|
1Kemanî Haydar Telhüner, 1911 yılında yüzbaşı Derviş beyin ve Cemile Hanımın oğulları olarak Erzurum’da dünyaya gelir.
Daha yedi-sekiz yaşlarında iken Erzurum’un mahalli çalgısı olan meyle tanışan sanatçı, daha sonra büyülü, bir zaman sonra da dinlediği şarkılarda duyduğu keman ve ud sesinden etkilenerek, bu sazlara yönelir. O günün şartlarında bu sazı öğretecek birini bulmadığından olsa gerek; kendi kendine çalışıp, bu yolda ilerler.
’Yaratılışındaki kabiliyetin musikide büyük ufuklara yönelttiği’ Telhüner, kendindeki eksikliği gidermek için, bir dönem, Erzurum Lisesi müdürü Murat Uraz’ın yardımıyla, bu okuldaki musiki derslerine devam eder ve bu sayede nota öğrenir. Feyyaz İbrahimhakkıoğlu’nun konuyu anlatırken söylediği bir cümleye yer vermek istiyoruz bu noktada: ’Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum; O zaman ki Erzurum lisesinde okutulan müzik derslerinin seviyesi musikide bir zirve olacak sanatkâra yetiyor.’
Bir müddet Erzurum öğretmen okuluna devam ettiğini gördüğümüz Telhüner’in, içindeki sanat aşkı, onun bu mesleğe intisab etmesine mani olur ve okulu bırakarak, notaların izinde yürümeye devam eder. (Sebahattin Bulut, Erzurum’da İz Bırakanlar, s.146, Kültür Yayınları, İstanbul 1995)
İlk eserini 1930 yılında, Faruk Nafiz’in;
’Soldukça günün matemi altında çiçekler,
Bir gölge tanırdım ki, uzaktan beni bekler.
Kalbimde emel, yolda vefasız kelebekler
Bir gölge tanırdım ki, uzaktan beni bekler’ şeklindeki şiirini besteleyerek, böylece bestekârlığa ilk adımını atan sanatçı, daha bunun gibi pek çok esere imza atar. Bestelerinin sayısı yüzleri aşan sanatçı ne yazık ki eserlerine sahip çıkmamış ya da çıkamamış ve ancak otuz kırk kadar eseri günümüze kadar gelebilmiştir. Şarkılarında çok yoğun olarak gurbetin ve karşılıksız bir aşkın derin izlerine rastlanan Haydar Telhüner’in eserlerinden bazılarının adları şöyle:
Gönülde neşemiz ziyade sanki, gurbette bir çiçek açmadı bu yaz, dediler yâr sevme pişman olursun, eşini kaybetmiş bir garip kuşum, Palandöken dağlarının yaylası, Hüsnüne güvenme ey ruy_i mahım,bayram gelmiş neyime, şafak söktü yine sunam uyanmaz, vs...
Devrin ünlü bestekârları Sadettin Kaynak ve Selahattin Pınar’ dan ’feyz’ alan sanatçı, hayatının son yıllarında,
’Yolları beklerim, hiç gelenim yok
Ağlarım, yaşımı hiç silenim yok
Hastayım, derdimden hiç bilenim yok
Büküyor belimi zalim ayrılık’ diyerek, içine düştüğü durumu müziğin yardımıyla hazin bir şekilde ifade eden Haydar Telhüner, 1963 yılında bir gün, geçirdiği bir tren kazası sonucunda vefat eder.
Gurbet acısından, aşk yarasından geriye kalan bedenini ise, samimi arkadaşı udi Kadri Şençalar, Şişli’deki kendi aile kabristanına defneder. Hasretliği, ölümünden sonra da devam eden sanatçının durumunu, sözleri Mustafa Nafiz Irmak’a ait, kendi bestesi olan şu hicaz şarkı daha iyi açıklar:
’Eşini kaybetmiş bir garip kuşum
Yuvamı yel aldı, kanadım kırık
Ben gurbet elinde unutulmuşum
Sesimden gitmiyor zalim hıçkırık.’
Telhüner’in bestekarlığı üzerinde duran ve onun taş plaklara kaydedilmiş şarkı ve türkülerini o günün tanınmış sanatçılarının ( Bekir Sıtkı Sezgin, Abdullah Yüce, Suzan Yakar, Zehra Bilir, v.s) sesinden dinleyicilere sunarak, gerçek bir musiki ziyafeti çeken Muzaffer Zeki Kurnuç, yaptığı bu işle, o dönemleri yaşayanların hayal dünyalarında derin akisler bıraktı. Kendisine özellikle teşekkür ediyoruz.
TRT’nin ve Güzel Sanatlar fakültesinin ses ve saz sanatçılarının (Aklımızda kaldığı kadarıyla buraya kaydedelim: Erol Armutlu (TRT İstanbul radyosu Türk Sanat Müziği sanatçısı hemşerimiz, İstanbul’dan buraya anma gecesi için geldi.), Cahit Ulusoy, Muammer Yıldırım, Kaan Narmanlı, Ebru Okay, İlhan Akdeniz, Ahmet Özyazıcıoğlu. Yener Temelli, Fatih Akçayır, Serdar ve kanun sanatçısı .....) verdiği; Haydar Telhüner’in eserlerinden oluşan konserle son bulan anma toplantısı, insanoğlunun vefâlı olması gerektiğini salonu dolduranlara ( Her ne kadar istenilen seviyede bir doluluk oranı ve ciddiyetle dinleme durumu yok idiyse de) bir kere daha hatırlatmıştır umarız.
Bu arada, Erzurum’un tatyanlarını, gazellerini, ibrahimiyelerini kendine has bir söyleyişle okuyan ve bu anlamda bir tarz sahibi olan Raci Alkır’da, verdiği kısa konserde, heyecanından ve sesinden çok şey kaybetmediğini bir kere daha gösterdi.
Yaptığı anma toplantılarıyla Erzurum’un geçmişe uğurladığı değerlerini yeni nesillere tanıtan ve eskilerin de bir kere daha hatırlamasına vesile olan ERVAK’a bir kere daha teşekkür ederken, Beynun Akyavaş’ın cümleleriyle yazımıza son verelim:
’Atalarımızdan intikal eden kültür mirasına sahip olan ve bunu en kıymetli hazinesi olarak muhafaza eden nesiller yetiştirmek şarttır. (...) Milli bir terbiye verilmiş, devletine ve kendisine güvenen insanlar çoğaldıkça baş ağrılarımız mutlaka dinecek ve Türkiye yamol heyamol enginlere açılarak kendi temelleri üzerinde mutlaka yükselecektir.’
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|
|
2Bestecinin Eserleri: HAYDAR TELHÜNER
Usulü Söz Yazan
Düyek Kendisi / gurbet elde ben garibe kim baksın
Düyek Vecdi Bingöl /Çönülde neş'emiz ziyade saki
Düyek Kendisi /Şafak söktü yine sunam uyanmaz
Düyek Kendisi /Dediler,yar sevme pişman olursun
Düyek Kendisi /İsmini demeğe dilim varmıyor
Düyek Kendisi /Çılgın deli gönül,uslanmıyorsun
Düyek Kendisi /Palandöken dağlarının yaylası
Aksak Kendisi /Mecnun,hülyasma daldı Leyla'nın
Sofyan Kendisi /Sen seher yelisin,esersin serin
Düyek M. Nafiz Irmak/ gurbette bir çiçek açmadı bu yaz
Düyek M. Nafiz IRMAK Eşini kaybetmiş bir garip kuşum
Sofyan (Türkü)/ Sabah yıldızı doğarken
Düyek (Anonim Türkü) /Nasıl ağlamayan kılmayan feryad
Düyek Seyran i /Hüsnüne güvenme ey ru-yi mahım
Sofyan Kendisi /Geceler yarim oldu
Sofyan Anonim/ Pencereden ay doğdu.
Düyek Kendisi /Sonsuz karanlıklarda güneşim leyla
Düyek Kendisi /Birselâmvermedengeçipgidersin
Düyek Kendisi /Bir güneşki doğmayacak
Eserin Adı
Notaya Aldığı Türküler
Anonim Türkü Belinde acem şalı
Bağa girdim ben kiraza
Esmer gitme akşam oldu
Erzurum'un dağları görünmez oldu
Çazel döktü gül o!du(Mavi yelek mor düğme)
Anonim Türkü Alim
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|