1 Anadolu'da yetişen büyük velilerden 1848 senesinde, Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğdu. Babası o yörelerde sevilen âlim ve fâzıl bir zât olan Molla Mahmûd Efendi'dir. Ailesi onyedinci asırda Bağdat civarından gelip hacılar köyüne yerleşmiştir. Dedelerinin hepsi âlim olup, ömürlerini insanları irşad yolunda harcamışlardır. Ahmet Efendi, tahsil çağı gelince, çeşitli medreselerde ilim öğrendi. Sonra Şeyh Ali Palevî (KS)ve Abdullah-ı Melekânî(KS)'nin derslerini takip etti. Tasavvufta ilerlemek için Seyyid Sıbgatullah Arvâsi(KS)'nin dergâhına giderek teslim oldu. Burada Seyyid Sıbgatullah Arvâsî(KS)'nin en büyük halifelerinden olan Şeyh Abdurrahman-ı Tâgî(KS) ile tanıştı. Sıbgatullah Arvâsî(KS)'nın vefatından sonra yerine geçen Abduurahmân-ı Tâgî(KS)'ye bağlandı. Onun sohbetlerinde kemâle ererek, icâzet aldı ve Abdurrahmân-ı Tâgî(KS) tarafından irşad görevi ile Erzurum'a gönderildi. Erzurum'a gelen Ahmet Efendi, Sultanmelik mahallesine yerleşti. Yaz aylarında Erzurum'a yakın Taşkesen Köyünde ikamet edip, burada insanları irşad vazifesini yerine getirdi. Bu yüzden Taşkesânî ve ya Erzurumlular tarafından Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi olarak meşhûr oldu ve Erzurum çevresinde çok sayıda talebe yetiştirdi. Hocası Abdurrâhman-ı Tâgî(KS) ın vefatının ardından Bitlis'te ki mezarını ziyarete gittiğinde ağlayarak şu manaya gelen beyitleri söylemişti: “evimin uzaklığından dolayı size geç geliyorum/bana iyilikte imdâd eyleyin/Fakir ve katıksız olarak kapınızda durmuş eşiğinize yüz sürmekteyim/Tarafınızdan ricâm ve kanaatim o ki İrşad için gelenleri red etmeyiniz/Rahmet bulutları eksilmesin türbenizin üstünde mağfiret yağmurları yağdırsınlar ey hayırlı üstad!/ Ben Ahmed'im,kapınızda bir kıtmirim. Uzak da olsa yerim, himmetinizi yakından isterim.” Ahmet Efendi görüşmediği halde Sultan Abdülhamid han tarafından tanınmakta olduğu bilinmektedir. Erzurum Pasinler'in Tuylar köyünden bir zat, Sultan Abdülhamid han'ın ikamet ettiği Yıldız sarayında diğer bir arkadaşı ile birlikte nöbet tutmakta iken, Sultan bir ara balkona çıktı ve askerleri yanına çağırdı. Balkonun yanına gittiklerinde, Sultan diğer nöbetçiye hiçbir şey sormadan bir miktar para vererk hamam gitmesini söyledi. Sonra bu askerin gusletme imkanı bulmadan nöbete geldiği anlaşıldı. Erzurumluya dönerek; “Siz târikat ehlisiniz. Hocanız kimdir?” diye sordu. Erzurumlu asker de; “Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendi.” Cevabını verince; “Evet o zatla tanışıyoruz.” Diyerek içeri girdi. Biraz sonra da elinde bir Kur'ân-ı kerîm ile geri gelerek Erzurumlu askere; “Bu Kur'an-ı Kerimi hocan olan kardeşime verirsen memnun olurum.” Dedi. Erzurumlu memleketine döndüğünde Ahmet Efendiyi ziyarete gitti. Ahmet Efendi onu görünce konuşmasına fırsat vermeden;” hoş geldiniz evladım, emanetimizi getirdiniz mi?”Diye sordu. O zat büyük bir şaşkınlık içinde Kur'ân-ı Kerim'i çıkarıp Efendi hazretlerine teslim etti. O hediye halen aile kütüphanesinde muhafaza edilmektedir. Erzurum ve çevresinde maddi ve manevi ilimlerle büyük hizmetlerde bulunan Taşkesenli Ahmet Efendi 1909 senesi Mart ayının yirmi dördünde 61 yaşında iken darı bekaya yürüdü. Kabri Taşkesenli Camii avlusundadır. muzaffer taşyürek - 19/11/2013 - 17:39 - |