|
130 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasıyla birlikte, İtilaf Devletle-ri açısından Doğu Sorunu artık çözümlenmiş gözüküyordu. Öyle ki, Mondros'ta dikte ettirilen belge sadece bir mütakere olmasına rağmen, bu belgenin hedefi fiili olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun tasfiyesi ve Anadolu'nun çeşitli nüfuz bölgelerine ayrılması idi. Bu durum karşısında yediden yetmişe, bütün Türk Milleti bir çözüm arayışına düşmüştü. İstanbul'da 29 Kasım 1918'de değişik adlar altındaki elli bir dernek Millî Kongre adı altında toplanmışlardı. Millî Kongre, beyannamesinde amacını özetle şu şekilde açıklamıştı:
“Millî Kongre'nin amacı, devlet ve milletin geçirdiği bu en müşkül ve tarihi anlarda, vatanın yüksek menfaatlerini ve hukukunu müdafaa etmek üzere faaliyete geçen Kuvay-ı Milliye'nin müşterek gayeye doğru sevk ve idaresini sağlamak için bütün müessese, cemiyet ve fıkraları bir araya getirmektir.”
Kuvay-ı Milliye tabirini kullanan ilk siyasî teşekkül olan Millî Kongre'nin men-suplarının çoğu sonradan Anadolu harekâtına katılmışlardır.
Birinci Dünya Harbi boyunca İtilaf Devletleri'nin yapmış oldukları Anadolu'yu taksim planları, Mondros Mütakeresi ve haksız uygulamaları karşısında, birinci derecede tehdit altında olan bölgelerde ise, bölgesel karakterli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri kurulmuştur.
İtilaf Devletleri'nin desteğini alan Rum ve Ermeniler'in Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerine ilişkin siyasî projelerine karşın gelişen mukavemet, bu bölgelerin Türk-İslam ahalisinin çok kısa sürede mahallî siyasî teşkilatlanmalarını gerçekleştirmiştir.
Gerek Doğu Karadeniz Bölgesi'nde ve gerekse Doğu Anadolu'da siyasî teşkilat-lanmanın arkasında ittihatçı katkısı büyük ölçüde yer tutmaktadır. Mütakere'nin uygulanmasından önce, Enver Paşa'nın talimatını bölgeye iletmek amacıyla, Teşkilat-ı Mahsusa'nın adamlarından Yenibahçeli Nail Bey Batum'a, İttihatçılar'dan Filibeli Hilmi Erzurum'a, tüccardan Cafer Bey Trabzon'a kurye olarak gönderilmişlerdi. Kuryeler, Erzurum'da Albay Halit, Albay Rüştü ve Albayrak Gazetesi Müdürü Süleyman Necati Beyler'e Enver Paşa'nın talimatını iletmişlerdi.
1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum Rusya'ya terkedilince, Erzurum bir hudut kalesi durumuna gelmişti. Böylece, Birinci Dünya Savaşı'nda Erzurum, Rus ordularının ilk hedefi olmuş, Türk Ordusu'nun Sarıkamış yenilgisinden sonra 16 Şubat 1916'da Rus işgali altına girmişti. Halk, Ruslar'la birlikte gelen Ermeniler'in katliâmından kurtulmak için ordu ile beraber Anadolu içlerine göç etmeye başlamıştı. Erzurum, Trabzon gibi, 12 Mart 1918'de kurtarıldığı tarihe kadar çok büyük acılar yaşamıştı. Şehir kurtarıldığında ise bir harabe halinde idi. Erzurum'u tamamen tahrip eden Ermeniler, çekiliş esnasında 2500'den fazla Müslüman'ı öldürmüşler, halkı büyük bir sefaletle karşı karşıya bırakmışlardı.
Fakat, Erzurum'un asıl mücadelesi Mondros Mütarekesi'nden sonra başlayacaktı. Mütareke'de Trabzon'u Pontusçu Rumlar'a bağışlayan İtilâf Devletleri, Vilâyat-i Sitte adı altında Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır ve Sivas Vilayetleri'ni de Büyük Ermenistan'a vadetmişti.
İki yıl boyunca Rus esaretinde kalan, bu süre içinde ve Ruslar çekilirken, silahlı Ermeniler tarafından yapılan mezalimle karşı karşıya kalan Erzurum halkı, aynen Trabzonlular gibi, bağımsızlık ve hürriyetin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu. O nedenle, Vilâyât-i Şarkıye'nin geleceğini İstanbul'dan verilen talimatlar belirleyemezdi. Durum çok ciddiydi. Erzurum Vilâyeti'nin aydınları Vilâyât-i Şarkıye'de millî uyanış ve birliği sağlamaya çalışıyorlardı.
Mesul müdürlüğünü ve başyazarlığını Süleyman Necati Bey'in yaptığı Albayrak Gazetesi, sadece Erzurum'un değil, bütün Vilâyât-i Şarkıyye'nin hak arayan sesi olmuştur. İkinci Ardahan Kongresi'nde alınan kararlar gereğince, Elviye-i Selase'de Ermeniler'in yaptıkları katliamı gündeme getirerek, oradaki Türkler'in hakkını da savunup, büyüyen tehlikelere dikkat çekiyordu.
Mütareke'nin 24. maddesinin yöre insanında uyandırdığı rahatsızlık dolayısıyla, Erzurumlu Hoca Raif Efendi, İstanbul'a giderek bu konu ile ilgili bazı görüşmelerde bulunmuştur. Diyarbakırlı Süleyman Nazif'in çalışmaları sonucunda, 2 Aralık 1918'de Hoca Raif Efendi'nin de içinde bulunduğu bir grup aydın Vilâyât-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'ni kurmuşlardır.
Cemiyet birkaç gün süren toplantılar sonunda, şu konuların müdafaasına karar vermiştir:
1- Doğu vilâyetleri tarihî bakımdan Müslüman Türk memleketidir. Bu bölgede Ermeniler öteden beri küçük bir azınlıktır.
2- Elli yıldan beri Ermeniler bu bölgede çeşitli siyasî öldürmeler ve komitacılıkla Müslümanlar'ı kendilerini müdafaa zorunda bırakmışlardır. İlk teşebbüs onlardan gelmiştir. İşte bu esaslar dairesinde davamızı bütün cihana karşı savunmak için Fransızca, “Le Pays” ve Türkçe “Hadisât” gazetelerinin çıkarılması.
Bunlar için her türlü imkânın sağlanmasını Süleyman Nazif Bey üzerine almıştır. Bu hususlar Cemiyet'in nizamnamesinde de yer almış, ayrıca cemiyet merkezinin İstanbul olduğu, ve idare heyetinin kimlerden meydana geleceğine de nizamnamede yer verilmiştir.
Cemiyet ilk kongresini 13 Aralık 1918'de yapmıştır. Kongrede 12 kişilik bir idare heyeti oluşturulmuş, idare heyeti başkanlığına eski Beyrut Valisi Diyarbakırlı İsmail Hakkı Bey, umumî katipliğe de Van mebusu Vasıf Bey seçilmiştir. Kongrede alınan kararlar şunlardır:
1- Avrupa'ya heyetler göndererek, hukukun müdafaasının sağlanması.
2- İstanbul'da Fransızca bir gazete kurarak, Cemiyet'in amaçlarının bütün dünyaya ulaştırılması.
3- Ermeni çetelerince yapılmış olan cinayetlerin açıklanması.
Kısa bir süre içinde doğu vilâyetlerinde Cemiyet'in şubeleri açılmaya başlamış-tır.Vilâyât-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti üyesi bulunan Dursunbeyzâde Cevat Bey, Cemiyet'in merkezinden, onun Erzurum şubesini açma yetkisi alarak Erzurum'a gelmiş, burada aydınlarla yaptığı görüşmeler sonucunda, Erzurum Şubesi'nin açılmasına karar verilmiştir. 2 Mart 1919 tarihinde kuruluş için valiliğe müracaat edilmiştir. 10 Mart 1919 tarihinde valilik tarafından kurulmasına izin verilen Cemiyet'in Nizamnamesi'nde cemiyetin amacı; “Vilâyât-i Şarkıyye'de bulunan bilcümle anasırın millî ve siyasî hukukunun inkişafını temin edecek esbab-ı meşruaya teşebbüs ve vilâyât-i mezkûrenin İslâm ahalisinin tarihî ve millî hukuklarını medeniyet âlemi huzurunda müdafaa etmek, bu bölgede vakî olan cinayet ve mezalimin tahkik edilmesi için çalışmak ve hükümet nezdinde gerekli teşebbüslerde bulunmak” olarak açıklanıyordu.
İlk toplantısını 6 Mart'ta yapan Cemiyet'in başkanlığına Hakkızâde Hacı Fehim Efendi, muhasipliğine emekli Binbaşı Süleyman Bey, katipliğine de Dursunbeyzâde Cevad Bey seçilmişlerdir.
Daha valilikten Cemiyet'in kurulması için izin alınmadan Cemiyet, 9 Mart'ta bir beyanname yayınlamıştır. Bu beyannâmede; memleketin her tarafında bulunan camiler, kümbetler gibi dinî ve millî abidelerin bu toprakların sahiplerinin kimler olduğunu gösterdiği, Ermeni iddialarının mesnetsiz bulunduğu, tehcirden Ermeniler'in sorumlu olduğu belirtilerek, Wilson Prensipleri çerçevesinde bu gerçeklerin dünya kamuoyu önünde ispat edilmesi için Türk milletinden yardım istenilmiştir.
Bu Cemiyet, Erzurum'da daha önce kurulmuş bulunan İstihlâs-ı Vatan Cemiye-ti'nin ortadan kaldırılmasını sağlayarak, Müdafaa-i Hukuk etrafında toplanılmasını da temin etmiştir.
Cemiyet kurulduktan sonra faaliyetlerini bir türlü istenilen düzeye getirememiştir. Çeşitli sebeplerden kaynaklanan bu durumun giderilmesi ve faaliyetlere hız kazandırıl-ması için idare heyetinde bazı değişiklikler yapılmıştır. Cemiyet'in faaliyetleri Küçük Kâzım Bey'in çalışmaları ile hız kazanmıştır. 2 Nisan 1919'da yapılan bir toplantı sonucunda bir vilayet kongresi yapılmasına karar verilmiştir.
13 Mart 1919'da XV. Kolordu Komutanlığı'na tayin edilmiş olan, Kâzım Karabekir Paşa'nın 3 Mayıs 1919'da Erzurum'a gelmesi bölgenin geleceği açısından çok önemli olmuştur. Karabekir Paşa'nın Erzurum'a gelmesi üzerine Cemiyet temsilcileri Paşa'yı ziyaret ederek, Cemiyet'in kuruluş gayesini ve planlarını an-latmışlar, Paşa da onlara yardımcı olacağına söz vermiştir.
O günlerde, doğu vilayetlerini, birbirine daha çok yakınlaştıracak bir olay yaşan-mıştır. 15 Mayıs 1919'da İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Türkiye'yi bir bütün olarak değerlendiren Erzurumlular, Erzurum işgale uğramışçasına büyük tepkiler göstermişlerdir. Erzurum Vilâyât-ı Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve Cemiyet'in kazalardaki şubeleri İzmir'in işgalini şiddetle protesto etmişlerdir. Erzu-rum'un İzmir'in işgali ve Yunanlılar'ın yaptıkları mezalimle ilgili protestoları TBMM'nin açılışına kadar devam edecektir.
Erzurum'da bir vilayet kongresinin toplanması 2 Nisan 1919'da kararlaştırılmıştı. Bu kararın alınmasından sonra hazırlanan teşkilat nizamnâmesine göre;Vilâyât-i Şarkıye Kongresi'nin yapılacağından ilk defa burada söz edilmiş, ayrıca müdafaa-i hukuk'un ancak silahla sağlanabileceğine de karar verilmiştir. Uzun görüşmeler sonucunda, 29 Nisan'da bir miting düzenlenerek, halka bilgi verilmiş ve Şark Vilayetleri'ne kongreye davet telgrafları çekilmiştir.
Erzurum'da da Vilayet Kongresi, bütün sancak ve kazalardan gelen temsilcilerin katılmasıyla 17 Haziran'da toplanmış ve 21 Haziran 1919'da sona ermiştir. Vilâyet Kongresi'nde alınan yeni kararlar doğrultusunda, teşkilatın genişletilmesi çalışmalarına devam edilmiş ve Erzurum Kongresi için hazırlıklara devam edilmiştir.
23 Temmuz 1919'da açılan Erzurum Kongresi'nin başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilmiştir.
SONUÇ
Millî Mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Erzurum Kongresi'nin ta-sarlanma ve toplanmasında Vilâyât-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin Erzurum şubesi ile Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti'nin rolleri çok büyük olmuştur.
Vilâyât-i Şarkıye'de bir Ermenistan'ın kurulması faaliyetlerinin önüne geçmek üzere kurulan Vilâyât-i Şarkıye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve bu Cemiyet'in Erzurum Şubesi de Vilâyât-ı Şarkıye'de Millî Mücadele'nin teşkilatlanmasında büyük adımlar atmıştır.
Her iki Cem.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 -
|