|
1TELLİOĞLU SAİB (Prof.Dr.)
Köşe taşları fiziki yapıları ile fonksiyonları ile diğerlerinden farklılıklar arz edip, binaların sağlamlığında önemli roller üstlenirler. Bunların herhangi bir şekilde arızalanmaları duvarları derinden sarsar. İnsanlar arasında da, yaşayış tarzları, edepleri, ağır başlılıkları, vakarları, mertlikleri, cömertlikleri, kültürleri yönünden hemcinsinden farklı olan tipler mevcuttur. Bunlar da KÖŞE TAŞI olarak nitelendirilmektedirler. Ölümleri maddi olmasa bile manevi yönden büyük boşluklar doğurur. İşte geçtiğimiz hafta bu tiplerden iki kıymetli hemşerimizi kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeyiz.
Bunlardan birisi yukarıda bahsetmiş olduğumuz vasıfların tümünü sentezleyebilme lütfuna peydah etmiş olan Prof. Dr. Saip Tellioğlu Bey Hocamızdır. Aslen Hasankale'nin Sivas mahallesinden olan Saip Bey Kiğı milletvekillerinden Vasıf Beyin mahdumlarıdır. Çocukluğu merkez ihmal mahallesinde geçen Hocamız, Erzurum Lisesi'ni bitirdikten sonra Ankara Ziraat Fakültesi'ni okumuş, bu tahsili sırasında Erzurumlular derneğinin merhum Sabri Erduman'dan sonra ikinci başkanlığını yürütmüş, bu arada KORUK isimli güzel bir dergi çıkararak Erzurum kültürüne büyük hizmetlerde bulunmuştur. Daha sonra Erzurum Ziraat Fakültesinde asistanlığa başlamış, Avustralya'da doktorasını bitirmiş, bilimsel kariyerinin son safhası olan Profesörlüğe kadar yükselmiştir. Avustralya'dan döndükten sonra, bir tanıdığı yazmış olduğu mektubun üzerine "Mr.S.Tellioğlu-Turkey" diye yazmış, mektup o zaman mebus olan babası merhum Tahsin Tellioğlu ağabeyimize iletilir ve bu vesile ile sahibini bulmuş olur. Bir gün Tahsin Bangaoğlu hocamızı İsmet Paşa'ya götürerek Vasıf beyin oğlu olduğunu söyleyerek tanıştırır. Aralarında şöyle bir diyalog geçer;
-Baban çok boylu poslu idi, sen neden böyle ufak tefek kalmışsın?
-Bilemiyorum Allah vergisi, herhalde anneme benzemişimdir.
-Merak ettiğim bir konuyu sana soracağım, Tahsin Üzer baban tarafından sık sık dayak yediğini bana anlatarak dert yanardı. Bunun sebebi hakkında bir bilgin var mı?
-Babamdan bu konuda bir şey dinlemedim.
Diyalogun yorumunu bendeniz yaparak hocama dedim ki; "Tahsin Üzer Erzurum'da genel müfettiş iken hemşerilerimize büyük zulümler yapmış ve hatta 10 Kasım 1938 de bir isyan çıkarmayı düşünmüş ancak becerememiştir. Merhum babanız hemşerilerinin öcünü alarak büyük hayırlar işlemişlerdir". Hocamızın Pasinler'de birkaç tane köyü vardı. Dolayısı ile memurluk maaşına ihtiyaçları yoktu. Maaş aldığı her ay fakültenin hizmetlileri sıraya girer, borç adı altında yardımlar ister ve tabi geri ödemezlerdi. Hatta bir asistan arkadaşımızın vasıtası ile ismini belirtmeden birçok talebe arkadaşımıza burslar verirlerdi. Bütün bunlara rağmen kanaatime göre en üstün tarafı aşağıdaki olaydan anlaşılacağı üzere sabır ve nezaket abidesi oluşu idi.
Bir sene Ziraat Fakültesinin koyunları için Aşkale'nin önde gelen hanedanlarından Kırbaşoğlu Fevzi beyin (şapka isyanında bir komploya kurban gitmiştir) keklik yaylası kiralanmıştı. Her gün bir asistanla bir hoca dönüşümlü olarak kontrole gidiyorlardı. Kıymetli arkadaşımız Prof. Dr. Hakkı Emsen Bey anlatmaktadır; "Sıra benle Saip Bey hocamızda idi. Şoför sabahleyin bizi götürdü. Akşam gelip alacaktı. Ancak akşam oldu, yatsı oldu, yarı gece oldu gelen olmadı. Ömürlerinde tüy döşekler dışında yataklarda yatmamış olan zavallı hoca sabaha kadar çobanın kirli keçesi (kepenek) altında diş dişe vurmak zorunda kaldı. Ertesi gün kuşluk vakti gelen şoförün tek özrü unutmuş olması idi. Hocamızın cevapları ise sadece "Olur böyle şeyler Bey"den ibaretti. (Burada "Bey" hocamızın hitap tarzıdır.) Bilmem ki bu yaşlı gezegenimiz bugüne kadar hocamızın durumunda olup da bu asaletli sabrı sergileyebilen birisinin ayağının altını öpebilmiş midir?
Diğer hemşerimiz aynen Saip Bey'in kumaşından olan ve birçok yönlerden ona benzetmiş olduğum 1960'lı yıllarda Erzurum halk eğitimi başkanlığını yürüterek kurmuş olduğu Köy Kalkınma Kooperatifleri ile yurtdışına yüzlerce işçi göndererek Erzurum'un maddi ve manevi kalkınmasında büyük rol oynamış olan Osman Nuri Bey'dir. Aynı zamanda dayım da olan Osman Nuri beyin dedeleri ispaha "sipahi" beyleridir. Babaları Dedebey büyük alim olup, çevrede KUTUP olarak adlandırılmıştır. Kendilerine de arkadaşları DAHİ lakabını layık görmüşler, Celavuz Köy Enstitüsünü, Hasanoğlan Yüksek Köy enstitüsünü birincilikle bitirmiş ve kendi imkanları ile çalışarak Fransızca devlet imtihanını birincilikle kazanarak 1960'ın parası ile 1500 TL mükafat almıştır. Aynı zamanda çok iyi bir müzisyen olup, birçok besteleri ile birlikte belki de Türkiye'nin en iyi saz çalanlarındandı. Hemşerimiz Arif Sağ'ın kardeşleri bir gün "Türkiye'nin en iyi sazcısının abim olduğunu sanırdım. Şimdi sizi tanıdıktan sonra anladım ki ondan daha üstünleri varmış" şeklinde takdirlerini kondurmuşlardır.
Kıymetli büyüklerimize Cenab-ı Hak'tan gani gani rahmet dilerken tüm yakınlarına özellikle Saip Bey hocamız için ilim camiasına taziyelerimizi sunarız.
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 -
|