2Erzurum'da Ağaçlandırma Çalışmaları
Prof.Dr.Zeki Başar
Bilindiği üzere Erzurum ağaç bakımından fakir durumdadır. Acaba geç te nasılmış? Şehir, yakın çevresi özellikle Palandöken dağları... Konuyu merak edenler arasında, eski yıllardan beri ben de vardım.Erzunım için önemli olan bu durumu söz konusu yapanların bir çoğuna katıldığım küçük toplantılarda ve görev yerlerimde çoklukla tanık olmuştum.
1960 müdatıelesini yapanların başlarında bulunan ve Devlet Başkanı, Silahlı kuvvetler Başkomutanı olarak ilk kez memleketi olan Erzuruma gelen Sayın Cemal GÜRSEL'le Erzurum Tarih Derneği Yönetim Kurulu olarak görüşmek istemiş ve kabul edilmiştik.
Birlikte Aziziye Tabyesini ziyaret arzumuzu da kabul etmişlerdi. Olayı anlatan anıda değindiğimiz gibi. Paşadan tabyaların ve Palandökenin ağaçlandırılması sorunuyla ilgili dileklerimiz olmuştu. Olumlu karşılamışlardı. Ama türlü uğraşları arasında vakit ayıramayacaklanni da düşünmemiş değildik. Hiçte böyle olmadığını, ağaçlandırma sorununu ne denli geniş ölçüde ele aldıklarını ve ne kadar büyük parasal olanaklar sağladığını Nedim OKCU'nun yazısından öğreniyoruz. O Yıllar sonra Cumhuriyetin 50. yılına ulaşmanın sevinç ve heyecanını yaşıyorduk. İl ve İlçelerde Yöneticilerin Başkanlıklarında kutlama kurulları kurulmuştu. Erzurum Valisi Necmettin KARADUMAN'dı. Kendileri, vali Yardımcısı Fuat Bilgin, Belediye Başkanıyla birlikte sekiz kişilik bîr kurul oluşturulmuştu. Kolorlu temsilcisi, Orman Başmüdürü ile Halkoyunları Genel Sekreteri Sabahattin BULUTun bulundukları kurula ben de Atatürk Üniversitesi temsilcisi olarak katılmıştım. Etkinliklerle ilgili programa önem verilmekle beraber kalıcı eserlere de ağırlık verilmişti. Orman Başmüdürü, Palandökenin ağaçlandırılması konusuyla ilgili bîr hizmetle görevlendirilmişti. Sanırım Telesiyej İstasyonu yakınlarında bir şeyler yapılmıştı.
Konuyla gerçek anlamda ilgilenen Orman Yüksek Mühendisi Nedim OKÇU olmuştur. Kendisiyle tanışıp, yakından görüştükten sonra nitelikli, okuyan, düşünen, memleket heyecanı taşıyan bir kişi olarak bana güven vermişti. Erzurum Tarih derneğinin Kırkıncı yılını doldurması münasebetiyle hazırladığım kitaba, Erzurum'la İlgili başka konular arasında, bir çoklarımızın merakımızın konusu olarak ağızlardan düşmeyen ağaçlandırma meselesine de yer vermeyi düşündüm.
Ricamı, beklediğimden çok daha doyurucu bir yazı ile karşılamış oluyorlar Beşinci Bölüm olarak ve teşekkürlerimle birlikte kitabıma ekliyorum.
Geçmişte. Ağaçlandırma Çalışmaları/ Yazan Nedim Okçu
Yeşili kıt olan Erzurum ve civarı için ağaçlandırma çalışmalarının önemi açıktır. Her geçen yıl ağaçlık sahaları artan şehir ve civarının, ilerde çok daha fazla yeşile kavuşacağı kesindir.
Bu yazıda, doğu Anadolu bölgesini kapsayan ağaçlandırma çalışmalarının, yalnızca, Erzurum şehri ve civarını ilgilendiren kısmı ele alınacak, ne zaman ve nasıl başladığı anlatılacaktır.
Son 10 senesinde (956-965) çalışmalarına katıldığım; 9İ7-965 seneleri arasındaki süreden bahsedilecektir.
Şüphesiz bu tarihten sonra, geçen 30 yıl içinde, birçok şeyler yapılmış bulunmaktadır. Ancak, amacımız, sadece geçmiş hakkında bir tesbit yapmaktan, İbarettir. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Sonrası hakkında bîr fikrim olmadığı gibi, herhangi bir mütalaada bulunma konumunda da değilim.
30 sene sonra, bir kış mevsiminde, Erzuruma yaptığım iki günlük bir seya-hatta, karlar altındaki palandöken dağı yamaçlarında bulunan, Abdurcahman gazi türbesine çıkma imkânını bulabildim. 962-964 senelerinde dikmiş olduğumuz, küçük çam fidanlarının, Türbeden Ağzı açık Tabya hizalarına kadar, or-manlaştığını, uzaktan da olsa görerek heyacanlandım.
Bu yazıyı neden yazdım? Muhterem Prof. Dr. Zeki Başar, konuşmalarımızda, kendisinin bir kitap hazırlamakta olduğunu, bu kitapta Erzurum'un Ağaçlandırma konusuna da yer vermek istediğini belirtmişti. Mesleğim ve bu konuların içinde bulunan, yaşı yetmişi geçmiş bir Erzurumlu olmam dolayısiyle, bunları ancak benim yazabileceğime; geçmişin bir tesbit olarak yazıya dökülmesinin faydalı olacağına beni inandırdı.
Onun teşviki ile (tabir caiz ise daha çok dürtüklemesi İle) elimde nasılsa kalmış bazı notlara ve hatırladıklarıma dayanarak anlatıyorum.
Ayrıca o zamanlar bu işlere çok büyük kalkılan olan, bu gün yansı rahmetli olmuş mesaî arkadaşlarımı da böylece, rahmetle anmış oluyorum. (*)
gölgenin Yetişme
Söylediğimiz gibi bu yazıda özellikle Erzurum şehrinin civan söz konusu edilecektir. (Mamafih, Erzurumun, pasin ovalan, Erzurumun güney ilçeleri ayni iklim karakterinde sayılır)
İlişik haritadan da görüleceği gibi, şehir 1850 -1950 metre rakımlan arasında kurulmuştur. Palandöken yamaçlan ise 2300 m. den başlayıp 3000 m. ye kadar yükselmektedir. Buralarda 2500 metre civarında ormanın yetişebilme sınırına varılmaktadır. Yani bu rakamdan sonra tabiî olarak ormanın yetişmesi mümkün değildir. Çalışmalarda bu yüksekliği kadar yapılacakdır. Doğu Anadolu bölgesinde, mesela, sarıkamışta Ormanlar 2500 metreye kadar çıkmaktadır.
Bu bölgede iklim koşulları itibariyle, yetişebilecek ağaç türleri de sayılıdır. Buna sebep, yani sınırlayıcı faktör, şiddetli ve uzun süren donlardır. Sarıkamış ve Göle Ormanlarında yalnızca Sarıçam (az bir miktarda da titrek kavak, yani dağkavağı) cinsinin bulunması bundan dolayıdır.
Erzurumda yapılacak ağaçlandırmalarda da bu husus göz Önünde tutulmak-dır.
Sarıçam cinsinin yanında, üzerinde durulacak İkinci ağaç cinsi gene şiddetli donlara dayanıklı huş (mahalli İsmi kayın) cinsidir.
Ağaçlandırma çalışmalarında ikinci olumsuz faktör, vejetasyon (neşvünema, büyüme) mevsiminin kısalığıdır. Erzurumda bu süre Hazirandan Eylüle kadar, 4-5 ay veya daha kısa sürer, yıllık ortalama sıcaklıkta düşüktür (ortalama +5, +6 derece). Yaz sıcaklık ortalamasının düşüklüğü, yazın kısa sürmesi şu sonucu doğurmaktadır:
dikilen fidanların köklerinin gelişip, toprağa yerleşmesi; derinlere uzanıp rutubetli tabakalara ulaşması; fidanın böylece kendini kurtarıp boy atarak ağaçlandırmanın kendini göstermesi için diğer yörelere göre iki üç kat süre (yıllar) geçmesi gerekir.
(") Bu çalışmalarda emeği geçen ana kadro şöyle idi. (Sonradan bu kadro genişlemiştir)
Ağaçlandırma Mühendisi -Fidana -Fidana
-Şoför
Nedim Okçu (Ağaçlandırma bölge Miidürü) ilaveten Fidanlıklar Müdürü
Durak Aslan (Ağaçlandırma Mühendisi)
Fidancılar:Mustafa Ayten, Mehmet Yazar, Salih Uzun
Şöförler Nurettin Görgün, Ferit Hurşit.
Diğer taraftan, dikim mevsimi de çok kısadır. Mayıs ayı içinde her şeyin bitirilmesi lazımdır. Oysa yurdun diğer bölgelerinde, uzun zaman İçinde (sahil ve sahil ardı bölgelerde bütün kış boyunca) dikim çalışmaları yapılabilmektedir.
Bu yüzden fidanlıklarda fidan üretimi, ağaçlandırmalarda dikim çalışmalarının organizasyonunda müşkillerle karşılaşılır.
Park ve bahçelere dikilen boylu fidanların uzun yıllar bakım ve sulamaya ihtiyaçları vardır. Ancak böyle uzun bir sürede toprağa yerleşebilmekledirler. Do-layisıyle bu yörede ağaçlandırılan bir alan külfetli ve pahalı emeklerle varlığını gösterebilecektir. Çam fidanları daha kanaatkar olduklarından kendilerini daha kısa sürede kurtarabilmektedirler.
Palandöken gibi, dağ yamaçlarında ise topraktaki rutubetin kaynağı yalnızca yağışlardır. Bu bölgede senelik yağış miktarı fazla olmadığı gibi vejetasyon mevsimine İsabet eden miktarıda azdır. (Senelik ortalama yağış 510 mm. dir). Yaz sıcaklığının düşük ve kısa sürmesi yüzünden kökler ilk yıl derine inemez.
»Bu İtibarla daha yukarda sıralanan olumsuz faktörler burada kendini daha çok gösterir.
Fidan zayiatı fazla olacağı İçin, müteakip birkaç sene tamamlama dikimlerini göze almak gerekir. Ancak böylece başarıya ulaşılabilir. Yağmurların denk geldiği yıllarda bu zayiat daha az olabilir.
Aynca, palandökende, kökleri gelişmiş, kuvvetli, özellikle tüplerde yetiştirilmiş, topraklı fidanlar kullanılmalıdır. 1960 lı yıllarda buralarda kısmen böyle çam fidanları kullanılmıştır.
Bütün bunları sayıp dökmekten amaç, diğer yörelere göre bu işin zorluğunu, pahalılığını ortaya koymak; dolayısiyle de daha fazla İmkânların sağlanmasının gerekli olduğunu belirtmek içindir.
Eksi 30 dereceler civarında olan donlu günlerin uzun zaman sürmesi yukarda da bahsedildiği üzere yetiştirilebilecek ağaç cinslerinin sayısını azaltmaktadır. Don olan süre ortalama beş ay civarındadır. Bazı yıllar Eylülde başlayıp haziran ayına kadar sürerek, neredeyse dokuz aya yaklaşmaktadır.
San çam (Pinus Sılvestris), Huş (Betula verrucosa) cinsi, şiddetli donlara dayanaklı, kuzey memleketlerinin ve yüksek rakımların ağaçlandır. Bunlardan Sarıçam cinsi, Göle ve Sankamışta, saf Çam ormanları meydana getirir. Huş ağacı ise doğu Anadolu da dağınık olarak bulunmaktadır. Bizim o zaman tohum aldığımız yerler. Aşkale Kelor köyü yakınındaki Cecan dağı yamaçları ile Karsın Posof kazası, hudut bölgesinde (Badela köyü) kayınlık ormanı olmuştur. Kars parkındaki Huş ağaçlarından da tohum toplanmıştır. Küçük Ağrı dağının kuzey yamacında da küçük bir huş ormanına gitmiştik.
Erzurum Orman Fidanlığının ana yol kenarlarına dikilen fidanlar büyüdükten sonra, her sene lüzumlu tohumlar buradan alınmaya başlandı.
Türkiye Fidanlıklarında, huş fidanının ilk olarak Erzurum fidanlığında Üretilmiş olduğunu da belirtmeliyiz.
Sarıçam fidanlarının üretimi için lüzumlu tohumlar da, Sarıkamış ormanlarından her sene toplanan, tonlarca çam kozalaklarından ısıtılmış odalarda özel metotlarla çıkarılmıştır.
Diğer ağaç cinslerine gelince; kavak, söğüt, Akasya ağaçları ile bunların yanında, leylâk, firenküzümü, bazı cins güller gibi ağaççıklar. Eskidenberi Erzurumda bulunmakta idî.
1937 yılında Erzurum Orman fidanlığında; gene aynı tarihlerde Erzuruma ilk olarak gelen demiryolu istasyonu civarındaki D.D.Y. nun küçük fidanlığında kavak, Söğüt Akasya yanında, Dişbudak, karaağaç cinsleri de üretilmeye başlanmıştır. Bu cinsler Erzurum iklimine intibak etmişlerdir.
1960 lardan sonra Horasan ve Erzincanda kavak fidanlıkları kurulduktan sonra, özellikle kavak cinsi üzerinde, araştırmalarla birlikte daha yoğun çalışmalar yapılmıştır. Bu tarîhtede, en ileri kavakçılık araştırma ve çalışmalarının yapıldığı İtalya'ya, İncelemelerde bulunmak üzere altı ay süre ile gönderilmiştim.
Pramidal Akkavakların, Oltudan; kelempur isimli melez Kavakların Iğdır-dım Erzuruma getirilmesi; balzam kavakların Erzurum fıdamlığında yetiştirilmesi de hu tarihlerde olmuştur.
Kavakçılık başlıbaşına bir konu olduğu için bu kadarla yetinilecektir. Esasen Bndncan fidanlığı, zmit kavakçılık Araştırma Enstitüsüne bağlı bir İstasyon larıı olarak, 1938 depreminde yıkılmış eski Erzincan Şehrinin bulunduğu bir kısım alan düzerle düzeltilerek tarafımızdan kurulmuştur.
Erzurum Fidanlık sahası içinde diğer bir çok ağaç cinslerinin denendiği bir ılc "arberetum" sahası tesis edilmişti. (Tabiiki bazı ağaç cinslerinin iklime intibak edemediği burada tesbit edilmiş oluyordu).
1920 lerc rastlayan çocukluğumuzda, Erzurumda, Köşk, Boğaz mevkileri, Millet Bahçesi İle şehir içinde bulunan beş altı adet değirmenin su arklarının kenarlarında (kandara başları) bulunan, sayılı miktarda kavak ve söğüt ağaçlan, halkın piknik ihtiyacını karşılamakta idi. sonradan mezbaha civan, tohum ıslah istasyonu bahçesine bu ağaçlıklara ilâve edilmiş oldu.
1920'lerde doğmuş olupta, dışan çıkmamış olan bizler, çam ağacını, 937-38 senelerinde kolordu binasının Önüne, dışardan getirilen fidanlar dikiirken görmüştük. Hernekadar "palandöken dağında kavalımın sesi var" diye başlayan şiirler varsa da, bunlar çok eskilerde değil de, yakın tarihlerde kaleme alındığı için, bir özlem veya bir yakıştırma olarak algılanmalıdır diye düşü-ııllyouını.
Erzurum'un eski evlerinde, tavan kirişi olarak konmuş çam tomruklarının top dağından (Aziziye - Mecidiye tabyeleri) getirildiğini de İşitirdik. Belki çok uzak bir geçmişte, -gene de şüpheli alarak- buralarda çam ormanı bulunduğu düşünülebilir.
B konu açılmışken, Rus şairi A. Puşkin'in "Erzurum Seyahati" isimli kitabımı da değinmek yerinde olur. Kendİsi 1829 da Rus ordusu ile birlikte Erzuruma kadar gelmiştir.
Hasankale -Horasan arasındaki Köprü köy yanında bulunan "Çobandede" • dağındaki ormanlardan da bahsetmektedir.
Bu dağın, <bknz>Çobandede </bknz>köprüsüne bakan yamacında orman artığı olan titrek kavaklara biz de rastlamıştık.
(Orman alanına ilk gelen öncü ağaç cinsi titrek kavak olduğu gibi, ormanın terkettiği alanın en son artçı ağaçlarıda gene titrek kavaklardır)
Palandökenin güney yamaçlarında bulunan kân yaylası civarında da orman kalıntılarına rastlamıştık.
Bütün bunlardan şu sonuçlar çıkarılmıştır.
Palandöken yamaçları güçte olsa ağaçlandırılabilecektir kullanılacak ağaç cinsleride sarıçam ve Huş olacaktır.
Çıplak, hertürlü dış etkilere açık böyle bir alanda en uygun ağaçlandırma
metodunun tesbiti için deneme sahaları kurmak en emin yoldur. 1960 larda Kırk
değirmenler hizasındaki yamaca böyle bir deneme sahası tesis etmiştik. Ancak
anlatılacağı üzere o zamanki koşullar, buradan elde edilecek verileri beklemeye
elverişli olmamıştır. Başarısızlık rizkleri de göze alınarak ağaçlandırmalara baş
lanmıştır. İyi de olmuştur. (Ama gene de deneme sahalarından vazgeçilmemeli
dir).
1996 da, bir vesile ile Erzuruma yaptığım bir seyahatte Erzurumlu olan Orman Ağaçlandırma bölge Müdürü Ekrem Taftalı beyle bir saatlik görüşme imkânı bulabildim.
Palandöken Ağaçlandırmasına devam edildiği, fidan yetiştirme tekniğinin geliştirildiği, Finlandiyalılarla ortak bir proje üzerinde çalışıldığı, makinalı çalınmalara geçildiği yolunda, beni çok sevindiren bilgiler aldım.
Ben de kendisine, bu alanın her türlü emek ve masrafa değer bir önemi olduğunun tekrarladım.
Bu bahsi kapatmadan önce şu hususa da işaret etmeliyim: Erzurum vilayet hudutları içinde İspir, Tortum, Oltu gibi kuzeyde kalan ilçelerde yer yer çam ormanları bulunduğu gibi, meyve ağaçlan da bulunmaktadır.
Biz bu yazımızda özellikle Erzurum şehri civarını ele almaktayız. Maama-fih Erzurum-pasin ovalan ile güneyde kalan ilçeler ayni iklim karakteri göstermektedir
Ağaçlandırma ve Fidanlık Çalışmalarının Kısa Geçmişi
Yukarda da bahsedildiği üzere bu yazı 937-965 senelerini kapsamaktadır.
İlk çalışmalar Erzurum Orman Fidanlığının kuruluşu ile başlamıştır (Fidan-lık'ın önce özel idareye bağlı olduğu, sonradan Orman idaresine intikal ettiğini işitmiştim).
Uzun seneler Halkın, belediyenin, Askeri garnizonların fidan ihtiyaçlarını karşılamakla yetinilmiştir.
1960 tan sonra bütün yurtta olduğu gibi Erzurumda da Ağaçlandırma ve fidanlık çalışmaları genişletilmiştir.
Orman idaresi bünyesinde kurulan ağaçlandırma bölge müdürlükleri (grup müdürlükleri) eliyle fidan üretimi yanında ağaçlandırma sahaları tesisine de girişilmiştir.
Bu yıllarda, rahmetli Or. General Cemal Gürsel'irı özel direktiflerinin büyük etkisi ile mali imkânlar geniş ölçüde artırılmıştır. Yanılmıyorsam 1961 yılında, bütün yurttaki ağaçlandırma bölge müdürleri Ankaraya çağrılmıştık.
O zamanki genel müdür (eski Erzurum Orman baş Md. rahmetli Ali Karaağaç) bizleri topladı. (Devlet başkanı Cemal Gürsel'in kendisini çağırarak şu talimatı verdiğini söyledi:
"Bana bütün Türkiye'nin ağaçlandırma projesinin hazırlayın gerekli parayı temin edeceğim" demiş.
Bizde gece, gündüz çalışıp bir makro plân hazırlayıp vermiştik. Para imkânları böylece, o tarihlere kadarkilerle kıyaslanmıyacak kadar artırıldı. Bunun yanında Ordunun er yardımı da sağlandı.
Ağaçlandırmalar yanında, Mevcut Erzurum Fidanlığının donanımı ikmal edileli. Yeni Orman fidanlıklar kuruldu. Ağrı, Horasan, Erzincan, Sarıkamış fi-(l.ınlıkları bu tarihlerde kurulmuştur.
Ağaçlandırma sahaları tesisine geçildi. İlişikte sunulan krokide görüldüğü üzere Aziziye, Mecidiye, kiremitlik tabyalarında; üniversite sahasında (güneyinde çat yolunda, kuzeyinde asfalt demiryolu arasında) ve palandöken yamaç-larında çalışıldı. (995 Kışındaki Seyahatte bütün bu sahaları ancak uzaktan göre-bildim)
Burada özellikle ve esas konu olarak palandöken üzerinde durmak istiyorum.
O tarihe kadar, bu bölgede, böyle çıplak ve ekstrem şartlan taşıyan bir dağ yamacında ne bir tatbikat, ne de uygulanacak metot hakkında bir deneme yapılmamıştı.
Bu ağaçlandırma için uygun vasıfta fidanlar daha evvel hazırlanmışta değildi. Elde bulunan çam fidanı materyalinin kullarıma zorunluğu bulunuyordu. Hanlardan bir kısmı tüpler içine alınarak topraklı fidan dikme yoluna gidildi. Şu noktalardan dolayı da işe hemen başlamanın uygun olacağını düşündük:
1 - 961-63 yıllarında ilkbaharda Ordu birliklerinden 800-1000 civarında erin teraslama çalışmaları için tahsis edilebileceği teklif edilmişti böyle, bedelsiz bir iş gücünü kaçırmak doğru olamazdı.
Hiç bir başarı alınmasa bile açılacak terasların erozyon bakımından fayda sağlayacağını düşündük.
Çocukluklarından itibaren, Ağaçsız dağ yamaçlarını görmeye alışmış, o zamanki fidanlık kadrosunda çalışan hepsi de Erzurumda doğmuş olan bizlerin, bu yamaçları ağaçlanmış görme hayal ve heyecanının bu başlangıçta ayrı bir katkısı olduğunu söylemekten geçemeyeceğim. Bunlara ilaveten o zamanki sınırlı kadro ile Ağrı (30 hektar), Horasan (80 hektar), Erzincan (30 hektar), Sarıkamış (5 hektar) olmak üzere yeniden dört adet fidanlık kuruldu. Sarıkamış ve gölede orman içi ve kenarında ağaçlandırma çalışmalarına girişildi. (Sarıkamış kenarındaki bölük ormanı ağaçlaması başarılı bir ağaçlandırma olarak o zaman kuruldu.)
Erzurum Orman fidanlıklarına ilaveten kurulan bu fidanlıklara teknik eleman bulunması da çok sonraları mümkin oldu.
Tohumun ormandan toplanması, fidanların üretilmesi, bunların ağaçlandırma sahalarına intikali ile yukarda belirtilen yeni fidanlıkların kuruluşu ve idaresine ait bütün işlerin, bu dar kadro ile gerçekleşmiş olduğunu belirtmek, yarısı rahmete kavuşmuş olan mesai arkadaşlarıma karşı bir vefa borcu almak gerekir diye düşünüyorum.
Tekrar belirtmek isterim ki bu yazımın geçmişin tesbitinden başka bir amacı yoktur. Keşke sonraki gelişmeleri yerinde etraflı şekilde görüp, bilgi edinebil-seydim, konuyu bu güne kadar işleyip fikirlerimi de söylemek imkânını bulacaktım.
Ancak, karlar altında görebildiğim yamaçlara, o tarihlerde dikilen bir karış boyundaki çam fidanlarının, Abdurrahman gazi türbesinden, Ağzı açık tabya hizalarına kadar şerit halinde bir orman sahası haline gelmiş olduğunu uzaktan görme imkânım oldu. (Bu sahada, o zamanki orman işletme Md. rahmetli Macit Kitapçı ile bölge şefi Yusuf Önay'ın büyük katkılarının olduğunu belirtmek isterim).
Boğazla, kayak evi arasındaki Sultan seki dağının üst rakımlarına deneme amacıyla diktiğimiz huş fidanlarının kapladığı alanı uzaktan karlar üzerinden gözlemledim. Bunlar beni çok heyecanlandırdı.
Kayak evinin Karşı yamaçlarında da o zamanki dikimlerden kalan bir çok çam ağacı gördümse de aralarında boşluklar müşahede ettim. Karlar altında olduğu için aralarına tamamlama dikimleri yapılıp yapılmadığını anlayamadım. Bu boşlukların muhakkak doldurulması gerekir. Bu sahanın bir de yangın geçirdiğini söylemişlerdi üzüldüm.
Palandökenlerin kayak tesisleri ile bir turizm merkezi alacağı belli olmuştur.
Erzurumluların, Ovayı seyrederek, altında çay içecekleri çamlıklarda piknik ihtiyaçlarını karşılamaları, büyük bir nimet olacaktır. Bunun yanında, Şehrin yanıbaşında yeşil kuşağa bürünmüş dağ yamaçlarının, şehrin güzelliğine katkısı, ve bütün bunlar yapılacak her türlü masraf ve emeğe değer.
2 - Erzurum için birçok yönden önem ve anlamı olan palandöken yamaçlarının ağaçlandırılması için, bu tarihe kadar hiç bir girişim olmamıştı. İleri senelerde de bunun göze alınmaması ihtimali olabilirdi. En iyisi hemen başlayarak orman idaresini bu sahaya bulaştınrsak, sonradan nasıl olsa geri adım atma imkânı kılmayacaktı. İlerde geliştirilecek metodlarla bu iş yürütülüp başarıya ulaşılabilirdi.
O zamanki dikimlerden bu güne ulaşan sonuç, bu düşüncelerin doğru olduğunu göstermiş oldu. Şu husus ortaya çıkmış olduki, ne pahasına olursa palandöken yamaçları eninde sonunda Ormanla örtülebilecektir.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:33 -