|
1Kırbaşzade Fevzi Bey
(1878-1925). Yiğitler yiğidi idi. Erzurum'da doğdu. Annesi, Fevzi Bey'e hamileyken Musul'dan misafir gelen Hacı Mehmet Baba (kabri Erzurum Esat Paşa camiindedir), O'nu kucağına alarak öper. Adını milletinin kurtuluşuna, zaferine, yiğitliğine uygun olarak Fevzi koyar. Dayanamaz küçük Fevzi'yi bağrına basar ağlar. Yedi yaşına kadar yanında büyümesiyle ilgilenir. Birgün küçük Fevzi'nin elinden tutar Esat Paşa camiine götürür abdest aldırır, namaz kıldırır. Hacı Mehmet Baba eliyle, "Şu anda yattıkları kabirleri" küçük Fevzi'ye göstererek; "Burası senin, burası benim. Sen hükümetten birisi tarafından öldürüleceksin, hiç korkma. Kırbaşoğlu sülalesine ne mutlu" der, dua eder.
Fevzi Bey, Tambura Beylerinden Hacı Ahmet Efendi'nin kızı Lütfiye Hanım'la evlenir. Memduh ve Fikri adlı iki oğlu, Ulviye adlı bir de kızı olur. Ticaretle uğraşır.
Birinci Cihan Harbi başlamıştır. Vatanı Erzurum Rus-Ermeni işgali ve zulmü altındadır. Ruslar çekilmiş, yerlerini Ermenilere bırakmışlardır. Ermeniler Doğu Anadolu'da ve Erzurum'da sistemli bir şekilde müslüman Türk'ü imha hareketine başlamıştır. Yiğitler yiğidi Fevzi Bey "Ermenilere karşı koyma teşkilatı"nı kurar. Şehrin her semtinde mücadele başlatırlar. Kendi sorumluluk alanına Ulu Camii'nin güney tarafındaki mahalleler düşer. Bileği ve silahı ile bu mahallelere Ermeniyi sokmaz. Ermeniler büyük kayıplar verirler.
Fevzi Bey'in adı Ermenilerin ölüm listesindedir.
Mondoros mütarekesinden sonra yurdun her tarafında milli teşkilatlar kuruluyordu. Kırbaşzade Fevzi Bey "Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti"nde yerini aldı. Abdurrahim Şerif Beygu Şimendifer Kavuştuğu Gün Erzurum adlı eserinde şu satırlara yer verir; '"Ahaliyi, Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından toplamak için yüzlerce fedakar ve feragat sahibi münevver emsalsiz bir gayret sarfediyorlardı. Bunlardan bugün hayatta olmayanlardan (Binbaşı mütekait Süleyman Efendi, Kırbaşzade Fevzi Bey, Ahmet Erverdi Bey, Mütekait Yüzbaşı İsmail Efendi), hele Kırbaşzade Fevzi ile Süleyman Efendi'nin cansiperane hizmetlerini takdirle ölçmek imkanın haricine çıkmıştır. 1919 senesinin Mart ayı içinde Erzurum, düşmana karşı varlığını kuruyacak bir kudret haline gelmişti."
Albayrak Gazetesi'ni çıkaran Süleyman Necati Bey ise; "Erzurum eşrafından, asıl adlan Kırbaş olan ve çarşı esnafından çok sözü geçen bu zatın cemiyetimize girmesiyle artık dadaş kuvveti bize karşı kullanılamazdı. Fevzi şeci, cerbezeli bir zattı. Erzurum işgal altında kaldığı senelerde Türk ahalinin hukukunu, silahı ile koruyan ve Erzurum'un güney ve güneydoğu mahallelerine Ermenileri sokmamağa muvaffak olmuş ve bu suretle o mahalleler Ermeni zulmünden kurtulmuştu. Fevzi Bey, Müdafaa-i Hukuk'a çok hizmet etmiştir" der.
Yine Süleyman Necati Bey, hatıralarında şunları söylemektedir: "Birgün Müdafaa-i Hukuk ikinci binasına gittik, bu bina, Havuzlu Han'ın arkasında Vuslat Bey'in evi idi. Müzakere başladı.
Cemiyet zayıf bulundu, kuvvetlendirilmesine karar verildi. Küçük Kazım, ben, Kırbaşzade Fevzi ve Maksut Beyler Müdafaa-i Hukuk Merkezi'ne aza seçildik."
Erzurum Kongresi'nin hazırlanmasında önemli rol üstlendi. Büyük maddi yardımlarda bulundu. Arkadaşlarıyla beraber para toplayarak "Bugünkü Atatürk evi"ni satın alıp Atatürk'e verdiler.
Erzurum'da, Atatürk'ün mü, yoksa Kazım Karabekir'in mi lider olacağı konusunda tartışmalar sürerken, O Atatürk'ün lider olmasını istedi. Böylece Mustafa Kemal Atatürk kongreden lider olarak çıktı.
Türkiye milli mücadeleden başarıyla çıktı. Vatan hür ve bağımsızdı.
Kırbaşzade Fevzi Bey çiftliğine çekilmiş hanımı ve çocuklarıyla yaşıyordu. Birgün, suçlusun dediler. Elleri kelepçeli olarak evinden alındı. Fevzi Bey olacaklardan habersizdi, asıl ruhu içerisinde hanımı ve çocuklarına gülerek, "yiğidin bileğine kelepçe vurulur," der gibi baktı, vedalaştı.
Kırbaşzade Fevzi Bey mahkeme edilmeden, suçunu öğrenmeden, Ermeniye karşı mücadele verdiği sokakta, kahpece arkadan kurşun sıkılarak şehid edildi.
Bu konuda Süleyman Necati Bey şöyle der: Milli emeller gerçekleştikten sonra, siyasi hayattan kat'i surette ayrılmış olan bu milli kahramanın, bir kaşık suda fırtınalar yaratan Vali Zühtü Bey tarafından (1925 şapka hadisesinde) elleri kelepçeli olarak getirilip vurulduğunu hatıralarında nakletmektedir.
Yine, 1967'de Özel tdare'nin yayınladığı yıllıkta "Gerçekten fedakar ve kahraman bir şahıs olan Fevzi Kırbaş, başka bir olayla itham edilerek, mahkeme edilmeden vurdurulmuştur" der.
Kırbaşzade Fevzi Bey'in öldürülmesi Erzurum'u yasa boğdu.
Fevzi Bey, bir yıl sonra, defnedildiği yerden alınarak Esat Paşa Camii'nde Hacı Mehmet Baba'nın kabri yanında hazırlanan yeni kabrine getirilirken, tabutundan ince bir kan süzüldü. Erzurumlu
hemşerileri bunu müşahade ettiler. Camii'ye getirildiğinde, Hacı Mehmet Baha'nın kabrinden bir pencere açıldı. Etrafa güzel koku-ar yayıldı.
Kırk sekiz yaşında sebebi meçhul bir cinayete kurban giden Fevzi Bey için yakılan türkülerden birkaç örnek şöyledir:
Bu davarı sorarsan,
Kayseri'nin malıdır.
Fevzi Beğ 'i sorarsan,
Erkeklerin beğidir.
Kayalar, kayalar ne dik durursunuz,
Acep İstanbul 'a tel mi vurursuz
Sesleyin Menduh 'u gelsin yanıma,
Ecelim gelmiştir gitmem bir yana.
Mağaradan çıktım başım selamet.
Saraya girince koptu kıyamet.
Ne oldu Fehmim, sana ne oldu,
Çizmelerine mi kan doldu?
Erzurum Kitabı Muammer Çelik Erzurum Kitaplığı 1998
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:33 -
|