|
1Yakinen tanıdım, elini öptüm. Ayaklarım yerden kesilmişti. Tanıdığım onlarca sanatçıdan biri değildi. Bir kuşağa ismini yazdırmış, babamın bile koro şefliğini yapmış, derleyici kaynak kişisi Hulusi amcamdan bahsediyorum. Allah nasip etti Erzurum lisesinin geleneksel ayran aşı şölenin de sahne almıştım amcamda dinleyiciler arasındaydı. Ben okurken gözlerindeki ışıltıyı ağmalar bile fark ederdi. Ben babamı aldım sahneye beraber okuduk. Babam da ağabeyini koro şefini aldı sahneye üçümüz birlikte Erzurum Türküleri okuduk. Böyle onur ve mutluluk kaç kişiye nasip olur bilmiyorum ama ömrümce bu onuru yaşayacağım..
Hulusi Seven,13 Mart 1924 tarihinde Erzurum’da doğdu. Daha ilkokul çağlarında kiracıları olan bestekâr Fehmi Tokay’ın teşvikiyle musiki dersleri aldı ve okul müsamerelerinde türkü okumaya başladı.
Erzurum Halkevi Çalışmalarında Faruk Kaleli ile birlikte:
babasının yakın dostu olan Sıtkı Dursunoğlu, ortaokul müzik öğretmeni Şah İsmail ve onun vasıtasıyla tanıştırdığı Halkevi Başkanı Murat Uraz’ın katkıları ile Halkevi müzik faaliyetlerine katıldı.
Aynı yıllarda Erzurum Halkevi’nin Türk Halk Müziği Korosu’nun başında Faruk Kaleli bulunmakta idi. Reşat Budak ile birlikte Murat Uraz’ın odasına gelen Hafız Kaleli, Hulusi Sevene gereken ilgiyi göstererek derslerini ihmal etmemek şartıyla Halkevine gelmesini istedi. 1940’lı yıllarda parlayan bu güzel yetenek, Erzurum Halkevindeki çalışmalarıyla kısa sürede Erzurum ve çevresinde ün kazandı
Halkevinde musiki çalışmalarının yanı sıra Erzurum barları çalışmalarına da katılan Hulusi Seven, burada yapılan gecelerde görev aldı.
Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneği:
Yıllar yılları kovaladı. Hulusi Seven’in çalışmaları daha hararetli ve verimli bir şekilde devam etti. Yurt içinde ve yurt dışında yapılan festivallerde, kendisinin de yer aldığı bar ekibi dünya birinciliği kazandı. Ailesinin tek erkek evladı olan Seven, babasının işlerine yardımcı olmak üzere ticaret sebebiyle gittiği illerde yöre türkülerini de teybe kaydetti. Faruk ve çalıştırdığı öğrencileriyle bu türküleri meşk etti.
Kars’ta yaptığı askerlikten sonra Erzurum Halk Oyunları ve Türküleri Derneği’nin kurulmasına önayak oldu. O dönem Hilmi İncesulu, Muhtar Dursunoğlu, Turan Bilgin, İhsan Ertugay, İhsan Taftalı, Sebahattin Bulut, Nimet Gezmiş, Nihat Demiryürek, Şeref Uludağ, Hulusi Seven, İhsan Coşkun Atılcan ve Bahattin Merdal ile birlikte çalıştı.
Yürütülen dernek faaliyetleri arasında halk müziği bölümü hocalığını üstlendi. Zaten Kaleli hocada, sağlığında bu görevi üstlenmesini istemişti. İsmet Danış klasik koronun başında; İhsan Ertugay, İhsan Taftalı ve İhsan Coşkun Atılcan’da bar çalışmalarının başındaydı
İlkokuldan başlayan, dernekte hız kazanan ve TRT’ de taçlanan sanat hayatında birçok esere de imzasını attı. Şimdilerde İstanbul’da yaşayan altı evlat sahibi Hulusi Amcama , Allah’tan hayırlı sağlıklı ömürler vermesini diliyor, ellerinden öpüyorum.
Hulusi SEVEN
THM Repertuarına Kazandırdığı Türküler:
Oduncular kısa keser odunu, Yandı canım tende ey ruh-i revanım bir su ver, Yükü yükledim kediye, Çıktım tandır başına, Ela gözlüm ben bu elden gidersem, Erzurum’un dağında, Yayığımı kurdum düze, Yayla suyu yan gider, Al işliği al eyle, Can dedim ki can diyesen, Bir melek simadır aklımı alan , Bu dağlar kömürdendir (uzun hava), Huma kuşu yükseklerden seslenir (uzun hava), İki bülbül figan eder bir güle (uzun hava), Kara gözler sürmeli kara gözler (uzun hava), Kömür gözlüm ne gezersin bu bağda (uzun hava).
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|
|
2Yazan : İhsan Coşkun Atılcan
(Seven) soyadı kişiliği ile sıkı sıkıya sarmaş dolaştır. Kendisini sevenlerin çokluğunu, sevmesindeki sihirli kudretinde aramak yerinde olur. Sevildiği için değil, hiç bir hissin etkisi altında kalmadan sevmesini bildiği, yaratılıştan iyiliksever olduğu için yediden yetmişe dek bütün Erzurumluların gönlünde muhabbet tahtını kurmuş, mutlu insanlardan biridir.
Hulusi Seven, her şeyden önce nazik, kiber, efendi, bonkör bir insandır. Güzel bir sese sahiptir. Onu çok küçükken, Aşağı Mumcu Mahallesi camisinde ara sıra müezzinlik ederken gördük. Ramazanların son günlerinde o yanık sesiyle okuduğu elveda, elfirak deyişleriyle cemaata nasıl gözyaşı döktürüp coşturduğunu biliriz.
1946 da Muzaffer Sarısözen'le Mes'ut Cemil, bu müstesna sesi keşfetmiş, okuduğu uzun havalara, bilhassa (Tatyan'ına) hayran olmuş, «Bu havada mahalle kahvesinden saray'a kadar her sınıf insana hitap eden incelikler ve okuyucusunda büyük bir ustalık ve istidat var» diyerek Hulusi'nin Radyo'ya girmesini, bu teklifi kabul ettiği takdirde geleceğin ünlü ve popüler ses yıldızları arasına girebileceğini söylemişlerdi. Gerçekte, eski Lalapaşa camii imamı rahmetli Hacı Hafız Hamit efendi ve Faruk Kaleli'den sonra Erzurum türkülerini en iyi okuyan üçüncü şahıstır.
Daha sonraları Hulusi Seven'i Halk Oyunları, Halk Türküleri derneğinde sololar okurken, korolar yönetirken gördük. 1962 de açılan Erzurum Radyosunda, bugünkü okuyucu kadrosunun büyük bir kısmı Sayın Hulusi Seven'in öğrencileridir. Hulusi Seven'in bu kadar nitelikleri yanında iyi de bar oynaması vardır. Değişik tarihlerde Avrupa'ya gönderilen, Dünya milletleri Halk oyunları yarışmasında birincilik kazanan Erzurum'un millî ekibinde de oynamıştır. Özet olarak diyebiliriz ki Hulusi Seben bir Erzurum efendisi, tam bir Erzurum Dadaşı'dır.
Hulusi Seven'in bu dergi sayfalarında yer almasını gerektiren en önemli yönü de Afla uğraşması, iyi at yetiştirmesidir. Babası Menzilci Hacı İbrahim Efendi, bundan 50-60 sene evvel, motorlu araçların bugünkü kadar yaygın olmadığı hattâ hiç bulunmadığı bir zamanda İran-Trabzon arasında, yaz aylarında dört atlı fur-gun arabalariyle, kışın kızaklarla posta nakliyatını yapan sayılı insanlardan bİriydi. Onlara Menzilcilik lâkabı buradan geliyordu. Menzil, bilindiği gibi bir konak yeri, bir günlük mesafe demektir. Belli konaklama yerlerinde yüze yakın dinç at bulundurulur, gelen yorgun atlarla değiştirilerek yollarına devam ederlerdi. Onların Expres servisleri de vardı. Onlara (Çölkesen) derlerdi. İvedi posta taşıması ve âcil yolcular da bu çölkesen arabalarda yolculuk yaparlardı.
Hacı İbrahim efendinin bu uğraşıları, vefatından sonra oğlu Hulusi'ye intikal etmiş Hulusi de bu baba mesleğini, önemini kaybedinceye kadar başarı ile yürütmüştür. Onun hayat öyküsü Afla doludur. Haşırneşir olduğu değişik atların huylarını, onlarla olan unutulmaz anılarını bu sayfalara sıkıştırmak mümkün değildir. Halen yetiştirmekte olduğu saf kan atlarını Ciritçilere vermek niyetindedir.
Hulusi Seven'in Derviş, Serdar, Efe, Yıldız, Emrah, Hayyam adındaki atlarından bir kısmı Ankaradaki büyük koşularda da derece almıştır.
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|