1Gün karardı, mevsim sonbahar
Erzurum 'da her mevsim kar var,
Palandöken kaybettiğini arar,
Jilet Şeref, sen dey ilsin bi-karar..
ERZURUMLU DEYİNCE akla dokuz ay soğukla mücadele eden, üç ay da dalını ısıtmak için güneş arayan insan gelir. Ancak, Erzurum yaylasının bu soğuk iklimi, sanki insanının içine hiç işlememiştir. Bu nedenle onun içi daima sıcak, daima cana yakındır. İşte böylesi bir Erzurumlu da bundan birkaç yıl önce vefat etti. Jilet Şeref, Reklamcı Şeref veya Telhoruzi Şeref diye bilinen Şeref ÖĞÜTÇÜ, 1931 yılında Erzurum'da doğmuştu. Onun traji-komik öyküleri, okuyan veya dinleyenin hislerine göre değişik lezzet verir. Kimi bunlara gülüp geçerken, kimisi de hüzünienir, insani acının en derinini içinde hisseder.. Ben Şeref Ahi'nin yaşadıklarından birkaçını buraya naklederken bile, güleyim mi ağlayayım mı diye zorlandım. Belki de, hüznün ve neşenin insanın içinde taşıdığı kardeş değerler olduğunu bize göstermesi bakımından onun yaşadıkları bir fıkradan ziyade hüzünlü bir öykü gibidir.
Şeref Abi uzun boylu, iri yapılı, gayet güzel konuşmayı beceren, hazır cevap ve ağzı laf yapan biriydi. Askerlik yıllarını İstanbul'da geçirdiği sıralarda, Galata Köprüsü üzerinde satış yapan işportacıları görür. Onların yaptıkları hoşuna gider ve memlekete dönünce bu işi yapmaya karar verir. Nitekim bu düşüncesini gerçekleştirir. Sabun, jilet, tarak, pire ilacı vs. gibi ürünleri caddelerde, kalabalık yerlerde reklamını yaparak satmaya başlar. Kabiliyeti sayesinde kısa zamanda üne kavuşur. 1960-70'li yıllarda Erzurum ve çevresinde Jilet Şerefin ününü duymayan kalmaz. İşte, aşağıda anlatacağım birkaç fıkra gibi hadise, Şeref Abi'nin başından geçenlerden oluşmaktadır.
Jilet Şerefin reklam metni
Jilet Şerefin en sevilen taraflarından biri de, reklama başlamadan önce söylediği tekerlemeye benzer metindi. Gezdiği ve satış yaptığı yerleri anlattığı bu metni, onun ağzından yıllar önce teybe kaydetmiştim. Buraya o metni aynen alıyorum:
"Sayın ve değerli vatandaşlar. Reklam servis arabamın
yanına kadar yaklaşmanız ve birkaç dakikanızı bana bağlamanız menfaatiniz icabıdır. Ben Türkiye'nin 67 vilayet, 72 Kaza ve 1662 köyünü gezmiş bir adam olarak, beş dakika önce ayağımın tozu ile şehrinize gelmiş bulunmaktayım. Elimde gördüğünüz kavanoz içinde, Afrika'nın balta girmemiş ormanlarından yakalatıp getirdiğim 10 metre 27 santim boyunda bir yılan bulunmaktadır. Şimdi bu kavanozun kapağını bir sola, iki sola, üç sola çevirerek açacağım. Dünyanın en zehirli ve tehlikeli olan bu yılanı dışın çıkarak sizleri selamlayacaktır. Şimdi diyeceksiniz ki sen nereleri dolaştın da buraya geldin?
Evet vatandaş, Edirne'den başladım Kırklareli'ne, Babaeski'den Bulgarıgazi, Uzunköprü, Hayrabolu, Malkara; Tekirdağ'dan Çorlu, Çatalca, İstanbul, Beykoz, Gebze, Gölcük, Karamürsel, Orhangazi, Yalova, Yenişehir, Bursa,- Mudanya, Mustafa Kemal Paşa, Bilecik, Samaneli, Adapazarı, İzmit; Bolu'dan Düzce'ye, Kozlu; Zonguldak'tan Çaycuma, Beycu-ma, Ereğli, Karabük, Safranbolu, Kastamonu; Sinop tarikiyle Ayvancık, Boyabat'a; Samsun, Bafra, Vezirköprü, Havza, Ladik, Çarşamba, Ünye, Fatsa, Ordu, Akkuş, Mesudiye, Giresun, Görele, Vakfıkebir, İskepe, Akçakale, Akçaabat, Trabzon'a; Yomra, Arsine, Arhaviye, Sürmene, Çaykara, Of a; Rize'ye, Pazar'a, Ardeşen'e, Fındıklı'dan Kop'a, Artvin, Şavşat, Posof a; Ardahan, Çıldır, Kars, Kağızman, İğdır ve Diyadin'e; Doğubayazıt'tan Taşlıçay, Karaköse, Patnos, Mutki, Tatvan, Kozan, Muş, Bitlis, Siirt, Van, Erdiş'e; Başkale'den Hakkari, Adıyaman, Diyarbekir, Gaziantep, Adana, Mersin, Tarsus, İskenderun, Hatay'a; Antalya, Konya, Kırşehir, Nevşehir, Niğde'ye; Derinkuyu, Burdur, İsparta'ya; Afyon'dan, Uşak, Aydın, Muğla, İzmir; Balıkesir'den Kayseri, Sivas, Zara, İmranlı, Refahiye, Erzincan, Mercan, Tercan, Aşkale,Kandilli, Ilıca ve Erzurum'a kadar reklamla dağıtımını yanmakta olduğum Komili Şirketi'nin bol köpüklü sabunu amir memur, köylü, şehirli, kasabalı bütün yurttaşların kullanacağı enfes sabunlardır.
Elbisede-kumaşta, setende-ketende, orlonda-naylonda, perlonda-terlonda yağ, pas, is, kir ne varsa çıkarır. Yetmiş iki madeni eşyayı yıkar. Banyoda cildinizi zarif bir çiçek gibi yapar. Namus lekesi dışında her türlü lekeyi çıkaran sabunların kiralı KOMİLİ emrinizdedir!...
Jilet Şerefin aşkı
Bir gün kahvede oturuyordum. Jilet Şeref gayet üzgün ve kederli bir şekilde içeri girdi. Beni çok sevdiği için yanıma geldi, oturdu. Dertleşmek istediği belliydi. Bir iki dakika geçmemişti ki anlatmaya başladı. Eski sevgilisi yoldan geçerken onu görmüş, tanımamazlıktan gelmiş. Hatta yüzünü öteye çevirmiş... Belli ki garibim buna çok içerlemişti. Ancak, ben de bu sevgilinin kim olduğunu merak edip sordum. O da, başından geçen komik, ama bir o kadar da hüzünlü gençlik hikâyesini anlattı:
Şeref Abi gençliğinde bir kıza âşık olur. Âşık olduğu kız da o zamanlarda Erzurum'un en zenginlerinden Benzinci Memet'in kızıdır. Evleri Mumcu Caddesi'nde şimdiki Dilaver Palas Oteli'nin yerindedir. Şeref Abi birkaç gün kızı takip eder. Evini öğrendikten sonra kıza kendini tanıtmak için bir plan yapar. O zaman kazancı çok iyi olduğu için kızın evinin karşısında bulunan otelden kendisine bir oda ayırır. Odanın pencerelerini, balkonunu çiçeklerle doldurur. Ne zaman pencereye çıksa, kızı karşısında bulmaya başlar. Kız da kendisine karşı ilgisiz değildir. Ancak, Benzinci Memet'in bir işportacıya kız vermeyeceğini o da bilmektedir. Bunun üzerine şeytanın bile aklına zor gelen bir plan yapar. Gidip bit pazarından eski bir dürbün alır. Marangoza bu dürbün için ayaklar yaptırır. Daha sonra yanına iki adam alıp, Mumcu Caddesi'ni baştan sona kadar ölçüp işaretlemeye başlar. En sonun da sıra Benzinci Memet'in evine gelir. Şeref ölçüm yaparken, adamlarından birine kırmızı boyayı evin duvarının ortasına j sürmelerini söyler. Gelen geçen ne olduğunu merak etmekte ive yapılanları izlemektedir. Biraz sonra bunların arasına Benzinci Memet de katılır. Şerefe ne olup bittiğini sorar, o da:
-Ben karayollarından geliyorum. Asfalt mühendisiyim. Bu caddeyi genişleteceğiz. Sizin evin yarısı da yola gidecek... diye cevap verir. Memet'in etekleri tutuşur. Koskoca ev, yarısı giderse mahvolacaktır. En iyisi bu işi az zararla atlatayım, diye düşünür. Şerefe bir mühendis olarak yakınlık kurmaya ilgi göstermeye başlar. Buna çok sevinen Şeref Abi, birkaç gün sonra Memet'in önce çay, daha sonra yemek davetini kabul eder. Aralarında samimi bir ilişki başlar.
Birkaç gün sonra Şeref Abi, Benzinci Memet'in kızına bir mektup yazar ve o zamanların buluşma yeri olan Köşk'e gelmesi için şu mesajı gönderir:
Köşkün o taşlarına
O sırma saçlarına
Konsun o kelebekler
Kelebeklerde olan renkler
Şeref Bey sizi
Yarın sabah Köşk'te bekler...
Kız mektubu alınca sevinir ve belirtilen saatte Köşke gider. Aralarında konuşur anlaşırlar. Şeref Bey o zamanla filinta gibi bir gençtir. Kibar, şiiri, edebiyatı seven, hem de mühendis olan bir talipli bulunca kız da mutlu olur. Neyse Iafı uzatmayalım işler gelişir ve Memet'in kızı ile Şeref Abi nişanlanırlar. Herşey yolunda gitmektedir. Şeref Abi mutluluk tan uçmaktadır.
Ancak, garip hırsızlığa çıkınca ay akşamdan doğar, derler. İşte Şeref Abi'nin bu mutluluğu bir anda sona ermiş. Nişanlısı ve kayınvalidesi bir gün caddeden geçerken bir kalabalık görmüşler. Şeref Abi reklam yapıyormuş. Onun sesi kızın hemen dikkatini çekmiş. Annesine, gel gidip bakalım ne satıyorlar, demiş.
Gitmişler ki Şeref Abi ortada, elinde bir kutu jilet, etrafını insanlar çevirmiş o da basbas bağırıyor. Kız ve annesi önce afallamışlar. Allah Allah, bu mühendis adam niye bunlan satsın, diye düşünmüşler. Kısa zaman sonra işin gerçeğini Öğrenince kız yüzüğü çıkarıp atmış, Şeref Abi de böylece gençlik aşkını kaybetmiş....
Şeref Abi bu aşkı için yıllarca gözyaşı dökmüş ve acılarını, onu düşünerek yazdığı şiirlerine yansıtmıştı. İşte ondan arta kalan ve bu ölümsüz sevgisinin boyutlarını gösteren bı kaç dörtlük:
Köşkün etrafı
Köşkün etrafı hep çamlık, kavaklık
Ananı babanı bırak, var mı başka akrabalık?
Zengin baban yaptı beni maskaralık
Şeref sizin için belki de bir mosturalık.
Köşkün etrafı doludur masa
Aşk ateşlerine kalbim olmuştur tasa,
Ebedi bıraktın, sen beni yasa
Ömür dediğin şey, bir nefes kadar kısa...
Köşkün ortasında var bir havuz
Sana kurban olsun, bu fidan boylu yavuz
Bir gün gelip bu çamlık, bu kavaklık hep kar olacak
Senden başka bana kim yar olacak?..
****
Leyla
Gün karardı, mevsim sonbahar
Erzurum'da her mevsim kar var,
Palandöken kaybettiğini arar,
Jilet Şeref, sen dey ilsin bi-karar...
Çok sevdin Leyla'yı, kimdi bilir misin?
Sen kendini yitirdin, ölmeden ölür müsün?
Bu aşkının sonunu, şu anda görür müsün?
Sevdiğin Leyla için canını verir misin?
Leyla, Leyla diye, dolaştın gece gündüz
Şimdi bir kenarda kalmışsın böyle öksüz
Kendisi sevdalıydı, öyle tahmin ederim
Babasıydı Şerefi istemeyen o öküz...
Şeref Abi bu şiirleri ne zaman okusa, hüzünlü hikâyesi ne zaman anlatsa gözleri dolu dolu olur, bir çocuk gibi ağiar idi. Ancak, bir yandan da yaptığı üç kâğıtları esprili bir şekil de naklederdi. Aradan uzun yıllar geçti. Şeref Abi daha son ra bir başkasıyla evlendi. Hanımı biraz geçimsiz olduğu içjn rahatı yerinde değildi. Her sene kışın pespaye bir şekilde dolaşır, kendine bakmazdı. Ne zaman ki bahar gelir, o zaman bir gül gibi açılırdı. Beyaz takım elbise giyer, fötr şapkasını örter ve yakasına bir gül takarak caddelerde havalı havalı yürür:
-Bahar aşk mevsimidir Halûk, aşk!... Bu mevsimi dolu dolu yaşamak lazım... derdi.
Yıllar sonra Erzurum'dan ayrılınca, hatırlayıp üzüldüğüm insanlardan biri de Şeref Abi'ydi. Onun ölümü bana hep yarım kalmış aşk öykülerini hatırlatır. Dilerim, öte dünyada dahi olsa, Şeref Abi muradına ermiş olsun...
Yanına kâr kalır
Bir gün Jilet Şeref, elinde tutuğu böcek ilacının reklamını yaparak, etrafındakileri ikna etmeye uğraşır. O yıllarda bit-pire gibi haşere fazla olduğu için ilaç satışları iyi gitmektedir. Bu yüzden şişe içindeki tozun ne olduğuna kimse bakmamaktadır. Jilet Şeref ilacın her türlü haşereye, bite, pireye, hatta keneye bile iyi geldiğini iddia ederek satışa başlar. İlaçlardan alan köylünün biri, bunu nasıl kullanacağını sorar. Şeref Abi gayet ciddi bir şekilde:
-Bak canım kardeşim. Bu elindeki şişenin kapağını bir sola, iki sola çevirerek açacaksın. Sonra parmaklarının arasına bir tutam ilaç alacaksın. Bu ilacı, yakaladığın böceğin gözüne dökeceksin. Birkaç saniye sonra böcek ölür., diye cevap verir. Bu cevaba şaşıran köylü bir elindeki şişeye, bir de Şerefin yüzüne bakıp:
-Ee ağabeyi, ben böceği tutuktan sonra gendim öldiirürem... diye çıkışınca, Şeref Abi hazır cevap bir şekilde karşılık verir:
-Daha iyi ya kardeşim. Aldığın ilaç yanına kâr kalır...
****
Jilet Şereften aforizmalar
Şeref Abi ilginç bir kişiliğe sahipti, arada bir atasözü niteliğinde sözler söylerdi. Bunlardan bir kaçı genel söyleyişte de mevcutken, bir kısmı ona özgü sözlerdir. İşte bunlardan birkaçı:
*Aşk kalbe girince, akıl yıllık izne çıkar.
*Deliyi öpeceğine, akıllıya öpül daha iydir.
*EI sever Halime'yi, biz çekeriz ceremeyi.
HHD Erzurum Fıkraları
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:33 -