1MEDYA'DA OLAYIN ÖNCESİ VE SONRASINDAKİ SÜREÇLERİ ANLATAN HABER VE YORUMLARI TARİHE BİR KAYIT DÜŞMEK İÇİN SUNUYORUM
http://www.medyakronik.com/arsiv/index_medmedya.asp
AH BİR DE ATICILAR OLMASA...
Birinci sayfada “kontrollü”, iç sayfada “açık sözlü”...11 Ekim tarihli Hürriyet'in bir haber için seçtiği başlıklar bu nitelikte. Birinci sayfada “Rektörden şok iddia”, 28. sayfada “Kezzap zoruyla eylem”... Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Yaşar Sütbeyaz, “Türbanlı öğrencilerin aileleri bize başvurup, ’Kızım türbanını açarak derslere girmek istiyor. Biz de aile olarak doğru yapacaklarını söylüyoruz. Ancak eylemin arkasında olanlar, yüzünüze kezzap atarız diye kızımızı tehdit ediyorlar' diyorlar ve yardım istiyorlar” şeklinde bir açıklama yapmış. Rektörün açıklamasında kaç kız öğrencinin yüzüne “kezzap atılacağı” belirtilmemiş. Olsun, bu açığı da gazete kapıyor: “200 kız öğrenciye ’Türbanınızı açarsanız kezzap aTarız' dendi.” Niçin “200 öğrenci”? Çünkü Atatürk Üniversitesi'nde “sessiz sedasız” eylem yapan öğrenci sayısı “200 kadar” da ondan... Birinci sayfanın gerektirdiği “çekingenlik”ten sıyrılıp 28. sayfada karşımıza “Kezzap zoruyla eylem” başlığıyla tekrar çıkan haber zaten aşağı yukarı bundan, yani rektörün yaptığı açıklamadan ibaret. Olsun, iki iri fotoğraf (bunlardan birinde “Üniversitenin iki yüzü” yorumuyla türbanlı öğrencilerin önünden geçen iki “modern giyimli” genç görüyoruz) yerleştirip, eldeki haberi biraz çekip uzatmakla alın size neredeyse bir tam sayfalık bomba gibi bir haber!
Hürriyet, üniversitelerde yaşanan ve “türban sorunu” olarak adlandırılan çok önemli bir toplumsal sorun için teşhisini çoktan koymuş bile...”Aileler” başlar açılsın diyor; öğrenciler başımızı açalım diyor; ah bir de şu “kezzap atıcılar” olmasa...Bu ülkenin bir büyük gazetesi için haddinden fazla kolayına kaçan bir “bakış” değil mi? Ve tabii bu “bakış”a sahip bir gazeteyi kaçınılmaz olarak bekleyen habercilik anlayışı: Olup biteni anlamadan haber yapmanın dayanılmaz hafifliği! (11 Ekim 2000)
------------
HANİ SİZ ANNELERİMİZİN BAŞÖRTÜLERİNE KARŞI ÇIKMIYORDUNUZ?
Veliler de türban yasağını 'deldi'
Erzurum'da 4 yıldır velilere de uygulanan türban yasağı delindi! Mezuniyet törenine iki öğrenci velisi perukla girdi
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde 4 yıldır velilere de uygulanan türban yasağını iki öğrenci yakını peruk takarak deldi. Üniversitede dün yapılan mezuniyet töreninde trban üstüne takılan peruklar ise salonda ilginç görüntülere neden oldu.
Törene katılan öğrenci velileri arasında Fen-Edebiyat Fakültesi İngilizce Bölümü öğrencisi Handan Demirkol'un annesi Ayşe Demirkol ve yengesi Sabiha Demirkol türban krizini yanlarında götürdükleri peruklarla aştılar.
KURALLARI UYGULUYORUZ
Önceki yıllardan salona türbanlı velilerin alınmadığını bilen veli Ayşe Demirkol, "Ben tören için Kayseri'den geldim. İnancım gereği türban takıyorum. Kızım beni türban konusunda uyarmıştı. O nedenle hazırlıklı geldim. Yanımda peruk getirdim ve türbanımın üstüne peruk taktım. Problem yaşamadan salona girdim. Ama bu tür yerlere istediğimiz şekilde girmemizde ne sakınca var, anlamıyorum" dedi. Atatürk Üniversitesi Rektörü Yaşar Sütbeyaz da şunları söyledi
"Her sene uygulanan bir kuraldır. Devletin bize gönderdiği genelgelerde bu yönde talimatlar var. Biz de talimat gereği türbanlı velilerin alınmayacağını belirttik. 3-4 yıldır bu kararı uyguluyoruz. Her yıl aynı problemin yaşanması bizi de zor durumda bırakıyor. Sonuçta devletin memuruyuz. Kendi başımıza bu uygulamaları yapmıyoruz. Diğer üniversitelerde uygulanıp, uygulanmadığını bilmiyorum. Bu konuda taviz vermemiz mümkün değil."
SABAH :18.06.2003
-----
BAŞÖRTÜSÜNDE "ÖLÇÜ" MESELESİ
Sayı: 550 - 20.06.2005 /Aksiyon Dergisi
Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde yapılan mezuniyet törenine başörtülü veliler alınmadı. Bu velilerden biri, İspir Meslek Yüksekokulu'nu birincilikle bitiren Taner Karşı'nın annesi Sabire Karşı idi. Karşı aynı zamanda Hakkari'deki vatani görevi sırasında oğlu Hasan'ı vatan için feda eden bir şehit annesiydi.
Törene alınmayışının üzüntüsüyle şehit oğlunun mezarına giden Karşı, “Şehidin de annesiyim, okul birincisinin de değişen ne?” diye soruyordu. Karşı ile birlikte diğer başörtülü veliler de törene alınmadı. Laikçiliğin bu kadarına da pes dedirten olay büyük tepki gördü. Sürekli başörtüsü probleminin mutabakatla çözüleceğini kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “O anneyi üniversiteye almayan kimse, bu milletin değerlerine saygısızlık yapmıştır. Bu konuda gerekirse referanduma gideriz.” dedi.
Gerçi halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ve inancı gereği örtünen bir ülkede yasağın mantığı yoktu; ama son olayda ölçünün kaçtığını düşünenler arasında ilginç isimler de yer aldı. Bunlardan ikisi Milliyet yazarları Hasan Cemal ve Melih Aşık'tı. 15 Haziran tarihli Milliyet gazetesindeki ’Türban diye diye' başlıklı köşe yazısında çocuklarının mezuniyet törenine alınmayan annelerin yerine kendini koyunca içinin acıdığını belirten Hasan Cemal, şöyle diyordu: “Burası bir üniversite! Mezuniyet töreni yapılıyor. Anne, başörtülü diye içeri alınmıyor. Kızının mezuniyet törenini göremiyor. Neden? Çünkü üniversitenin kapalı mekanları kamusal alan sayılıyor. Neden? Laikliği savunuyoruz. Öyle mi? Hayır, tam aksine. Laikliğin köküne kibrit suyu dökmek isteyenlerin değirmenine su taşıyorsunuz. Çünkü toplum vicdanını sızlatan böylesine yasaklar ancak geri teper. Başka bir işe yaramaz. Toplumu gerer. İstikrarsızlık tohumları eker. Toplumu cephelere böler. İşin içinden çıkamazsınız. Evet, devlet de ateşle oynuyor, ana muhalefet partisi CHP de... Bu yol çıkar yol değildir. Bu yol oy da getirmez CHP'ye. Laiklik de böyle savunulmaz. Bu yol, iyi bilin, demokrasiye açılan yol da değildir.” Melih Aşık da aynı gazetedeki Açık Pencere köşesinde, Erzurum'da ayıp işlendiğini vurguluyordu: “Ne öğretim üyesi, ne öğrenci. Veli oraya konuk olarak geliyor. Üstelik başında türban değil, bildiğimiz geleneksel başörtüsü var. Askerler bu konuda daha hassas olduğu halde eğitimlerini bitiren er ve yedeksubayların diploma törenlerine pekçok anne başörtüsü ile geliyor, sorun çıkmıyor. Üniversitenin işgüzarlığı niye? YÖK neden bu işgüzarlığa meydan veriyor?” Olaya tepki gösterenler listesine Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da dahil oldu. Erzurum'daki olayda abartıya kaçıldığını söyleyen Büyükanıt, toplumun tansiyonunu artırıcı davranışlardan kaçınılmasına dikkat çekerek, yöneticilerin başörtüsü ile türban arasındaki hassas çizgiyi uygun yerden çizmeleri gerektiğini söyledi.
Erzurum'daki olaya CHP lideri Baykal da tepki göstererek, “Erzurum'daki olayı kabul etmemiz mümkün değildir. Bir diploma törenine o kıyafetle katılmak siyasi açıdan da, insanî açıdan da, hukuki açıdan da sakınca taşımaz.” dedi.
Atatürk Üniversitesi Rektörü Yaşar Sütbeyaz'ın olayı provokasyon olarak yorumlaması, törene alınmayan şehit annesi Sabire Karşı'yı daha da üzdü. Karşı, asıl provokatörlerin insanların duygularına önem vermeyenler olduğunu söyledi.
----
SÜTBEYAZIN İSTİFASI İÇİN 25 BİN İMZA
Büyük Birlik Partisi (BBP) Erzurum İlBaşkanlığı'nın Atatürk Üniversitesi (AÜ) Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz'ın istifası için başlattığı kampanyada, 25 bin imza toplandı.
BBP Merkez Karar Yürütme Kurulu Üyesi Emrullah Önalan, Aziziye Anıtı önünde kurulan istifa çadırında yaptığı açıklamada, 18 Haziran'da Prof. Dr. Sütbeyaz'ın istifası için başlattıkları imza kampanyasının sona erdiğini, toplanan 25 bin imzanın Cumhurbaşkanlığı, Meclis Başkanlığı, Başbakanlık ve YÖK Başkanlığı'na gönderileceğini bildirdi.
AÜ'nün mezuniyet töreninde kamusal alan ve başörtüsü sorununun ''abartılması'' sonucu üzücü olaylar yaşandığını savunan Önalan, şunları kaydetti: ''Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyetin kuruluşu hususunda yetki verildiği, Cumhuriyetin hafızasının saklı olduğu bu şehre bunun yakışmadığını belirterek, istifa çadırını kurmuştuk. Kurulduğu günden beri beklediğimizden daha yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Şu an itibariyle 25 bin imza topladık. Eğer kampanyayı devam ettirseydik, bu rakam 100 bine ulaşabilirdi. Biz hem Erzurum'un hem üniversitenin hem
de ülkemizin bu akıl dışı olaylarla yıpranmaması için imza kampanyasını sona erdiriyoruz.''
AÜ'nün 2004-2005 mezuniyet törenine, türbanlı oldukları gerekçesiyle bazı öğrenci velileri alınmamış, bunun üzerine BBP Erzurum teşkilatınca Rektör Prof. Dr. Sütbeyaz'ın istifa etmesi için imza kampanyası başlatılmıştı.
21.06.2005 14:11:03 Turkuaz
Kaynak:http://www.bbp.org.tr/ghaber_detay.asp?id=1885
----
BBP'DEN REKTÖRÜ İSTİFAYA DAVET ETTİ
Büyük Birlik Partisi (BBP) Erzurum teşkilatı, A.Ü Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz'ın istifası için şehrin farklı bölgelerine imza çadırları kurma kararı aldı.
BBP Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) Üyesi Emrullah Önalan, Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, ''A.Ü Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz istifa ederek, hem Erzurum'u hem de kendisini bu azaptan kurtaracaktır'' dedi.
Anadolu insanıyla Cumhuriyetin arasını açabilecek tutum ve davranışların devlete, millete yapılacak en büyük kötülük olduğunu ifade eden Önalan, şunları kaydetti: ''Unutulmasın ki Cumhuriyetin temelleri bu şehirde atıldı. Cumhuriyetin hafıza kökleri, bizim atalarımızın ruh köküyle yaşamakta. Sayın Rektör Yaşar Sütbeyaz'a soruyoruz. Cumhuriyetin hafızası, temeli, kökü olmuş bu şehirde bu yönetim anlayışı yakışıyor mu? Bu şehit analarına gösterdiği anlayıştan acaba tıp fakültesi hastanesinde bilim ve akademik unvanlarını para ve kimlik fukaralığına alet eden bazılarına karşı uygulamayı düşünüyor mu?''
Önalan, geçmişte üniversitelerde yapılanlara tepkilerini gösterdiklerini belirterek, A.Ü yerleşkesi karşısında bulunan Aziziye Parkı'na ve şehir merkezindeki Telekom binası önü ile Rüstem Paşa Çarşısı önüne kuracakları çadırlarda Sütbeyaz'ın istifası için imza kampanyası başlatacaklarını ifade etti.
Önalan, yarın sabah başlatacakları imza kampanyasının 7 gün süreceğini belirterek, topladıkları imzaları Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve YÖK'e göndereceklerini kaydetti.
BBP İl Başkanı Cemal Almaz ise, Atatürk Üniversitesi'nde yaşanan olayın kendilerini üzdüğünü belirterek, tüm sivil toplum örgütlerini de kampanyalarına destek olmaya çağırdı.
17.06.2005 19:19:09 Turkuaz
Kaynak: http://www.bbp.org.tr/ghaber_detay.asp?id=1874
---------------
"BEYAZ TÜLBENTLİ" EYLEM
Omuzlarına beyaz tülbent bağlayan bir grup öğrenci eylem başlattı. Üniversitesinde başörtüsü sorunu olmadığını savunan Rektör Sütbeyaz, "Asla taviz vermeyeceğiz" dedi
Atatürk Üniversitesi (A.Ü) İlahiyat Fakültesi'nde, başörtülü olarak derslere alınmayan bir grup öğrenci, fakülte binası önünde oturma eylemi başlattı. İlahiyat fakültelerinde başörtülü öğrencilere yönelik yasak sürüyor. Diğer pekçok fakültede olduğu gibi Atatürk Üniversitesi'nde de 2001-2002 akademik yılın başlamasıyla birlikte, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da başörtülü öğrenciler derslere alınmamaya başlandı.
Başlarını açmaya zorlanıyorlar
İlahiyat Fakültesi'nde dün sabah saatlerinde derslere girmek isteyen başörtülü öğrenciler okula alınmadı. Bunun üzerine fakülte binası önünde toplanan öğrenci grubu, omuzlarına "beyaz tülbent" bağlayarak oturma eylemi başlattı. Eylem yapan öğrencilerin yanısıra aynı fakültede okuyan diğer öğrenciler ise başlarını açarak veya peruk takarak derslere girmek zorunda kalıyor. Polis, oturma eylemi yapan öğrenciler nedeniyle çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı.
Sütbeyaz: Taviz vermeyeceğiz
Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz, üniversitelerinde başörtüsü sorunu olmadığını savunarak bu konuda asla taviz vermeyeceklerini, derslerine girmek isteyen öğrencilerin ise başlarını açarak derslere girme mecburiyetlerinin bulunduğunu belirtti. Geçtiğimiz yıl da A.Ü'de akademik yılın başlamasıyla birlikte İlahiyat Fakültesi'nde bazı öğrenciler, başörtüsüyle okula alınmadıkları için başlarını açarak derslere girmek zorunda kalmışlardı.
Kaynak: http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2001/ekim/10/g7.html
--------------
TÜRBANLARINI AÇIP KAYIT OLDULAR /28 Eylül 200
YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün rektörler toplantısında ’’Dikkat edeceğiniz ilk husus türban yasağı'' şeklindeki uyarısının ardından, Atatürk Üniversitesi kayıtlarda türbanlılara geçit vermedi.
Atatürk Üniversitesi'nin çeşitli fakülte ve yüksekokullarını kazanan 9 bin 585 öğrencinin kayıt işlemleri nedeniyle uzun kuyruklar oluşurken, türban sorunu yine kendini gösterdi. Mediko'ya ait yemekhanede oluşturulan kayıt bürosuna türbanlı girmek isteyenler, önce özel güvenlik birimindeki görevlilerin uyarısıyla karşılaştılar. ’’Lütfen türbanınızı çıkarınız. Aksi takdirde kaydınız yapılmayacak'' uyarılarının ardından bazı öğrenciler, türbanlarını açarak kayıt işlemlerini yaptırdılar. Türbanını açmamakta direnen az sayıdaki öğrenci ise kayıt yaptıramadan geri dönmek zorunda kalıdı.
Öğrencilerin kayıt işlemlerini yakından izleyen Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz, şunları söyledi:
’’Türban uygulaması devletin emrinin yerine getirilmesidir. Kapalı alanlarımıza tek bir kişi dahi türbanlı olarak giremeyecek. Birinci sınıfa yeni kayıt yaptıran öğrencilerin bundan haberi olmayabilir. Bunun için öğrencileri uyarıyoruz. Türbanda ısrar edenlerin kaydı yapılmayacak. Eğitim ve öğretim süresince de devletimizin emri yerine gitirilecektir.''
Kaynak: http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/00/09/20/turkiye/13tur.htm http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/00/09/20/turkiye/13tur.htm
-------------------
TÜRBAN OLAYINA TEPKİLER BÜYÜYOR
Erzurum Atatürk Üniversitesinde türbanlı bir annenin, kızının mezuniyet törenine alınmamasına hem iktidar hem de muhalefet cephesinden tepkiler büyüyor.
Başbakan Erdoğan, “Türban sorunu ile ilgili toplumda mutabakat var ama kurumlarda yok” dedi ve sorunu gerekirse, referanduma götürebileceklerini söyledi. Meclis Başkanı Arınç tepkisini “faşist düşünce”, DYP lideri Ağar ise “ızdırap verici” sözleri ile dile getirdi. Atatürk Üniversitesi Rektörü Yaşar Sütbeyaz'nden ise savunma açıklaması geldi.
Başbakan Erdoğan, Erzurum Atatürk Üniversitesi'ndeki türban olayını, “Toplumda mutabakat var ancak kurumlarda yok” sözleriyle değerlendirdi. Türban sorununu sabırla aşacaklarını söyleyen Erdoğan, “Gerekiyorsa bu konuyu referanduma götürebiliriz” dedi.
Meclis Başkanı Bülent Arınç da Atatürk Üniversitesi'ndeki olaya tepkisini “faşist düşünce” sözleri ile dile getirdi...
DYP lideri Mehmet Ağar ise türbanlı bir annenin kızının mezuniyet törenine alınmamasını “ızdırap verici” olarak değerlendirdi Ancak Başbakan'ın referandum önerisine tepki gösterdi.
Rektör'den savunma
Tepkiler üzerine Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz'dan da bir açıklama geldi. Mezuniyet töreninde yaşanan türban olayının art niyetli çevrelerce istismar edildiğini söyleyen Sütbeyaz, “Devletin emirlerini yerine getirmek devleti güçlü kılar. Biz de devletimizi güçlü kılmak zorundayız” dedi.
15.06.2005
kaynak: http://www.maksimum.com/haberler/h/turban_olayina_tepkiler_buyuyor.php
--------------
BAŞÖRTÜSÜ iLAHİYAT'A ALINMADI
Ankara Üniversitesi'nin ardından başörtüsü yasağı dün Atatürk Üniversitesi ile Dokuz Eylül Üniversitesi'nin İlahiyat Fakülteleri'nde boy gösterdi. Öğrenciler yasağı oturma eylemi yaparak kınadılar.
2000-2001 eğitim-öğretim yılı özellikle başörtülü öğrenciler açısından sıkıntılı başladı. Ankara Üniversitesi'nin ardından, başörtüsü yasağı dün İlahiyat Fakülteleri'ne de sıçradı. Dün Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi`ne gelen öğrenciler başörtüsü taktıkları gerekçesiyle okullarına alınmadılar.
Atatürk Üniversitesi (A.Ü) İlahiyat Fakültesi`nde başörtülü oldukları gerekçesiyle derslere alınmayan yaklaşık 100 kişilik öğrenci grubu, oturma eylemi başlattı. Üniversite Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz`ın ``Kılık-Kıyafet Yönetmeliği``nin üniversitede tavizsiz uygulanması yönündeki talimatı üzerine, dün sabah saatlerinde İlahiyat Fakültesi`nde başörtülü olarak derslere girmek isteyen öğrenciler okula alınmadı. Bunun üzerine türbanlı öğrencilerden oluşan bir grup, fakülte binası önünde sessiz şekilde oturarak beklemeye başladı. Bekleyen öğrencilerin dağılmaları yönünde bir konuşma yapan İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Vahdettin Başçı, öğrencilerin kurallara uygun şekilde okula gelmeleri halinde herhangi bir sorun çıkmayacağını söyledi.
Kaynak: http://www.yenisafak.com/arsiv/2000/ekim/03/g4.html
-----------
BU MAĞAZAYA REKTÖR GİREMEZ
Erzurum'daki başörtü yasağına tepkiler çığ gibi büyüyor. Erzurum esnafı, Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz'ı, mağazasına astığı yazı ile protesto etti.
Mustafa Özgen isimli esnaf, Yukarı Mumcu Caddesi'ndeki Mavi Mesture adlı mağazasının camına “Rektör bu mağazaya giremez” yazısı yazarak Sütbeyaz'a tepki gösterdi. Mustafa Özgen, “Rektör başı örtülülere saygısızlık yaptığı için kendisine yasaklama getirdik. Müşterilerimiz de bu kararımıza destek verdi” dedi.
Mağazanın müşterilerinden Soner Yılmaz, Rektör Sütbeyaz'a uygulanan ambargoya destek vererek, “Mezuniyet töreninde başörtülüleri içeri almayan rektöre uygulanan yasak çok yerinde. İnsanlar arasında ayrımcılık neymiş görsün bakalım” diye konuştu. (cihan)
18.06.2005
http://www.yeniasya.com.tr/2005/06/18/haber/h10.htm
-----------
REKTÖRE SUÇ DUYURUSU
Kırşehir Barosu Başkanı Av. Erdal Gürsoy, şehit anasını başörtülü diye oğlunun mezuniyet törenine almayan Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz hakkında suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
Halka açık bir toplantıya başörtülü olduğu gerekçesi ile şehit anasının alınmamasını üzüntü ile karşıladıklarını kaydeden Av. Gürsoy, “Bu yapılanı hiçbir kanun, hiçbir insan hakkı, hiçbir vicdani düşünce hoş göremez kabul edemez” dedi. Av. Gürsoy, Rektör Sütbeyaz'a seslenerek şunları söyledi: “Siz sayın Rektör, bu tavrınız milleti tepki vermeye zorluyor ve bir kaos ortamı oluşturmaya çalışıyorsunuz. Bu millet sağduyusu ile bu oyuna gelmeyecektir. Her yanı şehit kanları ile sulanmış bir vatanın evlatları olarak şehit anasına yaptığınız bu tutumunuzdan dolayı artık özgür iradenin ve düşüncenin doğuş ve temsil yeri olan üniversitenin temsilcisi olamayacağınızdan sizi istifaya çağırıyoruz.”
Yeni Ceza Kanunu'na göre rektörün davranışının suç olduğunu açıklayan Av. Gürsoy, “Yeni Ceza Kanunu'nda ’Bir kişinin eziyet çekmesini gerektirecek davranışlarda bulunan kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur' ifadesi bulunmaktadır. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'na ilgili rektör hakkında suç duyurunda bulunuyoruz. Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağız.”(cihan)
21.06.2005
Kaynak: http://www.yeniasya.com.tr/2005/06/21/haber/h7.htm
---
SÜTBEYAZ DESTANI
Yeni Asya Gazetesi
Erzurumlu halk ozanları, Atatürk Üniversitesi'nde başörtülü velilerin mezuniyet törenine alınmamasını sazlı-sözlü protesto etti.
Aşık Erol Ergani başkanlığındaki Anadolu Halk Ozanları Kültür Dereneği üyeleri, Atatürk Üniversitesi başta olmak üzere Türkiye'nin çeşitli illerinde başörtülü velilerin, mezuniyet törenlerine alınmamasını çaldıkları saz ve söyledikleri atışmalarla protesto etti. Aşıklar, başörtüsü yasağının insan hak ve özgürlüklerine ters düştüğünü, Osmanlı'yı kuranların annelerinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife ve annesi Zübeyde hanımların da başörtülü olduklarına dikkat çekti. Dernek Başkanı Aşık Erol Ergani, “Nerede insan hakları! / Dokunmayın başörtüsüne / Seyirci kaldı çokları / Dokunmayın başörtüsüne!” derken, Aşık Mehmet Gülhani de, “Kanun yasa devlettir / Dokunmayın başörtüsüne / Egemenlik milletindir / Dokunmayın başörtüsüne” diyerek atıştı.
Ayrıca, Aşık Gülhani, başörtüsü konusunda devlet ile milletin el ele olmasını istediği dörtlüğünde, “Devlet millet olsun el ele / İşsizlik, terörden sonra mesele / Bu başörtüsünü çözemedik bir türlü.” ifadelerini kullandı.
Aşık Erol Ergani ise rektörlerin bu tutumları ile mezuniyet törenlerine acı verdiğini dile getirdiği dörtlüğünde şu ifadelere yer verdi: “Erol Ergani'yim er oğlu erler / Defterin içinde gizli eserler / Mezuniyeti acı eden rektörler / Bu başörtüsünü çözemedik bir türlü.”
Aşıklar olarak protesto ettikleri başörtüsü krizini şu dörtlüklerle dile getirdi:
Aşık Erol Ergani:
Hani özgürlük vardı?
Evladını şehit verdi,
İlim kapısından geri çevrildi,
Dokunmayın başörtüsüne.
Aşık Erol Ergani:
Bu ülkenin ayakları başları,
Tarihe gizli her savaşları,
Osmanlı'yı kuranların eşleri,
O zaman onlar da başörtülüydü.
Sazlı sözlü yapılan atışmalardan sonra halk ozanları irticalen seslendirdikleri dörtlükleri ile başörtüsü meselesinin bir an evvel çözüme kavuşturulmasını istedi.
Aşık Erol Ergani, geçmişi hatırlatan bir dörtlüğünde, “Hiç yokudu derdim acım / Her an olurdu ilâcım / Özgürüdü anam bacım / Keşke o günler olsaydı” ifadelerine yer verdi. (cihan)
Kaynak: http://www.yeniasya.com.tr/2005/06/17/haber/h3.htm
------
UYGULAMA ABARTILI Halka Ve Olaylara Tercüman 17.6.2005
ERZURUM'DAKİ başörtüsü gerginliğine Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt yorumu: Eşarba kimse bir şey demez. Uygulama abartılı.
KARA Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Atatürk Üniversitesi'ndeki mezuniyet törenine başörtülü bir velinin alınmamasıyla ilgili olarak, “Toplumun tansiyonunu yükseltecek şeylerden kaçınmak lazım. Uygulamayı abartılı buldum” ifadesini kullandı.
Askeri birliklerde incelemelerde bulunmak üzere Erzurum'a giden Orgeneral Büyükanıt, Vali Celalettin Güvenç'i ziyaret etti. Vali Güvenç, Orgeneral Büyükanıt'a, Oltu Taşı'ndan yapılmış tesbih hediye etti.
Valilikten ayrılırken gazetecilerin Atatürk Üniversitesi mezuniyet töreninde yaşanan başörtüsü gerginliğiyle ilgili soruları yanıtlayan Büyükanıt, oğlunun mezuniyet törenini izlemeye giden şehit annesi Sabire Karşı'nın, türban yasağı nedeniyle törene alınmamasına ilişkin soruya şu karşılığı verdi:
“Aslında bu konularda yorum yapmak bana düşmez. Ben sadece öğrendiklerimi size aktarmak istiyorum. Şehit annesinin içeri alınmaması, kapıdaki görevlinin yanlışlığı. Eşarba kimse bir şey demez. Bu biraz abartılı olmuş. Bu konuda Atatürk Üniversitesi Rektörü'nün de yapabileceği bir şey yok. Rektör, kapıda kıyafet kontrolü mü yapıyor? İçerde törenle ilgili şeyleri yapıyordur. Ama tabii bazı şeylerde de kararlı olmak lazım. Ama o çizgiyi, tabii yöneticilerin uygun yerden çizmesi lazım.”
Orgeneral Büyükanıt, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın türban konusunda, “Gerekirse referanduma gideriz” açıklamalarının hatırlatılması üzerine de, “Asker olarak benim bu konuda yorum yapmam doğru olmaz” dedi.
Atatürk Üniversitesi'nde pazartesi günü yapılan mezuniyet törenini izlemeye gelen başörtülü veliler içeri alınmamıştı. Aralarında şehit annesininde bulunduğu başörtülü velilerin, mezuniyet törenini izlemelerine izin verilmemesi, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, iktidar ve muhalefetin sert tepkisini çekmişti.
KAYNAK: http://www.tercuman.com.tr/v1/arsiv_yeni/arsiv.asp
------------------
LAYIKLIĞI KORUMAK BUNLARA KALDIYSA
İsmet Berkan
(5818 kişi okudu)
Yazmayayım diyorum ama Erzurum'daki Atatürk Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde meydana gelen nahoş olay gözümün önünden gitmiyor.
Bir kere kuralı hatırlayalım: Öğrenciler, üniversite derslik ve amfilerine ders ve sınav için türbanlı olarak giremezler!
Bu kadar. Kural bu.
Yani, gerçekte türbanlı öğrencinin kampüs içinde, binanın koridorlarında ya da içinde ders yapılmayan derslik ve amfilerde türbanla bulunmasına bir engel yok.
Sanıyorum türban yasağının kapsamını ilk olarak İstanbul Üniversitesi genişletti. Ya 'güvenlik' ya da 'Başka türlü uygulamayı yapamıyorum' denilerek, öğrencilerin kampüse türbanlı girmesi engellenmeye başlandı. Oysa buna hakları yoktu. Derken uygulama yaygınlaştı.
Son olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in son iki yıldır yaptığı son derece nezaketsiz tutumun kamuoyuna 'Sezer kamusal alana türbanı sokmuyor' diye yansımasının ardından birtakım rektörler üniversite binalarına askeri kışla ya da orduevi muamelesi yapmaya başladı, öğrenci olsun olmasın
türbanlı ya da başörtülü hiç kimseyi üniversite sınırlarından içeri sokmamaya başladılar.
İşte, daha önce İstanbul'da İstanbul Barosu kendi bir organizasyonu için üniversitenin bir salonunu kiralamış ama bazı işgüzar görevliler bir avukatın eşini başı örtülü diye içeri almamışlardı.
Ve şimdi de Erzurum'da kendisini Atatürkçü sanan ve utanmadan Atatürk'ün adının arkasına saklanan bazı işgüzarlar, mezun olacak bir öğrencinin annesini başı örtülü diye salona almadılar, bir anneyi kızının üniversite mezuniyetine tanık olmaktan alıkoydular.
Hemen söyleyeyim, o annenin başını nasıl bağladığının hiçbir önemi yok. O anne peçe takıyor bile olabilirdi. Yine de kızının mezuniyetini görebilmeli, törenin yapıldığı salonda gururla oturabilmeliydi. Onu içeri almamaya kimsenin hakkı yok.
Mahsun bakışı gözümün önünden gitmeyen o anneyi salona sokmayanlar bu yolla Türkiye'de laikliği koruduklarını sanıyorlar. Gerçekten bu kadar aptal, bu kadar saflar onlar.
Oysa bu çeşit uygulamaların sürmesi halinde başörtüsü yasağını kamuoyu önünde savunmak giderek imkânsızlaşacak.
Bir hukuk devletinde, idarenin bütün eylemleri kanundan kaynaklanmak zorundadır.
O anneyi ya da bir vatandaşı veya öğrenciyi ders yapılmayan bir üniversite binasına başıörtülü olarak girmekten alıkoyacak hiçbir yasa hükmü yoktur. Var diyenler yalan söylüyorlar.
Varsayalım ki böyle bir yasa hükmü vardır; o zaman üniversite hastanelerinin de başörtülü hastaları geri çevirmesi gerekir. Böyle bir yasa hükmü var ve hastane yöneticileri yine de türbanlı hastaların veya ziyaretçilerin hastane binasına girmesine izin veriyorlarsa ciddi bir suç işliyorlar demektir. Bu yazıyı tıp fakültesi dekanları için bir suç duyurusu olarak da okuyabilirsiniz o zaman.
Böyle üç-beş olayın daha yaşanmasının ardından Ak Parti bir anayasa değişikliği gerçekleştirse ve bunu da referanduma götürse ne olur?
Maalesef Türkiye'de rejimin temelleriyle İslamcılar değil kendini laik sanan birtakım sersem darbe özlemcileri oynuyor aslında.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=155939
---------------
ENDİŞE VERİCİ GELİŞMELER
Murat Yetkin
İç politikada son günlerde yaşanan tartışmalar hafızalara 1970'leri getiriyor
(3544 kişi okudu)
Son günlerde meydana gelen bazı iç ve dış gelişmeler siyasi ortamda ciddi gerilimlere ve endişeye neden oluyor. İç politikada son günlerde yaşanan tartışmaların içeriğine ve tarafların birbiri hakkında kullandığı sözler, kamuoyunun hafızasında 1970'leri, 80'leri canlandıracak cinsten.
CHP lideri Deniz Baykal'ın dün partisinin grup toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ülkeyi satmakla suçlayarak, Sevr Anlaşması'nı kabul eden son Osmanlı sadrazamlarından Damat Ferit'e benzetmesi bunun son örneği oldu. Erdoğan bir önceki gün Baykal'ı, özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi ve seçimin erken yapılması konusunda "Kendi çalıp, kendi oynamakla" itham etmişti.
Kayıkçı kavgası gibi mi duruyor?
Evet. Ama milleti germeye yetiyor.
Çünkü tartışmanın perde gerisinde, şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki çok erken tartışma görüntüsüyle gündemimize oturan türban tartışması bulunuyor.
Türban konusu, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde geçtiğimiz günlerde yapılan mezuniyet töreninde yaşananlarla yeni bir boyuta tırmandı. Üniversiteye bağlı İspir Meslek Yüksekokulu'nu birincilikle bitiren Taner Karşı'nın diploma törenini izlemek için törene gelen annesi Sabire Karşı'nın başı örtülü olduğu gerekçesiyle içeriye alınmamasının görüntülerini televizyonlar da yayımladı. Dün Rektör Profesör Doktor Yaşar Sütbeyaz'a ulaşmaya çalıştım, yanıt alamadım ama, ilk gün verdiği demeci okudum; "Devletin emirlerini yerine getirmek, devleti güçlü kılar" diyordu.
Sütbeyaz, diğer oğlunu 1996'da Hakkâri'de yasadışı PKK'ya karşı mücadelede şehit veren Sabire hanımı üniversite kapısından içeri almayarak devleti güçlendirdiğini düşünüyordu. Oysa, örneğin askeri mezuniyet törenlerinde başı örtülü, türbanlı veliler garnizonlara girip töreni izleyebiliyorlar. Peki, YÖK'ün bu konuda bir kuralı, kararı, genelgesi var mı? Yok. Türban kuralı, dershaneler ve sınav salonları için geçerli, örneğin kampüs bahçesi, ya da tören salonu için değil. Kamusal alan, YÖK Başkanı Profesör Doktor Erdoğan Teziç tarafından daha önce 'coğrafi değil, işlevsel' olarak tanımlanmıştı. Teziç işbaşına geldiğinden bu yana da Sütbeyaz'ın uygulaması yönünde bir genelge yayımlamış değil. Nitekim önceki gün Bursa ve Kocaeli üniversitelerinde de mezuniyet törenleri vardı ve türbanlı veliler çocuklarının diploma alışlarını engellenmeden izleyebildi. Ankara Bilkent Üniversitesi'nde, türbanlı velilerle birlikte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra hanımın da katıldığı diploma töreninde
de hiçbir engelleme olmadı. Teziç, belki de yangına körükle gitmemek için susuyor.
kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=155952
---------------
ARINÇ: REKTÖR FAŞİST FİKİRLİ /RADİKAL 16 HAZİRAN 2005
Sezer'e Kuran: 'Başörtüsüne özgürlük yürüyüşçüleri' adlı grup, dün türban yasağına karşı 25 bin imzalı dilekçeyle bir Kuran'ı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e iletilmek üzere Köşk görevlilerine verdi. Mezuniyet törenine türbanlı anneleri almayan Atatürk Üniversitesi Rektörü Sütbeyaz'a, Meclis Başkanı Arınç'tan tepki: Rektörün düşüncesi, bir zamanların faşizm düşüncesinin tıpatıp aynısı
(312 kişi okudu)
RADİKAL - ANKARA - TBMM Başkanı Bülent Arınç, mezuniyet törenine türbanlı anneleri almayan Erzurum Atatürk Üniversitesi Rektörü Yaşar Sütbeyaz'a tepkisini sürdürdü. Arınç, dün, TBMM Egemenlik Parkı'ndaki anıtın açılışında, sorular üzerine, şöyle konuştu:
"Hiçbir yasa, vicdani düşünce ve insan hakkı bunu hoş göremez. Bu manzaraya vicdan sahibi hiçbir kişi 'Oh ne iyi oldu' diyemez. Böyle ilkel bir düşünce dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu tür uygulamalar, Türkiye'de de maalesef bazı üniversitelerimizde kaldı.
Ne hikmetse bazı rektörler, bu tür uygulamaları acımasızca devam ettiriyor ve görev yaptıklarını düşünüyor. Böyle bir görev olamaz. Hiçbir şey insan haklarından daha önemli ve üstün değildir. Yazılı kuralların dışında, insan haklarının üstünlüğü vardır."
Meclis Başkanı Arınç, rektörün, 'Devletin emirlerini yerine getirmek devleti güçlü kılar' sözlerinin daha da üzüntü verici olduğunu ifade etti. Arınç, "Bunu, bir devlet görevi olarak yaptığını söylüyor. İnsanı mutsuz ederek devletin yüzü gülmez. İnsanlar, huzursuz olurlarsa hiçbir devlet bununla iftihar edemez. Rektörün bu düşüncesi, bir zamanların faşizm düşüncesinin tıpatıp aynısı" dedi. Arınç, YÖK'ten, rektör hakkında gerekeni yapmasını istedi.
Referandum resti
Meclis Başkanı Arınç, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 'referandum' restini değerlendirirken de, aynı görüşte olmadığı mesajını verdi. Arınç, "Milletin taleplerine karşılık vermek parlamentonun işidir. Bazen yasal düzenleme yapar ve bunu yaparken gerekirse referandum yolunu da düşünür. Ancak böyle bir şeyi, sadece türban konusunda yapacak mısınız, yapmayacak mısınıza dönüştürmek doğru değil" diye konuştu.
Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=155949
-----------
TÜRBAN DİYE DİYE..
Yaşlı bir anne, başörtülü, hüngür hüngür ağlıyor. Kızı, başı açık, annesini teselli etmeye uğraşıyor, çaresizlik içinde.
Baba, emekli emniyet amiri, eli belinde, öfkeli öfkeli bakıyor.
Yer Erzurum, Atatürk Üniversitesi.
Mezuniyet töreni var.
Başörtülü, türbanlı olanları kapıdan içeri sokmuyor polisler. Emekli emniyet amiri bağırıyor:
"Ben bu devlet için görev yaptım. Eşimin başındaki türban da değil. İçeri gireceğim."
Hamle yapıyor.
Eşinin koluna girerek polis kordonuna yarmak istiyor. Başaramıyor. Eşi ağlamaya başlıyor. Yüzü allak bullak kızları, mezuniyet törenine kendi başına katılmak üzere annesinden ayrılıyor.
Bir an için bu anneyle babanın yerine, biricik kızlarının yerine kendinizi koymaya çalışın.
Kızlarının mezuniyet törenine başörtülü olduğu için katılmasına izin verilmeyen anne babanın duygularını sizler de bir an için hissetmeye çalışın.
Ben hissetmeye gayret ettim.
Fotoğraflara baktım. Haberleri okudum. Erzurum'dan bir meslektaşımla konuştum.
Ve kendimi onların yerine koyunca da içim acıdı.
Burası bir üniversite!
Mezuniyet töreni yapılıyor. Anne, başörtülü diye içeri alınmıyor, kızının mezuniyet törenini göremiyor.
Neden?
Çünkü üniversitenin kapalı mekânları kamusal alan sayılıyor.
Neden?
Laikliği savunuyorsunuz.
Öyle mi?
Hayır, tam tersine.
Laikliğin köküne kibrit suyu ekmek isteyenlerin değirmenine su taşıyorsunuz.
Çünkü toplum vicdanını sızlatan böylesine yasaklar ancak geri teper.
Başka bir işe yaramaz.
Toplumu gerer.
İstikrarsızlık tohumları eker.
Toplumu cephelere böler.
İşin içinden çıkamazsınız.
Evet, devlet de ateşle oynuyor, ana muhalefet partisi CHP de...
Ne yazık ki öyle.
CHP lideri Baykal, tehlikeli bir muhalefet anlayışını kendi siyasetine temel yapma çabasında.
Bu yol, çıkar yol değildir.
Bu yol oy da getirmez CHP'ye...
Laiklik de böyle savunulmaz.
Bu yol, iyi bilin, demokrasiye açılan yol da değildir.
Bazı CHP sözcülerinin açıklamalarını hayretle izliyorum. Örneğin Çankaya Köşkü'ndeki başörtüsü, türban yasağını da savunuyorlar.
Demirel'in cumhurbaşkanlığı zamanında böyle bir yasağa sahne olmamıştı Çankaya. Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığının ilk üç yılında da yoktu bu yasak.
Ne zaman AKP lideri Erdoğan başbakan oldu, o zaman geldi bu yasak da. Çankaya da kamusal alan sayıldı.
Başbakanlık Konutu kamusal alan değil, Cumhurbaşkanlığı Köşkü kamusal alan.
Böyle şey olur mu?
Demirel, Yavuz Donat'ın köşesinde, başkentin Çankaya semtindeki bu durumdan alaylı bir dille söz ediyordu:
"Ortadan bir yol geçiyor. Yolun üst kısmı Çankaya Köşkü... Alt kısmı Başbakanlık Konutu... Yolun yukarısı kamusal alan ise aşağısı değil mi?.. Tartışmayı soğukkanlı yapmak lazım."
CHP, daha doğrusu Baykal yönetimi aklını peynir ekmekle mi yedi? Bu topraklarda muhalefet yapılacak ve inandırıcı çözüm alternatifleri sunulacak bin türlü dert var.
Onların üstüne gitmek yerine, toplumu, siyaseti cephelere bölecek zıtlıklar üstünde zıplamanın âlemi yok.
Böyle siyaset anlayışlarının CHP'ye de, Türkiye'ye de bir hayrı dokunmaz.
h.cemal@milliyet.com.tr
------------
KRALDAN ÇOK KIRALCILAR
From: Sezai Binici <sezaibinici@yahoo.com>
Date: Wed Jun 15, 2005 1:20 am
Subject: KRALDAN ÇOK KRALCILAR sezaibinici
Offline
Send Email
Remove Author | Ban Author
KİM NASIL NERDE DURACAĞINI BİLMELİ;
Atatürk Üniversitesi mezuniyet töreninde gençlerin sevinci annelerinin göz yaşı ile yıkandı.... Bu ne hüzün?
Uzun bir eğitim maratonunun son finaline gelinmişti, anne ve babalar zor şartlar altında okutmak için ne zorluklara göğüs germişlerdi onlar için, onlar geleceğimizin umutları yarınlarımızın güvencesi, onlar Türkiye Cumhuriyetinin yarınki sahipleri olacak genç dinamik cıvıl cıvıl birer yönetici aday adayları veya her hangi bir teşebbüste eğitimleri bilgili veya bir o kadar da kariyer sahibi olabilecek yetenekler ile Atatürk'ün emanetini teslim alacak genç nesillerdi...
Nerden bileceklerdeki bir gün onların annelerinin onurlu davranışlarından “Başörtüsünden” dolayı mezuniyet töreninde ’yılların emeğini' alkışlayamayacaklarını... Üniversite parlamentosunun kendilerine ödül verirken ailelerinden utanç duyup annelerini içeri almayacaklarını...
Bu bir masal değil Erzurum gerçeği... Türbanlı First Leydi adayları Atatürk'ün evi olan Çankaya Köşküne konuk olmaya hazırlanırken, Erzurumlu analar öz evleri olan Atatürk Üniversitesi'ne giremiyorlardı....
BUNE ÇELİŞKİ
Palandöken Gazetesinin bugünkü sayısı için haber müdürümüz Orhan Bozkurt haber ajanslarını ince dokuyup sık eleyerek, Bilkent Üniversitesi'nin düzenlediği mezuniyet törenini sayfamıza taşımış... Haber sanki bir gün önce yaşanan adaletsizliliğin Ankara'ya yansıyan tecellisi gibi... Ankara Bilkent Üniversitesi'nden mezun olan Şeyme Çiçek türbanlı... Babası Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in eşi de türbanlı..Yani Şeyma'nın anası... Çiçek, Atatürk Üniversitesi'nde yaşanan olayların tam tersine başörtülülerin de katıldığı töreni eşi ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Sezer'le yan yana izliyor.. Bu da yetmiyor.. Hanımefendi Çiçek türbanıyla sahneye çıkıp türbanlı kızına diplomasını veriyor... Cumhurbaşkanı Sezer ve eşi de onları alkışlıyor... Amma!... Erzurum'da , Erzurum' da kraldan çok kralcı olanlar bu vatan için canını veren şehit analarını dahi salona almıyorlar.. Bu ne yaman çelişki Allahım!..
KİM NE DEDİ
Türbanlıların Çankaya Köşkü'ne bile ev sahibi olabilecekleri tartışılırken.. Erzurum'da yaşanan bu çelişki. Bir anda ülkenin gündemini de değiştirdi... Bakın dün Erzurum'daki Anadolu kadınlarının onur mücadelesi kimlere neler dedirtti;
TBMM Başkanı Bülent Arınç;
SENİ İÇERİ ALMAYANLAR UTANSIN
TBMM Başkanı Bülent Arınç, oğlunun mezuniyet törenine türbanlı olduğu için alınmayan şehit annesi Sabire Karşı'yı telefonla arayarak, geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Olaydan duyduğu üzüntüyü dile getiren Arınç'ın, gözü yaşlı anneye, "Rektörlerin bu tür tutumları yüzünden Türkiye'nin değişik yerlerinde sorunlar yaşanıyor. Seni içeri almayanlar utansın. Acılarını içimizde paylaşıyoruz. Bu konunun üzerine gideceğiz. Bu konu; hem bir şehit annesine yapılan saygısızlık hem de oğlunun başarısını görmek isteyen anneye yapılan bir haksızlıktır" dediği kaydedildi.
Öte yandan TBMM Başkanı Arınç'ın kendisini telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerinde bulunmasını memnuniyetle karşılayan acılı anne "İnşallah bir daha böyle olaylar olmaz. Ben oğlumun mutlu gününü göremedim bari diğer anneler görsün." dedi.
Sabire Karşı "Sağ olsun Bülent Bey beni aradı ve 'geçmiş olsun, senin acını içimizde paylaşıyoruz. Ben ne yaptım, iki evladımdan birini bu vatana şehit verdim, diğerinin de en mutlu gününü görmek istedim. Ama içeri almadılar, beni bir suçlu gibi oradan uzaklaştırdılar. Umarım TBMM Başkanı Bülent Arınç Bey ve hükümetimizin diğer yetkilileri böyle olayların bir daha yaşanmaması için gereken çözümü bulurlar."
Başbakan Erdoğan:
BUNLARIN HEPSİ KASITLI ŞEYLER
Babakan RecepTayyip Erdoğan Atatürk Üniversitesi'ne giden türbanlı bir kadının içeri alınmamasına çok sert tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan, "Bir defa o anneyi üniversiteye almayan kimse, bu milletin değerlerine saygısızlık yapmıştır. Bunu asla bir kural olarak ifade edemezler. Bir anne evladının mezuniyet törenine gelecek ve siz o anneyi sokmayacaksınız. Hani annelere, velilere bu uygulama yoktu?" diye konuştu.
Toplumsal mutabakat aradıklarını ifade ederek, "Toplumda mutabakat var; kurumlarda, kuruluşlarda yok. Sıkıntı burada. Sabırla bunu aşacağız. Kurum ve kuruluşlar da belli bir noktaya gelecek. Türkiye'de toplumsal gerginlik isteniyor. Sıkıntı burada. Bunu müşterek başarmamız lazım. O anneyi başörtün var diye o üniversiteye sokmayanlar, tarihine, medeniyetine, saygısızlık yapmıştır. Bunlar nereden çıkıyor? 5 sene 10 sene önce yoktu. Bunların hepsi kasıtlı şeyler" dedi
Dış İçler Bakanı Abdullah Gül;
HÜKÜMET ENİNDE SONUNDA BU
UTANILACAK DAVRANIŞLARI KALDIRACAK
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Atatürk Üniversitesi'ndeki mezuniyet törenine başörtülü velilerin alınmamasına sert tepki göstererek, "Hükümet olarak, eninde sonunda bu tür utanılacak davranışları kaldıracağız. Ancak ilkel toplumlarda karşılaşılacak bir davranış" dedi.
Türkiye'deki ayıbın teşhir edildiğini vurgulayan Bakan Gül, "İnsafı olan insanların buna bakması lazım. Türkiye'de ne kadar utanılacak manzara olduğunu görmeleri gerekir" diye konuştu.
Demokrasinin, özgürlüklerin geliştiği bir ülkede, Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamak üzere olan bir ülkede, ancak ilkel toplumlarda karşılaşılacak bir davranış sergilendiğini vurgulayan Dışişleri Bakanı Gül, "Eminim bu bazılarının gözünü daha açmasına, bazılarının da vicdanlarını bir kez daha dinlemesine vesile olur. Hükümet olarak eninde sonunda bu tür utanılacak davranışları kaldıracağız. Ancak biraz zamanı olacak. Önemli olan yapılan işin büyük bir destekle ve lüzumsuz çalkantılara fırsat vermeden yapılmasıdır" değerlendirmesini yaptı.
Adalet Bakanı Çiçek:
BU TARTIŞMALAR TÜRKİYE'YE
BİR ŞEY KAZANDIRMIYOR
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Atatürk Üniversitesi'nde başörtülülerin mezuniyet törenine alınamamasına tepki göstererek, "Bu tür tartışmalar Türkiye'ye bir şey kazandırmıyor. Bilimin öğrenildiği ve öğretildiği müesseselerde insanlar biraz daha farklı olabilmelidir" dedi.
Bakan Çiçek, Bilkent Üniversitesi'nin Odeon'da düzenlediği mezuniyet törenine başörtülü eşi Gülten Çiçek'le birlikte katıldı. Çiçek, Atatürk Üniversitesi'nde yaşanan olayların tam tersine başörtülülerin de katıldığı töreni eşi ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Sezer'le yan yana izledi. Çiçek, Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojisi Fakültesi Muhasebe Bölümü'nü bitiren kızı Şeyma Çiçek'e diplomasını verdi. Tören sonunda gazetecilerin Atatürk Üniversitesi'nde başörtülülerin mezuniyet törenine alınamamasına ilişkin sorularını cevaplayan Çiçek, bu tür olayların ve tartışmaların Türkiye'ye yarar sağlamayacağını belirtti.
Ve Erzurum Milletvekilleri;
TBMM'de basın toplantısı düzenleyen AKP Erzurum Milletvekilleri ise olaya sert sert tepki gösterdi. Milletvekilleri Recep Akdağ, Muzaffer Gülyurt, Ömer Özyılmaz, Mustafa Ilıcalı ve Mücahit Daloğlu'nun imzasının bulunduğu basın bildirisinin okuyan Mustafa Nuri Akbulut, "Suni olarak sonradan ortaya çıkarılan ve hukuka uygun olmayan bir uygulamayı, mezuniyet töreninde de sürdürmeye çalışmak, özgür düşüncenin yeşererek gelişeceği ve geliştirileceği yerler olması gereken üniversite anlayışıyla
Bağdaşmamaktadır.dedi.
Oda kendini savundu:
Prof.Dr. Yaşar Sütbeyaz:
Art niyetli çevreler
tarafından istismar edildi
Rektör Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz ise mezuniyet töreninde yaşanan türban olayının art niyetli çevrelerce istismar edildiğini söyledi.
Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü aracılığıyla yaptığı açıklamada, konunun münferit bir olay olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Sütbeyaz açıklamasında, "Münferit ve provokatif bir olaydır. Art niyetli çevrelerce konu duygu istismarına dönüştürülmüştür.
Devletin emirlerini yerine getirmek devleti güçlü kılar. Biz de devletimizi güçlü kılmak zorundayız" dedi.
“Daha demokrat daha adaletli güzel bir Türkiye Cumhuriyeti için”
Sevgi ve muhabbetlerimle
Sezai Binici/ Palandöken Gazetesi
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -