3Kendi Kaleminden Basın-yayın hayatı. /
07.07.2005, Hakikat - Erzurum
VEFASIZINA SİTEM...
Dünyada en zor şey kendini anlatmaktır herhalde. Bu yazının kaleme
alınma sebebi, mail adresimize düşürülen mesajlarda ve köşelerinde gazeteciliğimizi, köşe
yazarlığımızı sorgulamaya kalkan, fikirleri ve varlıkları kendinden menkul
birkaç kişiye cevap niteliğindedir.
Benlik hevesine kapıldığımızı zannedip bize kızacak olan
değerli okuyucularımızdan peşinen özür diliyorum. Turizm kaynaklı çeşitli
işler yapmış olmama rağmen, "mesleğiniz neydi?" diye sorsalar,
herhalde; "önce matbaacı sonra gazeteciyim." Derdim. 30 yıldan
fazla bu mesleğin mutfağından başlayıp, vitrinine yani birinci sayfasında
köşe yazarlığına kadar geldim. Uzun yıllardır ulusal ve mahalli basınımız
da mürettip, sayfa düzenlemeci, baskı operatörü, daha sonraları muhabir ve
köşe yazarı olarak görev yaptım.
ULUSAL BASIN
Günaydın Gazetesinin ilk çıktığı yıllarda 5 yıl Erzurum muhabirliğini yaptım. Atatürk
Üniversitesi Rektörü Kemal Bıyıkoğlunun koltuğunun yakılması haberini o
günkü şartlarda, duruyor ise selametli, aramızdan ayrıldı ise
rahmetli Milliyet gazetesinin meşhur foto muhabiri Mustafa İstemi'nin Telefax'ıyla -günlük-
resimlerini geçen ilk gazeteciyim.
Türkiye'de ilk defa "düzeni Protesto" adına, kendini yakan öğrencinin haberini
yapan, Acil servisin penceresinden gizlice girerek aniden flaş patlatıp,
(meğerse yanan veya yangına
düşmüş birisinin ışığa karşı fazla duyarlı olduğunu o zamanlar bilemeden) resimleyen de benim.
Arşivler açıktır. En yakını da Erzurum Atatürk Üniversitesi kütüphanesidir.
Bütün bunları yaparken hiç yorulmadım, hiç bıkmadım. Bu topluma bir şeyler vermek adına,
gecemi gündüzüme katarak çalıştım. Aktif siyaseti, M.H.P.
gibi aktif bir partide yapmak
dahil olmak üzere, bir çok sivil toplum örgütlerinde bulundum.
Başkanlıklar, ikinci başkanlıklar, yönetim kurulu üyelikleri yaptım, halen daha
yapmaktayım.
Hayatım boyunca
tembelliği, boş vermişliği, bi taraflığı seçip, hiç köşemde oturmadım.
Yani hiçbir zaman, "zamanın
komasına girmedim. Hep zamanı komaya soktum." Yakın çevremi (hele hane
halkını) de bu sebeplerden
dolayı, üzdüm, kırdım ve ya ihmal ettiysem; huzurunuzda hakkı geçen
herkesten hakkını helal etmelerini hasseten rica
ediyorum.
MAHALLİ BASIN
Son zamanlarda da
kendimce yazmak, bilgilendirmek, ilgilendirmek, teşhisler koymak,
tedaviler sunmak, ömrümüzün sonbaharında tarihe küçük küçük notlar düşmek, bir iki kalıcı eser bırakabilmek için, her akşam
bir iki saatimi bilgisayarımın başında kendim ve hayatım boyunca asla vaz geçmediğim
ulvi hedeflerim için
ayırıyorum.
"Evliyalar Diyarı Erzurum"
isimli tamamen araştırmaya dönük ilk kitabım Allah (c.c.) izin verir
ise çok yakın bir zamanda yüce
milletimin huzurlarına
sunulacak.
Kabul görmesi veya kabul görmemesi 35 yıllık birikimin bir
imtihanı olacaktır. Bu imtihanı kazanmak veya kaybetmek benim için
eş değerdedir. Çünkü yapmaya çalıştığımız her şey bu milletin yüce menfaatleri esas alınarak
yapılmıştır, ömrümüz vefa verdiği müddetçe de yapılmaya devam edecektir.
Uzun bir zamandan
beri dir gazete sahibi arkadaşlarımıza bazen tehditler yağdırmalara sebep
olarak, bazen de maddi sıkıntılar içine sokarak, bir iki köşe ve dergilerimizde, ülkenin ve Erzurum'un meselelerini
okuyucularımızla tartışıyoruz. Aldığımız memnun edici tepkiler bizi geceli, gündüzlü ciddi
araştırmalara ve bildiğim tüm doğruları yazmaya sevk
etmiştir.
Şartlar ve ahval ne olursa olsun, “haksızlık karşısında susan dilsiz
şeytan” asla olmadık, olmayacağız da. İnternet teki Erzurum
sayfalarına;
“Bu sayfayı Kirletmeyin!." veya "seviyeyi düşürmeyin!.." diye mail
düşen kıymetli arkadaşlarımıza biraz kulak verin lütfen. Konuşmak için
konuşulmaz, sadece kendinizin okuyup anlayacağı kadar da garip şeylerde
yazılmaz. Çünkü yazdığınız özel bir mektup
değildir.
Sürekli ben, ben
demekten Allah'a (c.c.) sığınıyor, her yanlışın üzerine bir kartal dehşetiyle ineceğimiz, her
doğrunun ve güzelin de ölünceye kadar
yanında olacağımız herkes
tarafından iyice bilinmelidir.
Her mesele karşısında
duruşumuz; Din, Vatan, Millet, Bayrak ve Ezan ulviyetlerinin ve
"İlay-i Kelimetullah" davasının korunup kollanması adına asil bir
kurt duruşudur.
Bulunduğumuz bu yüce
seviyeye teşrif edilmek isteniyorsa, önce "Kurtlarla Dansı"
iyi bilmek gerekmektedir.
VEFASIZLIK
Son birkaç zaman önce çok sevdiğimiz bir ağabeyimiz, bizim çok
üzerimize almadığımız fakat birilerinin “kasıt
sizdiniz.” Dediği bir iki paragrafla, şahsıma bir şeyler söylenmeye çalışıldığına şahit oldum.
Yazık ki ne yazık; bundan otuz-otuzbeş yıl önce el ele, omuz omuza
verip, İstiklâl marşını söyleyerek,
toplum polisinin coplarından birlikte korunmaya çalıştığımız, polis
panzerlerini birlikte omuz vererek devirdiğimiz, bir ağabeyimize hiç yakıştıramadım. Eğer eliniz de büyütüp, milli
ve manevi duygularla benzettiğiniz, ateş çemberinin içine attığınız, mahpuslar da iken arkamızdan
gözyaşları döktüğünüz, bu
insan, eğer iyi bir insan değilse, asla hata benim değildir. Sizler bizi
böyle yetiştirdiniz.
Eseriniz ortada.
İyi ise de sizin, kötü
ise de sizin eseriniz.
Gene bu meslek içinde birlikte gazete kağıtlarını yakarak ısındığımız, elleri donarak
hurufat dizdiğimiz, rahmetli Cihat Güngör ve Necati Güngör'ün
gazetesini sabah yayına
kavuşturabilmek için, şimdiki Çaykara İşhanı'nın yeri o zamanki belediye dükkanlarının birisinde
ciddi ciddi ayakta kalma mücadelesi verdiğimiz, bir kardeşimizin, (şimdi
kendisi bir gazete sahibi)
arkamızdan bizim dinlemeyeceğimizi bildiği insanlara bir - kaç laf söylediğini esefle
duydum.
Yazık ki ne yazık!..
Dostluklarımın bozulmasından Allah'a (c.c) sığınırım, ben bu
dostlukları 40 yılda ancak tesis ettim. Önümde bir 40 yıl daha yok ki
böyle sağlam dünya dostlukları edineyim.
Şurası kesinlikle iyi bilinmelidir ki; Hiçbir zaman, hiçbir kimse
ile sidik yarışında bulunmadım. Gelenin hatırı için geçmişe kalkıp
sövmedim. Hiçbir zaman rüzgara karşı işemeyi deneyip üstümü kirletmedim.
Silah oldum patladım. Ama tetik olup, patlatmadım. Menfaat gibi bir arkadaşım olsa idi,
hiçbir zaman hazzetmediğim para denen o satın alma maddesini tanır ve bu
gün bir bağ - kur emeklisi değil,
hali vakti yerinde birisi olurdum.
Hoş, o jenerasyonun çile yumağı insanları hep, öyle değilmiyiz?
Bazen Kurt olur, sürü halinde hep birlikte gezer, bütün dünyaya karşı yüreklere
korkular salarak yaşama
mücadelesini birlikte veririz.
Bazen de Kurt olur ilk önce yaralı arkadaşlarımızı biz yeriz.
Bu Özellik bir kurtlarda birde Erzurumlularda var galiba....
Allah, (c.c.) yar ve yardımcınız
olsun.
07.07.2005, Hakikat - Erzurum
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:39 -