|
1YERİNE GETİRİLEMEYEN BAZI VEFALAR
Prof.Dr.M.Sıtkı ARAS
Vefa, iyilikbilirlik anlamına gelip daha çok "kadirşinaslık" kelimesi ile ifade edilmektedir. Bunun zıddı ise, vefasızlık, bivefa veya nankörlüktür.
Vefa, insani vasıfların olmazsa olmazlarındandır. Ve bu cihan köprüsünden bugüne dek gelip geçen yüz milyarlarca insanın en büyük vefakârı Efendimiz (s.a.v) dir. Maddi olarak tek koruyucusu olan amcaları Ebutalip vefat etmiştir. Müşrikler tarafından tahammül güçlerini aşan çekilmez işkencelere maruz kalırlar. Bir nefes alabilmek ümidiyle Taifteki akrabalarının yanına sığınmak isterler. Maalesef durum daha da vahimdir. Mübarek ayaklarından kanlar fışkıracak derecede taşlanırlar. Mecburen tekrar Mekke'ye döneceklerdir. Ancak sığınacak kimsesi yoktur. Güvenmiş oldukları, ümit bağlamış oldukları şahıslar himaye etmeyi kabul etmezler. Sadece müşrik olmasına rağmen MutibinAyr "Ben korurum" der ve sözünde durur. Aradan yıllar geçer. Bedir savaşı olmuş ve yetmiş müşrik esir alınmıştır. Muti'nin oğlu Cübeyr hazretleri sahabe olma şerefine erenlerdendir. Yanına çağırarak derki "Baban Muti sağ olmuş olsaydı bu kokuşmuşların hepsini ona bağışlardım."
Mekan yine Mekke'dir. Yine müşrikler tarafından sıkıştırılılar. Mecburen Ebusüfyan'ın evine sığınmak zorunda kalırlar. Hane sahibi de henüz azgın bir müşriktir. Ancak evine sığınmış birini düşmanlarına teslim etmeyecek derecede asalet sahibidir. Ve etmez de. Yıllar yılları kovalar. Nihayet vaat edilmiş olan lütuf gerçekleşir. İslam ordusu dört koldan Mekkeye girmektedir. Müşrikleri ağır bir korku sarmıştır. Ve merhametler, vefalar membaı olan ağızdan bağırlara su serpen ilk ferman yayınlanır. "Kabe ile Ebusüfyanın evine sığınanlara aman verilmiştir."
Vefa, "Bir fincan acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır" darbi meseli ile kültürümüze, vefasızlık ise " Sende mi Brütüs?" terimi ile dünya kültürüne nakşedilmiştir.
Erzurum, Erzurumlu olmayıp da kendisine hizmet etmiş olan valilere vefakarlık yönünden oldukça cömert davranmıştır. Gelip geçenlerin hemen hemen tümünün isimleri ya bir okula veya bir tesise verilmiştir. Bunların dışında Kazım Karabekir ve Deli Halit Paşalar haricinde olanlar maalesef bu lütuftan mahrum bırakılmışlardır. Bu vefasızlık zehrinden nuş edenlerin başında büyük hakanımız Kanuni gelmektedir. Bilindiği gibi Erzurum'un bugüne kadar maddi ve manevi en büyük mimarı odur. Dolayısı ile tüm yetkililere yapmış olduğum gibi bir tv programına birlikte çıkmış olduğum kıymetli belediye başkanlarımızdan Sıddık POLAT hocamıza (Yenişehirin eski başkanlarından) meseleyi açmış "Olur, bir sokağa veya caddeye ismini verelim" cevabını almıştım. O zaman demiştim ki "Hayır başkanım; Kanuni ve hizmetleri bir sokağa, bir caddeye sığmayacak kadar büyüktürler. YENİŞEHİR ismi, semtimizi tam olarak dolduramıyor. Bunu KANUNİ ile değiştirmeniz gerekir.". Hakikaten sonraki yıllarda isim değiştirilmiş ancak başka bir şekilde.
Tabi bu vefasızlık sebilinden nasiplendirilen sadece Kanuni değildir. Mesela bir Cemaleddin REVNAKOĞLU vardır. İstanbullu olmasına rağmen hep " Erzurumiyetçi" imzasını kullanmış ve sadece merhum Zeki BAŞAR bey tarafından çıkarılmış olan "tarih yolunda Erzurum" dergisinde Erzurum'un çok önemli meselelerini konu edinen yirminin üzerinde çok ciddi makaleler yazmışlardır. Bir İsmail Hakkı KONYALI vardır. İsminden de anlaşılacağı üzere kendileri Konyalıdırlar. Yazmış oldukları "Erzurum tarihi" bugüne kadar sahasında aşılamamıştır. ( Pasinler belediyesi İbrahim Hakkı Hazretleri hakkında birkaç konferans vermiş olan Prof. Dr. Abdulkadir KARAHAN'ın isimlerini bir caddeye verme kadirşinaslığını göstermiştir). Daha önceki yazılarımda işlemiş olduğum gibi bir Prof. Dr. Lütfü ÜLKÜMEN, bir Prof. Dr. Kemal BIYIKOĞLU hocalarımız vardır. Ve daha nice niceleri vardır.
Belediyelerimizi, milli eğitimimizi bu hususta vefaya davet ederken Erzurum'a maddi ve manevi hizmet etmiş olup da darülbekaya göçmüş olanların tümünün ruhlarına Cenab-ı RAB'dan rahmetler niyaz ederim.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|
|
2Her şehir gibi Erzurum da Vefa duygusunun kuvvet yahut zaaf hallerini yaşayan bir şehirdir. Kendi fertleri arasındaki münasebetlerde şekilden şekile giren bu duygu, konu Erzurum dışından gelip Erzuruma vefa gösterenlere mukabele faslına geldiğinde, yol çatallaşır. Kelam_i kibar "sana hizmet edene teşekkür et, sana hizmet edene hızmet et" demesine rağmen, bu teşekkür de , hizmet edeni tebcil de layıkı veçhile ortaya konamaz.
Erzurum'a vefa gösteren yabancılara, Şehir vicdanının yad-ı cemil denecek mukabelesi yüreklerde beslenen sıcak duygular olarak ancak izlenebilir. Erzurumun caddelerine sokaklarına meydanların mekteplerine verilen isimler Erzurumlular tarafından değil, hikmet-i hükümet çerçevesinde verilen isimlerdir. Yani siyasidir. Siyasiler, Her zaman işlerine geleni seçip işlerine gelmeyeni göz ardı edici davranırlar.. Eğer vermek istemedikleri bir isimde fazla zorlanırlarsa ufunet almak için bir çıkmazın üç beş ev bulunan sokağına o ismi verme kıvraklığını gösterirler. Köşk Mahallesindeki <bknz>Hüseyin Avni Ulaş </bknz>Sokağı böyledir.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|