|
1Bu kadar da olmaz ki! palandöken 1 kasım 2005
Hız kesici atlatmaya süratli giren Halk Otobüsü'ndeki yolcular yaralandı. Otobüsde bulunan iki kadından birinin beli, diğerinin ise ayağı kırıldı.
SÜRÜCÜDEN DAVACI OLACAKLAR
İlginç kazada beli kırılan Pratisyen Hekim Hilal Kızıltunç Özmen'in abisi Prof. Dr. Ahmet Kızıltunç, Halk Otobüsü şoförü hakkında tazminat davası açacağını söyledi. Kazada ayağı kırılan Ergün Topçu'nun yakınları da otobüs şoföründen şikayetçi olacaklarını dile getirdiler. SürücüNuri Varol ise, konuyla ilgili yorum yapmadı.
FİLMLERDE BİLE OLMAZ
Atatürk Üniversitesi Kampüsü içerisine yerleştirilen hız kestirici engellerden süratli şekilde geçen Halk otobüsündeki yolcular yaralandı. Yaralılardan birinin beli diğerinin ise ayağı kırıldı. Dün öğlen saatlerinde yaşanan ve duyanları şaşkına çeviren ilginç kaza; şehir merkezinden Üniversiteye yolcu taşımacılığı yapan Nuri Varol yönetimindeki 25 EK 417 plakalı Özel Halk Otobüsü'nde yaşandı.
YOLCUNUN BELİ KIRILDI
Halk Otobüsü Atatürk Üniversitesi'nin girişine yerleştirilen atlatmadan suratli şekilde geçti. Bu esnada otobüsün arka koltuğunda oturan iki kadın, çarpmanın şiddetiyle yerlerinden fırlayarak, önce kafalarını tavana vurdu, sonra sert bir şekilde yere düştü. Yolcuların çığlıkları üzerine halk otobüsü durduruldu. Ambülansla Aziziye Araştırma Hastanesi'ne götürülen yaralılardan Hilal Kızıltunç Özmen'in (28) belinin, Ergün Topçu'nun (63) ise ayağının kırıldığı tespit edildi.
MİNİBÜSTE FREN PANİĞİ
Atatürk Üniversitesinde yaşanan bu ilginç kazadan sonra, iftar sonrası benzeri bir olay da YunusemreHavuzbaşı arasında çalışan bir minibüste yaşandı. Freni patlayanminibüs, içindeki 30 yolcuyla Gürcükapı'dan 50.Yıl Kavşağı'na gelirken, korku donu anların yaşanmasına sebep oldu. Olaylar karşısında tepkilerini ifade eden vatandaşlar, toplu taşımadaki bu ciddiyetsizliğin, insanların ölümle burun buruna getirildiğini söyleyerek, yetkililere "Neredesiniz?" diye seslendi.(İbrahim KARSLIOĞLU)
Pencereyi Kapat
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|
|
2Şahin TORUN
ŞEHİR, İNSAN VE TOPLU ULAŞIM...
YA DA MİNİBÜSTEN OTOBÜSE ERZURUM'UN ULAŞIM HALİ...
Son bir yıldan bu yana şehrin bütün güzergahlarına sirayet etmiş bulunan bir ulaşım problemi yaşanıyor. Yenişehir'den Yıldızkent'e, Dadaşkent'ten Şükrüpaşa'ya, Sanayi'den Mahallebaşı'na ve daha bir çok güzergaha kadar yayılıp büyüdüğü gözlenen bu problemli ulaşım sonucunda da büyük bir çoğunluğu meydana getirseler de bineği olmayan ama işine, evine yada bir başka yere gitmek zorunda olan ve bineksizliği ve güçsüzlüğü nedeniyle sesini duyuramayan yüzbinlerce insan mağdur ediliyor, eziyet çekiyor...
Toplu taşıma araçlarının devlet malı, içlerinde görev yapanların da devlet memuru olduğu zamanlardan şimdinin tüccar zihniyetli taşıma biçimine geçildikten sonra daha da arttığı gözlenen bu problemli ulaşımın o kadar insanı mağdur ve zelil etmesi bir yana; koskoca bir şehrin imajını bozarak çirkinleştirmesine rağmen bu halin hiç kimsenin umurunda olmayışı ise oldukça düşündürücü bir manzara arzediyor...
Bütün bu manzara karşısında ise kalem, söz ve yetki sahiplerinin önemli bir kısmının özel ya da kamu malı binek araçlarla gezip dolaşıyor oluşundan kaynaklanıyor olsa gerek bir vurdumduymazlıktır yaşanıp gidiyor...
Duraklarda saatlerce _evet saatlerce_ otobüs ya da minibüs bekleyen insanlardan, vaktinde gelmeyen araçlar nedeniyle gideceği yere geç kalarak giden hatta gidemeyen insanlara, kendisine reva görülen hakaretamiz hareketlerle aşağılanan, dövülen insanlara, tıkış tıkış araçlarda arıyla namusuyla oynana genç kız ve kadınlardan,itile kakıla eziyet edilen yaşlı insanlara kadar pek çok şehir halkının yaşadığı bu ulaşamama _ulaştıramama_ gerçeğinin başlıca sebepleri ise hemen hepsi yoğun bir organizasyon bozukluğundan kaynaklanan araç yetersizliği,eğitimsizlik ve kontrolsüzlükten kaynaklanan başıboş bir gidişata dayanıyor...
Büyük çoğunluğunu asgari ücretin iki misli bir ücretle direksiyon sallayan ve araç sahibi olmayıp sadece şoför olarak çalışan sürücülerin oluşturduğu böylesine bir toplu ulaşımdan da bundan daha fazlasını beklemek fazlaca anlamlı görünmüyor...
Kısaca özetlenecek olursa para sahibi birkaç kişiye bir yada birkaç araç aldırarak birkaç ta hat tahsisi edip '...haydi şu millete ulaşım hizmeti ver de nasıl verirsen ver...' diyerek kotarılan böylesine kontrolsüz, düzensiz ve hesapsız bir ulaşım faaliyetinden de ancak bu kadar sonuç alınıyor...Alınan sonucun nasıl bir sonuç olduğu ortadadır ve eğer zahmet edilerek hemen her durakta bekleyen şehir ahalisine sorulacak olursa bu sonucun her türden melaneti barındıran ve türlü türlü şikayetlerle dile getirilen binbir çeşidini öğrenmek mümkün olabilecektir...
Sonucu böylesine çirkin bir garabet olan bu halin nedenleri bütün açıklığı ile ortada olmasına rağmen hemen hemen hiçbir tedbir alınmamış olması ise hayli ilginç ve düşündürücüdür...
Bütün bu açıklamalarla birlikte bir hususun altını çizecek olursak; modern bir şehir olmanın başlıca ölçüsünün şehre hakim olan hareketin yada akışkanlığın şehirde sürdürülen ulaşım faaliyetinin niteliğiyle ilgili olduğunu belirtmek gerekmektedir...
Hareket, hız ya da ulaşım diye de adlandırabileceğimiz bu göstergeden yola çıkarak ulaşacağımız yer ise şehrin hareketini meydana getiren ulaşım ihtiyacının nasıl giderildiği ve bu hususta yapılan düzenlemelerin hangi çapta olduğu hususu ile ilgilidir...
Unutmamak gerekir ki, bir şehrin hareketi o şehre katılan insanın hareketiyle şekillenir ve şehrin o büyük akışına katılan insan nasıl hareket eder, nasıl ulaşır yada nasıl vasıl olursa son tahlilde şehirde ülke ve hatta dünya nezdinde meydana gelen harekete şehre mensup olan o insanın hareketiyle katılır ve bu hareketle dinamizm kazanır...
Bu haliyle hareket ya da ulaşım onu meydana getiren ulaşım arzu ya da ihtiyacı ile bir başka anlamda da şehrin barındırdığı hareketin niteliği kadar ulaşmak arzu ve ihtiyacındaki insan ve bu arzu yada ihtiyacı gidermek için düzenlenen organizasyon bünyesindeki ulaşıma ayrılan araç, gereç ve personele verilen yada verilmeyen bir önem ve değeri de ortaya koyarak gerek ulaşmak isteyen ve gerekse ulaştırmakla görevli bulunan herkes için hasredilen bir önem yada önemsizlik derecesini ortaya koyar ki; bu önem yada önemsizlik derecesi de başta şehri idare edenler olmak üzere o şehirde yaşayan herkesin hem şehirlerine hem de kendilerine vermiş oldukları bir önem ve değer olgusunu ortaya çıkarır...
Zira Ulaşım deyince daha en başta bir arzu yada ihtiyaç sonucunda bir yerden bir yere gitmek yada ulaşmak üzere yola çıkan bir 'İNSAN' ile tıpkı o insan gibi yola çıkan bir 'TOPLUM' ve bütün bunlardan müteşekkil bir 'ŞEHİR' söz konusudur ve ne kadar savsaklanırsa savsaklansın 'İNSAN' da, 'TOLUM' da, 'ŞEHİR' de hemen her anlamda oldukça önemli birer gerçektir...
Hangi ihtiyaç ya da arzuyla ulaşmak isterse istesin gerek yola çıkarken gerek ulaşırken ve gerekse vasıl olurken kendisine önem verildiğini, kendisi için bir sevk ve organizasyon zahmetine katlanıldığını ve kendisinin kıymetli bir birey olduğunu hissederek ulaşan yada ulaştırılan insan 'MUTLU' olur... Her biri aynı mutluluğu paylaşarak gitmek istediği yere ulaşabilen insanlar ise sadece rahatça ulaşabildikleri için bile olsa mutlu bir toplumu ve bu toplulukta şehrin hareketine katılmak üzere evinden çıktığı ve daha en başında yani kendisine yüklenen kişisel, toplumsal, kamusal yada özel bir görevi yerine getirmek üzere yola çıktığı ilk anda mutlulukla tanışan bir 'MUTLU BİR ŞEHRİ' oluştururlar...
Ulaştırmak...Hele hele toplu halde ulaştırmak gibi bir vazifeyi üstlenmek, ulaşmak isteyenin eylem ve ihtiyacı da düşünülecek olursa, insanın aklına seyahatle emniyet altına alınması gereken bir 'EMANET' duygusundan; geride bırakılan noktadan vasıl olunacak noktaya kadar uzayıp genişleyen bir 'SELAMET' yükümlülüğüne kadar çok daha derin ve vicdani bir yükümlülüğü hatırlatacak kadar da 'MAŞERİ' ve 'MAHŞERİ' bir bakış açısını gerektirir...
Zira o kadar insanın hem canını hem de hal'ini bir süreliğine de olsa 'EMANET' ettiği bir süreçtir ulaşım...Ve bu haliyle de hak'tır...vebal'dir...
Çözüm ise oldukça basittir...
1_ Önce hangi güzergahta şu yada bu şekilde kaç aracın hizmete sevk edildiği, söz konusu güzergahın genel nüfus durumu, durağan ve hareketli nüfus yoğunluğu ile hali hazır durumdaki toplu ulaşım vasıtalarının kalitatif _nitelik_ ve kantitatif _nicelik_ özelliklerini belirleyecek bir durum tesbiti yapmak;
2_ Yapılacak olan bu durum tesbitini güvenilir ve uygulanabilir projelere dönüştürmek için herhangi bir güzergah üzerinde duran nüfusla ilişkili olarak basit ve sınırlı bir hane halkı ulaşım istatistiği çıkarmak;
3_ Bu istatistikle elde edilecek verilerden hareketle nüfus, yaş, iş ve ulaşım yoğunluğuna uygun olarak yeni güzergahlar tesbit etmekten, yeni toplu ulaşım vasıtaları tahsis etmeye, var olanların rehabilitasyona tabi tutulmasından, kısa yada uzun güzergahlar için tespit edilecek farklı seyr_ü sefer düzenlemelerine, hemen hemen bütün metropol ve büyükşehirlerde uygulama halinde bulunan dolmuş taksi uygulamasına, metrajı ve konumu elverecek yer ve güzergahlarda raylı ulaşım projeleri geliştirmeye kadar uygulanabilir çalışmalar hazırlamak;
4_ Toplu Ulaşım Hizmetleri çerçevesinde yer alan resmi,özel kuruluşlar ile diğer sivil toplum örgütleri ve haktan seçilecek kimselerinde dahil olacağı sıkı bir kontrol mekanizması kurmak;
5_ Ve son olarak uygulamaya konulacak tarz her ne olursa olsun sağlam bir organizasyonla olup bitenleri bir düzen dahilinde yürütmekle sorumlu birimler oluşturmak;
Gerekmektedir...
Gerisi bir şehrin bütün bunlara layık olup olmadığı
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|
|
3Tarihi Erzurum şehrinin onlarca kilometrelere kadar ulaşan uyduları oldu. Son Büyükşehir tanımlamaları sonucunda içinde ilçelerin de bulunduğu yüzlerce kır ve şehir çekirdeği Büyükşehir'in mücavir alanına girdi. Bir uçtan bir uca kırk kilometrelik güzergâhlardan söz edilebilecek bir alan Erzurum'da yolcu ve yük taşımacılığının muhatabıdır. Hangi tür araçlarla, ne gibi bir ulaşım planı lazım? Bu başlık altında bunları konuşmak gerekiyor.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|