|
1Erzurum'un yetiştirdiği gönül adamlarının başında gelen Faruk Kaleli 1896 yılında Erzurum'un Hasankale (Pasinler) ilçesinde doğmuştur. Ailesi Hasankale'nin köklü ailelerindendir. Ağabeyi Hâfız Ali Rıza Efendi ile beraber yetişmeleri için, babaları tarafından küçük yaşta Erzurum'a getirilip yerleştirilirler. Birinci Dünya Şavaşı sırasında henüz 19 yaşında iken Çanakkale Savaşlarına katılmış ve savaş sonrası Erzurum'a dönmüştür. O dönemde Rus istilası altındaki Erzurum'da öğretmen sıkıntısı çekilmektedir. Faruk Kaleli, hassas ruhunun tepkisi ile öğretmen olarak Hasan Basri İlkokulu'nda göreve başlar. Bu, memleket çocuklarının yetişmesi yönünde elinden geldiğince sarf edeceği hizmet ve gayretlerinin de başlangıcıdır. Faruk Kaleli hâfızlık ve öğretmenliğin yanı sıra, mayasındaki heyecan ve coşkunluğun tabiî sevkiyle Erzurum'daki musikî çalışmalarına iştirak eder. <bknz>Lâlâ Paşa Camii </bknz>imamı, bestekâr Kitapçızâde <bknz>Hâfız Hâmit Efendi </bknz>ile konaklarda, oturma odalarında güzel sesli hâfızları bir araya toplayarak tekke-tasavvuf musikîsi icra ederler.
Kendi ifadesiyle “bir çocuk, bir yoksul, bir ihtiyar -hangi tabakadan olursa olsun- beni durdurup bir türkü istese okurum” diyecek kadar alçak gönüllü bir kişiliğe sahiptir.
Her halk çocuğu gibi güzel sesini, bir zaman, mecrasız bir su gibi akıtan Faruk Kaleli, Erzurum için ayrı bir kıymet merhum <bknz>Kitapçızâde Hâfız Hâmit Efendi'</bknz>nin teveccüh ve iltifatına mazhar olduktan sonra, bilhassa İbrahimiye, Tatyan, Şikest, Maya, Urfa Ağzı, Hoyrat gibi mahallî klâsik türkülerde ses ve nağme terbiye¬sini elde etmiş, bunu müteakip yıllarda halk ağzından derlediği türküleriyle iştigal ederek bu vadide cidden üstad olmuştur. Faruk Kaleli öğretmenlik mesleğinin yanı sıra amatörce musikî folkloru ile uğraşır ve derlemeler yapar. Bir yandan da tanıdığı erbab-ı kaleme ait, tasavufî özellikteki şiirleri tekke musikîsi tarzında bestelemekle meşgul olur. 1939 Yılında ağabeyi Hâfız Ali Rıza Efendi ve Öğretmen Hâfız Ömer [Duygun] Efendi ile birlikte <bknz>Erzurum Musıkî Birliği</bknz>'ni kurarlar, fakat bu birlik uzun ömürlü olamaz.
Gerek derlemeciliği, gerekse icracılığı ile unutulmuşluğun kucağındaki türküleri birer birer çekip alır. Önüne gem vuramadığı musikî aşkı ile ömrünü türkülere katar, yoğurur ve güzel sesiyle bu türkülere âdeta yeniden hayat verir. Bu faaliyetler içinde Erzurum'da resmî özellikteki ilk Halk Müziği Topluğu'nu da kendisi kurar. Fakat gayesinden uzaklaşmış bir batılılaşma dönemini yaşayan ülkenin her yerinde olduğu gibi Erzurum'da da millî-yerli-mahallî hususiyet taşıyan pek çok unsur kaybolmuştur. Devlet radyosunda bile Türk Halk Müziği merhum Muzaffer Sarısözen'in gayretleriyle yeni yeni yer verilmektedir. İşte böyle bir ortamda Erzurum'da saz ve saz sanatkârı bulamayan Hâfız Faruk, kurduğu topluluğa türküleri mey-zilli def eşliğinde icra ettirir. 1940 yıllarında Halkevleri yeni binalarına taşınmış, belli bir disiplin içinde çalışmalarına başlamıştır. O yıllarda Halkevi Başkanlığı yapan eğitimci <bknz>Murat Uraz</bknz>, Halkevi bünyesinde bir Halk Müziği korosu kurulması görevini Faruk Kaleli'ye vermiştir. Rahmetli Kaleli halkevli gençlerden bir koro oluşturmuştur ama Erzurum'da bağlama çalan da yoktur. Koronun sazları <bknz>Ağadede Keskin</bknz>'in ve <bknz>Cazim Demir</bknz>'in meyleri, ritim sazları da <bknz>Alaaddin Bayluca</bknz>'nın zilli tefidir.
Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte, diğer mahallî kurtuluş bayramları gibi Erzurum kurtuluş bayramları da uzun yıllar Ankara’da kutlanmıştır. Faruk Kaleli, o yıllarda kutlamalar için başkente davet edilen misafirlerin başında gelir. Her seferinde kutlama heyetiyle beraber Ankara'ya gelir ve kutlama gecelerinde Erzurum türküleri okur.
1940 yılları, Ankara Radyosu'nda Yurttan Sesler Topluğu'nun kurulup faaliyete geçtiği dönemlerde Faruk Kaleli, kutlamalar vesilesiyle Ankara'ya gelişlerinde, merhum Muzaffer Sarısözen'le tanışır. Sarısözen'in davetiyle, misafir sanatkâr olarak Yurttan Sesler Topluluğu'na katılır ve Erzurum havalisinden derlediği türküleri radyoda okuyarak, Erzurum dışındaki kulaklara ulaştırır.
Ankara'ya her gelişinde Muzaffer Sarısözen tarafından dağarcığındaki bütün türküler hem konservatuarda hem de radyo'da ses bantlarına kaydedilir. Böylece Erzurum'da söylenen ve unutulmaya yüz tutan bütün türküler toplanıp değerlendirilerek notaya alınır ve radyo repertuarına kazandırılır. Bu yıllarda, gerek derlediği ve gerekse bestelediği türküleri kendi sesinden plaklara kaydettirmek onun en büyük isteğidir. Ne yazık ki, ömrünün sonuna kadar bu arzuyla yaşayan Faruk Kaleli, kendisine söz verilmesine rağmen, resmî makamlardan bir türlü bu isteğini gerçekleştirecek yardım ve desteği bulamaz.
Faruk Kaleli'nin içli, duru, yumuşak, dokunaklı bir o kadar da gür sesi ve pürüzsüz kıraatıyla söylediği türküler insan ruhunun derinliklerine işleyen izler bırakmıştır. Onun sesi ve kıraati, kendisini dinlemiş olanların kulağından hiçbir zaman silinmemiştir.
Bugün TRT radyo repertuarında yer alan Erzurum türkülerinin büyük bir kısmı Faruk Kaleli'nin emek ve gayretleriyle toplanmıştır. Onun gerek kendi bestesi, gerekse derlemesi olarak bizlere hediye ettiği türkülerden <bknz>Yıldız</bknz>, <bknz>Pasinli Güzel</bknz>, <bknz>Yemen Türküsü</bknz>, <bknz>Billur Piyale</bknz>, <bknz>Yayla Türküsü</bknz>, <bknz>Yandı Canım Tende Ey Ruh-i Revanım Bir Su Ver</bknz>, <bknz>Ey Gönül İçmek Dilersen Cam-ı Cem</bknz>, <bknz>Erzurum Çarşı Pazar </bknz>ve ismini buraya alamadığımız nice güzel türkü, Erzurum'da ve memleket sathında hâlâ çok sevilmekte ve dinlenmektedir.
Türkülere hayat veren ve bir türkü gibi yaşayan rahmetli Hâfız Faruk Kaleli 22 Kasım 1947 tarihinde, 51 yaşında, «bir ayrılık türküsü» söyleyerek, aramızdan ayrılmıştır.
dedebeyli 07.10.2005 00:00:44
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|