1 Hazık, 1688 (H.1102)'da doğdu.Asıl adı Mehmet dir. Hz. peygamber'(SAV)in soyundan geldiğinden seyyid Mehmet adıyla da anılır. Şiirlerinde "hazakatli,işinin ehli,usta" anlamına gelen "Hazık" mahlasını kullanmıştır. "Peder kim İspiri Bü Bekr Efendi nam ile ma'rüf " mısrasından da anlaşıldığı gibi Hazık ,Erzurumlu alimlerden İspirli Ebu Bekir Efendi'nin oğludur. Büyük Tefsir Tarihi, Ebu Bekir Efendi'nin Karabağ tarafından Erzurum'a geldiği kaydeder. Efendiler namında iki zat Erzurum'a gelmiş. Ak Bekir Efendi tarikat-i Aliyye'yi neşr ile , Kara Bekir Efendi de ta'lim ve tedris ile iştigal ederek muhitlerini tenvire muvaffak olmuşlardır. İşte Hazık Efendi , bu Kara Bekir Efendi'nin oğludur. Ebu Bekir Efendi , çeşitli ilimlere dair on kadar eser yazmıştır . Oğulları tarafından korunan bu eserler , 1828'de Rusların Erzurum'u istilası neticesinde diğer kıymetli eserlerle birlikte gasbedilmek suretiyle İran 'a götürülmüştür. Babası vefat ettiğinde Hazık otuz üç yaşındadır. Kendisinden çok şey öğrendiği babasının ölümüne tarih düşürür. Bu manzumede onu, il-mi yayma , eser neşretme ve talebe yetiştirme yolunda her türlü sıkıntıyla katlanan fedakar bir alim ve ALLAH rızası haricinde hiçbir şey gözetmeyen kanaatkar bir olarak tanıtır. Peder kim İspiri Bu Bekr Efendi nem ile ma'rüf Ser-a-ser dehre külliyat ü cüz'iyyatı neşr etdi Yukarıdaki tarih manzumesinden anlaşıldığına göre Ebu Bekir Efendi 1723'te vefat etmiştir. Hazık'ın diğer aile fertleri hakkında elde mevcut bilgi yoktur. Divandaki "Mersiye-i Zevce-i Hod Hatice Hanım " başlıklı mersiyeden Hazık'ın Hatice Hanım'la evlendiğini , " Tarih-i Viladet-i Ferzend-i Ercüment-i Hod Ebu Bekir Efendi " başlıklı tarih manzumesinde 1732 'de Ebu Bekir adında bir oğlunun dünyaya geldiğini öğreniyoruz. Alim bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Hazık , o dönem için iyi sayılabilecek bir öğretim görür. Önce Erzurum 'da İhlasiyye Medresesi Müderrisi Müftü Ömer Efendi ve Kazabadi Ahmet Efendi gibi devrin tanınmış alimlerinden ilim tahsil eder. Daha sonra Feziyye Medresesi müderrisi olan babası Ebu Bekir Efendi'den ders alarak tahsilini tamamlar . İcazetname aldıktan sonra Erzurum'da yazıcızade İbrahim Paşa Medresesi ile bu gün Çifte Minareli Medrese diye bilinen Hatuniye Medresesinde müderrislik yapar. Erzurum' elli yıl kadar çeşitli ilimlerin öğretimi ile uğraşır. Hazık 'ın uzun süreli müderrisliği esnasında bir çok kiymetli şahsiyetin yetiştirmesine katkıda bulunur. Bunlar arasında Marifetname adlı eseriyle meşhur olan büyük alim Erzurum 'lu İbrahim Hakkı (öl.1790)da vardır. Hazık , İbrahim Hakkı'nın Farsça Hocasıdır. İbrahim Hakkı'nın Hazık Efendiden ders alması kaynak eserlerde şöyle kaydedilir. "Zamanın dar kafalı softa güruhu ve "rusum üleması" denilen zahir şeriatcılar , İbrahim Hakkı'yı çekemediklerinden yahut-her büyük adama yapıldığı gibi -yazdığı eserleri anlayıp küfür isnat ettiklerinden , kendisini heyet huzurunda sorguya çekmeye karar verirler. Kalabalığın içinde zamanın müftüsü , ulemadan geçinen sarıklı sınıfı baş köşeye kurulmuş , fen ve fikir adamlarına ,tasavvuf düşmanlarına elebaşlık ediyorlar. -Molla, sen bir kitap yazmışsın... İçinde yıldızlardan, ay ve güneşten, gökyüzünden bahsederek Allah'ın işine ve hikmetine karışmakta imişsin. Bunun dinsizlik olduğunu, insanı küfre götüreceğini bilmiyor musun? Söyle bakalım ne cevap vereceksin? İbrahim Hakkı bakmış ki bunlara akıl, mantık ve ilim yoluyla söz anlatmanın imkanı yok... Evvela reisin gururunu okşayıp işi tatlıya bağlamak ister. Mahcup ve nadim bir halde Hazık Efendi ' nin yanına sokulur, kendisine yavaşça: Henüz pek çok noksanı olduğunu, bunları tamamlamak için kendisinin ilminden, fazlından istifade etmek ihtiyacı duyduğunu, bu sebeple yeniden ders almak istediğini, hatalarını, eksiklerini belki bu suretle düzelteceğini ,kendisini minnettar bırakacak olan böyle bir lütfun esirgenmeyerek ihsan edilmesini, kalabalığın içinde ricada bulunur. Bu tatlı ve mutevazıane yalvarış Hazık Efendinin hoşuna gider, ulemalık gururunu kabartır. Düşüncelerini hemen değiştirerek İbrahim Hakkı'ya sahip çıkar. Heyete karşı yumuşatıcı sözler söyleyerek işi yatıştırır. İbrahim Hakkı'da bu süretle mühim bir vartadan kurtulmuş olur." Hazık, İbrahim Hakkı'nın hem hocası hemde çok iyi bir dostudur. İbrahim Hakkı, klasik şiir öğrenme ihtiyacını hissettiğinde baş vurduğu ilk kişi müftü Hazık Mehmed Efendi olmuştur. İbrahim Hakkı'nın tercih etmesinin en önemli sebebi , onun zahir ulamasından olduğu halde tasavvufa karşı kaşlarını çatmamasıydı. İlmiyle sınıfının çoğunda görülmeyen bir hoşgörü ,İbrahim Hakkı ile aralarında ezelde başlamış bir ruh beraberliği , bir fikir anlaşmasını meydana getirmişti. Edebi bir muhit olarak Erzurum ,aynı mühiti paylaşan iki dostun mülatafalarına mekan olur. Evlenmeyi ayağından bağlanmak olarak gören Hazık İbrahim Hakkı'nın ikinci defa evlenmesini çok görür. Bir şahsa eylese felek-i pire-zen düzen nükteli matlaının söyler. İbrahim hakkı ise vahdet felsefesine dalmıştı. Ona göre böyle şeyler görüşü dar olanlar içindi. O'da Hazık Efendiye : Emvac-ı kesret içre yem-i vahdeti sezen Hazık,peygamber'in soyundan gelen bir seyyiddir."başımda taşır idim çün nişan-ı sadatı" mısrasıyla da kendisi bunu teyid eder. Sadat-ı kiramdan olması dolayısıyla Erzurum nakibüleşraflığına, 1756(H.1170)'da da Erzurum müftülüğüne tayin edilir. Arif Hikmet Tezkiresi ,Müti adlı bir şahsın nüfusunu kullanarak altı ay sonra Hazık'ı Erzurum müftülüğü görevinden azlettirip kendisinin bu göreve atanmasını sağladığı ;aynı şahsın Kuyruk Salih isminde birinin de fetva katibi olarak görevlendirilmesinde yardımcı olduğunu kaydeder. Her iki şahsında bu görevleri yürütebilecek ilim , irfan ve kabiliyete sahip olmadıklarının farkında olan Hazık ,kaygısını nükteli bir beyitle şöyle dile getirir. Bir zaman hayli semin sement- fetva Kaynak eserlerden Hazık daha sonra tekrar Erzurum müftülüğü görevine atandığı ve bu görevi vefat tarihine kadar sürdürdüğünü öğreniyoruz. Hazık devrinde Erzurum müftüsü sanıyla tanınmış kudretli bir alimdir. Şakaik -i Numanıyle ve Zeylleri , Hazık 'ın ilmiyle amel eden menşur bir alim olduğunu, "fazileti musellem olan ulema -yı be-nam dadır" cümlesiyle temsil eder. Diğer kaynak eserlerde Hazık 'ın en zor meseleleri halledilebilecek bir ilme vakıf olduğunda birleşirler. bu eserler, Hazık 'ın ilimdeki kudretini "el- alimü'l-fazıl ...""ulema ve şuaradan bir zat olup ...." ," Hazık Efendi merhum hen kuvvetli bir alim ...." ," Hazık Efendi zamanın kudretli alimlerindendir. ..." şeklinde kaydederler. Talebesi ve yakın dostu İbrahim hakkı , vefatına düşürdüğü tarihte Hazık'ı halkın gönlünde taht kurmuş devrinin şeçkin ve yegane bir alimi olarak niteler. Hazık Efendi ilim ercümendi İbrahim Hakkı, Hazık, Erzurum müftülüğü görevini sürdürürken 1763 yılının Ramazan -ı Şerif ayında vefat eder. Kaynak eserler, Hazık 'ın ölüm tarihini çok farklı şekillerde kaydederler. Ölüm tarihi şakaik-i Numaniyye ve Zeyllerin'de H. 1167; Arif Hikmet Tezkiresi , silkü'd -dürer fi ayani 'l-karni's -sani Aşer , Keşfü'z -zünün zeyli , Tezkirelere göre divan edebiyatı İsimler sözlüğü Erzurum tarihin'de H.1176 olarak kayıtlıdır. muzaffer taşyürek - 19/11/2013 - 17:27 - |