1 Erzurumiyatçı Pire mehmed idi. Yazımızın başlığı ile dikkatimizi çektiğine şüphe etmediğim Necati bey kimdi. Şu an yaşayan Erzurumlulardan kaçımız bu ismi duyduk. Erzurum için yaşayan maddi manevi bir şeyler yapmak için fedakarlıklarda bulunan nice ismi unutulmuş dadaşlardan birini tanımaya ne dersiniz? Meşhur Erzurum araştırmacısı Cemalettin Server Revnakoğlu onun için şunları söyler: “erzurum'a geldiğim tarihten beri kendisini tanırım. Araştırma, yazıp, çizme, ikimizde de ezeli bir iptila olduğu için çabuk ve kolay anlaşmıştık. İyi görüşüyorduk. Erzurum hakkında çok şey bilirdi. Kitaptan baş kaldırmamış, yıllar boyu okumuş, yazmış, araştırmış, incelemiş, biriktirmiş, sıraya koymuş ve çok işe yarayacak hayli notlar ve vesikalar edinmişti. Bu notlar ve bir takım haşiyeler, zamanla hızını kaybederek bir köşeye birikmiş ve toz toprak altında kalmış olmasına rağmen yinede kıymetlerini kaybetmemişlerdi. Bence en büyük meziyeti şu idi: Soruları mutlaka cevaplandırır, ne biliyorsa söyler, nesi varsa ortaya döker, hele memleketi için hiçbir şeyi esirgemez, olanca cömertliği ile önümüze sererdi. Onu resmi ve askeri vazifelerinden ayırıp kitapçı, kütüphaneci ve bilhassa kitabiyatçı yapan da hep bu Erzurum aşkı, bu tarih düşkünlüğü idi. Erzurum'da İLİM OCAĞI bu aşk ile açılmış, KÂN köyündeki kütüphane yine bu gaye ile kurulmuştur. Cemalettin Server Revnakoğlu' onun için şöyle der: “Onun kadar Erzurum'a emek vermiş onun kadar yazıp çizmiş insani az gösterebilirim. Talebeliğinden gençliğinden askerliğinden beri Erzurum sevgisiyle yaşadı. Bunu için okudu. Bunu için bilgi topladı. Bir satırlık bile olsa ufacık bir vesikaya küçük bir hatıraya bunu için önem verdi. Onları çeyiz sandıklarından saklar gibi sakladı. Bir yaprağını yitirmedi. Gönlünü ve ömrünü yalnız bu işlere vermişti. Yazıp çizmesi, derleyip toparlaması sadece Erzurum sevgisinden ileri geliyordu. Yalnız bu dilberin sevdalısı idi. Erzurum'un iç tarihinden, sosyal hadiselerinden başka idari hayatı ile de uğraşırdı. Kumandanları, valileri, belediye reisleri, defterdarları, mektupçuları, hakkında bir hayli not ve bilgi toplamıştı. Yerli esnaf teşekküllerinden ılıcalara, çermiklere, masal ve menkıbelere kadar yazmakla bitmeyen çok zengin bir bilgi malzemesine sahipti. Lakin ne yazık ki; evet ne yazık ki Erzurum ile ilgili her konuda , her çağda işe yarayacak olan bu çeşitli ve geniş malumatı, bir kitap haline getiremedi. Yine ne yazı ki, arkasında kalan bu perişan notlar ve madde halinde dağınık yazılar okunaklı yazılmadığından bir kısmı da kurşun kalemle acele karalanmış bulunduğundan bunların birçoğu içinden çıkılabilir şeyler değildi. Beşeri zaaflardan kurtulamayan her fani gibi birazcık kendi beğendiği ve anlattıklarından bir kısmına mübalağa kattığı olurdu. Lakin kabul etmek lazım gelir ki bu şekilde bilgi ve yetkisine inanması güvenmesi büsbütün değersiz değildi. Bunu içindir ki bir çok işlerdi kendisine başta ve önde göstermek istemesini onun şahsına mahsus bir zevki ve adaleti olarak bellemiştik. Hoşumuza giderek dinlemiştik. Bu tarafı yarı ciddi yarı latife olmakla beraber gerçekten pekte uzak olmadığı için söylerken yakıştırmasını da bilirdi. Yakınlarının çok iyi bildiği bu haline bende vesile ile görüp öğrendiğim için tatlı tatlı dinlerdim. Bu hal yıllarca böyle devam etti. Söylediğimiz gibi bu kıymetli insanın kendi yolunda nedense kıymeti pek bilinmemiştir. Haklı olarak kendisine kıymet verilmesine hürmet göstermesine isterdi. Bunun içindir ki küçük bir tebessüm ve takdir ve iltifatlı bir bakış onu bir çocuk saffetiyle sevindirirdi. İçinin susuzluğunu giderirdi. Lakin bütün cömertliğine bütün fedakârlıklarına rağmen memleketi için yaptıklarını değerlerini görmek kendisine kısmet olmadı. İçinde sakladığı bu yıllanmış arzu ve özleyişi nihayet kendisi ile beraber ahrete götürdü. Çelebimiz her sene İstanbul'a gelip giderdi. Fakat “binâh” olarak yerleşmesi 1957 den sonradır. 3 000 liraya yakın para harcayarak kütüphanesini buraya getirmiştir. Sadece yerleştirilmesi aylarca süren bu kütüphanede gece yarısına kadar çalışır; geçmişin hatıralarını ve yaşadığı günün olaylarını bir araya getirmeğe uğraşırdı. “Hatırat”ını bitiremiyeceğine çok üzüzlürdü. Hiç değilse TARİH ANAHTARI dediği küçük fihristini bastırılıp dağıtıldığını görmek istiyordu. Çalışmalarının sonucunu alamadan, hayata veda etti. Son yıllarını tamamıyla ilme ibadete ve mütalaaya vermişti. Cami ve kütüphaneden başka bir yere gitmiyor. Her cum ayı aynı bir cami de kılıyordu. Allah'ına secde etmenin doyum olmayan safhasından hiç kaçırmadan bulunduğu hafız cemiyetlerinden mevlitlerden ve indirdiği hatm-i şeriflerden sevildiklerine dostlarına bir münasebetle bahsederken masum bir çocuk sevinci yaşardı. Bir cumartesdi günü akşamı yatsı namazını kıldıktan sonra elinden bırakmadığı Kur'an-ı Kerimi kapadıktan sonra yatağına girdi. Sabaha karşı 80 küsür yaşında hayat kitabını kapadı.(14 Ekim 1961) Erzurum la uzak yakın hiçbir ilgisi olmayan onu ancak haritadan tanıyan ve hatta bu beyaz yaylaların cennet pınarından bir tas su içmemiş bazı kimselerin memleketin tarihini yazmaya kalktığını görünce bu acı gözümün önünde daha çok büyüyor ve üzülmemesi kabil olmuyordu. Kütüphanesinin satılmayacağına hatırasına hürmetle aynen muhafaza edileceğine dair bize söz vermek kadirbilirliğine gösteren muhterem varislerine memleket irfanı ve bilhassa Erzurum tarihi namına sevinç ve şükranlarını şimdiden bildirir. Merhumun ruhuna Fatihalar itfah eyleriz.” Revnakoğlu merhumun Necati bey için yazdıkları bu kadar. Akademisyenlerimiz için bir araştırma konusu bu kişi keşfedilmeyi bekliyor. Teyo pehlivanı araştırma konusu yapan araştırmacılarımız umarız pire Mehmedi de gündemlerine alır ve kütüphanesinin akibeti hakkında Erzurum sevdalarını aydınlatırlar. Muzaffer . Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 - |