1 Kültür-Sanat Musa Kazım Efendi'ye vefa çağrısı Osmanlı İmparatorluğu'nda Şeyhülislamlık yapan Tortumlu Muza Kazım Efendi'nin kabrinin, Edirne'de olduğu ve bakıma muhtaç bir durumda bulunduğu bildirildi. Tarih Profesörü Enver Konukçu, Tortum'un yetiştirdiği bu mümtaz Erzurum evladının kabri için Tortum Belediyesi'ne çağrıda bulundu. 25 Haziran 2011 Cumartesi Osmanlı İmparatorluğu'nda Şeyhülislamlık yapan Tortumlu Muza Kazım Efendi'nin kabrinin, Edirne'de olduğu ve bakıma muhtaç bir durumda bulunduğu bildirildi. Tarih Profesörü Enver Konukçu, Tortum'un yetiştirdiği bu mümtaz Erzurum evladının kabri için Tortum Belediyesi'ne çağrıda bulundu. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enver Konukçu, Erzurum'un, tarihte derin izler bırakan birçok Şeyhülislam yetiştirdiğini söyledi. Feyzullah ve Vani Efendi gibi isimlerin, bunların sadece ikisi olduğuna dikkati çeken Konukçu, Tortumlu Musa Kazım Efendi'nin de, ilmi ve dini yönüyle Osmanlı'da bir döneme damgasını vurduğunu kaydetti. Musa Kazım Efendi'nin kabrinin nerede olduğunun kimseler tarafından pek bilinmediğini anlatan Konukçu, “Ben de şahsen merak ederdim, Bursa'da katıldığım bir sempozyumda meslektaşım Prof. Dr. Mehmet İspirli'ye bunu sordum. Cevaben; Musa Kazım Efendi'nin kabrinin Edirne'de olduğunu ve II. Murat'a ait Muradiye Camii'nin haziresinde medfun bulunduğunu öğrendim. Bu kıymetli bilgi şahsım kadar, Erzurum'u da yakından ilgilendiriyor.” diye konuştu. Musa Kazım Efendi'nin kabrine ait fotoğrafa, Edirne Üniversitesi'nden Prof. Dr. M. İnbaşı sayesinde ulaştığını belirten Konukçu, kabrin bakıma muhtaç bir durumda olduğunu gördüğünün altını çizerek, “Erzurum'un bu mümtaz evladının kabrini elden geçirmek ve bakımını yaptırmak, bana göre en başta Tortum Belediyesi'ne düşer. Tortum Belediye Başkanı Hasan Çakmak'ın bu ulvi vazifeyi severek üstleneceğinden eminim” diye konuştu. KONUKÇU, TORTUMLU MUSA KAZIM EFENDİ'Yİ ANLATTI... Prof. Dr. Enver Konukçu, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi hakkında bilgiler de verdi. Tortum kökenli olan Musa Kazım Efendi'nin, İttihad ve Terakki ve dolayısıyla V. Mehmed Reşad devrinin önde gelen din adamlarından ve Şeyhülislamlarından olduğunu anlatan Konukçu, “Dini konularda derin bilgisi vardır. İttihad ve Terakki liderlerinin 1918'de yurdu terk etmelerinden sonra, Musa Kazım Efendi köşesine çekilmiş ve dini esereler kaleme almaya çalışmıştır. İngilizlerin baskısı ile tehcir konusu gündeme geldiğinde, Hükümet üyesi olması nedeni ile hakkında işlemler yapılmış ve Mahkemeye sevk edilmiştir. Kendisini aklama çalışmaları nedense, eski hükümetin düşmanı olan yeni yöneticilerce hoş karşılanmamış ve suçlu görülerek mahkumiyetine karar verilmiştir. Mabyenci Ali Fuad Efendinin, ’Görüp İşittiklerim' isimli hatıratında, Musa Kazım Efendi'nin mahkumiyet kararı saraya da intikal etmiş, Padişah 6'ncı Mehmed Vahideddin bir süre bu karar üzerinde düşünmek zorunda kalmıştır. Bir ara doğum yeri olan Erzurum Vilayeti Tortum kazasına gitmesi ve orada yaşanması istenmiş ise de, Musa Kazım Efendi, bunu kabul etmekle, suçluluğunun doğrulanacağını düşünerek buna karşı çıkmıştır.” diye konuştu. TORTUMLU ŞEYHÜLİSLAM MUSA KAZIM EFENDİ, SAYISIZ ESERE SAHİP... Musa Kazım Efendi'nin daha sonra Edirne'ye gönderildiğini ve kendisinin ölümüne kadar burada yaşadığını dile getiren Konukçu, “10 Ocak 1920'de burada hayata gözlerini kapamıştır. İslam'da Meşveret Usulü ve Hürriyet, Riacalin Muhtırası ve siyasetçiler İstibdad Devri Ahvali ve sebep olanlar, İslam'da Cihad, İhlas ve Alek Tefsirleri, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi Külliyatı gibi eserleri vardır. Ancak üzerinde kendi devirlerinde bile tartışmalara olan Şeyh Bedreddin'in meshur eseri Varidat hakkında Türkçeye çevrilmiş olan eser, Musa Kazım Efendi tarafından yorumlanmıştır. Onun böyle bir eseri kaleme alması cesaret ve bilim alanındaki sınırsız yeteneğini de ortaya koymuştur.” dedi. MUSA KAZIM EFENDİ'NİN EDİRNE'DE TOPRAĞA VERİLDİĞİ BİLİNİYORDU, ANCAK... Şeyhülislam Musa Kazım Efendi'nin Edirne'de toprağa verildiğinin bilindiğini, ancak yerinin pek bilinmediğini ifade eden Konukçu, şunları kaydetti: “Bunun sebebi de Edirne'nin bulunduğu zor durum ve işgal yıllarıydı. Yöre dışında hayatını kaybetmiş Erzurumlular hakkında maalesef şimdiye kadar ciddi bir araştırma yapılmış değildir. Çoğu İstanbul'daki Yeni Cami Mezarlığından tutun da, Üsküp'e kadar yayılmış durumdadır. Birinci Dünya Harbi sonrası esir düşen birçok Erzurumlu Bakü'den Vetluga ’dan Samarra'ya, oradan Kransnoyarsk ve Viladivostok'a kadar isimsiz mezarlıklarda yatmaktadır. Onlara sadece dualarımızla ulaşabilmekteyiz. Manevi bağ böyle koruyabilmektedir. Erzurum, Tortumlu Musa Kazım Efendi de öyledir. Vani Efendinin hanımı da öyledir. Bilindiği gibi son zamanlarda, İstanbul'daki Şükrü Paşa bile Edirne'ye nakledilmiş ve sonsuz uykusunu kendisine ait anıtta uyumaktadır. Erzurumluların yolu düşerse onu bu meçhul kahramanı ziyaretle dua etmesini isterim. Mezarın restoresi ve kitabesinin yenilenmesi gerekmektedir. Tortum Belediyesi'nin bu asli görevi üstleneceğinden eminim. Gurbet elinde sonsuz uykusunu uyuyan Musa Kazım Efendi'nin önünde saygı ile eğiliyoruz.” . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 - |
|
2 Musa Kazım efendi, Mehmet Reşat V.(1909-1918) devrinin şeyhülislamlarından olup eserleriyle tanınmış ll nci Meşrutiyet devrinin eşsiz ve mümtaz simalarından biridir. Alim, mütefekkir ve müdakkik bir zattır. Dört defa şeyhülislam olmuştur. 1858 (1275) tarihinde Erzurum iline bağlı Tortum kasabasında doğmuştur. İbrahim efendi isminde bir zatın oğludur. İslamî ilimlere dair ilk bilgiyi memleketinde ilim ve irfanı ile tanınmış Nakşibendi şeyhlerinden Mehmed efendi adında bir zattan öğrenmiştir. Tahsilini de Balıkesir 'de bulunan amcasının yanında yapmış, mahallin en büyük alimlerinden Ali Lütfi efendiden ve diğer ilim adamlarından Kelam ilmi okumuştur. Konya'dan başladığı medrese tahsilini İstanbul'da tamamlamıştır. İstanbul'da önce Kazasker Eşref ve sonra da Hoca Şakir efendilerin derslerine devam etmiştir. 1888 (1306) tarihinde icazet almağa muvaffak olmuş, Rus imtihanını kazanmıştır. 1895 (1313) yılında Müderrisliği Rusumuyla taltif edilmiş, bizzat icazet vermeye başlamıştır. Muallim Naci ve Mithat efendilere fıkıh usulü ve tefsir derslerini okutmuştur. 1901'den 1908 tarihine kadar Mektebi Sultanı' de Akait, Darülmuallim' in Darülfününün da Mantık ve Fıkıh Usulü muallimliklerinde bulunmuştur. 1907 (1325) tarihinde Meşihat dairesinde Tetkiki Müellefat Meclisi Dairesinin başkatibi vazifesine tayin edilmiş ve aynı yıl içinde de bulunduğu meclisin azası olmuştur. Sonra Maarif Nezaretinde Meclisi Kebir-i İlmiye azası olmuş, İttihat ve Terakki Cemiyetine girmesi hasebiyle Meclisi Ayan azalığına tayin edilmiştir. 1910 (1328) tarihinde Hakkı Paşa kabinesinde Şeyhülislam Çelebizade Hüseyin Hüsnü efendinin meşihat makamında çekilmesi üzerine bulunduğu memuriyetten naklen Şeyhülislam olmuştur. Veziri meâlisemirin Hakkı Paşa, Hüseyin Hüsnü efendinin esbabı sıhhiyeden dolayı vuku istifasına mebni ,meşihat-i İslamiyet reviyyet ve ehliyeti cihetiyle heyeti ayandan Musa Kazım efendi uhdesine tevcih olunmuştur. Cevabı hak muvaffak buyura. İkinci Şeyhülislam oluşu 1911(1329) tarihinde Said Paşanın 8'inci sadareti zamanına rastlar. Bu aciz tahminen 12 yaşımda olduğum halde tarikat' i aliye' i ilmiyeye salik oldum. Allah' ın inayetiyle o zamandan bu ana kadar bütün etvar ve ahvalini o meslek-i alinin muktezatına tevfuk etmeye gücüm yettiği kadar çalıştım. Uzun senelerden beri dış temizliğe itinada berdevam olduğum gibi sahibi olduğum Nakşibendi tarikatının bu abdi acize bahşetmiş olduğu manevi tesirler sayesinde hasıl eylediğim kalp temizliği ve ruh safiyetini beşer kuduretünden muhafazayı dikkat eylemekteyim. Allah'ın inayetiyle gerekli ilimler hakkiyle tahsil ve bilgilerin Cami'i şeriflerle, yüksek ve orta mekteplerde talim eylediğim gibi tefsir ve tasavvuf ilimleriyle çok uğraşarak bu sayede Kuran-ı Kerim (10) cüzüne ait olan ve henüz basılmakta bulunan takriben üç bin sahifelik tefsir de vürudu getirdim" dedikten sonra devamla : "Allah'ın lütfiyle edindiğim şu dini hakikatlar ve Muhammedi feyizler sayesindedir ki çok senelerden beri İslamiyet'in ulviyetini bütün cihana karşı bihakkın ispata çalışmıştır. Binaenaleyh İslam dinine muhalif olup bana ispat olunan bir mezhep veya mesleki kemali şiddetle reddeden ve bu memleketin selameti ve diyanet siyaseti namına bu gibi tevzirata ehemmiyet vermemelerini ve o gibi bazı bütün İslamı ahaliye tavsiye eyler ve bu beyannameyi neşirden maksat, mevki'i muhafaza olmayıp hem bütün halkı dücar oldukları, yanlış düşüncelerden, hem de gerek bu acizlerin yerine gelecek ve gerek sair mevkii iktidarda bulunacak devlet büyüklerine isnad olunarak bu gibi merdud ve menfuf sözlere asl: kulak asılmaması kat'i surette lüzumunu, selameti din ve dünyanın ancak bu noktada bulunduğunu halisane iktam eylerim." Musa Kazım efendi ikinci defa tayin edildiği Meşihat makamında ancak üç ay kalabilmiştir. Üçüncü defaki Meşihat makamına gelişi 1916 tarihinde Said Halim Paşanın kabinesinin son zamanlarında Ürgüplü Mustafa Hayri efendinin Meşihattan çekilmesinden sonra olmuştur. Dördüncü Meşihatı 1917 tarihinde Said Halim Paşa kabinesinden sonra teşekkül eden Talat Paşa kabinesinde bu ali makamı muhafaza etmiş ve Evkaf'ı nezaret vekaleti de uhdesine verilmiştir. Dört meşihat devrinde fetva müddeti toptan 5 sene, 1 ay, ve dört gündür. Musa Kazım efendi Birinci Cihan savaşının sonunda Mondros mütarekesi sırasında İttihat ve Terakki kabinesi üyesinde olması hasebiyle Bekir ağa bölüğüne hapsedilmişti. Malta'ya sürgün edilmesi ihtimali olmasına rağmen, rahatsızlığı hasebiyle Edirne'ye gönderilmiş ve orada 1919 tarihinde vefat etmiştir. Basılan eserleri şunlardır: 1-Safvetül Beyan fi Tefsir-i Kuran (Yalnız bir cildi neşrolunmuştur.) Musa Kazım Efendi : 2.Meşrutiyetin ilanından sonra Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendi Darül Halâfetül aliye namiyle medreseleri ıslah etmiş, ihsarî, talî ve âlî gibi kısımlara ayırmış, tefsir-hadîs,fıkıh ve usulü fıkıh, kelâm ve tasavvuf ve felsefe gibi ihtisas şubeleri meydana getirmiştir. |