|
1Kümbet KARSKAPISININ dışında, geniş meydanın ortasındadır. Karşısında şehitlik vardır. Künbet ERZURUM'DAKİ diğer birçok künbetlerin hususiyetlerini taşır. Mahruti kubbeli ve karanlık künbet gibi 12 yüzlüdür.
Ayrı kapıdan girilen cenazeliği, üstünde sandukalığı vardır.
Cenazelik kapısı doğuya, üstündeki sandukalık kapısı şimale açılır. Cenazelikten sandukalık katına dört köşeli bir ışık deliği açılır ki, böyle delikler bu çeşit kümbetlerin birçoklarında vardır. Cenazeliğin mazgal halinde üç hava menfezi, yukarı katın da iki penceresi vardır. Cepheleri tıpkı karanlık kümbetteki gibi üsleri yarım daire şeklinde çift kabartma halinde kitabeler süsler. Kubbenin altında kırmızı renkli bir süs kuşak vardır. Künbetin üstünü de aynı renkte muntazam kesilmiş taşlar örter.
Sandukalık kısmının kapısının sahanlığı sağlı, sollu ikişer taş merdiveni vardır. Bunlar yıkılmış, yok olmuşlardır.
Kapısının üstündeki mermerdeki kitabe tamamen silinmiş bir haldedir. Bu kitabe taşı da vahşi ERMENİ ve RUS kurşunlarına hedef olmuştur.
Künbet o kadar sağlam yapılmıştır ki, bir aralık sarnıç olarak kullanılmıştır. Şehitlik tarafından getirilen yolu ve türbenin cenazeliğinde suya bıraktığı izler yer yer görülmektedir. Türbe o kadar sağlamdır ki, hiçbir yerinden su kaçırmamıştır. Şimdi cenazeliğinde merkad ve ne de üst katında bir sanduka vardır.
Türbe civarı vaktiyle de şimdi ki gibi geniş bir saha idi. Buraya çadırlar kurulurdu. Şehrin teşyi meydanı idi.
Gümüşlü Künbet vaktiyle ERZURUM TEBRİZKAPISI civarında idi. Bu var olan kalenin en varoşu idi. EVLİYA ÇELEBİYE göre bu varoş bir bayır başındaki DARAĞACI ve DOLUKLAR mahallesinden ta GÜMÜŞLÜ künbete kadar gidermiş. Kalenin TEBRİZ kapısından ERZİNCAN kapısına kadar başka bir kalenin temeli atılmış, bazı yerleri bir adam boyu kadar yükselmiş fakat tamamlanamamıştır. EVLİYA ÇELEBİ der ki: ( Eğer bunlar itmam edilecek olsa ERZURUM bir “ kale'i kahkaha “ olurdu. )
EVLİYA ÇELEBİ, GÜMÜŞLÜ KÜNBETİ şöyle anlatır :
“ TEBRİZ KAPISINDA GÜMÜŞLÜ KÜNBET namında seramed ve musanna' bir kubbe-i ali vardır. Zaman-ı kadimde serapa gümüşle mestur imiş. SULTAN MAHMUD' ı ĞAZNEVİ burada medfundur. Seng-i sandukasında sadece ( SULTAN MAHMUT ) yazılı, ( ĞAZNEVİ ) yok.”
EVLİYA ÇELEBİ zamanında türbe mamur imiş. Taştan sandukasında da ( SULTAN MAHMUT ) yazılı imiş. Kapısının üstündeki kitabe taşı da ya vaktiyle yazılmamış veyahut yazısı o vakit de silik imiş. Eğer kitabe bulunsaydı, Çelebimiz bunu okur, Sultan MAHMUDUN kim olduğunu tespit eder., ( ĞAZNEVİ ) yi de uydurup ilave etmezdi.
AFGANİSTAN'DA ve PENCAP'DA hakimiyet tesis eden GAZNEVİLERİN SEBÜKTEKİN kolundan MAHMUT Hicri 387, Miladi 997 den Hicri 421, Miladi 1030 yılına kadar hükümdarlık etmiştir. Tarihlerin ilk ( Sultan ) unvanını alan hükümdar diye bahsettikleri Sultan Mahmud' un ERZURUM'LA hiçbir alakası yoktur.
H. 421, M. 1030 da GAZNE'DE vefat etmiştir. Bizce bu türbe İRAN MOĞOLLARINA aittir. Burada kimin medfun olduğu hakkında şimdilik EVLİYA ÇELEBİNİN verdiği ( MAHMUT ) adından başka bir şey bilmiyoruz.
ABDURRAHİM ŞERİF BEYGU, türbe ile zaviyesi ( tekkeyi ) birbirine karıştırarak bu civardaki ŞEYH YAS-ED-DİN dede zaviyesi ardından burada ĞIYAS-ED-DİN isminde birisinin medfun olduğunu söylüyor.
Biz bu kümbeti tetkik eder ve fotoğrafını çektirirken, babasının adı MEHMET olan ABDÜLREZZAK HİNISLI isminde bir ERZURUM'LU bize şunları anlattı: “Babam yüz yaşında öldü. ABDÜLMECİD, ABDÜLAZİZ ve ABDÜLHAMİD zamanlarında muharebelerinde bulunmuştu. Eskiden künbetin üstü gümüş kaplı imiş, RUSLAR soymuşlar... “
EVLİYA ÇELEBİ zamanında künbetin üstü bugünkü haline bulunduğuna, yani gümüşle kaplı olmadığına göre, bu ihtiyarın verdiği malumat doğru değildir. Buraya niçin ( gümüşlü künbet ) denildiği hakkında da bir vesika görmedik. Bu ihtiyar, burada kimin medfun olduğu hakkında bize bir aşk masalı da anlattı:
Vaktiyle bir MISIR Şehzadesi bir İRAN prensesine aşık olmuş. ERZURUM'DA buluşacaklarmış. İRAN Prensesi ERZURUM'A gelmiş ve MISIR Şehzadesini beklerken ölmüş. MISIRLI Prens ERZURUM'A gelince bu acı haberi almış, sevgilisinin üstüne bu künbeti yaptırarak üstünüde gümüşle kaplamıştır.
Burada İLHANLI hükümdarlardan ĞAZAN MAHMUT hanım emirlerinden ve kumandanlarından birisinin veyahut İLHANLI bir prensin medfun olduğunu ve eski mezar taşı kitabesinde MAHMUt ĞARZANIN da adı geçtiği için asıl ölünün ismi unutularak yalnız (SULTAN MAHMUD) adının kalmış olması çok muhtemeldir. ERZURUM'DAKİ bir çok türbelerin içlerinde medfun olanlar bilinmediği gibi buradaki yatırıda adlandırmak mümkün olamıyor.
GAZANİ kelimesinin avamın dilinde (GAZNEVİ) ye çevrilmiş olması da çok muhtemeldir. Çünkü EVLİYA ÇELEBİ Paşa sarayı karşısındaki sivri bir künbeti yazarken “ içinde Sultan KASIM İBN-İ SULTAN MAHMUD-I KAZEVİ medfundur.” diyor. Buradaki adın veyahut ism-i mensubun da (Gazan) veyahut (Gazani)olması muhtemeldir. Yukarıda da söylediğimiz gibi ERZURUMUN MAHMUT GAZNEVİ ile hiçbir münasebeti yoktur fakat İLHANLI hükümdarlardan mahmut gazan ile onun ve sonra kardeşinin karısı ile münasebeti vardır. EVLİYA ÇELEBİ avamın (gaznevi) yaptığı (GAZANİ) yi tetkiksiz seyahetnamesine geçirmiştir.
EVLİYA ÇELEBİ ERZURUM'UN mesirelerine sayarken GÜMÜŞLÜ KÜNBET meydanında da bir gezi yeri olduğunu söylüyor. Bu meydan ERZURUM'DAN şarka gidecek hükümdarların, Devlet ve Millet ulularının, kumandanların, Emirlerin ve hatırlı adamların teşyi edileceği bir yerdir. Batıdan gelenler Ilıcada karşılanırlar, şarka gidecekler gümüşlü kümbet meydanından uğurlanırlardı. Şark seferine gidecek askerlerde çadırlarını buraya kurarlar ve buradan merasimle yolcu edilirlerdi. EVLİYA ÇELEBİ ŞÜŞİK kalesinin fethine giden askerleri anlatırken, ordunun GÜMÜŞLÜ KÜNBETTEN nasıl teşyi edildiğini bütün tafsilatiyle yazmıştır. (Cilt 2 sahife 220)
HACI DERVİŞ AĞA TÜRBESİ
HACI DERVİŞ AĞANIN türbesi kendi adını taşıyan camiin avlusundadır. Türbeyi dört sütünün üstünde yükselen zarif ve mevzun bir kubbe örter. Yanları açıktır. Sarıklı serpoşu bulunan mezar baş taşında şu manzume okunur:
El hac DERVİŞ eyledi sayf kim tayy-ı mekan
Cilvegâhın eyle YA RABBİ anın bağ-ı cinan
Bilmediler kıymetin bir dürr-i bi hemta idi
Etti ağuş-i sadefde kendin nihan
Yaptı bir kaç cami-i pakize-i beyt-i Kerim
Beş vakıtta ruhuna tesbih eder nice kesan
Her menari kandil-efruz Mahşere gittikde ol
Şatır-ı zerrîn - kemerdir pişigâhında revan
Hem bir iki çeşme bünyad etti İSKENDER-revan
Dediler ab-ı Hayatı itti kim atşanesi
Nice cisr etti bina ol HACİ BEKTAŞ zade kim
İtti dervişane hayrat oldu inşâ nice can
Gûş edüp fevtin düa birle didim tarihini
HACI İBRAHİME Bârî ide nari Gülistan
Sene : 1149
Kubbenin tarih mısrı Ebced hesabına vurulunca (1341) rakamları çıkar ki. Tabii yanlıştır. Kitabeye göre kendi adını taşıyan cami ile Gümrük camiini ve daha başka hayr eserlari yapan HACI DERVİŞ Ağanın her nedense hayatında pek kadri bilinmemiştir.
Ağa bir kaç cami ve bir iki çeşmeden başka nice köprülerde yaptırmıştır. Asıl adı HACI DERVİŞ İBRAHİMDİR. H.1149 (M. 1736) yılında vefat etmiştir. HACI DERVİŞİN türbesi civarında H. 1221 de ölen ÜMMİ GÜLSÜMÜN, H. 1310 da ölen DERVİŞ AĞA mütevelisi SAİD efendinin, H. 1300 de ölen AYŞE hanımın, H. 1202 de ölen ERZURUM Rüsumat nazırı ALİ efendinin oğlu HASAN beyin, H. 1214 de ölen ERZURUM ağası AHMET ağanın da mezarı vardır.
Muzaffer Taşyürek
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:27 -
|