|
1ERZURUM SİYASETİNDEN
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ? (7-SON)
SİYASETİN ÇARIKLI ERKÂN-İ HARPLERİ
Erzurum siyasi zemininde kanatlanarak Ankara'ya uçmuş politikacıları çeşitli yönleriyle hatırlayıp birer birer saydığımız bu yazı dizimizde, eğer, siyasetin ana rahmi olan halkı göz ardı etseydik çalışmamız eksik kalacaktı.
Erzurum siyasetinin çarıklı erkân-ı harplerini saymasına sayalım da hangisinden başlayalım? Hem onların sayısı o kadar çok ki, buna ne gazete ne de kitap sayfaları yetişir. O yüzden sıralayacağımız isimler ve onlara ilişkin mini hatıralar belli bir sınırdan öteye geçemeyecek.
Önce bir hususun altını çizelim:Erzurum'un Çarıklı Erkan-ı Harpleri derken, Erzurumluyu siyasi tutum, yorum ve aktiviteleri ile etkileyen kişilerden söz ediyoruz. Siyasi partilerin en etkin gücünü bu türden kişilerin oluşturduğu hatırlanacak olursa, Erzurum siyasetinden gelip geçmiş partilerin en renkli simalarını da yine bu çarıklı Erkân oluşturur diye düşünüyoruz.
ÇOK PARTİLİ DÖNEM BAŞLARKEN HATIRLADIKLARIMIZ
Bu dönemin flaş isimlerinin başında Kâzım Yurdalan, Hüseyin Köycü, Dava Vekili Refik Çığ sayılabilir. Kazım Yurdalan'ın, Erzurum'da yapılan ilk parti mitinğinde söylediği “Bu demokrasi denen neyse Erzincan'dan bu tarafa geçip ağzımızın tadını bozmasın” mealindeki sözleri, Hüseyin Köycü'nün görevli olsun olmasın bayram kürsülerini zaptederek çektiği ateşli nutuklar; Refik Çığ'ın İsmet Paşa'ya karşı siyasi talepler içeren söylevini verirken “Bu adam devlet memuru, siyasi konuşma yapamaz” şeklindeki vaki itirazları üzerine söylediği “Al memuriyetini, ver hürriyetimi” sözü , bu renkli simaların nasıl bir siyasi gerilimi içinde olduklarını bize anlatıyor.
Demokratlar iktidara geldikten sonra, Hırtızlı Hafız, Poççikli Ali , Atik Palandöken, Mahmut Tanas, isimleri başta olmak üzere halktan bir çok insan bu parti ile birlikte güç sahibi oldular. Çarıklı Erkânlık, siyasi rantiyecilikle içli dışlı olmaya başlamıştı. Dağ mahallesindeki gecekondulaşmanın Poççikli Ali marifetiyle zıvanasından çıktığı o yılların sıkça dile gelen konusuydu. Artık devlette işe girme yahut devletten kredi, taahüt işi , teşvik v.b imtiyazları koparmanın yolu yerel siyasi aktörlerden geçiyordu. CHP muhalefeti bu çarpıklıkları propaganda malzemesi olarak kullanırken tabii onun da çarıklı erkânları vardı. Ama bunların Erzurum'da pek etkili oldukları söylenemezdi. O yılların siyasi bir tekerlemesini bu günkü gibi hatırlıyorum. Demokratlar rakiplerini küçümsemek için dudak bükerek “CHP dediğin ne ki, Yağcı Kâzım, Zurnacı Cazim, K....ş İbrahim” derlerdi. Bu sosyal istiskal, Merhum İsmet Paşa Erzurum'a geldiğinde “Sıdıka” isminde şöhreti pek de iyi olmayan bir kadını meydana sürüp, propaganda yapmaya kalkışmaları ile doruk noktasına çıkacaktı. DP'nin halk içindeki siyasi simgeleri arasında da düşük seciyeler vardı. Cebinde DP'nin yayın organı Zafer Gazetesi ile dolaşan ve halk arasındaki adı “K...t Memmet” olan kilot pantolonlu körük çizmeli bir adam, Cumhuriyet caddesini arşınlar dururdu. Bunun kıyafetinin benzerini giyen Sinamacı Refiğ de şehrin siyasi aktörlerinden biriydi. DP döneminde onun özellikle Askerlik Şubesi ve Karayollarında yaptırmayacağı iş olmadığı çevrede söylenir dururdu. O yılların siyaseti iktidar olsun muhalefet olsun hamaseti pek kaldırırdı. Bu yüzden DP, CHP, Millet Partisi toplantıları halk manzumecilerinden geçilmezdi. Bunlardan biri de Modern giyimi ve sattığı radyoları ile tanınan DP'li Hakkı Mutlu Yazar'dı. Ama En hamasi şiirleri Millet Partililer okurlardı.
27 MAYIS 1960 VE SONRASI
1960 Askeri Darbesi, siyasi ideolojileri çeşitlendirdi, dolayısıyla siyasetteki erkân-ı harp tipleri de arttı. CHP darbeci subayların gözdesi olduğu için bir süre “kuyruk ve düşük” edebiyatı Erzurumda da geçerli oldu. Ortalık durulup, Sivas'tan, Yassıada'dan tahliyeler olunca AP ve YTP'ye dağılmış olan DP'liler toparlanmaya başladılar. Bu dönemin en popüler isimlerinden biri CHP'li Mördülüklü Hacı Selahattin'di. Keşke bilim ve edebiyat çevreleri bu ele avuca sığmaz seciye üzerine çalışsalar. Bu CHP'li hacı, kendine özgü dini ictihatları olan, kimi dindarane kimi mülhidâne sayılacak refleksler gösteren biriydi. Bir yolunu bulup ABD'ye giderek hayata dair tecessüsünü kendince isbat eden, hacı olurken izin verdiği sakalını keserek Erzurum gibi mutaassıp bir çevrede CHP militanlığı yapan Mördülüklü Hacı Selahattin'in Erzurum Siyasi Tarihi üzerine çalışacaklar için ilginç bir numune olacağını söyleyebiliriz.
AP çatısı altında toplanmaya başlayan Demokratlar 1960 Siyasi Rejiminin baskılarını azaltmak için siyasi takiyye yolunu tutuyorlardı. Tabii ki bu yolda dini muhitler onlar için biçilmiş kaftandı. Mehmet Kırkıncı, Osman Demirci ve Naim Hoca bu babda akla gelecek odaklar arasında dikkat çekiyordu. Naim Hoca Nurcu değildi. Onun misyonunu eğer bir yere bağlamak gerekirse sufiyeden olması itibarı ile Alvarlı Muhammet Lütfi Efe'ye bağlanabilirdi. Mehmet Kırkıncı ve Osman Demirci Hocaların başını çektiği Nurcu Gruplar ise Bediüzzaman Saidi Nursi'nin vasiyeti olan “Ahrar”cı yani özgürlükçü yolu izleyerek DP'ye, onun sonrasında da AP'ye bağlandıklarını söylüyorlardı. Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığından ayrıldığı tarih olan 2000 yılına kadar Erzurum'dan cömertçe aldığı ve karşılığını çok zaman bir selam-ı şahane ile (!) ödediği siyasi destekte, bu hocaların tercihleri önemli bir rol oynayacaktır.
1960 sonrası Bölükbaşı taraftarlarının 2 milletvekili çıkaracak bir siyasi güce eriştiği günleri getirmişti. Tabii ki bu cephede de bir dizi halk siyasetçisi mevzilenmişti. Tekirbaş Binbaşı Muvaffak Çetindağ, Gömlekçi Hatem Usta , Kırbaşların Memduh Bey, Ciciburun Ahmet Efendi bu isimler arasındaki en renkli çehreleri oluşturuyordu.
MP bölündükten sonra Tekirbaş binbaşı Muvaffak Çetindağ CKMP'ye bu günkü adıyla MHP'ye geçti. O yılların CKMP'si AP'nin arkasında biriken güçlerin biribirlerine kenetlenmesi sebebiyle bir türlü büyüyemiyordu. Bu sefer AP'liler CKMP için “Canım Türkeş'in partisi..etleri ne, butları ne? Hepsi hepsi: bir poles suratlı Herif (Rahmetli Bahattin Ceylan) Bir Mahalle Başılı Doktor (Dr.Alaattin Emmezoğlu) bir pastacı oğlan (Nail Orhun) birkaç tane de üniversite talebesi” diyerek bu hareketi küçümsemekteydiler.
İşte bu yıllarda Erbakan siyaset sahnesine çıktı. İlginçtir ilerde AP'nin halk içinden çıkmış en renkli simalarından biri olan “Kor Şahamettin” başlangıçta Erbakancı'ydı. Onun Odalar Birliği Başkanlığı için nasıl canla başla çalıştığını biliyoruz. Ama keser döndü sap döndü Bir baktık ki, Kor Şahamettin militan bir AP'li olmuş. Kor Şahamettin'in siyasette hoş fıkraları anlatılır. 1973 seçimlerinde AP, MSP'den ağır bir darbe yemiş, MSP Erzurum'un birinci partisi konumuna yükselmişti. MSP'liler Kor Şahamettin'e takılıyor, sık sık Ankara'ya giden Şahamettin Eğriçayır'a “Babanı gördün mü, babanı gördün mü diye sataşıyorlardı” Bu baba espirisi şuydu. Kor Şahamettin Ankara'da Anıt Kabiri görmek istemiş.Arkadaşı ile yol sora sora giderken karşıdan bir albayın kendilerine yaklaştığını görmüş. Hemen önüne geçip “Mustafa Kemal Babamızın mezar-ı şerifleri nerede onu ziyaret edecektik de” diye sormuş. Tesadüf bu ya soru sorulan albay Erzurumlu biriymiş ve Kor Şahamettinin nasıl nekre bir adam olduğunu bildiği için gırgır olsun diye küfürle dolu ters bir cevap vermiş. Tabii bu cevap bir anda bütün Erzurum'a yayılmış. Ama bu esprinin arkası var. Kor Şahamettin'in yine bir Ankara dönüşü muzaffer edalı MSP'lilerin “Babanı gördün mü?” sorusuna “gördüm ulan ne olacak?” demiş. MSP'liler hemen yapıştırmışlar “peki ne dedi? “Ola Erzurumlular gudurmayım, gelirsem gününüzü gösterirem dedi”
Kor Şahamettinin MSP karşısında espirilere yol açan üzüntüsü 1977 seçimlerinde giderilecekti. Bir yanda Kültür Bakanının maiyetinde çalışan ve günümüzde çok önemli bir görevde bulunan bir din adamını tahsis ettiği araba ile köylerde propagandaya çıkarması, beri yanda, Nurculara bir koltuk tahsis edilerek (Osman Demirci) muhafazakar oyları yeniden AP'ye kanalize etmeleri sonucu AP Erzurum'da eski gücüne ulaştırıldı. Kültür Bakanının propaganda timinde malum görevlinin daveti üzerine bir keresinde rahmetli İsmail usta (Gürcan) da bulunmuş, Tufanç Köyü civarında bu araba devrilince sevgili ustamız ahir ömründe hafifçe de olsa yaralanmış, malum görevlinin de kırılan camlar elini kesmişti.
Devlet ve Din takviyeli AP galibiyetine karşı MSP çaresizdi. O yıllarda MSP'nin sembol çarıklısı Bedevi Zeki'nin söylediği bir söz ilginçtir. Seçim yasağı başlamış, ertesi gün seçim var. Bedevi Zeki Lalapaşa Camiinden çıkıyor. Rastladığı AP il başkanına soruyor
“-Nasılsız?”
“-Bomba gibi ...Ya siz?”
“-Pambıh gibi..”
1980 Askeri Darbesi Siyasetin tamamını “Pamuk gibi” yapınca halk siyasetle yeniden ilişkisini keser. Ta ki Turgut Özal hareketi başlayıncaya kadar. Bu dönemin Molla Rıza'sı ile Hamamcı İhsan efendisi (Altaca) Erzurum siyasetinin özgür adımlı dönemlerde çıkardığı son halk tipleridir.
Türkiye'nin birinci siyasi müellifi Atatürk'tü. Onun dönemi halkın siyaset yapacağı şartlara müsait değildi.. Halkın Siyaset üretmeye başlaması, İkinci Müellif İsmet İnönü'nün çok partili hayata geçiş kararı ile başladı, bazı kesintilere uğrayarak da olsa Özal'ın ölümüne kadar sürdü. 1990 sonrası Erzurum Çarıklı Erkan-ı Harplerini eski alışılmış renkleri ile bulamadığımız bir dönemdir. Zira bu dönemde siyaset güvensizlik ve korkular üzerine kurulduğundan fevkalade daralan siyaset alanında Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi halka fazla söz düşmüyor.Bu durum, demokrasinin akıbeti için hiç de hayırlı bir işaret görünmüyor. (Son).
.
Mustafa Çetin Baydar - 19/11/2013 - 17:20 -
|