada yapacağı yorumları sosyolojik bir yaklaşımla ortaya koyacağını belirtmektedir. Ziyaeddin Fahri, Erzurum Şairleri'ni yazarken edebiyat tarihine sosyolojik açıdan yaklaşma endişesini taşımış, kendi ifadesiyle “içtimai usulü edebiyat tarihine tatbik” etmiştir. Bunu yaparken izlediği yolu kısaca “müşahede-tahlil-terkip” şeklinde özetlemiştir. Yazıldığı dönemde önemli bir boşluğu dolduran ve bu nedenle edebiyat ve bilim çevrelerinde geniş yankı uyandıran eser, hâlâ önemini korumaktadır. Ancak eserin yeni harflerle kitap hacminde bir baskısı henüz yapılmamıştır. Günümüzde hem araştırıcıların hem de geniş okuyucu kitlesinin elinde bulunması gereken eserin yeni bir baskısının yapılması kaçınılmazdır. Bu alanla ilgilenen yayıncıların ve araştırmacıların girişimleri, Erzurum ve Türk kültürü adına minnetle anılacaktır. . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:45 - |