1Erzurum'un Kandilleri
Abdurrezak Türk
Yüce Mevla Adem aleyhisselam dan beri, insanları ebedi saadetlere kavuşturmak için Peygamberler göndererek kurtuluşa davet etmiştir. Aynı zamanda Peygamberlere tabi, onların varisleri olan veli zatlarda her dönemde var olmuşlardır.
İnsanlara doğru yolu göstermek, hal ve ahvalleriyle örnek olmak, velilerin belli başlı vazifelerindendir. Allah rızası için insanların dertleriyle dertlenmeleri ve fedakarlık yapmaları onların şanındandır. Veliler, Rabbimizin ve onun sevgili Habipinin emir ve yasaklarını öğreterek, insanların dünya ve ahiret saadetlerine kavuşmaları için çok uğraşmışlardır.
Bu itibarla İslam dünyasında geçmişten beri sevgili Peygamberimizin, Ashabının ve velilerinin kabirleri ziyaret edilip, şefaatleri talep edilmiştir. Onlar vesile kılınarak Allah'a yalvarmış, duaların kabulü için niyazda bulunulmuştur.
Veli; Allah'ın(c.c) rızasını kazanmış,Peygamber (s.a.v)in sevdiğini Allah için seven, her işini onun rızası için yapan, her an için Allah'ı kalbinden çıkarmayan, gafletten uzak kimse demektir.
Erzurum bir çok veliler yatağı olması nedeniyle, manevi feyizleri daima ruhları okşamaktadır. Bu feyiz kaynağı olan büyüklerimizin kabr-i şerifleri Erzurum'lunun ziyaretiyle, okunan hatimlerle, yapılan hayırlarla, mübarek ruhları ihya edilmektedir.
Allah'ın izniyle çabamız, şehrimizin tapu senetlerinden olan bu kandillerimizi, hafızlarda tazelemek ve diri tutmaktır. Hele hele şehrimizde camilerimiz, kümbetlerimiz, Tabyalarımız dururken, üniversitemiz elemanlarınca, Erzurum ve çevresinde bulunan eski ermeni kiliselerinin çalışılması, açığa çıkarılması gibi durumlar varise, hafızaların tazelenmesi lazım gelmez mi..?
1 - ABDURRAHMAN GAZİ HAZRETLERİ
Şehre 3 km mesafede, Palandöken dağı eteğinde, şehre nazır güzel bir mevkidedir. Bu gönül sultanının sahabe-i kiramdan olduğu rivayet edilmektedir. Hemşerimiz, medarı iftiharımız Ömer Nasuhi Bilmen bir makalesinde aynen şöyle ifade etmektedir.”Erzurum şehri, pek şanlı, şerefli bir beldedir. Bu güzel şehrin şark cihetinde bulunan Şığveler dağının eteğinde Sahabe-i Kiramdan Abdurrahman Gazi Hazretleri medfundur. Bu zatın Ashabı Güzin'den olduğuna şüphe yoktur. Yalnız neseb-i alisinde ihtilaf vardır. Bazı rivayetlere göre Hazreti Ebu Bekir'in, diğer bir rivayete göre de Cenabı Rebii'nin mahdumudur.
Bazı belgelerde Abdurrahman Gazi, Hazreti Ömer'in hilafeti döneminde Ahlat tarafına, oradan da Erzurum'a gelmiş olan Ashabı Zevi'l-ihtiramdandır. Diğer bir rivayete göre bu zat, muharebe için Erzurum tarafına teşrif edip nihayet şerefi şahadete nail olmakla, mübarek re'si maktu (Başı kesilerek), hala ziyaretgah bulunan hadikai muallaya naklolunmuştur.
Mehmet Nusret Som” Kendisine bazen Gazi de denilen Süleyman oğlu Abdurrahman İbrişi, zahit, abid, sünneti ihya eden bir zattı. Zahitlik yolunu tutmadan önce askeri kumandan idi 1245 senesinde Erzurum'da şehit edilmiştir.” tespitini yapıyor.
Başka rivayet Kanuni Sultan Süleyman'ın Irakeyn seferinden sonra bu yöreye yerleştirilen zaviye şeyhlerinden büyük bir mübarek zat imış.
Öteden beri Erzurumlu için, Bizim Abdurrahman Gazimiz, herkesi yanına davet eden büyük bir ziyaretgah, büyük herif, gönülleri ferahlatan mübarek, Şehri Erzurum'un güzide sahibi...Öyle bir sahip ki hem Erzurum'luyu hem de dışarıdan gelen misafirleri ağırlayan ev sahibi. Büyük Türk bilgini İbrahim Hakkı Hazretlerinin türbedarlığını yapması, daha sonra aynı göreve evlatlarının(İsmail Fehmi Efendi) devam etmesi bizim için ayrıca bir değerdir...
MÜFTÜ SOLAKZADE HAMİD ( MUHAMMED HAMİD ) EFENDİ
Müftü Hamid Efendi, Solak-zade Ahmet Tevfik Efendinin oğlu, Solak-zade Müftü Sadık Efendinin babasıdır. İbrahim Paşa ve Sultaniye Medreselerinde tedrisat görmüş, İcazetini (Diplomasını) Ahmet Tevfik Efendiden almıştır. Yıllarca Erzurum Müftülüğünü yürütmüştür.
Senelerce Erzurum'a müftü, müderris, devlet adamı yetiştiren asil-zade ailelerimizdendir. Sultaniye medresesinde tahsil görmek bir ayrıcalıktır. Sultaniye medresesi mezunları daima müftü veya devlet mercilerinde üst düzeyde değerlendirilirdi.
Solak-zade Hamid Efendi H.1330, M. 1912 tarihinde Hakkın Rahmetine yürümüştür. Mezar Şahide sinde:
Hüvel-Hallakü'l Baki
Girdi vücudum hâke
Ruhum çıktı eflake
Terk etmeyince cismi
Yol yok lâhut-i pake
Fahrül ulema Solak-zade Müfti Hamid H. 1330
Kabri şerifleri Asri mezarlıktaki aile kabristanındadır. Ruhu şad olsun.
MEHİ ( MUHYİ ) HOCA
Mehi Hoca Efendi İbrahim Paşa medresesi müderrisi olan Ahmet Tevfik Efendinin derslerine devam etmiş icazetini almıştır. Haramdan sakınan takva sahibi bir zattır. Hiç evlenmemiş, bütün ömrü boyunca dünya nimetlerinden elini çekmiş, Allah'a bağlanmıştır. Nakşî tarikatına bağlıydı. Kış aylarında kendi medresesinde talebe okutur, yazın vakitlerini sahralarda tefekkürle geçirirmiş. Halk keramet ehli olduğunu söyler.
“ Herkim ki sübyana öğrete kuran
Müfti, müderris hep ona kurban.”
Alvarlı Efe Hz.
Mehi Hoca Efendi Kırmacı mahallesi Mahmudiye sokaktaki, Mahmudiye Camii karşısında Medresesi ve aynı zamanda kendi evi olan mekan Türbesi olmuştur. H.1318, M. 1900 yılında Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Allah ruhunu şad eylesin. Devamlı fatihası eksik olmayan ziyaretgahtır
HAŞİİ-ZADE ŞEYH HACI ALİ EFENDİ
Erzurumlunun Hacı Ğaşıl Efendisi, Ulemadan Hacı Hüseyin Efendinin oğludur. 1840 yılında Erzurum'da dünyaya teşrif etmiştir. Kadir tekke şeyhidir. Genç yaşlarında dervişlik yolunu tutarak nefsiyle mücadeleye koyulmuş Hak âşıkıydı. Yöremizin en mümtaz ailelerinden İbrahim Hakkı Hazretlerinin torunu olan Şakir Efendiye intisap eder onun müridi olur. Şeyhine olan sevgi ve bağlılığından onun bir parçası haline gelir. Şeyhi ile oturur, şeyhi ile bakar, şeyhi ile söylerdi. Onun yolunun aşığı idi
Allah aşkıyla bütün vücudu yanmıştı. Onun aşk harareti yüzünden ömrübillâh her gün yaz kış demeden hep boy abdesti almıştır. Marifet nameyi yanından ayırmaz, bulunduğu ortamlarda hep onu okuturmuş. Yanına gelenlerin hal ve ahvallerini anlar, onlara yasaklardan korunmaları için kurtuluş yollarını anlatırmış.
Keramet ehli bir veli, şöhreti memlekete yayılmış, ta Padişaha kadar ulaşmış. Devlet maaş bağlamak istemiş. Kabul etmemiştir ki benim ağam bana yeter...Bir insanın ağası Allah olursa, o kişi neye muhtaç olur ki ?
Haşii-zade Hacı Ali Efendi edep timsalidir. Ömründe bir defa olsun, ayaklarını Hasan kaleye doğru uzatmamıştır. Çünkü şeyhinin türbesi oradadır. Mürşidi kamildir. Sarhoş, Müslim, gayrimüslim demeden rastladığı herkesi irşat etmeye çalışmış, yerdeki bir karıncanın dahi incinmesine müsaade etmemiştir. Birinci Cihan harbinin zuhur edeceğini yirmi yıl önceden müritlerine haber verdiği söylenir.
1910 yılında fani dünyadan, darı bekaya göç eylemiştir. Erzincan kapı mezarlığına defin edilmiş. (Bilal veya Maksut Efendi mezarlığı: Bu günkü Kız meslek lisesi, askeri lojmanlar, ordu evi ve ordu pazarı mevkii) Bilahare şehir düzenlemesi sebebiyle müritlerince bu günkü Tuzcu (Dutçu) köyüne nakil edilmiştir. Ruhu şad olsun, Allah şefaatine nail eylesin. Şehrimizin önemli ziyaretgahlarındandır.
HABİB BABA ve TİMURTAŞ BABA TÜRBESİ
Taş Mağazalar caddesinin sonuna doğru Gürcükapıya giderken yolun sağ tarafında yer alır.
Habib Baba Meşayih-i A'zamdandır. Babası Buhara'dan Bitlis'e gelerek orada ikamet etmiştir.
Habib Baba Uşşaki Ali Babaya intisap etmiş, belli bir süre hizmetinden sonra mürşidinin işaretleri
üzerine Şam'a gitmiştir.
Burada bir zaman geçirdikten sonra, şeyhiyle murakabe halinde iken Şeyhi,
Erzurum'a gitmesini emretmiş. Şehrimize gelmiş ve ömrünün sonuna kadar burada halkı irşatla meşgul
olmuştur. Çok cömert olan Habib Baba eline geçen bol miktardaki parayı bütün ihtiyaç sahiplerine dağıtıp
kendine hiç ayırmazmış.
Yaşadığı müddetçe bir geceyi bile, Allah'a ibadetle meşgul olmadan geçirmemiş.
Her adımını ibadetle atmış, her sözünde mutlaka hakkı anmış.
Ney dinlemeyi çok severmiş, cezbe halinde iken Abdi ismindeki müridi kendisini Ney üfleyerek
ayıltırmış.
Habib Baba 1847 yılında Rahmeti Rahman'a kavuşmuş ve bugünkü ismiyle maruf olan türbeye
defnedilmiştir. Kerametiyle şöhret bulmuş olan bu zat, ziyaret edilmesi gereken büyük velilerden biridir.
Timurtaş Babanın ise ölüm yılı belli değildir. Kendisinin büyük velilerden olduğu,
Kitabesinde yazılı olan Sultan-ı Müellifinden ve Kut-bul arifin-gavs-ül vasilin ( Gerçeğe, marifete ermiş
olan kâmillerin başı). Timurtaş Baba Hazretlerinin- Medfun-i Hak-i Itırnak oldukları türbe-i şerifleriyle
hemcivarolan-Ehlullah ve sair şüheda ervah-ı şerifleri için fatiha. M.1844 ibaresinden anlaşılmaktadır.
Önceden bu türbenin adı Timurtaş Baba Türbesiymiş. Habib Baba'nın defninden sonra kendi
ismiyle anılmaya başlamıştır. Erzurum müşiri Hacı Kamil Paşa, Sultan Abdulmecit zamanında türbeyi
yeniden yaptırmıştır. Türbenin üst taraflarına kandil asmak için yapılan halkalardan dolayı günümüzde
birçok kimse bu türbeyi Küpeli baba türbesi olarak ta bilinmektedir. Türbe eski tarihlerde devlet ricali ve
halkla birlikte ziyaret edilen bir makberedir. Erzurumlu'nun bol fatiha okuduğu ziyaretgâhlardandır.
ŞEYH OSMAN EFENDİ
Şeyh Osman Efendi Nakşî tarikatının büyüklerindendir. Osmanlı topraklarında bilinen ve sevilen
mübarek bir zattır. Mekke'de, Beytullah yakınlarında 40 yıl ikamet etmiştir. Şeyh-i Abdullah Mekkiye intisap, ederek icazetini almıştır. Ömrünün sonlarına doğru memleketi olan Erzurum'a gelmiş halkı irşada başlamıştır.
Erzurum valisi Esat Paşa, Bu zata hürmeten bir cami ve bir medrese yaptırmıştır.
Medrese müderrisliğini de yapan Şeyh Osman Efendi, ekseri vakitlerini inzivada geçirmiştir.
Esat Paşa şeyhi olarak namı değer mübarek, M.1858 Tarihinde Rahmeti Rahmana kavuşmuş olup,
kabri şerifi Esat paşa camii haziresindedir. Halk tarafından sevilip ziyaret edilen makberdi
HACI MUHAMMED BABA
Hacı Muhammed baba Tasavvuf ehli, Arifi billâh, (Allah'ı hakkıyla bilmiş, ermiş insan) gece ve gündüzünü
ibadet ve zikirle geçirirmiş, hadisle meşgul olurmuş. Karşılaştığı kişilere hep hadis okur, ziyaretine giden
misafirine üzüm ikram eder, kimseden hediye kabul etmezmiş. Nefsini hakir görüp, insanlar arasına
karışmayı pek sevmez, şüpheli şeylerden kaçınırmış
.”Tasavvuf, Hakk'ın seni senlikten öldürmesi ve kendisiyle diriltmesidir.” Kendisi Süleymaniye
Müftüsünün oğludur. Süleymaniye'de ilim tahsil ettikten sonra, Bağdat da tahsiline devam etmiş, oradan
Erzurum'a gelmiş yerleşmiştir. Esat Paşa medresesinde kendine ait odasında yüz on bir yaşında
Allah'ın Rahmetine kavuşarak Esat Paşa Camii haziresinde defin edilmiştir. M. 1893
KARANLIK KÜMBET
Gül Ahmet caddesi, Derviş Ağa camiinin karşısındadır. İ.Hakkı Konyalı, bu kümbetin İlhanlı eseri
olduğunu ifade etmektedir. Yatanının Sadreddin Konevi olmadığını, Sadreddin Konevi'nin,
Konya da kendi camiinin yanında medfun olduğunu belirterek, kümbetin kitabesinden,
bu kümbeti yaptıran büyük emir Sadreddin Türkbey ve babası Vecihüddin Tuğbey dir.
1264 yılında Horasanda vali olan, Hoca Vecihüddin Abaka Hanın veziri. Bu zat Erzurum
civarındaki bir muhaberede şehit olup, buraya defin edilmiş olması muhtemeldir.
Kanaatleri mevcut.
Bu ziyaretgahı Şeyhül Meşayihin Habib Babanın sık sık ziyaret ettiği belirtilir.
EBU İSHAK KAZİRUNİ
Tebriz kapısında, Ulu Camii karşısında kale burcunda bulunmaktadır.
Tarihçe-i Erzurum yazarı, hemşerimiz Ahmet Nusret Efendi “Bu zat Nefahat'ta mezkur olan
Ebu İshak olmayıp, hicri 6. asır ricalinden Tatar ihtilalinde Erzurum'a hicretle burada oturmayı
tercih eden, dinin emrine bağlı İslam büyüklerindendir...”
İ.Hakkı Konyalı “Meşhur mutasavvıf, mürşit, kutup Ebu İshak-i Kaziruni burada değil,
Kazirunda medfundur. Vefatından sonra manevi nüfuz ve tesiri İslam alemine yayılan
Kazirunlu mürşit adına Anadolu'da bir çok zaviyeler yaptırılmış ve zengin gelirler vakıf edilmiştir.
Şimdilik adını tespit edemediğimiz bir hayır severde Erzurum'da Ebu İshak adına bir zaviye yaptırmış ve gelirler vakfetmiştir. “
Ebu İshak iyi bir tahsil görmüş, tasavvufta Firuzabatlı Ebu Ali İbni Hasan'a intisap ederek
yetişmiş, bal alacak arı gibi büyük adamlar aramış, Şiraz da, Basra da, Mekke ve Medine de
büyüklerin şöhretine koşmuş, onlardan bir çok hadis rivayet etmiştir.
Bir çok kimseleri irşat ve 24 bin kişiyi Müslüman etmiştir. İrşat ettiği halifelerini çeşitli yörelere
görevlendirmiştir. Erzurum'da bu nasipli beldelerden biridir.
Türbede yatır haricinde, üç kabir mevcuttur. Ayak ucunda, Abaza Mehmet Paşa isyanında
Şehit olan, Hüseyin Paşa, yanında Revan müdafaasında yaralanıp şehit olan Murteza Paşa,
(Murteza Paşa Enderun dan yetişmiş, vezaret rütbesi almış, Ayşe sultanın eşidir.)diğer
üçüncüsünün Osmanlı büyüklerinden bir şehit veya ahi olduğu söylenmekte..
Türbe önünde 1813 yılında ölen Çıldır valisi divan katibi Mustafa Efendi. Diğer demir
parmaklıkla çevrili olan Sultan Abdülmecit'in hariciye müsteşarı Nuri Efendi (Paşa) İran sefiri ile
görüşmeye yetkili kılınmış, Erzurum'da ölmüş. (M.1843) Nuri Efendiye, Nuri babada denilmekte,
mezar yerini kendinin belirlediği, ölürsem yetmiş bin evliyanın yattığı yere gömüleceğini
söylediği rivayetler mevcuttur. Erzurum'da sık sık ziyaret edilen ziyaretgahlardandır.
4 - RABİA HATUN TÜRBESİ
Hasan Basri Mahallesindedir. Türbenin hiçbir yerinde yapanı, yaptıranı, yapıldığı tarihi, içinde
yatanların hüviyetlerini bildiren kitabe mevcut değildir. Karanlık kümbet gibi buda İlhanlı eseri
olduğu kabul edilmektedir. Burada yatanın ismi halk arasında Rebiye Hatun olarak anılmaktadır.
Konyalı, Arapların Rabia adlı iki şairleri vardır. Birisi Rabiat-üş-şamiye'dir. Şamlı olan bu kadın
orada ölmüştür. Diğeri Rabiat-ül-Adeviyye'dir. Bu Basralı kadın şairin kabri Kudüs'tedir.
Hasan Basri Hazretlerinin kendisiyle evlenmek istediği, şair enin kendisine nazm ile cevap
verdiği rivayet edilir.
Burada yatanın şair, bilgin, dini emirlere aşırı bağlı bütün düşüncesi bu emirlerin yerine
getirilmesi olan bir hatun. Bacı yanı Rumdan olduğu tahmin edilmektedir.
Öksüz ve kimsesiz genç kızları himayesine alıp, onların eğitimlerini, evlenmelerini,
yaşlı kadınların bakımları gibi her türlü sosyal problemlerine de yardımcı olmayı kendilerine ilke
edinmişlerdir. Ana ilkesi “İşine, aşına, eşine sahip ol”
KADI FAHREDDİN DAVUD VE ZAHİDE HANIM KABRİSTANI
Kars kapısı çifte kardeşler camiinin ön tarafındadır. Burasını Erzurum'lular çifte kardeşler
mezarlığı olarak bilirler. Bu iki mezarda yatanlar kardeş değildirler. Bu kardeşlik bir birine
benzeyen mezar taşlarıdır. Bunlar karı-kocadırlar. M. 1332 senesinde ölen Melek zade
Kadı Fahreddin Davud. Erzurum'da imametlik ve kadılık yapmış alim, dini emirlere sımsıkı bağlı bütün düşüncesi bu emirlerin yerine getirilmesi olan mübarek bir zat.
Zahide hanım kocasından 22 yıl önce M. 1311 yılında ölmüş, Kadı İbrahim'in kızı.
Bu da devrinin bilginlerinden.
En eski ziyaretgahlarımızdandır. Halk akıl hastalarını, sinir burhanı geçirenleri, çeşitli hastalıkları
olanları buraya getirerek, kurbanlar keser, sadakalar dağıtır, kendilerinden şefaat yoluyla
Allah'tan şifa niyaz ederlerdi.
EMİR ŞEYH TÜRBESİ
Türbe Tebriz kapıda Emir Şeyh camiinin bitişiğindedir. Bu türbeye Abbas şeyh türbesi diyenlerde
vardır. Buradaki zaviyeden dolayı, genç ahi adaylarına, ahilere, mesleki eğitim ve formasyon
kazandırma yanında kendilerine muallim ahi veya Emir denilen yetişkin ahiler tarafından
fütüvvet name, tercüme-i ahval, tarih, sofi kıssaları gibi ilimler okutulduğu nakil edilmektedir.
Zaviyenin Emir şeyhi olduğu ihtimali dahilindedir.
Ketenci zade Rüştü Efendi, içerisinde üç mezar bulunan bu türbenin yapılış tarihini, Ulu camiin
yapılış tarihi olan 575 ( M . 1179 ) yılına tesadüf ettiğini bir beyti ile ifade etmiştir.
A. Şerif Beygu tapu dairesinin eski kayıtlarında Abbas Şeyh yazılı olduğunu gösterir vesikayı
kaydederek derki: Bu unvan bize bu zatın bir din adamı olduğunu göstermektedir.
Bir başka rivayette burada medfun olanların Erzurum ve civarında şehit edilen
Osmanlı büyüklerinden oldukları tahmin edilmektedir.
Kabri şerifi her ziyaret edişimizde mübareklerin manevi feyizleri, insan ruhunu hoş bir şekilde
okşuyor. İnsan hooş bir hal alıyor. O ulu mekanın hoş kokusu, üzerimizden bir süre gitmiyor gibi...
Sıkıntısı olanların burayı ziyaret etmelerini, bir süre vakit geçirmelerini tavsiye ederim...
ES-SEYİT ABDURRAHMAN HAKİ BABA
Es-seyit Abdurrahman Haki baba Nakşibendî tarikatı halifelerindendir. Hakk'a karşı sadakatli,
halka karşı güzel ahlaklı birisidir. Gayeleri, İhsan derecesini yakalamak, her an kendini Allah'ın
huzurunda hissetmek, “O'nu görüyormuş gibi “ kullukta bulunmaktır. Âşık, Âlim, fazilet sahibi,
kemale ermiş, bir mübarek. M. 1907 senesinde Allah'ın Rahmetine kavuşarak,
Esat Paşa camii haziresine defin edilmiştir.
MEHMED HAZIK EFENDİ
Mehmet Hazık Efendi, büyük âlimlerimizden İspirli Ebubekir Efendinin oğludur.
M. 1690 Tarihinde Erzurum'da dünyaya teşrif etmiş, M. 1763 yılı Ramazan ayında müftü iken
Hakk'a yürümüştür. Hz. peygamber'in (SAV) soyundan geldiğinden seyyid Mehmet adıyla da anılır.
İbrahim Hakkı Hazretlerini yetiştiren ve ünü her tarafta duyulmuş medeni iftiharımızdır.
İbrahim Paşa ve Çifte Minareler Medresesi Müderrisliğini, 1756-1763 Tarihleri arası Erzurum
müftülüğü görevini de yürüten Mehmet Hazık Efendi, hem büyük bir âlim, hem de büyük bir şairdir.
Basılmış eserleri mevcuttur.
“ Düşündükçe şu mazmunu teselli yap olur gönlüm.
Bana derdi veren, bir gün verir elbet derman “
Beyti onundur. Erzincan kapı mezarlığında metfunken, şehir içerisindeki mezarlıklar kaldırılırken,
kabri şerifi Tuzcu köyüne nakil edilmiştir. Erzurumlu nezdinde önemli bir ziyaretgahdır.
Makamı cennet olsun.
SOLAKZADE AHMET TEVFİK EFENDİ
Ahmet Tevfik Efendi, büyük âlimlerimizden ve Esat Paşa Şeyhi müntesiplerinden olduğu
söylenir. Büyük müftü merhum Sadık Efendinin dedesidir. M. 1816 senesinde Erzurum'da
dünyaya teşrif etmiştir. Dört yaşında kuran-ı kerim okumaya ve medrese tahsiline başlamış
M. 1893 tarihinde vefatına kadar devam etmiştir. İbrahim Paşa medresesine müderris ve
aynı zamanda İbrahim Paşa camiinde senelerce vaaz ve nasihati ile halkı irşat etmiştir.
( Kürsü şeyhidir) Zenginlerden ihsan kabul etmez, kendi kazancı ile hayatını idame ettirir, edepli,
kibar, alçak gönüllü hoş sohbet, hep halkın arasında olmaktan hoşlanan halk adamı.
Ahmet Tevfik Efendi geç evlenmiştir. Evlenmesine sebep şöyle bir hikâye nakil edilmektedir.
” Çok yağmurlu bir günün gecesinde Erzincan kapı'da olan evine giderken önünü büyük bir
su birikintisi keser. Efendi hazretleri bir türlü yol bulup geçemez. O esnada oradan geçen bir
sarhoş, durumu fark eder. Hoca Efendiyi sırtına alıp geçirmek ister. Her ne kadar istemese de,
Hoca Efendi sarhoşun ısrarlarına dayanamayıp, sırtına binmeye mecbur kalır. Su birikintisinin
ortasına gelindiğinde, sarhoş derki “ Hocam ya babama yedi Fatiha okursun, ya da seni su
ortasına bırakırım.” Demiş.Hoca Efendi ellerini kaldırarak Fatihaları okur, karşı tarafa geçirilir.
Elini öpen sarhoş uzaklaşır gider. Bu durumla karşılaşan Ahmet Efendi, evladın sarhoşu bile
babaya sahip ise, ben nice dururum der. Evlenmeye karar verir. Münasip birisini bulur, evlenir.
” Bu evlilikten, Müftü Solakzade Sadık Efendinin babası ve uzun yıllar Erzurum Müftülüğü yapan
Abdulhamit Efendi dünyaya teşrif eder.
Solakzade Ahmet Efedi, Ölümünden bir- iki gün evvel yanına muayene için gelen doktora
Fuzili'nin şu beytini okuyarak, hastalığından kurtulamayacağını işaret etmiştir.
“ Çare-i bi hudemi sordum mualicden dedi
Derd, derd-i aşk ise mümkin değil sıhhat sana “
Kabri-şerifi Erzincan kapı mezarlığından, Asri mezarlığa nakil edilmiştir.
TAŞKESENLİ ŞEYH AHMET EFENDİ
Erzurum çevresinde ilim ve irfanıyla tanınan Şeyh Ahmet Efendi 1848 yılında Karlıova Hacılar köyünde dünyaya teşrif etmiştir. Ehli medrese bir ailenin evladıdır. Molla Ahmet Kuki den kelam, fıkıh, hadis, tefsir ve mantık derslerini, Şeyh Halit-i Evrek-i den fen bilimleri okuyarak, her ikisinden de icazet almıştır.
Şeyh Ahmet Efendi ününü duyduğu Seyyid Sıbğetullah-i Arvasi Hazretlerini ziyaret ederek, manevi yönden yetişmek üzere teslim olur. Efendisinin Rahmeti Rahmana yürümesinden sonra onun halifesi olan Abdurrahman-i Taği'yi takip ederek irşadı bu mübarekten tamamlayarak halifelik görevini alır.
Taği Hazretleri irşatta bulunması için Erzurum'a görevlendirir. Erzurum Sultan Melik Mahallesi üç kümbetler yanındaki evinde talebe yetiştirmeye başlar. Bilahare Tekman'ın Taşkesen köyünde ikamet edip talebelerini burada okutmaya devam etmiştir. Erzurum'a dönüşte amcası oğlu ve halifesi Şeyh İbrahim Efendiyi Taşkesen'de yetkili kılmıştır. Taşkesenli ilim meşalesi buradan çevreyi aydınlatmıştır.
Şeyh Efendi sofiliği ile tanınmıştır. “ Hakkın seni, senlikten öldürmesi ve kendisiyle diriltmesi “ şiarının insanı olmuştur. Devleti Alice sevilmiş, Saltanatın Hediye ettiği Kuran-ı Kerim mensup ailece muhafaza altındadır.
Yöremizde çok sayıda talebe yetiştiren Şeyh Ahmet Efendi 24 Mart 1909 tarihinde Rahmeti Rahmana yürümüştür. Mehdi Efendi Mahallesi Taşkesen sokakta, Taşkesen camii haziresinde metfundur. Şehrin önemli ziyaret gahlarındandır.
ŞEYH ZİYAEDDİN EFENDİ
Şeyh Ziyaeddin Efendi; Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendinin oğludur. 1878 yılında dünyaya teşrif etmiştir. Babasının Caferiye medresesi müderrisliği döneminde, yanında yetişmiştir. Genç yaşta icazet alarak müderris olmuştur. Caferiye medresesinde ders okuturken, diğer yanda babasının yanında irşat dersleri alan Şeyh Ziyaeddin Efendiye 25 yaşlarında mürşitlik izni verilir.
Daima ilim ve tasavvufla iştigal halinde olmuş, ömrünü irşada adamış çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Kendisi şairdir. Çevrede okunan çok sayıda şiirleri vardır. Vatan müdafaasına talebeleriyle katılmış, askere moral dersleri vermiştir. 1914 Osmanlı - Rus harbinde Sarıkamış cephesinde, talebeleri başında iken, hastalanmış Erzurum'a dönmüş, kısa bir süre sonra 36 yaşında 19 Aralık 1914 yaratanına kavuşmuştur. Kabri şerifi babasının yanındadır.
ŞEYH ZEKİ HOCA EFENDİ
Zeki Hoca Efendi 1931 yılında Tekman'ın Taşkesen köyünde dünyaya geldi. Medrese eğitimine kendi köyünde, Şahabettin Efendi yanında başladı sonra Yüzören İmamı Şeyh Muhammet Efendi, Şeyh Yahya Efendi, Şeyh Alaattin Efendilerden dersler alarak icazetini tamamladı.
Nakşî Şeyhi, Yüzören İmamı Şeyh Muhammet Efendinin yanında manevi derslerini tamamladı. Hilafet unvanını aldı. Âlim, reçber ve hanedan idi. Hayatı boyunca dine ve din adamlarına hizmet etmeyi görev olarak addetmiştir. İlim meclislerinde nüktedan yapısıyla meclis süslenirdi. Taşkesenli ailesinin son âlim, zahit, fazılıydı. Baba dostumun makamı cennet olsun. 22 Nisan 2002 de hakka yürüdü. Makberi Taşkesenli Camii haziresindedir.
SOLAKZADE MÜFTÜ SADIK EFENDİ
Solakzade Müftü Sadık Efendi M. 1881 tarihinde Erzurum'da dünyaya teşrif buyurmuştur.
Müftüler müftüsü veya pırlanta müftü unvanına sahiptir. Erzurum'a müftüler, müderrisler,
Küçük Sait Paşa gibi büyük devlet adamı yetiştiren soylu bir aileye mensuptur. Sadık Efendi,
Türkiye'nin ve İslam âleminin en büyük âlimlerinden biridir. Ömrü boyunca devletin bekasına
inanmış,”Ulul emr” fikrine riayetkâr olmuştur.
Sadık Efendi memleketimizin kuruluş temeli olan Erzurum Kongresini yapan
Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti Erzurum şubesi kurucularından olmuş,
kongreye katılmıştır. Bir din adamı olarak siyasete sıcak bakmamıştır. Soranlara benim görevim
kürsüden ey cemaati müslimin deyip, Hakkı anlatmaktır. Lala paşa camiinde devamlı halkı irşat
sohbetlerinde bulunmuş, edebi ve kibarlığı örnek bir insandı. Mantık üzerine basılmış bir eseri
mevcuttur.
3 Temmuz 1960 tarihinde 75 yaşında iken Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Ölümü o günkü
medyada “ Erzurum'da bir kubbe çöktü” diye yazmıştır. Kabri şerifi Asri Mezarlıkta, dedesiyle
birlikte metfundur. Asri mezarlığa girişte ilk soldadır.
YETİM HOCA
Asıl adı Mustafa Zihni, Aslen Rize'li dir. 5 yaşlarında babasını kayıp etmiş, dayısı Hacı
Mehmet Efendi himayesine alarak Erzurum'a getirmiştir. Tahsilini dayısının yardımı ile
sürdürmüştür. Baba yüzü görmeden büyüdüğü için yetim lakabını almıştır. Erzurum'da tahsilini
tamamlamış, müderrislik icazeti almıştır. Rüştiye Mektebinde hocalık yapmış daha sonra
Gül Ahmet de Çürüklük kabristanının yanındaki medresesine çekilerek özel ders vermeye
başlamıştır.
Resmi olarak, müderrislik teklif edilmiş, kabul etmemiş. Büyük para (Yüksek maaş) teklif
edilmiş ki, belki başlar onu da geri çevirmiştir. Okuttuğu talebelerinden hiçbir suretle ücret kabul
etmemiştir. Geçimini ticaretle uğraşarak sağlamıştır.
Gerçeğe, marifete ermiş olan kâmil insan, büyük âlim. Ne kadar büyük bir âlim olduğunu
talebelerinden, (Erzurum müftüsü, büyük âlim Merhum Sakıp Efendi (Danışman), Maksut Efendi
Hoca, Fatih Müderrislerinden Hoca Nazım Efendi, Hacı Şevketleri, Büyük devlet adamı,
Edirne müdafii Mehmet Şükrü Paşa) anlayabiliriz.
29 Şubat 1912 tarihinde, 85 yaşında Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Kabri şerifi şimdiki
Yeğen Ağa iş merkezinin yeri olan, eski Çürüklük mezarlığından Asri Mezarlığa nakil olmuştur.
Mezarlığa girişte, sağ parselde metfundur.
MAKSUT EFENDİ HOCA
Maksut Efendi Hoca; M. 1866 Tarihinde Erzurum'un Veyis Efendi mahallesinde dünyaya
teşrif etmiştir. Medrese eğitimini Müderris Mustafa Zihni Efendinin yanında tamamlamış, icazetini
almıştır. Habib Efendi (sıvırcık) Camii İmam hatipliğini de yürütmüştür. Adil, âlim, tevazu sahibi ve
hanedan bir yapısı mevcutmuş.
Erzurum Sultan Melik Mahallesi, üç kümbetler mevkiinde mukim, Seyit Sıbğetullahi Arvasi
ve onun halifesi Şeyh Abdurramani Taği Nakşî kolu halifelerinden, Şeyh Ahmet Efendi
(Taşkeseni) nin derslerine de devam eder, onun müntesibi ve halifesi olur. Hatmeler yaptırır.
Alvarlı Efe hazretleri âlim olarak tanımış, şahsına methiye yazarak duygularını belirtmiştir.
“İlm u amel lillah idi,
Bu ümmete fillah idi
Sayı rızaullah idi
Maksut Efendi Hocamız”
Maksut Efendi 3 Ocak 1943 tarihinde Rahmeti Rahmana kavuşmuştur. Vasiyeti, kendi ismiyle
anılan mahalledeki tarlasına defin edilmesidir. O sene kış ağır geçtiğinden, Mahmut Paşa
mezarlığına defin edilir. Kar kalkıp ortalık açıldıktan sonra, vasiyeti üzerine çıkarılıp bu günkü
metfun olduğu yere götürülür. Görgü şahitleri kefeninin bile sararmadığını söyler
TAŞKESENLİ ŞEYH AHMET EFENDİ
Erzurum çevresinde ilim ve irfanıyla tanınan Şeyh Ahmet Efendi 1848 yılında Karlıova Hacılar köyünde dünyaya teşrif etmiştir. Ehli medrese bir ailenin evladıdır. Molla Ahmet Kuki den kelam, fıkıh, hadis, tefsir ve mantık derslerini, Şeyh Halit-i Evrek-i den fen bilimleri okuyarak, her ikisinden de icazet almıştır.
Şeyh Ahmet Efendi ününü duyduğu Seyyid Sıbğetullah-i Arvasi Hazretlerini ziyaret ederek, manevi yönden yetişmek üzere teslim olur. Efendisinin Rahmeti Rahmana yürümesinden sonra onun halifesi olan Abdurrahman-i Taği'yi takip ederek irşadı bu mübarekten tamamlayarak halifelik görevini alır.
Taği Hazretleri irşatta bulunması için Erzurum'a görevlendirir. Erzurum Sultan Melik Mahallesi üç kümbetler yanındaki evinde talebe yetiştirmeye başlar. Bilahare Tekman'ın Taşkesen köyünde ikamet edip talebelerini burada okutmaya devam etmiştir. Erzurum'a dönüşte amcası oğlu ve halifesi Şeyh İbrahim Efendiyi Taşkesen'de yetkili kılmıştır. Taşkesenli ilim meşalesi buradan çevreyi aydınlatmıştır.
Şeyh Efendi sofiliği ile tanınmıştır. “ Hakkın seni, senlikten öldürmesi ve kendisiyle diriltmesi “ şiarının insanı olmuştur. Devleti Alice sevilmiş, Saltanatın Hediye ettiği Kuran-ı Kerim mensup ailece muhafaza altındadır.
Yöremizde çok sayıda talebe yetiştiren Şeyh Ahmet Efendi 24 Mart 1909 tarihinde Rahmeti Rahmana yürümüştür. Mehdi Efendi Mahallesi Taşkesen sokakta, Taşkesen camii haziresinde metfundur. Şehrin önemli ziyaret gahlarındandır.
ŞEYH ZİYAEDDİN EFENDİ
Şeyh Ziyaeddin Efendi; Taşkesenli Şeyh Ahmet Efendinin oğludur. 1878 yılında dünyaya teşrif etmiştir. Babasının Caferiye medresesi müderrisliği döneminde, yanında yetişmiştir. Genç yaşta icazet alarak müderris olmuştur. Caferiye medresesinde ders okuturken, diğer yanda babasının yanında irşat dersleri alan Şeyh Ziyaeddin Efendiye 25 yaşlarında mürşitlik izni verilir.
Daima ilim ve tasavvufla iştigal halinde olmuş, ömrünü irşada adamış çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Kendisi şairdir. Çevrede okunan çok sayıda şiirleri vardır. Vatan müdafaasına talebeleriyle katılmış, askere moral dersleri vermiştir. 1914 Osmanlı - Rus harbinde Sarıkamış cephesinde, talebeleri başında iken, hastalanmış Erzurum'a dönmüş, kısa bir süre sonra 36 yaşında 19 Aralık 1914 yaratanına kavuşmuştur. Kabri şerifi babasının yanındadır.
ŞEYH ZEKİ HOCA EFENDİ
Zeki Hoca Efendi 1931 yılında Tekman'ın Taşkesen köyünde dünyaya geldi. Medrese eğitimine kendi köyünde, Şahabettin Efendi yanında başladı sonra Yüzören İmamı Şeyh Muhammet Efendi, Şeyh Yahya Efendi, Şeyh Alaattin Efendilerden dersler alarak icazetini tamamladı.
Nakşî Şeyhi, Yüzören İmamı Şeyh Muhammet Efendinin yanında manevi derslerini tamamladı. Hilafet unvanını aldı. Âlim, reçber ve hanedan idi. Hayatı boyunca dine ve din adamlarına hizmet etmeyi görev olarak addetmiştir. İlim meclislerinde nüktedan yapısıyla meclis süslenirdi. Taşkesenli ailesinin son âlim, zahit, fazılıydı. Baba dostumun makamı cennet olsun. 22 Nisan 2002 de hakka yürüdü. Makberi Taşkesenli Camii haziresindedir.
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -