1Mecburi Türkçe Şiirler Serisi
Bir Felaket Üstüne Destan!
(Sayın ESAS Okurlarımız: Milli bir geleneğimizi sürdürün ve milli bir acımızı, daha henüz acıları taze olan, YURT BİNASI altında kalan kızlarımızı ölümsüzleştirmek için bu şiiri herkese mesaj edin. ESAS onu millet hafızasına kazırken, milli bellek hizmetimize yardım edin)
KIZ YURDU FACİASI DESTANI
Prof. Dr. Mustafa Erdoğan Sürat
Çalışkan ve MEÇHUL küçükhanım, M.,
“Özel Kurye”
Görevlisi görünümünde bir kişiyle
Karşılaştı rüyasında:
Düz bıyık, yanık ten, eski takım elbise, soluk kravat
Bir zat!
Her kimse,
İşinde pek aceleci
Belki de bu mesleği yapanların,
En güleci...
Kuryeyi çağrıştıran o kişi,
Çalışkan,
Kur'an
Kursu öğrencisi küçükhanım M.'ye
Yaklaşıp, tane tane
Şöyle konuştu:
-“Ömür bardağınız doldu da taştı bile,
Şimdi on sekiz arkadaş, ecele;
Koşun!
Tanışın,
Şafakta gelecek ölümle...”
Çalışkan, Kur'an öğrencisi M.,
Boş bulunup sordu:
-“Neee?”
Sonra toparlanıp yeniden,
Yanıtladı aynı soruyu
Fakat yansıtarak bu kez,
Düzgün saygılı bir huyu:
-“Affedin beni anlayamadım.
Hakikaten şaşırttı beni sözleriniz
On sekiz can,
Toptan
Ölüp, gidecek miyiz;
Yani,
Şu sağlıkla kıraat eden ses; berrak bet ve benizle?”
Gerçi korkudan daha bir al al olmuştu teni!
O sırada bir camcı çırağı,
Yanlarından geçmedeydi bir boy aynasıyla,
Öz yanağındaki pembeliğe gözünün ilişmesi dolayısıyla
Bet-beniz sorgulayan hafif dik başlı ve uçuk
Konuşmuştu, ecel şaşkını çocuk!
Kurye de-ne kuryesiyse- hemen yanıtlamıştı:
-“Yarın tam kuşluk vakti,
Sen ve on yedi yurt arkadaşın,
Cansız uzatılmış olacaksınız toprağa;
Kupkuru, sessiz.”
Küçükhanım isyanlardaydı sanki:
-“Peki,
Ben şimdi uyansam,
Yurtta kalan tüm goncaların uykusunu bölerek,
Ölüm alarmı verip herkesi uyarsam,
Ecelin
Önünü kesemez miyim?”
Ve de ekledi:
-“Deli miyim zaten,
Hem seninle neden,
Vakit kaybetmekteyim ki?”
Derken,
İki
Damla yaş süzüldü gözlerinden.
Bu yaşla, kirpiklerini ıslatan o sözler ki hafifçe kızgın,
Son kırıntılarıydı elde kalan
Dünyasal hayattan;
Masalımsı, fani
Küçükhanım M.'nin ölümüyse,
Hızlıydı yurdu yıkan patlamadan ve daha ani!
Yurt faciasındaki soyut finali,
Anlatıp destanı bitirelim “gari”
On sekiz canımızın sonsuza göçüşü,
Kendilerince şöyle algılanmıştı:
Rüya
Bu ya;
Meğer
Hep beraber,
Bir yaz şenliğine gitmişler
Yarı uyur, uyanık yarı
Gösteri bitince,
Hokkabazlar patlatıvermiş,
Balonları!
Çıkmışlar havası küf kokan dev çadırdan
Kol kola koşmak için yuvalarına;
Dikkat, aman,
Bir an,
Andan kısa
Bir lahzada
Derin bir uçuruma düşmüşler,
Fakat cıvıltılı bir ruh hali içinde, adeta, neşeyle uçmuşlar
Yüce
Rabbimizle
İşte böyle buluşmuşlar!
Ağustos 2008
.
Mustafa Erdoğan Sürat - 19/11/2013 - 17:39 -